bir zamanlar hayatımın sonuna kadar yaşamak istediğim şehir idi ankara. çok şey kazandırdı çok güzel ağırladı bizi. ama artık o eski babacanlığından, insana güven veren o heybetli hallerinden eser kalmadı. bir zamanlar ankara'nın soğuğunda beklerken "nerdesin? geldin mi?" diye sorduğumuz eşimize dostumuza şimdilerde "nerdesin? yaşıyorsun değil mi?" diye sorar olduk.
eskiden kalabalığında kaybolduğumuz ankara'da artık "5 dakika önce ordan geçiyordum" "tam o sokağın köşesinde dolmuş bekliyordum" cümlelerinde kaybolmaya başladık.
soğudum senden ankara. dağın başında kırmızıda geçince hemen bulursun beni yazarsın cezamı. ne oldu da içinde bomba olan,onlarca insanımızı öldüren bu canileri bu kalleşleri bulamadın?
son sözüm bunu yapan terörist şerefsizlere. dağda bayırda olmasın ölümün. en güzel anında yapışsın azrail yakana.
hayatını kaybeden abilerim ablalarım kardeşlerim mekanınız cennet, allahın rahmeti üzerinize olsun..
8.30 da mesaiye başlayacakların yapabileceği en büyük çılgınlıktır. tanımını verdikten sonra gelelim esas konuya
bir sabah işe gitmek için vücüdumun %40 ını uyandırdım. hazırlandım ve evden çıktım. buz gibi havada %20'lik kısmı da uyandırdım zorla. sigaramı yakıp servisin geleceği yola doğru bıraktım kendimi. bakmayın tembel göründüğüme dakik adamımdır. neyse servis geldi atladım hemen. rahatça uyubılmek için güzel bir koltuk seçip oturdum. sağa sola dönerek uyku pozisyonu almaya çalışıyordum ki o da ne! turuncu fosforlu eşofmanıyla bizim mustafa abi bindi servise. günaydın dedi kan ter içinde. dedim abi hayırdır trafik polisliğine mi başladın. yok ya turnuva var da ona hazırlanıyorum sabahları 1 saat koşuyorum. elbiselerimi de işyerinde bırakıyorum. oraya gidince giyiniyorum dedi. abi ayıp olmazsa sana bir soru sorcam. duş olayını nasıl hallediyorsun peki dedim. işte bu noktada aldığım cevap bütün vücudumun sabahın o saatinde döküm fabrikası gibi çalışmasına sebep oldu. "tuvalete girip üstüme hemen bir su döküyorum. bir de tas aldım kendime. soğuk oluyor ama alışıyor insan"
sapıklığın sapkınlığın ne boyutlara geldiğini gözler önüne sermiştir. her geçen gün daha da yaşanmaz hale gelen eski cennet parçası ülkemizin sonunu çok merak etmekteyim.
Bugün yapılan saldırı göstermiştir ki terör başkente kadar sıçramıştır. Güvenliğin en üst düzeyde olduğu ankarada bile 30 kisi bombayla öldürülebiliyorsa vay benim garip ülkemin haline.
Malesef acı da olsa durum böyledir. Tam birakmayı düşünürken içli ve buğulu bir ses tonuyla seslenir bana: "dur lütfen! Konuşalım biraz". Ve her seferinde ikna eder beni onsuz yapamıcağıma kaltak.
sonuna kadar katıldığım tespittir.
yok yaratılış yok hormonal falan boş boş konuşmayalım. tamamen piskolojik. birine 40 kere ibne dersen ibne olur diye boşuna dememişler.
ekşi sözlükteki içler acısı durumdur. bu terör propagandasının bilinçli olarak yapıldığını ve bir algı yaratmaya çalıştıklarını düşünmekteyim. hatta vatana millete türklük kavramına giydirince daha kolay yazar olunduğunu da düşünüyorum.