Her gün kilometrelerce bisiklet sürmek. Kilometrelerce koşmak. Onlarca kitap okumak. Onlarca film izlemek. Gezmek tozmak. Ve sonuca bakarsak eğer koca bir hiç. 3 ay boyunca yattım.
Koca bir nesil oynadı bu oyunu. Kaçıranlar da çok şey kaybetti. Evet efendim gururla söylüyorum dragon fable oynayan efsane neslin insanıyım ben. Saygılar, selamlar...
Siyaset yapmanın da bir adabı vardır arkadaşlar. Görüşün her ne olursa olsun. Karsindaki görüşe saygı duymak zorundasın. Eleştirmek, karşı çıkmak en doğal hakkin. Fakat bunu yaparken belli bir sınır koymalısın. insanlara küfür ederek, aşağılayarak siyaset yapılmaz. isterse sana en zıt görüşe sahip insan olsun yine de saygı duymak zorundasın. Trollüğün lüzumu yok...
Gerçekten şaşılacak şeydir. Her vatandaşın muhakkak ki bir cemaat geçmişi vardır. Ya evde kalmissindir. Ya dersanesine gitmissindir. Ya da hic yoktan bir arkadaşın davet etmistir. Gidip de en az bi kere cemaat pilavını yemeyen yoktur heralde. Cidden ilginç bi durum.
Sürekli bir ezilme tehtidiyle karşı karsiya kalmaktır. Sürekli bir korna sesine, sürekli sıkıştırılmalara, sürekli sözlü tacizlere maruz kalmaktır.
Trafiğe ciksan araçlar sana rahat vermez, bisiklet yolundan gitsem yayalar rahat vermez. Hatta öyle ki hakkin olan bisiklet yolundan gittiğin için bir de azar yersin yayalardan.
Bisiklet bir ulaşım aracıdır. Ve yasayla teminat altına alınmıştır. "Bisikletli trafiğin en sağ şeridinde seyreder. Gerekirse sağ şeridi kapatma hakkına sahiptir."
Her gecen gün ülkenin bir çok yerinde bisikletli ölüm haberleri geliyor. Tek Suçumuz bizim de hakkımız olan yolda gitmek. Hakkımızı kullanırken bir trafik magandasi tarafından ezilme riskiyle her geçen gün karşı karşıyayız.
Daha geçenlerde fransız bir gezgin "christian Jean. August" marmariste emniyet şeridinde seyrederken bir aracın çarpması sonucu agir yaralandi. Ve kaldırıldığı hastane de hayatini kaybetti. Kendisi bir gezgindi 40 ülke gezdi Türkiye de öldü. Bu da ülkemizin bisiklet konusunda nasıl bir seviyede olduğunu gözler önüne seriyor.
Kendileri bisikletli müzik grubudur. "Özgürüm Ben" adli şarkılarında biz bisikletçilerin duygularına tercüman olmuş güzide gruptur. Çok iyi yerlere geleceklerinden eminim. ilk entry girmekten onur ve gurur duyduğumu belirterek. Buyrun sizlere şarkının linkini yazayım. iyi seyirler...
Ne yazıkki ülkemizde siyaset aşırıya kaçıyor. Demokratik bir secimden sapıp, sanki bir savaş varmışçasına herkes birbirine saldırıyor. En basitinden sözlükte bile sürekli olarak siyaset dönüyor. Hadi şuan da secim donemi bir nebze anlarim. Fakat nedir bu karşı görüşe düşmanlık. Herkes kendi görüşünü özgürce savunmalı bence.
Ayrıca boyle tartışmalar bizi hic bi şekilde ileriye götürmüyor. Aksine geri götürüyor. Bu isler böyle konuşmakla olmuyor sayın arkadaşlar.
Elin oğlu bilimde,sanatta ilerlerken biz burda siyaset için birbirimizi yiyoruz. Elimize ne geçiyor? Koca bir hiç. Bu kadar aşırı şekilde siyaset hayatımızda olmamalı bence.
Acı bir gerçektir. Uğrunda bir çok insanı kırdığımız, belki yalanlar söylediğimiz, belki bos bir hayal uğruna harcadığımız o kısa hayatımız. Ölüm hiç yokmuş gibi yaşadığımız hayatimiz. Hic beklemediğimiz bir anda elimizden alınınca bu acı gerçek damarlarımıza nüfuz edecek. Belki bir süre sonra dünyaya hiç gelmemiş olacağız.
Son insan da adını unuttuğunda, hiç doğmamış olacaksın...
Öncelikle bu konuda kimseyi yargılamadığımı, herkesin yaşantısında özgür olduğunu belirterek başlamak istiyorum.
Aslında bu uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soru. Son zamanlarda ise oldukça artış gösterdiğini görünce merakıma yenik düştüm. Ve sizlerin görüşünü almak istedim.
Sorum şudur saygıdeğer dostlar: "Bir bayan neden açık giyinir?" burada bahsettiğim açıklık çok küçük yaşlara kadar inen kendini gösterme çabasıdır. Bugün ilkokul kızlarımız bile oldukça açık giyinmekte... Bu durum gerçekten içler acısı bir durumdur. Globalleşen dünyada kadın git gide bir reklam malzemesi olmaya başlamıştır. Eğer bakarsanız reklamların çoğunda bayan figürü yer alır. Ve büyük oranda şehvet de... Bu günümüz kadınına büyük zarar vermektedir. Kadınlar böylesine basit reklam islerinde kullanılamayacak kadar kutsaldır.
Başka bir acıdan daha bakacak olursak. Bu açıklık büyük oranda kendini kanıtlama çabasıdır. Bu çaba çok küçük yaşlara kadar düşmüştür. Bu konuda ailelerin daha duyarlı olması gerekmektedir. Bu kendini kanıtlama çabası ne yazık ki televizyonda her gün karşılaştığımız bir hadise. Birçok sözde sanatçı sırf bir taraflarını açtıkları için. Sırf vücutları güzel olduğu için ekrandalar. Bu da toplumumuzu derinden yaralayan bir sorundur.
Bu konunun başka bir açısı da arkadaş çevresidir. Sen de boyle ol olmazsan dışlanırsın mesajını alan gencler. Sırf ortama ayak uydurabilmek için. Sırf popülerite kazanabilmek için bu yola giriyorlar. Ne kadar yazık ki kullanıldıklarını göremiyorlar.
Bu tarz giyimi modern toplum olarak lanse etmek de son derece yanlıştır. Şayet modernlik hic bir zaman kıyafetle olmaz. Modern olmak düşünce işidir. Kafada biter. Giyim sekli hic bir bilimsel düşünceyi geliştiremez. Hiçbir sanatsal faaliyete artısı ya da eksisi yoktur. Olay tamamen saf düşünce üzerine kuruludur.
Türk bisikletinin en önemli isimlerinden biridir. Bugünkü adiyla Cumhurbaskanlığı Bisiklet Turu o zamanki adıyla Marmara Turunun ilk kazananıdır. Bisiklet sporuna büyük emek vermiş bir üstadtır. Sporcu yaşamı bittiğinde Bursada antrenörlük yapmış. Bisiklet sporunun ülkemizde yaygınlaşması adına caba sarf etmiş. Kendisini rahmetle anıyoruz...
Önceleri çok daha yoğun yaşanan sorunlar artık yerel bisiklet grupları ve bisikletliler derneği sayesinde azalmakta fakat halen devam etmekte. Doğaya en saygılı ulaşım aracı olan bisiklet artan benzin fiyatlarından da kurtulmanın en iyi yolu. Biz bisikletçiler olarak yalnızca kendi yolumuzda giderken bile insanlar tarafından taciz edilmekteyiz. Bisiklet yolunun olmadığı yerlerde bisikletin yolun sağından gideceği yasayla belirtilmiştir. Fakat halen araçlar tarafından sıkıştırılmakta, sayısız hakarete maruz kalmaktayız. Birileri halkımıza sporun yalnızca futboldan ibaret olmadığını göstermeli...