bir yazısında '' karamazov kardeşleri okumayan beni okumasın '' demiş ve akredite olma hevesiyle karamazov kardeşleri kardeşleri okumama vesile olmuştur. taraf gazetesinde yazmaya başladışı söylenmiştir ancak ilk yazısının arkası gelmemiştir ,haftanın tek günü yazmıyor olmasını temenni ederim.. ayrıca rasim ozan kütahyalının kişilik , ruh hali ve iç dünyasınının derinliklerini ışık tutan bir yazı kaleme almasını istiyorum.
kendisini fikir olarak uyuşmasalar bile nihat gence benzetiyorum. ikisi de (farklı da olsa) uçlarda , ikisini de fikirlerine katılmasanız da saatlerce dinlersiniz .
bazı aklı kıtlar 12 eylülün en büyük günahının idamlar olduğunu sanmakta. aslında bu dönem çıkardığı anayasayla ülkenin geleceğini de infaz etmiştir. şimdi kısmen de olsa yapılacak değişikliklerle prangalarından kurtulmaya çalışan bir ülke var. demek istediğim vereğiniz oy, sadece 12 eylülü yapanların yargılanmasının yolunun açılmasıyla, 12 eylülden alınabilecek bir intikam ihtimali doğurduğu için değil o dönem çıkarılmış hala da yürürlükte olan anayasanın bizi bağladığı zincirlerden birini koparma imkanı yarattığı için önemlidir.
ağlama olayına gelince idam edilmeden önce yazdığı mektupta '' nişanlıma da selam söyleyin allahtan iyi bir yuva kurmasını diliyorum'' (mealen) sözlerine adamın kahkaha atacak hali yoktu. di mi?
bundan sonrakilere, 93 yaşında bile olsanız bir gün yaptıklarınızın cezasını çekersiniz demektir. ayrıca bu değişiklik geçse bile yargılama olacağı kanatinde değilim ancak en azından anayasa onları koruma pozisyonundan kurtulacaktır. 82 nin sahipleri anayasal koruma altında olmaktan çıkarılacaktır.
kendi ülkesinde ilgi görememenin öfkesiyle zaman zaman açıklamalar yapma ihtiyacı hisseden adam. kendisi iyi müzik yapıyor olabilir, dünyanın en iyisi de olabilir ancak bu ülkenin insanları onun yaptığı müziği sevmek ya da ondan bişey anlamak zorunda değil.
ayrıca güzel piyano çalıyor olması fikirlerinin değerli olması anlamına gelmez. kendisinin toplumun / hepimizin üzerinde aşmış bir kişi olarak konumlandırılmasını veya (ben her zaman var olacağım) kendini konumlandırmasını da çok komik buluyorum. bu adam hande ataiziyle birliktelik yaşamış biri ne kadar kaliteli olabilir ki! bence bu vesileyle sanata ve sanatçıya verilen önemi tekrar sorgulamalıyız.
elbette hiç birimiz inancından ötürü bir doktorun(türbanlı kız), hastasının kimi uzuvlarına dokunamaması hasebiyle o hastanın canını kaybetmesin yahut iyileşme sürecinin sekteye uğramasına sebep olmasından memnuniyet duymayız. ancak bundan dolayı doktor olan türbanlı kızın türbanını çıkarmasını değil, hastasına gerekli olan müdahale yapılması için her neresine dokunması icap ediyorsa oraya dokunmasını isteyebiliriz. yani bir kişinin türban takıyor olması , türban takmayan meslektaşlarının dokunduğu bazı yerlere dokunmayacağı anlamına gelmez.
oysa konumuzun öznesi kız doktor bile değil tıp öğrencisi adayı ; tıp öğrencisi olduğunu farzedersek ve türban taktığı için gelecekte hastasına gerekli müdahalede bulunmayacağına inanmış olursak bile onu bu eğitimden mahrum bırakamayız. çünkü düşündüğümüz sadece bir olaslıktır. sabit ,olmamış bir suçtan dolayı kimseyi cezalandıramayız. geleceğe dair kehanetlerimizle hareket ederek kimseyi diğerlerinin sahip olduğu haklardan mahrum bırakamayız. yani türbanlı kıza ''sen türban takıyorsun, ileride bir gün doktor olursan hastanın pipisine dokunmazsın ve o hasta iyileşemez dolayısıyla ben senin öğrenimini başlamadan bitiriyorum'' diyemeyiz. belki kız bir kaç sene sonra türbanını çıkaracak , belki çıkarmadan hastasının pipisine tutacak ,belki öğrenimine izin verdiğimiz türbansız kız doktor olduktan sonra türban takacak, belki türbansız bir kız pipilere dokunmayacak? gelecekte bunların olmayacağından emin olamayız.
türban da taksa çarşaf da giyse okula çuvalın içinde de gelse, her insana öğrenim hakkını veririz. bu insanlar doktor olur ondan sonra hastalarının pipilerine dokunmazlarsa o zaman cezalandırırz , diplomasını elinden alırız vs.
sınavda tüm öğrencilerin kopya çekme ihtimali vardır ancak hiç bir öğrenci sınavda kopya çekebilme ihtimali olduğundan dolayı sınav başlamadan sınavdan çıkarılmaz. sınav başlar bu esnada öğrenci yakalanırsa yönetmelik uygulanır. önce suç işlenir sonra cezalandırma yapılır. suç işlenmeden cezalandırma olmaz. ihtimallere ceza verilmez.
erkeklerin türk olması noktasına özellikle bir vurgu yapmış değilim. lafın gelişi bu şekilde yazdım. kim bilir belki italyan ya da arap erkekleri de tanıyıp bilseler şahanı kıskanabilirlerdi.
şahan gökbakar denen bu şahıs gencecik yaşında hepimizin hayallerini yaşıyor. parası var -ki baya fazla- , mekandan çıkarken muhabirlerin şahan bey şahan bey diye başlayan sorularına gülümseyerek iyi akşamlar arkadaşlar diye cevap vermeden geçiyor ne bilim q7 si var , bi gün merve seviyle sonra berrak tüzünataç ve benzerleri. o beyaz show da sorulara cevap verirken kendinizi onun yerine düşlediğinizi de biliyorum.
sonra eleştirirken diyorsunuz ki efendim yok ayıymış , nasıl bu kızlar bunla birlikte olurmuş , ne özelliği varmış vs vs. ya sen hiç sabahları aynaya bakmıyor musun arkadaşım ? sen kendini ne zannediyosun? toplam üretime bugune kadar ne katkın olmuş, özgün olan ne yaratabilmişşin? neden sen orada olamalıydın sorusuna verebileceğin bi cevabın yok sadece onun da orda olmasını istemiyorsun. neden? çünkü kıskanıyorsun. ki haklısın da ben de kıskanıyorum. ama itiraf et en azından. koyun boku kadar beyninle onu küçük düşürmeye çalışırken kendin küçük düşme şampiyon!
zengin bir delikanlıya ailesi tarafından verilen yurdumuz kızı ömür boyu para karşılığında seks yapıyor sayılır mı?
bu ikisinin karşılaştırılması suç ve cezada dostoyevski tarafından yapılmıştır. sonya tek çare olarak gördüğü için fahişelik yaparak ailesine bakan bir kızdır ki bu durumdan çok utanmaktadır. kahramanın (raskolnikov) kız kardeşiyse durumu iyi olduğu gerekçesiyle bir adamla evlendirilecektir ya da kız, zengin olduğu için o adamla evlenmeyi kabul etmiştir. işte bir bölümde bunu tartışır dostoyevski el altından.sonrasında herhalde pek fark göremezki arada nihayet şöyle bir sahne gerçekleşir :
raskolnikov delirmiş gibidir. birden kızın ayaklarına kapanır.
sonya : ne yapıyorsunuz ?? hem de benim gibi bir kadının önünde!!
raskolnikov hemen ayağa kalkar, geri çekilir..
- ben sizin önünüzde değil, insanlığın çektiği acılar önünde eğiliyorum.
''(kaldı ki hiçbir gemimiz hükümetlerin gazına gelip terörist eylemlere girişmedi)''
sadece gıda , tıbbi yardım ve yapı malzemesi taşıyan bir geminin içinde bulunup, tek suçu ayaklar altına alınmış insan onurunu canlı tutmaya çalışmak olan , haksızlığa karşı susan dilsiz şeytanlardan olmamış, hiç de mustaribi olmadığı bir zulme karşı canını ortaya koyarak ayaklanmış böylece, yaşamına / ölümüne anlam kazandırmış şehitlerimizi ve onların yoldaşlarını terörist diye tanımlayan onursuz bir zibidinin açtığı başlıktır.
ergenekon haberlerinde yanlı tutumunu bel altı vurmalarıyla perçinler..
- evet sayın seyinciler gün geçmiyor ki ergenekon terör örgütüyle ilgili bir pislik daha ortaya çıkmasın.. bu kez de iki muvazzaf paşa kaldıkları koğusta sevişirken yakalandılar.
mustafa akyolun star gazetesinde bugun tarıhlı yayımlanan yazısı. yazar makalesınde günümüzde yapılacak yanlış politikaların , alınacak yanlış kararların-ya da alınmayacak kararların- ileride nelere sebep olabileceğini göstermek için , gerçekleşmesi çok zor da olsa yine de muhtemel sayılabilecek bir gelecek zaman tasvir eder. ve bu geleceğin diğer bir özelliği, 100 sene öncesinden farkının sadece taraflar arasında rollerin değişmiş olmasıdır.bu sayede yazar hayalindeki gelecekte yapılan uygulamaları göstererek geçmişte yapılmış olanları da eleştirme yoluna gitmiştir. buyrun yazı ..
KRT (Kürt Radyo ve Televizyonu) 19.30 Ana Haber Bülteni:
- Sayın seyirciler, bugün Ulusal Şef tarafından Botan Cumhuriyet Parkında yapılan açıklamada Kürt Ulusal Devriminin kazanımları tüm ulusa hatırlatıldı. Emperyalizme karşı verilen çetin bir savaşımdan sonra elde edilen bağımsızlığın her Kürt için en kutsal değer olduğunun altını çizen Ulusal Şef, on yıl önce kaybettiğimiz Yüce Önderlikin ilkelerinin önemini de bir kez daha vurguladı.
Ancak Kürdistanı karanlıklardan aydınlığa çıkarma mücadelesinin henüz yeni başladığını, gerekirse bin yıl daha süreceğini belirten Ulusal Şef şöyle dedi:
Tarihin en eski ve uygar ulusu olan, matematiği ve tekerleği icad eden, başka herkesten önce çömlek yapan Kürtlerin bu medeni vasfı, ne yazık ki bin yıl önce kendilerine zorla unutturulmuştur. Önce Arap sonra da Türk emperyalizmi altına giren halkımız, hem öz benliğinden uzaklaştırılmış, hem de kasten geri bıraktırılarak fakirliğe mahkum edilmiştir
Bu makûs talihi yenmek için başlayan Kürt Ulusal Devriminin azimle yoluna devam ettiğini belirten Ulusal Şef, çok partili düzen isteyenlerin gaflet içinde olduklarını söyledi. Kürdistanın dört bir yanının düşmanlarla çevrildiğini, eski emperyalist döneme özlem duyan Türk işbirlikçilerinin ve kafaları örümcek ağları ile sarılmış gericilerin ise pusuda beklediğini anlatan Ulusal Şef, demokrasi elbette nihai hedefimizdir, ancak devrimi başlatan önce onu tamamlayacaktır dedi.
Ulusal Şef, sık sık alkışlarla kesilen konuşmasında Kürt halkını toprak ağalarının boyunduruğundan kurtarmak için üç yıl önce başlatılan ulusal kollektivizasyon programındaki sevindirici gelişmelere de değindi. Bu kan içici yarasa sınıfı artık tarihe karışmaktadırmüjdesini verirken, devletleştirilen toprakların sadece Kürdistan Halk Partisi üyelerine dağıtıldığı yönündeki asılsız söylentilerin de hain dimağların ürünü olduğunu belirtti.
Sayın seyirciler, gündemdeki diğer bazı haber başlıkları şöyle:
- Amed pazarında Vatandaş Kürtçe Konuş kanuna muhalefet ettikleri tespit edilen üç kişi gözaltına alındı. içişleri Bakanı, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, kendilerini Türk zanneden bu gafillerin öz be öz Kürt olduğunu, Yeniden Biliçlendirme Programı çerçevesinde eğitim kamplarına gönderileceklerini açıkladı.
- irticaya karşı yürütülen operasyonlarda iki ayrı grup, kullandıkları yasadışı dinci yayınlar, Arapça yazılı tabelalar, tesbihler, bilgisayarlar ve iPhone 8G telefonlar ile birlikte tutuklandı. Arap ve Türk mollaların kitaplarını okuyup çoğaltarak ümmetçi propaganda yürüttükleri tespit edilen mürtecilerin, devrim kanunlarına muhalefetten Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanması bekleniyor.
Sayın seyirciler, aldığımız bir son dakika gelişmesini aktarıyoruz. Ararat dağı civarında bir grup Türk işbirlikçisi eşkıyanın başlattığı isyana yeni bir darbe daha indirildi. Kürdün demir kartalları asileri bomba yağmuruna tutarken, bazı şakilerin de Zilan deresinde sıkıştırıldığı bilgileri geliyor...
(NOT: Gelecek elbette bugünden bilinmez. Yukarıdaki kara senaryoda, George Orwellin Hayvan Çiftliğigibi, biraz karikatürizedir. Ancak gerçekleşmesi hiç de ihtimal dışı değildir. Kürt milliyetçilerinin kapıldığı ideolojik hastalıklardan böyle despot bir devlet pekâlâ çıkar.
işbu sebeple, bugünkü ;Kürt açılımının başarıya ulaşması, hem Türkiye genelinin hem de Kürtlerin hayrınadır. Kürtlerin selameti, Türklerden değil, despotizmden kurtulmaktadır.
Ha, eğer böyle bir devlet kurulursa, bunun sorumlusu da sadece “Kürt devrimcilerideğil, aynı zamanda Kürtleri Türkiyeden soğutmak için her yolu deneyen ve her açılımı baltalayan Türkçüler olacaktır. Baykal, Bahçeli ve daha niceleri gibi...)
galatasarayın başındaki en büyük bela olan futbolcudur. bir bekin öncelikli görevi defans yapmak daha sonra kanattan yapacağı çıkışlarda takımına hucumlarda destek olmaktır. bir sağ bek olarak sabrinin defansif yeteneği galatasaray gibi bir takımda oynamaya yetecek düzeyde değildir. kafasını önüne eğip yaptığı koşuların sonunda ise bir çok türk futbolcu gibi yaptığı ortalar isabetli olmamakta, üstelik bu çıkışlardan da geriye dönememekte kanadını sürekli boş bırakmaktadır. tüm bunlara rağmen sabri sahada bitmek bilmeyen bir enerjiyle, kendini paralarcasına oynamaktadır. maaşının karşılığı görevini yerine getiren futbolcular gibi değil takımı için , taraftarlarları için tüm iyi niyetiyle mücadele eden bir oyuncudur sabri. lakin gel gör ki iyi niyetli olmak iyilik yapmaya yetmemektedir. işte tam da bu özellikleri sabrinin takımdan gönderilmesine engel olmaktadır. varlığı sebebiyle mevkisine kaliteli oyuncu alınmamaktadır ve galatasaray sabriye mahkum kalmaktadır. ayrıca son olarak eğer bu yazıyı okuyorsa kendisine şunu söylemek isterim, sevgili sabri her kim ki sana iyi şut çekiyorsun dediyse bil ki o yalancıdır, müfteridir, dalkavuktur.
bir ülkenin, bir vatandaşının kukusundan nasıl bir fayda edeceğini anlayabilmiş değilim. elin oğlu teknoloji üretir, oscar alır, nobel alır, cerrah olur, astronot olur uzaya çıkar... vatanseverlik, toplumuna faydalı olmaya çalışmaksa bunun eyleme dönüşü bu şekillerde tezahür eder. malesef ülkemizde vatanseverlik pek böyle anlaşılamamış ve insanların yaptıklarına karşı alacakları tepkiden koruyucu bir kalkan haline dönüşmüştür. ve artık fanteziler bile vatanseverlik kalkanı arkasında yapılır hale gelmiştir.
aynı şekilde mehmet sevigen dedikodularının üstüne de gidecek mi acaba? ayrıca seçmeni kendisinden proje de talep etmiyor ne güzel, başkan seçildikten sonra ne yapacak merak ediyorum ..