tanım: karakter yoksunu, tanımadığı insanlara istediği cevabı alamadı diye küfür eden tacizci, potansiyel tecavüzcü, aşağılık yaratık.
bu yaratığın ettiği küfürleri ekşi sözlükte ifşa eden arkadaşa teşekkür ederek sözlerime başlıyorum. bu nasıl bir cürret bu nasıl bir karakter ki; bir insana üstelik bir kadına bu derece ağır küfürler sarfedebiliyorsun? aynısını senin ailene yapsalar, kız kardeşine aynı küfürleri söyleseler, ananın fotoğraflarını porno sitelerine yüklemekle tehdit etseler hoşuna gider mi dallama? gitar çalıyormuş müzisyenmiş cart curt. sen önce insan ol insan. böyle insanları her ortamda rezil edin ki insanların yüzüne bakacak cesareti kalamasın.
bir diğer hususta; adamın konuşmasında insan onurunu zedeleyici hakaretler ve küfür var, taciz var, şantaj var, tehdit var. yasin balkır isimli şahıs bunları yaptığı için pişman olduğunu da beyan ediyor ve özür diliyor. yani ben yapmadım kuzenim yapmış triplerine de girmemiş. bu sosyal medyayı kullanan bir tane yetkili yok mu hakkında işlem başlatsın.
bu tarz yaratıkları rezil etmek ifşa etmek yetmez. içeri tıkıp 2 3 sene duvarlara baktıracaksın ki aklı başına gelsin. klavye başına geçmiş azgın sapıklar da bu tarz şeylere cesaret edemesinler.
bir zamanlar hayatımın sonuna kadar yaşamak istediğim şehir idi ankara. çok şey kazandırdı çok güzel ağırladı bizi. ama artık o eski babacanlığından, insana güven veren o heybetli hallerinden eser kalmadı. bir zamanlar ankara'nın soğuğunda beklerken "nerdesin? geldin mi?" diye sorduğumuz eşimize dostumuza şimdilerde "nerdesin? yaşıyorsun değil mi?" diye sorar olduk.
eskiden kalabalığında kaybolduğumuz ankara'da artık "5 dakika önce ordan geçiyordum" "tam o sokağın köşesinde dolmuş bekliyordum" cümlelerinde kaybolmaya başladık.
soğudum senden ankara. dağın başında kırmızıda geçince hemen bulursun beni yazarsın cezamı. ne oldu da içinde bomba olan,onlarca insanımızı öldüren bu canileri bu kalleşleri bulamadın?
son sözüm bunu yapan terörist şerefsizlere. dağda bayırda olmasın ölümün. en güzel anında yapışsın azrail yakana.
hayatını kaybeden abilerim ablalarım kardeşlerim mekanınız cennet, allahın rahmeti üzerinize olsun..
8.30 da mesaiye başlayacakların yapabileceği en büyük çılgınlıktır. tanımını verdikten sonra gelelim esas konuya
bir sabah işe gitmek için vücüdumun %40 ını uyandırdım. hazırlandım ve evden çıktım. buz gibi havada %20'lik kısmı da uyandırdım zorla. sigaramı yakıp servisin geleceği yola doğru bıraktım kendimi. bakmayın tembel göründüğüme dakik adamımdır. neyse servis geldi atladım hemen. rahatça uyubılmek için güzel bir koltuk seçip oturdum. sağa sola dönerek uyku pozisyonu almaya çalışıyordum ki o da ne! turuncu fosforlu eşofmanıyla bizim mustafa abi bindi servise. günaydın dedi kan ter içinde. dedim abi hayırdır trafik polisliğine mi başladın. yok ya turnuva var da ona hazırlanıyorum sabahları 1 saat koşuyorum. elbiselerimi de işyerinde bırakıyorum. oraya gidince giyiniyorum dedi. abi ayıp olmazsa sana bir soru sorcam. duş olayını nasıl hallediyorsun peki dedim. işte bu noktada aldığım cevap bütün vücudumun sabahın o saatinde döküm fabrikası gibi çalışmasına sebep oldu. "tuvalete girip üstüme hemen bir su döküyorum. bir de tas aldım kendime. soğuk oluyor ama alışıyor insan"
bu kadar cahil ve sapkın insana "şu mezhebe göre kızına hallenebilirsin ama bu mezhebe göre hallenemezsin, yaşı bu kadar olmalı şu kadar olmalı" şeklinde cevap verirsen böyle infiallere yol açarsın diyanet, dedirten başlıktır.
diyanetin verdiği cevap "o nasıl soru ulan ayı ne demek kızına ilgi duymak şerefsiz herif, yanarsın bak cayır cayır" şeklinde olsaydı belki de bu olay yaşanmayacaktı.
sapıklığın sapkınlığın ne boyutlara geldiğini gözler önüne sermiştir. her geçen gün daha da yaşanmaz hale gelen eski cennet parçası ülkemizin sonunu çok merak etmekteyim.
el kadar çocukların hayatlarını daha o yaşta bitirmiş bir yaratığın yaptıklarıdır.
sen nasıl bir yaratıksın ki bunu yapabildin o çocuğa? bir de bu yaratığın bir çocuğu var. yani anne. annelik duygusunu yaşamış biri bu eziyeti nasıl yapar inanın hiç aklım almıyor.
bu aşağılık yaratığı bir kenara bırakalım. gelelim baba denilen yaratığa. çocuğun ağlamaya mecali kalmamış sesi kısılmış. ulan hiç mi anlamadın o çocukların halinden? hiç mi görmedin sağında solunda morlukları. hiç mi konuşmadın çocuklarınla? sormadın mı hallerini hatırlarını?
peki ya öz anne? gazeteye yaptığı konuşmada çocukların şiddet gördüğünü kollarındaki ve bacaklarındaki morluklardan anladığını, bu durumu babaya ilettiğini ve babanın kendisine "ben hallederim" şeklinde cevap verdiğini söylemiş. ulan benim çocuklarıma bir fiske vuranın dünyasını dar ederim. senin öz çocuğun yara bere içinde ve sen bu duruma kayıtsız kalıyorsun. sana da yazıklar olsun.
hadi anneyi de geçelim. gelelim komşulara. röportaj sırasında komşunun teki çocukların şiddet gördüğü konusunda babayı uyardıklarını anlatıyor. çığlık sesleri duyuyorduk tarzında konuşmalar yapıyorlar. sonra da diyorlar ki namazında niyazındaydı hiç şüphelenmedik. böyle bir şey olabilir mi? bu nasıl vurdumduymazlık? bu nasıl bir aman boşvercilik?
üvey anne inşallah hapiste geçen her gün o çocuklara yaşattığının kat kat karşılığını bulur.
KAF-16: "Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız." alıntısıyla cevap bulan sorudur.
kişiler değil davaydı bizim derdimiz. ama bu kadar vasat yönetimi bu kadar iktidar yardakçısı bir lideri haketmedik. ona hayır buna hayır, diğerine tamamen hayır, ötekine azıcık hayır. hayır da hayır. 7 haziran da tarihinde görüp görebileceğin en iyi fırsatı yakalamışsın. sen çıkıp daha ilk günden koalisyon olmayacağız diyorsun. sonra çıkıp ortada yok 4 bakanı yargılatmayı teklif ettik kabul etmediler. yok cumhurbaşkanı dedik kabul etmediler bizde kurmadık koalisyon diyorsun. çok mantıklı. %50yle iktidara getirdiğin adamları yargılarsın şimdi hoşaf herif.
gözümüzde kalan iki damla şerefinle git artık. yapamadım başaramadım istifa ediyorum de. koltuğa yapışmış götünü kaldır ordan. istifa et ki bizimde tesellimiz olsun.
cemaatten koca,kocadan para bulan insan dişisidir.
tabiki olay türbanlı veya türbansız ayrımı değildir. sadece canımı sıkan nokta şu ki; 500-600 bin liralık arabalara binip başını kapatmanın hiç bir mantığı yok bence. en büyük günahlardan biridir israf. yapma güzel kardeşim. islamı yaşamanın başını kapatmaktan geçtiğini sanma. aç oku kitabını yol göstersin sana. gösterişin, kibrin ve israfında boğulurken başını kapasan ne olur kapatmasan ne olur?
Bugün yapılan saldırı göstermiştir ki terör başkente kadar sıçramıştır. Güvenliğin en üst düzeyde olduğu ankarada bile 30 kisi bombayla öldürülebiliyorsa vay benim garip ülkemin haline.
fikirlerini sevmem, benimsemem de. egosu ve hırsından nefret ederim. ama su götürmez bir gerçek var ki; Erdoğan türk milletinin en büyük 2. lideridir. bu denli yabancı hayranlığıyla türkiye cumhuriyetinde bulunan en büyük makama saygısızlık ve kıyaslama yakışmamıştır.
velhasıl putininki bu kadar bizimkinin şu kadar tarzı yaklaşımla muhalefet olunmaz.
ayrıca erdoğan'a muhalefet olalım diye de nükleer tehditin en büyüğü rusya'yı ve onun başındakini savunmak çok saçma.
Malesef acı da olsa durum böyledir. Tam birakmayı düşünürken içli ve buğulu bir ses tonuyla seslenir bana: "dur lütfen! Konuşalım biraz". Ve her seferinde ikna eder beni onsuz yapamıcağıma kaltak.
zordur 25 yaşında olmak. harika lise ve üniversite yıllarının en canlı hatıraları kazılı durur beyinde. keşke bitmeseydi dedirtir çoğu şey. paranın gerçek yüzüyle tanışır insan. maddiyatın ne kadar hayati olduğunu öğrenirsin. sevgilerin bile maddiyattan geçer. nasıl evlencem lan 5 parasız diye düşünmeye başlarsın 1 liraya çay içip 5 saat flörtleştiğin kızı hatırlayarak.
zordur 25 yaşında olmak. eskiden yaptığın bütün hatalarının tecrübeye dönüştüğü yaştır. nerde o eski sevgiler aşklar. hepsine mantık çerçevesinden bakarsın. bir yandan da eski aşkının söylediği sözü hatırlarsın " 25 yaşında evlenmiş oluruz değil mi?"
zordur 25 yaşında olmak. mezun olduğun okulun ve hayatın boyunca sahip olacağın mesleğin tüm olumsuzlukları çarpar suratına. paranın gücü cahilliğini kapatmış insanlardan iş istersin. asgari ücretin ne demek olduğunu o zaman anlarsın. kabul etsen bir dert etmesen bir dert. eve geldiğinde keşkelerinle başbaşa kalırsın. öyle kolay kolay ağlayamazsın da. çeyrek yüzyıl yaşamış adam kolay ağlamaz ne de olsa.
zordur 25 yaşında olmak. benden kardeşlerime tek tavsiyedir büyümemek.
Bilader geçenlerde bir yerlerde okudum siz bu iş karşılığı en az 1000 tl'den başlayan maaşlar alıyomuşsunuz. anlatsana biraz şartları neler yol yemek sigorta var mı? gerçi sen aldığın ücretin yarısını lipsticklere yatırıyorsundur. bu kadar şiddetli yalamak kolay değil dudakta yara yapar damak tadını bozar.
6 ay 24 hafta yapar. her hafta bir kere karıya gitsen ve her gidişinde 100 lira ödesen 2400 tl yapardı. ve sen bu 6 ay boyunca 24 farklı kadınla cinsi münasebet yöntemiyle tanışabilirdin. ne naz çekerdin ne de stres.
bu hesaplamayı yapmak istedim çünkü bu başlığı açan arkadaşa çok yakıştırdım. flörtü maddiyata dökmek ve her kuruşun hesabını yapmak çok yakışıksız bir olay. kız yine iyi kurtulmuş.
Çözüm süreci 2011-2012 yıllarında başlamış ve terör örgütünün fiziki olarak tekrardan toparlanmasını sağlamak amacıyla kurgulanmıştır. bu sürece katkı sağlayanlar iyilik timsali, barış güvercini gibi lanse edilmiş ve siyasi uzantıları meclise girmiştir.
bu süreçte örgütün fiziki ve siyasi kolları arasında yakın bağlar kurulmuş ve dönemin hükümeti bu ortama zemin hazırlamıştır.
2015 yılında ise örgütün fiziki kolu siyasetle birlikte hareket etmenin ne demek olduğunu acı bir şekilde öğrenmiş ve öğrenmeye devam edecektir. yapılan eylemler göstermektedir ki emir komuta zincirinin bir kısmını örgüt kaybetmiştir. yakında kendilerini yönetemez duruma da gelecekler. bir kere siyasete bulaştılar çünkü.
Parasızlıkla kafasızlığı aynı kefeye koymuş dürzü başlığıdır.
ulan ne alakası var adamın babasıyla anasıyla kazandığı üniversitenin.başlığı açan kendi çapında sınıf ayrımı yapıyor kapıcı çocuğu diyerek zekasına tükürdüğüm.
Arkadaşın biri yarrak kullanmış. Binince rahat etti mi? Kendini güvende hissetti mi? Ilk defa duydum çünkü bu markayı.
Neyse ben sormak istediklerimi özelden sorayım.
Ben ülkemin "açılım" zirvalığı adı altında bölünmesini istemiyorum. Benim oy verdiğim partide istemiyor.
Ben kul hakkı yiyenlerin elini kolunu sallayarak refah içinde yaşamasını istemiyorum. Benim oy verdiğim parti de istemiyor.
Başındaki şöyledir böyledir yeteneği tartisilabilir. Ama benim partim benim ideolojimi savunuyorsa ne hdpyle ne de akpyle işbirliği yapamaz.
Ama yapmazsa şöyle olur böyle olur diyenlere de cevabım şudur; chpyle akp yapsın kardeşim. Akpyle hdp yapsın. Emin olun bu saydığım ikililer birbirine daha cok yakışır birbirlerinin görüşüne daha çok hizmet eder.
Benim oy verdiğim parti bu dik duruşuyla varsın olsun baraj altında kalsın yeter ki eğilip bükülmesin, türklük ideolojisinden vazgeçmesin.
Eğer bu duruşlarını korurlarsa ölene kadar oyumu üç hilale vereceğime söz veriyorum.