karakteristik özellikleri: iki dakikada bir durum paylaşarak, ulvi bir takım laflar ettiklerini zannederler. ama profil resimlerine girdiğinizde dudak şişirmiş, duckface fotoğrafları ile salınmaktadırlar. yeni duckface fotoğrafları ile mevlana sözü paylaşımları arasındaki süre 2 dk'dan da kısadır. ayrıca erişkin bir kezozof günde 9527 defa durum güncelleyebilmektedir.
2011 seçimlerinde nispeten daha akıllı bir seçmen topluluğu var diye düşünürdüm. o zaman temel argüman "ben hizmete bakarım adamlar çalışıyor" seviyesindeydi.
2014'te ise yolsuzluğu sandıkla akladığını düşünen bir güruhla karşı karşıyayız. hani gerekçeleri "çalıyor da helal olsun yaaa" boyutlarına ulaştı. artık nasıl bir helal etme sistemi benimsedilerse birkaç kişi çıkıp helal edince tüm toplum helal etmiş sayılıyor zannedecek kadar sürrealist olduk. suç işleniyor hani şu bildiğimiz suç adam öldürmeyi tecavüzü adam yaralamayı ve cezalarını düzenleyen bir kanunumuz vardı ya hani, onu bile vasıfsızlaştırıp kendi kendimize mahkeme gibi beraat verilmiş gibi davranıyoruz adamlara. işte 2014'ün en vahim farkı da budur. illa yastığınızın altındaki çalınmadan, çocuğunuz sokaklarda öldürülmeden katil devlet, hırsız devlet ithamlarına inanmayacak mısınız? verdiğim vergilerin zırnığı dahi burnunuzdan gözünüzden aksırarak çıkar inşallah şerefsizler.
Kanaatimce pek de mübarek olmayan gündür. Peşinen söyleyeyim, hemen din düşmanı mahkemeduvari diye yaftalanacağım ama doğru olduğunu düşündüğüm şeyleri söylemekten vazgeçmeyeceğim.
Öncelikle bence ayasofya'nın camii olması niteliğinden de önce tarihi eser olma niteliği ağır basmaktadır. Üzerinde yılların Bizans kültürünü barındırması, akabinde bir dönemler fatih sultan mehmet'in orada namaz kılıyor olması, ayrıca farklı dini unsurları bir arada barındırmasına neden olan geçmişi bu mimarinin tarihi yönünü ağırlaştırmaktadır. antik kent kalıntılarının üstüne boyalarla yazı yazan, camiideki en ufak kıymeti bulunan eşyayı çalmaya meyili olan (camiilerde ara sıra vukuu bulan hırsızlık olayları herkesin malumudur) milletten kusura bakmayın ama kimse bir camiiye hele de ayasofya'ya layıkıyla saygı gösterilmesini beklemesin. camii olarak kullanılması durumda korunulması gerekliliğine kimsenin dikkat edilmeyeceği de aşikardır. üzgünüm ama birileri çıkıp orada namaz kılsın diye ben böyle bir tarihi değerin hak ettiği değeri görmemesine, hor kullanılmasına göz yumacak değilim. memleketimin camiileri bitmedi çok şükür.
özetle camiiler şehri istanbul'da namaz kılacak yer mi bulamadınız da böyle bir düşüncenin gerçekleşeceği günü mübarek ilan ediyorsunuz? istanbul'un çok camiisi var ama bir ayasofyası var unutmayalım.
bu sene sınavında skandal soruların sorulduğu burstur. sordukları sorular yıllardır az buçuk bellidir. ilköğretim hatıralarıma dönerek "bu sene sınav sorularını tübitak hazırlamış" geyiklerini bile yaptırmıştır.
öncelikli olarak ankara'da yaşayan birisi olarak en vicdanımı sızlatan düşüncemi sizinle paylaşmak istiyorum.
1. ankara'nın en güçlü iki adayı olan melih gökçek ve mansur yavaş'a bir bakın. melih gökçek ankara'nın dalkavuğu, mafya bir adamdır. tarihi kara lekelerle dolu ankara'nın yüz karası bir adamdır. karşısında duran mansur yavaş ise son derece dürüst ve çalışkandır. bunu ankara'da bilmeyen yoktur. anlayamadığım şu ki sözlük, biz sırf melih gökçek ankara'dan rant yiyecek ve bundan çıkar elde edeceğiz diye temel değerlerimizden, maneviyatımızdan, ahlak anlayışımızdan nasıl bu kadar uzaklaştık? nasıl bu kadar insani değerlerimiz yozlaştı da insanlar halen gökçek'e bu kadar oy verebildi? nasıl kendi çıkarlarımız için insanlığımızdan taviz verir olduk? inanamıyorum sözlük, gerçekten inanamıyorum.
2. türkiye genelindeki halimizi düşünürsek, göz göre hırsıza, katile oy verir olduk. illa ki yastığının altındaki çalınmadan, kendi evladın öldürülmeden göremeyecek misin ey milletim?
edit: ayrıca söylemeyi unutmuşum temel argüman ekonomi de ekonomi diye uzuyor gidiyor. açık konuşacağım, benim ailem ticaretten ekmek yer. bu adamların iktidarı boyunca da babam kazanmayı hayal edemeyeceği paraları kazanır oldu. bu ekonomi emin olun en çok ticaret erbaplarına yaradı. ama toplumdaki zengin ve fakir ayrımı da daha da keskinleşti. ve trajikomik olan da bu ya ekonominin gidişatına da en çok cebinde beş kuruşu olmayanlar seviniyor nasıl oluyorsa... tekrar ediyorum ticaretle geçimini sağlayan bir aileye mensubum. emin olun ekonomik istikrar hepinizden çok bizim ailenin işine yarıyor. ama biz ailemizin cebine daha fazla para girecek diye değerlerimizden hiçbir zaman vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz de. hukukun olmadığı, insanlığa saygının olmadığı, azınlığa saygının olmadığı, yurttaşın cebindekinin çalındığı, anaların evlatlarının devletin polisi tarafından öldürüldüğü, aykırı her sesin imha edilmeye çalışıldığı, bireylerin kendilerini özgürce ifade edemediği, mahkemelerin skandal kararların altına imza attığı ya da özellikle atmak zorunda bırakıldığı, iktidarın hatta iktidarı tek başına elinde bulunduran şahsın at koşturduğu ve hiçbir denetlemeyi ve hukuku tanımadığı bir devlet çatısı altında yaşamak istemiyorum ben. bundan sonrası için de alın ekonominizi başınıza çalın. çünkü siz ekonominize sarılıp geceleri mışıl mışıl uyurken, benim adalet için, demokrasi için, insan hakları için uykularım kaçıyor olacak.
eğer bahsedildiği gibi kişilerin "gerçek irade"sine değer veriyorsak olması gerekendir. özellikle ankara'da şaibeler alıp yürümüştür. gerçekten de özellikle ankara'da olanlardan sonra kimse iradenin tam anlamıyla sonuçlara yansıtıldığını düşünmemelidir. insanların iradeleri demokratik(!) bir ülkede korunmalıdır. O yüzden kimse bana bu seçimlerin meşru olduğundan bahsetmesin! nasıl oldu da bu hallere geldik inanılır gibi değil.
"halkı galeyana getiriyor." dediği adam "ysk'da yapacak işimiz yok sükunet ile dağılın" "bir kişinin bile burnunun kanamasını hiçbir makama değişmem" diyerek bizi sokaklara döküyordur.
hala "ama ankara'da kaç tane ilçe var çoğunu aldık biz" diye oy çalınmasını aklamaya çalışan zavallı akplidir. kendisine bu açıklamayı okumasını şiddetle tavsiye ediyorum.
mhp'nin ankara'daki oy potansiyeli elbette %8 değil. demek ki mhpliler mansur yavaş'a oy vermişler. chp ve mhp tabanı büyükşehir belediyesi seçimlerinde mansur yavaş'a oy verdiği için ve ilçelerde kendi partilerine oy vermiş oldukları için, ilçelerde oylarda bölünmeler olmuştur. ancak büyükşehir belediyesi seçimlerinde oylar birleştiği için tüm belediyeler akp'ye bile gitse büyükşehir'in mansur yavaş olma olasılığı yüksektir.
lütfen şu ağzınıza sakız olan "ama bilmem kaç belediye bizim" söyleminden bir kurtulun. evinde ayakkabı kutusunda dolarlar saklayan, polisi ve ysk'sı zaten kendi polisi ve ysk'sı olan, tüm idari birimleri ankara'da olan ve bu nedenlerle istediği gibi at koşturabilecek iktidarın ve melih gökçek gibi (terbiyesizleşmek istemiyorum bu ona söylenebilecek en hafif şeydir) güvenilmez bir adamın oy çalmadığına çocuk bile inanmaz!
hala "davasını sattı" diyen yavşak akplileri görüyorum. mansur yavaş davasını satmamıştır adam hala yiğitçe ülkücü olduğunu her yerde belirtmektedir.
kaldı ki ne yazık ki mansur yavaş devlet bahçeli tarafından harcanmıştır ve mhp için çok büyük bir kayıptır. durum çok basit, mansur yavaş'ın büyükşehir belediyesi seçimlerinde %27 gibi bir oy potansiyeli vardı mhp'den aday olduğunda da. ayrıca kendisi görüşlerden bağımsız olarak toplumun birçok kesimi tarafından da sevilen bir belediyecidir. bilineceği üzere her genel başkan bir büyükşehir belediyesi seçimi geçirir, çünkü kendi tabanı tarafından benimsendiğini alacağı yüksek oy belirlemektedir (bu tip seçimlerde de seçimin sonucunda belediyenin kaybedilmiş olması sonucu değiştirmez). öngörümce mansur yavaş'taki bu oy potansiyeli nedeniyle devlet bahçeli onun genel başkanlığa aday olmasından korkarak onu göndermiştir. kendisinin belediyecilik ile uğraşmak istediğini uzunca bir süre mhp'den adaylık bekleyerek ve mhp'nin adayını açıklamasının ardından (belki de tüm siyasi kariyerini riske atarak) chp'den aday olmasından anlayabiliriz. kendisi mhp için büyük bir kayıp olmuştur.
ayrıca ne yazık ki kazanmış olduğu bir seçimi ispatlamakla uğraşmak zorunda kalmıştır. şöyle düşünün, bu adam hala ülkücü ve siyasi görüşü değişmeyecek. (gerçekte kazanmış olduğu) seçimi kaybetse mhp'ye geri dönemeyecek ve chp'de de gönlü el vermeyeceği için çalışamayacaktır. bu resmen siyasi kariyerinin sonu olabilir ve bu adam bu riski alarak seçime girmiştir. bu adamın ankara'ya nasıl gönül verdiğini görmemek için kör olmak lazım.
mansur yavaş, bir ülkücü olarak demokrasi direnişinin simgesi haline gelmiş ve gerçekleştirdiği hukuk savaşıyla tüm siyasetçilere örnek olmuştur. kalbimiz seninle mansur yavaş, mhpli olarak söylüyorum ki kimsenin iddia ettiği gibi sen davanı satmadın ve aksine davanın arkasında duruyorsun tüm dirayetinle.
cümle alem biliyor ki aldın ankara'yı bu saatten sonra fışkiye melih'in seçimi hakkıyla aldığını söyleyebilecek bir insanlık yoksunu karşıma çıkarsa suratına tükürürüm.
inşallah itirazlar fayda edecektir. kimse mansur yavaş'ın sandığa sahip çıkamadığından bahsetmesin. adam bir demokrasi mücadelesi veriyor ve oylarına sahip çıkıyor. kanının son zerresine kadar da başkanlığı hak etmiyorsa ben bir şey bilmiyorum arkadaş!
sonucu düşünüldüğünde yersiz bir beklentidir, hadi biraz anayasa hukuku konuşup ihtimaller üzerinden gidelim;
1. ihtimal: vetonun gelmesi
Diyelim gül internet yasasını veto etti, o zaman meclise geri gidecek ve akp'nin meclisteki koltuk sayısı düşünülürse çok muhtemelen yasa aynen mecliste kabul edilip geri cumhurbaşkanına gidecek ve cumhurbaşkanı onaylamak zorunda kalacak. bu durumda yapabileceği nedir; anayasa mahkemesinde dava açmak.
2. ihtimal: vetonun gelmemesi
Diyelim ki abdullah gül "çok güzel olmuş bu iyidir iyi" dedi ve bastı onayı, nolacak? tabi ki artık kendisinden bir hamle beklemiyoruz, ama anayasa mahkemesine tek abdullah gül çıkıyor diye bir şey yok tabi. ya partiler ya da milletvekili grupları kanunu anayasa mahkemesine götürmelidir, yani her aklı selim siyasetçi bunu yapar.
Gelelim pratik önemine; her iki ihtimalde de anayasa mahkemesi ile baş başayız; yani asıl mevzu anayasa mahkemesi kararı. aslında her aklı başında mahkeme bunun temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğunu görür ve kanunu iptal eder ama burası türkiye.
Aslında vetodan önce anayasa mahkemesini tartışmalıyız yani... Ve bu durum çoğu kanunun başından geçebilecek bir süreç.
acilen son başvuru tarihini değiştirmesi gereken burs. son başvuru pazartesi ama ielts sonuç görüntüleme sayfası çöktü, nasıl başvuralım ya anam babam şimdi?
bugün sabah sonucunu görme şerefine nail olduğum sınav. 7 beklerken 6.5 almak koymadı değil, ama son 3 gün çalışıp ilk ielts deneyimi olunca böyle oluyormuş. üstüne de jean monnet bursu için internet çıktısı almam gerekiyor. sınav sonucuna mobilden bakıp derse koştum derse girdim çıktım derken sonuç görüntüleme sayfası çökmüş. hem de jean monnet'nin son başvurusu pazartesi saat 5te. site hala düzelmedi, bu gidişle bursa başvuramayacağım. alacağın olsun british council!