bulmuslar boyle firsati KHK ile sorgulanmaz kanunlar cikariyorlar hic uzatmaz olurlar mi. Hosgeldin baskanlik sistemi desek dogru olur mu acaba. hatta baskanlik sisteminin bile bu kadar rahat olacağını sanmıyorum.
Evet bekledigimiz uzere asgari ucret artti ama zam da artti. Ben o kazıklarla süper duble yollarda gidiyorum o kazıklarla 3cü köprüden de geçecem o kazıklarla yepyeni havaalanlarında tarihte kalan uçaklarla uçuyorum o kazıklarla fabrikasız ülkede herşeyi süper marketlerden alıyorum o kazıklarla ve o kazıklarla diye gider bu şarkı çünkü o kazıklarla %49 oy verdi o kazıklar olmasa yaşayamayız biz alışkanlık yapmış artık, eğer bir gün bu ülkeye adam gibi biri gelirde kazık sokmadan bu ülkeyi yönetirse muhakkak vatan haini ilan edilir muhakkak
Bu kadını görünce, engelli çocuklara tayip erdoğan ve davutoğlunun resimleri hediye ettiği geliyor aklıma..
öncelikle anne baba eğitimleri sırasında, çocukların kendilerine göre özel yaşam hayatı oluğunun belirtiliyor. bunun çocuk üzerindeki katkısı ise, başka insanların özel hayatının olmasını algılayabilmek.
çocuk çantasını karıştırmakta ayıp birşey.. kalkmış sosyal medyadan bahsederken çantalarını karıştırmak gibi örnek vermek doğru olmadı.. okul çantası mı günlük çantamı. günlük çantaysa eğer erkeklerinde ceplerimi karıştırılmalı..
Malesef artık ülkemizde sokaklar can pazarı gibi. kimse kalkıp ta çocuğunu sokakta oynatmaz..
Anne babalar eğitilmeli.. Mesela fabrika, insan topluğunun çok olduğu yerlerde, haftada birer saat eğitimler verilmeli. bu eğitimlerde süreklilik sağlanmalı. Çocuklar bu şekilde yetiştirilmeli.
Hiç bir şey yapmadan, bak sosyal medyada arkadaşını gördüm sil onu hemen, alırım bak telefonunu gibi cümlelerle birey yetiştirilmez..
bırakın açık giyinmeyi , sokakta çırılçıplak dolaşan bir kadın görseniz ona tecavüz edemezsiniz . Ya bu cümleyi yazmak bile komik aslında .
ister deli der , geçer gidersiniz , ister 155 i arayıp şikayet eder sokakta çıplak biri var dersiniz ; ister gider üzerine bir palto verirsiniz.Yaptığının normal olmaması bir erkeğin ona taciz/tecavüz etme gibi iğrenç bir hakkı doğurmaz .
Bakın; bakmak , nefs ile mücadele falan ayrı mevzular .
Taciz ve tecavüz gibi aşağılık haraketlerden bahsediyoruz ve evet level ı arttırıyorum , bırakın açık giyinmeyi çıplak gezse kimse kimseye bunu ya-pa-maz .
Erdemden , insanlıktan , ahlaktan bahsediyorsak ; bir insanın giydiği kıyafet onu bunlardan mahrum kılmaz ama tecavüz ve bu sıfatlar bir insan da bir araya gelmez , gelemez .
inancı gereği kadının örtünme farzını bilenler , bilip yerine getirenler hatta bilip yerine getirmeyenler ; sırf bunu biliyor diye bunu hayatında uygulamaya geçirmeyen bir hemcinsine her türlü yaftayı yapıştırma hakkını kendinde görmemeli . Mevzu inanç ise , hiç bir erkeğin bir kadına böyle bir zorbalıkta bulunması kabul edilir değildir , önce bu eleştirilsin . Mevzu inanç ise , bir kadının örtünüp örtünmeme hükmü ile , bir erkeğin bir kadına tecavüz etmesinin , cinsel doyumla bakmasının hükmü arasında da dağlar kadar fark vardır , önce bu eleştirilsin .
edit:örneğin tv da haber olmuş , hatta katilleri Müge Anlı da aranmış bir kadının başına gelen vahim olay ;
Düşünüp aklıma geldikçe kahrolurum .
Evinden çıkıp tuhafiyeciye giden kadından bir daha haber alınamıyor , ayak bileklerinde pardesüsü , omuzlarından inen baş örtüsü ... Yün almaya çıkıyor evden .
Sonuç , aşağılık iki adam dükkanın alt katında o yünler gelin bakın diyerek , kadının yazmaya bile elimin gitmediği vahim sonunu hazırlıyorlar .
Gözlerinin dönmesine ne sebep oldu bu adamların ?
Çok affedersiniz o...san duyulacak kadar küçük bir ilçe iken orası, bunu nasıl göze aldılar ?
Çünkü pislikler .
Bu pislikleri hiç bir şey durduramaz .
Kalplerinde kötülük yapmanın korkusu yok .
Ve lütfen bana , bu tarz örnekler gerçeği değiştirmez demeyin .
Değiştirir , bu pis zihniyet değişirse , bu olaylar değişir .
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine bakarsak ülkedeki iktidarın neden tekrar başa geldiğini açıklar bize, açlık içinde yaşayan bir insan için ifade özgürlüğünün hiçbir anlamı yoktur. onlar için önemli olan aslında dalga geçtiğimiz makarna ve kömür. bunları onlara sağlayan kişi mi daha önemlidir, yoksa twitter'ın yasağını kaldıracağız diyen kişi mi. insanlar da twitter ne demek onu bile bilmiyor. bilseler de kullanmadıkları için umurlarında olmuyor. bu basit ama çok çok etkili sebepten dolayı öne geçiyor iktidar partisi. muhalefet partileri, farklı olmak adına , en alt tabakadaki insanımızın anlamayacağı vaatler verdikleri için, iktidar partisi o en alt tabakadaki insanlar için bir nimet özelliği taşıyor. ve dalga geçtiğimiz o insanların oylarıyla , maalesef ki evet domino etkisi dediğimiz olay, git oy ver dediğimiz , bir oyun bile etkisi var dediğimiz olay, iktidar gitsin diye oy vermek isteyen insanlara değil de işte o en alt tabakadaki insanlara yarıyor. ülkede oy verme oranı arttıkça iktidarın oyları artıyor çünkü ülke içinde büyük çoğunluğa sahip bölüm cahil ve yoksul kesimdir.
motivasyonun olmaması,
ders kitaplarının rant aracı olması,
araştırmanın olmaması ve kalıp düşüncelerin ezberi üzerine dayalı
özgür , özgün bir vizyonları olduğunu ileri süren okullarımızın, aslında özgür düşünceyi desteklememesi ve hepsi birbirinin aynısı olması.
çünkü öğretmenleri de böyle yetiştiriyorlar.
bir insan ne öğrenirse nasıl öğrenirse onu aktarır. ve işin ucunda ekmek parası. zar zor atanmışken bir de öğrencileri geliştirmeye mi çalışacak.
devletin verdiği müfredatı okut gitsin.
(istisnalar da var elbet )
sen öldün ben ölüme ilk kez seninle daldım
her yıl -ölümünde- yüzüm toprağa bakıyor
ellerim çimen kokuyor
çiçek bahçesi ayakkabılarım..
kokum sen
tenim bembeyaz bir gökyüzü
dudaklarım kan kırmızı
belki de hayat senin yanındır nasıl desem burası yalan biliyorsun sen de
biliyorsun sen bu yüzden gitmedin mi zaten
sana melek tacı ve beyaz çok yakışırdı !
biliyor musun aslında sana benzer yanlarım da var
en az senin kadar güzelim .
gözlerim senin gördüğün kadar ela .
saat p ile başlıyordu
günlerden 1 i 5 geçiyor olabilir .
pazartesiyi Cuma geçe geceye sen kala öldün
her hoşça kala ağladık biz
sulu gözlerinin son yemini mutluluk gözyaşların olsun
bir sır gibi gittin
nedensiz sandı herkes ama nedenleri aramadan sizleri kelimelere ek gördüler layığı bu sandılar .
benim kadar renkli olsun isterdin her şeyin
hayatı renkli pencerelerinde izlerdin
erken zamanda bir yolculuk hayalin vardı biliyordum
çok güzel bir yere gideceğim demiştin
benden istediğin bir şey var mı demiştin
Beyaz , etekleri uçuşan ,içinden kayıp gitme hissi veren koşarken benden sonra gelen elbise demiştim
beyazı çok severdim bilirsin
aşkın rengi kim demiş kırmızı diye
yalan
aşk beyazdır
aşk masumdur
beyaz tüm güzelliklerin rengidir
benim rengimdir
her şeyde vardır biraz
koyu mavinin gündüzünde
yeşilin çimeninde
denizin turkuazında
sanki bir simge gibiydi beyaz
hayatı beyaza boyabilirdik biz ben her renge bir beyaz katar siyahı bile gri yapardım
pembeye toz katan benim mesela
toz pembe hayaller benim eserimdi
uyumamak için içtiğin kahvenin uykunu getirmesine bayılırdın
çilek kokulu mumları senle sevmedik mi aslına en sevdiğin şey vişneydi
dalından koparılan vişne teninde tat bulurdu sanki kulağına takar dünyanın en güzel hatunu gibi gezmeyi severdim
hiç görmedim gökyüzüne bakmadan bitirdiğin bir geceyi
gitarın telini severdin sen sadece tellerine dokunmayı severdim işte ben bu yüzden
her yazdığım şarkının bir hikayesi olduğunu kimse bilmezdi
her satır yaşanarak yazılırdı bize göre acısı da tatlısı da bizim hayatımızdı
konuşmayı çok severdin
Susmak ölüm gibi bir şeydi senin için ki sen sustuğunda ben arkama baktım ve sen toprağı seviyordun
gökyüzünde çizdiğin meleği yolladığını söylemiştin giderken
her korktuğumda gökyüzüne bakıyorum şimdi
yüz doksan dokuzdan sonra gelen iki yüzden başka iki yüz bilmedin sen
neysek oyduk neysem oyum içim dışım bir diyen insanlara inat biz olduğumuz kadardık
Her şey anlaştığımız gibi bende ama insanlar senin anlattığın kadar kötü değil daha da kötü geçenlerde bir yazı okumuştum kötü insan yoktur Allah ın yarattığı hiçbir şeyde kötü yoktur ahmak insan vardır
böyle bir dünyaya fazlayım sanki sonunu bulup atlamak istiyorum bir buluta rengarenk bir ev kurup orda yaşamak istiyorum ..
sen de çok seviyordun yolculuk yapmayı en az benim kadar
şarkılar söyleyerek saçlarımızı rüzgara bırakırdık
onların aşkına inandık biz aşkın tenine dokunmak gibiydi saçlarınla rüzgara dokunmak
ağlarken dudaklarımı büküşüm komik gelirdi de o yüzden mi susturmazdın beni
geldin işte aklıma geldin ölüm dediler kahkahalarla güldüler kaybetmek nedir bilmediler bilmediler ki hayat çok kısa bilmediler ki
belki bu gece belki yarın gece bir gece sabaha uyanamayacaklarını bilmediler
kaybettikçe kaybetmeyi seçtiler meleğim .
.her üç nokta bir cümle daha var gizemi tadında bende
ki sakladığım her cümle sana gelsin üç nokta kadar
bunları yazarken dolan gözlerimi sev ışığın altında ağlıyorum yeşil olsun diye
insanlar ölüme gülücükler saçıyor burada haberin olsun ! zorlasalar bir damla gözyaşı gelir mi dersin..
her neyse ..
ben iyiyim beni merak etme
son dilek fenerimi bıraktım gökyüzüne
gökyüzü renkli balon tadında
çilek kokulu mumlarım mavi sularda
tek bir ağaç orada
kopuk yapraklarla sana uzanmaya çalışıyor
ellerim son papatyada ..
ayaklarımın altı yemyeşil çimen
beyaz elbisemi giydim ben artık bu masaldan gidemem .
elimdeki pembe pabuçlarım
dudağımdaki pembe rujuma uymuş
üzerimdeki gökkuşağını görüyor musun ?
Annem melekler seni korusun demişti
pamuk helvamı seninle paylaşsam hep yanımda kalır mısın?
ölümün tüm kapılarını kapatıp
ofiste işler bitti. haluk levent- ankara şarkısını indirip belleğe atıyorum. eve gidiş yolunda iyice dinleyip, gitarda daha iyi ritmi tutturabilmek için. sonra bu akşam çalarım belki. zincirleme olaylar, aklımdakiler.
çelişki her zaman kafayı kurcalar. netlik yoktur. belirsizdir. bu yüzden belirli ama bok içinde yaşamak daha iyidir. sonuçta neyin ne olduğunu bilirsiniz, o şey boktur. ama en azından aklınızda soru işareti yoktur.