yerli yersiz her konuşmada hükümetce dile getirilen duble yollar heralde kaydettiğimiz en büyük başarıdır ki gündeme bu kadar gelmekte. anladık yaptınız da sonunu gördükk karadeniz sahil yolunu demeden edemeyeceğiniz bir sorunsaldır.
üniversiteye başlayan her gencin bankaların öğrecilere yönelik kredi kartı dağıtması ve bunun da öğrenci tarafından alınmasıyla başlayan süreçtir. zamanla limit fullenir, etraftan borç alınır iş daha da çıkmaa girer sora bi de eve çıkar ve o zaman dibi görür. şayet arkadaş çevresi olarak borç batağındayız en az borcu olan 1000 lira varın siz düşünün.
edebiyat katili olarak nitelendirdiğim kimselerin kitaplarını okumak edebiyata vurulacak en büyük darbedir. ülkede ahmet hamdi, yaşar kemal, oğuz atay, sabahattin ali ve daha sayamayacağım nice insandan bi haber olup yüzüklerin efendisi, harry potter, vampir kitaplarını okumak ne tuhaftır.
dinleyince ruh dinlendiren, birbirinden güzel ezgilerle süslenen, kadife sesleriyle şarkı söyleyen sanatçıların ruhunuza işleyen sesleri. bu sanatçıların heralde en bilineni dede efendidir sora tanburi cemil bey de çok önemli yere sahiptir hele çeçen kızı. tabi ıtriyi unutmak mümkün değildir. genelde ud, ney, tanbur kullanılan enstrümanlar arasındadır.
dünyaya nam salmış ve şiire yön vermiş bir çok şairi barındırmasından ve aynı şekilde harika romancılara sahip olması sebebiyle fransızca öğrenme konusunda kararlıyım. şiiri aslından okumak en iyisidir.
maalesef artık içimize işlemiş bi olguya dönüşmüştür. kafalarına esen her yere, o yerin önceki mimarisine bakmadan hançer gibi saplanan uzun beton yığınlarını dikerek çirkinlikler diyarına dönüştürmekteler her tarafı. bırakın amerika'da kalsın çünkü onların amaç edindikleri tarz oydu ve oranın binlerce yıl öncesine dayanan şehir yapıları yoktu onlar için daha kolay veya dubaiye kalsın çünkü onların da yeni modası bu arazi düz mimari yapı yok. ama istanbul'a yapmayın, paris'e, londra'ya, barselona'ya yapmayın sevimsiz ve iğreti duruyor. ayrıca yapılan hırstan öte bişey değil en yükseği bende olsun telaşından başka bişey değil ki araplar zaten 800 metreyle çıtayı çok yükseltti.
muhtemelen böyle yazarlar vardır bi yerlerde her gün bakıp lan burası da ne bozdu böyle diyebilme olasılıkları vardır. zira ekranın soluna bakmaları yeterli olabilir.
1.istif bozulmaz yoluna devam edilir.
2.şöyle durup süzülür gözden kayboluncaya dek.
3.sizi çok seviyoruz ailecek beğeniyorum yaşa siz ve ardından gelen ya bi de fotoğraf çeksek.
oktay rifat'ın vergilius, horatius ve martialis ile beraber çevirdiği latin ozanlarından biridir. doğumu ve ölüm tarihi için çeşitli tarihler verilse de bunun yanlış olduğunu iddaa edenler de yok değildir.
şiirleri varlık dergisinde yayınlanmış ve yaşar nabi'nin hazırladığı yeni şiirler 1950 kitabına da alınmış şiirleri olan edebiyatçıdır. 1920 bursa doğumludur, 1988'de istanbul'da ölmüştür. pek bilinmese de şiirleri okunmaya değerdir.
son zamanlarda sıkça karşılaşılan durumlardan biridir. hayır gayse gay bu bi hakaret mi yani aksine değerlidir. hiç kızmadığım sadece belki değildir bunu demenin ne faydası var? siz bırakın onun gay olup olmamasını veya türbanlı olup olmamasını yahu haber görürsün efendim gay bilmem kime ne oldu veya efendim türbanlı kadına saldırı bunu kullanmanın sebebi nedir ki insan lan bitti.
duyunca şok olunan böyle bir filmi nasıl çekti lan bu adam dedirten filmdir. oyunculuklar süper senaryo süper de şimdi görünce sinan çetini evrime inanmamak elde değil.
beni en çok hayrete düşüren hala da inanamadığım bi olay vardı. bizim binada benim yaşlarımda esmer kemçük ağızlı bi çocukla mahalleyi döner dolaşırdık ama sabahtan akşama kadar çocuk ne zaman yerde bi kola kapağı bulsa bak şimdi açıcam altından -eski parayla- 500 bin çıkacak diyodu ve yeminle hile hurda yok her açtığında para kapağın içinde çıkıyodu. ya ben çok salak ve saftım oyununu görmüyodum yada bu çocuk tam bi büyücüydü lan insan o yaşta o paraları toplamak sınırsız dondurma demekti. kim bilir şimdi nerde hangi kapağın altında para arıyodur
en son dün gece yaşadım tek yataklı ve küçücük bi odaya 6 kişi sığdık ve uyuduk daha önce kalabalıkla çok uyudum ama en azından bi yatağğa sahiptim bu gerçekten çok tuhaftı. ve evet öğrencinin odası varsa oraya bi şekilde sığılır.
son zamanlarda sıkça başvurulan bi yöntemdir. eğer bakışma hali içine girilirse çıkartılıp masaya konacak kitap olup çıkmış bir türk edebiyatı klasiğidir.
ilk buluşmaya "amsız" gelen kız, yok soyunmadan bilmem ne yapan kız ilk sevişileceğin kız olmasını istemek diye başlık açmak çok yersiz. açtığım başlık belki rencide edici fakat diğerleri kadar değildir heralde diye düşünüyorum. sözün kısası istediğim şey sözlüğe ayarsız libidoyla gelmemek.
20 gündür arıyorum ve hala bulamadım ya bodrum oluyor ya kırık dökük oluyor ve çok pahalı oluyor iyi bi ev olunca da okula çok uzak oluyor dolayısıyla istanbul'da öğrenci olmak demek evsiz kalmak demektir
aslında isteyipte getiremediklerini söylemenin daha doğru olduğu anayasadır. çünkü eğer içeriğini okursanız göreceksiniz ki hiç de bir darbe anayasanına mensub olmayan maddeler içermektedir. grev hakkı, sendika hakkı, sanatın önünü açan girişimler. gelin görün ki hazırlanan anayasa taslak olarak ve yürürlüğe girmesiyle son derece özgürlükçü ancak bunları uygulamak için gerekli şartların hazırlanamaması açısından da başarısız olmuştur. eğer siz anayasanızı böyle hazırlıyorsanız onun önünü açmanız gerekir. bu haklar kullanılamıyorsa bi anlam teşkil etmez. maddeleri bakımından 82 anayasasıyla kıyas kabul etmez fakat şartlar uygun değildir bu bakımdan havada kalmış bi anayasadır.
istanbul'un en çok değişen son dönem osmanlı semtidir. o muhteşem rum mimarisin günden güne yok olması kadar üzücü bişey yok. bundan 50 yıl önce istiklal caddesi boyunca aile apartmanı olan binalar şimdi ne üdüğü belirsiz barlara işyerlerine dönüşmüş veya terkedilmiş durumda. bi de çiçek pasajı var tabi bütün ruhunu kaybetmiş. hayran olduğum adamların gündüzleri sohbet ettiği ve akşamları iki tek attığı pasaj bugün kendisine hiç de yakışmayan bi halde. sözümü daha da uzatırım ama uzattıkça daha da üzülüyorum.
memlekette kitap okunmuyor diye dertlendiğimiz meseledir. fakat kitapçıları dolaşırsanız aslında oraların gayet kalabalık olduğunu ve insanların aslında kitap okuduğunu farkedebilirsiniz lakin mesele farklıdır. evet kitap okunur ancak bunlar klasikler değil geçmiş dönem türkiye edebiyatına ait ustalık kokan eserler değildir. amerikadaki bi gazete tarafından belirlenmiş popüler kültür kitaplarıdır çoğunlukla. bunlar çoğunlukla aşk kitapları, son dönemin gözdeleri vampir hikayeleridir. sorun burda. aynı mesele son dönemde türkiye'deki yazarlar için de geçerlidir -tabii hakikaten kalemi sağlam olanları ve edebi zevkleri kuvvetli olanları tenzih ederek söylüyorum bunu- onlar da aşk kitaplarına ve çok satmak uğruna kitaplar yayınlamaktadırlar. sorun okuyucunun bunları ayırt edememesi ve yararlı bi okuma gerçekleştirememesi.
bi gün sahilden dolaşırsanız bebek kıyıları beşiktaş kıyılarının çöp içinde yüzdüğünü gördüğünüz harikulade diye sunulan ancak korunmayan su kütlesidir. özellikle bebek sahilinde karşınıza denizde yüzen prezervatif yığını çıkacaktır. teknelerin yaydığı kirliliği anladım hadi ama orda onca balıkçı teknesi varken ve bunların hepsi ekmeğini ordan kazanırken buna nasıl müsaade ederler anlayamıyorum. vaziyet hakikaten berbat ve araştırmalar gösteriyor ki böyle devam eder ve önlem alınmazsa 20 yıl içerisinde istanbul boğazı ve tabii marmara denizi canlı yaşam olmayan deniz özelliğini kaybeden bi su kütlesi haline gelecektir.
karaköy son dönem osmanlı'da galatayla birlikte bankacılık sektörünün geliştiği yer olmakla birlikte tipik osmanlı yapılarının sık görüldüğü yerlerden biridir. ancak şu an karaköy deyince insanların yüzünde sapıkça bir gülümseme beliriyor. halbuki ne de güzel bi yer ne de güzel binalar mevcut. örneğin halkbank'ın binası sabancı binası muazzam binalar.
benim açımdan bi çocuğa masal anlatmak onu ilerde karşılaşacağı hayatın gerçeklerinden bi haber yetiştirmek ve inandığı masal dünyasının aslında gerçek olmadığını anladıktan sonra yaşadığı şoka neden olmaktır. çünkü masallarda anlatılan dünyaa iyiler hep kazanır ve kötünün o dünyada kazançlı çıkmadığı görülürür fakat bu gerçek hayat için tam tersidir. elbetteki masal ona hayal gücü geniş bi ufuk kazandırır ama hayat bu değildir. bu yüzden kendimce çocuklarıma masal anlatmamayı düşünüyorum.
bilim kurgu kitapları hayatım boyunca ısınamadığım ve okumaya çalıştığımda bana bişey vaadetmeyen kitaplar olmuştur. çünkü onlar bi defalık kitaplardır. 10 sene sonra onları bi daha okumak istemezsiniz sonunu biliyosunuzdur. ama iyi bi kitap dedin mi 10 yıl sonra da aynı zevkle okunacak sağlam bi yapıya sahip olmalı. hayatımda okuduğum tek bilimkurgu kitabı şu an bu dalda en meşhur olan yazar dan brown'ın dijital kale adlı romanıydı ve bitirdikten sonra bi daha onu görmek bile istemedim. ama tutunamayanlar deyince veya bütün klasikliğine rağmen suç ve ceza deyince bi daha bi daha okumak gelir içimden. bu yüzden bilim kurgu kitapları okur için kanımca pek de faydalı değildir.
kesinlikle garipçiler ve 2. yenicilerdir. çünkü özellikle garip akımı edebiyatımıza öyle bi hareket getirmiştir ki edebi tartışmalar böyle şiir olmazcılar hayır asıl şiir budurcular arasında. hatta orhan veli'nin süleyman efendisine şiir yerlerde sürünüyor diyenler. orhan veli, melih cevdet ve oktay rifat pek cesurca davranmışlar ve şiirimizde o kalıpları kırmışlardır. bu benim açımdan şiirin nefes almasını sağlamış ve şairini zincirlerini kırmıştır. öte yandan 2. yeni şiirde yeni sözcüklerin kullanılmasına önayak olmuş ve şiirin içeriği enişlemiştir. ayrıca milli duygular içinde yüzen şiire bi lirizm gelmiş ve özüne sanat olarak yeniden yükselmesine neden olmuştur. bu sözüm "nazım'ı ve ahmet arif'i kapsamamaktadır."
