bir nevi çirkin kadın yoktur az votka vardır mottosu burada da geçerlidir. bundan kelli kendine güven duymak isteyen kızlarımız dev ekran güneş gözlükleriyle bol votkalı geceleri hayal ettirirler.
(bkz: #5488180) hayat entry siyle başlamak istemiş uludağ sözlük yazarlığı seçimine. bir şeyler öğrenmek için seçmeyiz ki yolumuzu! sadece seçeneklerden ön plana çıkanı, bizim için cazip olanı seçerek yol tutarız. bu yüzden de bilmediğimiz bir yolda yine bilmediğimiz deneyimler yaşarız.
yanan kırmızı ya da yeşil ışığın ne ifade ettiğini düşünmekten ötürü kavşaklarda bekleyenlerden değildir umarım. şayet beklemek istediği için bekleyenlerdense, iyidir derim.
nimet ablayla marks ın sunduğu umudu karşılaştırıp farklı bir bakış açısı kazandırdığı için teşekkür edip emeğine saygı duyarak
en beğendiğim entry sini sizinle paylaşmak isterim: (bkz: #5501772)
orada olmayan dediğine göre sürekli atış poligonundan sallıyor ihtimali olabilir. lakin belli kurumlar, meslekler hakkında bilgi içerikli entryler girdiğine göre sırf tezatlık olsun diye böyle bir nick almış olabilir diye düşünüyoruz burda. hele bi palazlansın da işin aslını anlarız. hem merak etmesin burda o kadar samimi insan var ki kendisini ercü diye çağırıcak, içi rahat olsun yani.
hoşgeldin!
ben karşılama komitesi.
içinden geçenleri yazmak istemiş ve başlamış tuşlara dokunmaya. fazla duygusal olup yaşadıklarının gerçek olmasına ihtiyaç duymamış. sanırım izlediği filmler ve dinlediği müziklerde hayat bulmaya çalışıyor. yanlış yoldasın. gerçek bu değil. büyülü dünyaların panayır olduğunu birinin o na hatırlatması gerekiyor sanırım. bence moderatörlerin bir diğer görevi de bu olmalı. gerçeğin bu panayırdan başka bi yerde olduğunu ve aslında bizim bunu aramamız gerektiğini sık sık hatırlatması gerekiyor. gerçi madam henry gerçeği istemediği gibi kendi olmak istemediğini de dile getiriyor ama neyse. hem çoğumuz için beynin yüzde doksan yedisini aldırmak pek bi farklılık göstermeyecektir. kendisine katılıyorum. einstein hariç!
kaderdir!
hem çocuk yapmamaya çalışmak günahtır. valla lan. az önce siirtte öğretmenlik yapan bi arkadaşımdan duydum. sırf günah olduğu için korunmuyorlarmış. biliyorlarmış korunma yöntemlerini yani.
tabi canım kaderimde olduğuna göre allah rıskını veriri. ya bismillah.
çirkin kıllarını örerim ben bu kızın! o ne be öyle çirkin kıl ahahah valla gülüyorum burda sayenizde!
tanım: yalnız kızdır kıyamete kadar. hem bla bla bla hem de seçici olmasından kelli.
otisabinin yüksek ihtimalle uludağ sözlük okuduğunu ve burdaki gerzeklerin fantezilerini dile getirdiğini düşünüyorum. kısacası çoğu birer hayal ürünü. esin kaynakları kendileriyle guru duyuyor olmalılar. hee ayrıca bu esin kaynakları otisabiyi okudukça, ulan adam resmen benim hayalini kurduğum şeyleri yaşıyor be deyip dergiyi satın aldıklarından eminim.
olur olur. insanlar uzaya çıkıyor da islami flört niye olmasın arkadaş. ama ön koşulları var bu flörtün. önce bi hocaya gidip sizin için istihareye yatmasını rica ediyorsunuz. hoca efendi uygun bulursa flörte başlıyorsunuz. tamam mı canım? mesela hoca olarak bana gelebilirsiniz. ben sizin için istihareye yatarım. lakin kızın da erkeğin de atletleri gerekiyor bunun için. hadi canlarım getirin çamaşırları da bir gecede dört kişinin istiharesine yatayım.
yaz günlerinde sarmısağın yerini devrettiği ottur kendisi. böyle naif ve çok sesli gibi çok tatlı. tatlı dediysem baskın yani. bir kuplesi bile tadını almanıza yardımcı olur nitelikte. sarmısak gibi. sevmesi pek kolay değil, emek istiyor. ben emeklerimin karşılığını anca şimdi alabiliyorum.
dere otlu yoğurt mu?
sütten gelme beyazı yeme bahanesi.
kedi dediğin nankör olmalı.
pist deyince kaçmalı
boş vaktinde hatır hutur yalanmalı.
yırtıcı olduğunu hissettirmeli,
ürkekliğinin arkasında güvensizliği olmalı.
bir yanı masumken diğer bir yanı şeytan olmalı,
kedi dediğin kedi olmalı.
şımarmalı,
pençelerini sık sık göstermeli
yumakla yuvarlanmalı
ciğerle oynaşmalı
istediği zaman gelip kucağa oturmalı
istemediğinde ciğer de versen gelmemeli.
lütfen onları fazla evcilleştirip özlerine karşı duruş sergilemelerine sebebep olmayın.
geçenlerde ahmet özhan ın evliya sevgisini üşenmedim oturdum dinledim. manyak gibi anlamaya çalıştım. heralde onunda kahramanları bu üstün gücleri olan ulemalar, evliyalar dedim. adam öyle bir mest olarak anlatıyordu ki, örnek olarak; ermişin teki kuş misali bir burda bir istanbulda. anlayacağınız uçak işini yıllar öncesinde halletmiş. bir nevi süpermen gibi ''evliyamen'' ! bir de ilim öğrenmeye gittiği bağdatta onu karşılayan evliya hazretleri zaten bizim ermişin geleceğini biliyor imiş. sen ne diyorsun? yani hiç bir teknolojiye gerek duymadan adam empatiyle iletişimini kuruyor. (bkz: zihin) onun için bir şey icad etmeye ne gerek var alaşkına!
çalışmanın, üretmenin ( cocuk yapmak dışında) bir anlamı yok. babalar olayı kökünden halletmiş. hele de ermişlere zarar vermek isteyen kafirlerin vay haline. kendini bilmez kafirler olursa da kafir oğlu kafirler evliya hazretlerinin kapısına vardıklarında daha ilk görüşmede elleri ayaklari yamuluyor, tir tir titremeye başlıyorlarmış. dolayısıyla bu kafirler daha ilk dakikadan itibaren biz yaptik sen yapma, sen bize kıyma, moduna girip kendilerini affettirmeye çalısıp evliya hazretlerinin eteklerine secde etmeye baslıyorlarmış. anlayacağınız bu evliyalar islam ülkelerinin bir çeşit süpermenleri olarak 'evliyamen' liklerine devam ediyorlar.
deneyimli mahalle felsefecisi şöyle der: ego işini halledememiş olanlarla görüşmeyecek hatta yanına dahi yaklaştırmayacaksın. biz ise görüşmekten geçtim bu şişmiş egolu insanları bizi yönetsin diye seçiyor iktidara getiriyoruz. seçim sistemine değinmiyorum bile. sistemin yanlışlığının herkes farkında ama geveleyip duruyorlar. yok efendim parti içinde demokrasi yokmuş da söyleymiş de böyleymiş... kardeşim! bizi yönetmeye kalkan insanlar kendilerini gerçekleştirememişken uzaklarda yaşayan beni nasıl temsil edecek. imkansız ötesi bir şeydir bu.
baştan yanlış olduğu gibi toptan yanlış!
politikacı mı olmak istiyorsun? insan kaynaklı, dünya eksenli, hatta evren de bunun içine dahil felsefik çözümlü sınav istiyorum. evet evet bildiğiniz öss, oks, kpss gibi bir sınav. kardeşim politikaya adım atarken yani altlarda dolaşıp yalakalık yapmaya hazırlanırken, hiç değilse bir de sınavdan geçsin istiyorum.
mesela kızılderililerin insanları sınava tabii tuttukları bazı konular var (ergenliğe geçiş sınavı gibi) onlar gibi sınav yani. aç parantez:
(bkz: kızılderili sınavları)
bu aşamadan sonra ego sınavına sıra geliyor.
seçilmeye mi hazırlanıyor işte o an baştan söyleyeyim son turumuz olan felsefik sınavdan geçmek zorunda. ne bileyim seçeceğim adam saplantılı olabilir, odiopus kopleksli olabilir, egosu şişik olabilir. evindeki her şeyi satmaya kalkışan manyak kocalar gibi memleketi satma güdüsüyle dolu biri olabilir. o zaman da bu sınavın olmadığı güzelim ülkemde iş işten geçmiş olabilir.
kendi menfaatleri için gizli anlaşmalar yapıp ülkenin dağındaki suyu dahi satarsa artık yapılacak bir şey kalmamış olabilir. etrafına yalakalık bir guruh yerleştirip, hep ben biliyorum diyebilir ve tüm gerekli gereksiz hareketlerini şakşakçılarına alkışlatabilir.
çocukları üniversiteye gitsin diye ilkokul üçten beri çabalayan anne babaları sömürüp çocuklarında bi güzel suyunu cıkarıp sınav eziyeti için extra dershanelere para ödetebilir. hatta bunun yasasını bile çıkartabilir.
çocuklar, yani üniversiteye gelesiye kadar suyu çıkarılmış, beyni suyla yıkanmış limona dönüştürülebilir. neden? yaşlanan şakşakçıların yerine yenileri gerek çünki. 5016 sınavdan geçerek geldiği üniversite 'siz bulup, araştırın da bize de getirin ' diyen hocalara bir güzel teslim edilir. neden mi? ' kendin araştırıp bulursan unutmazsın' mantığı en iyi niyetleri olsa gerek.
güzelim çocukları bu hocalara teslim edersek vahh bize vahlar bize.
aç parantez: üniversitede öğretim görevlisi mi olmak istiyorsun. bu ne demek? bir grup insanı yönetmeye kalkıyorsun demek oluyor. öyleyse mahalle felsefecisi nin önerisini biliyorsunuz. zaten alışmış olduğu sınavlardan bir tane de buraya koyuyorum.
hatta birilerine hitap edip yönetmeye kalkan halk eğitim merkezlerine de bu sınavdan getirilmesini istiyorum. sonuçta halk eğitim merkezleri de küçük devletcikler gibi. buralara bakarsanız eğer, ülkenin nasıl saçma sapan şekillerde yönetildiğine yakından tanık olursunuz. öyle meclise falan gitmeye gerek yok. en yakın halk eğitim merkezlerine koşun hadi bakayım cabuk !
bu türden olan tüm kurumların başlarına geçecekleri ,yönetimi, hepsine bu 'şişmiş ego' sınavının yapılmasını istiyorum kardeşim. herkesin bunu talep etmesini istiyorum sevgili kardeşim.
ac bir parantez daha: sana neden 'kardeşim' diye hitap ettiğimi sanıyorsun?
çünkü kardeşlik felsefesine inanmaya çalısıyorum şu sıralar. hepimiz aynıyız aslında deyip sokaktaki cücük beyinliye gıcık kaptırmamaya calısıyorum da.
beni takip edenler bilir sık sık bu konu hakkında bildiklerimi düşündüklerimle harmanlayıp sunmaya çalışırım. çok basite indirgeyip şunu söylemek istiyorum:
uzun zamandır hayatın anlamını arayıp durdum. ulan bir şeyler ters gidiyor fakat bir katmer ki işin içinde akamıyorsun. düşün düşün hiç bir yere varamıyorsun. dedim bi bit yeniği var ama ne?
saolsun sözlük bu konuda bana fazlasıyla yardımcı oldu.
yazılanlara, fikir beyanatlarına, edinilen bilgilerin gereksizliğine kısacası etrafıma bakınıyorum baba, adamlar 'hayatın anlamını arama'yı bırak, her hangi bir konu hakkında düşünme denen olayın kenarından bile geçmek istemiyorlar. yani bu işi çoktan bırakmışlar. bir reklamdır, aldatmadır gidiyor. çocuklar yeni çıkan teknolojik alet ve şekerlerin peşinde, kadınlarsa allahım bu dünya nimetlerinin hepsinden nasıl faydalanabilirim derdinde. nasıl yapsam da her iki yılda bir evimin mobilyasını değiştirsem hiç bir eşyanın manevi değeri umrumda olmasa, hep tüketsem, sürekli yenilesemlerin peşinde. erkeklerse perişan vaziyette, evli olanlar ya karılarının isteklerini gerçekleştirmek için kendilerini yırtmaktalar ya da bütün bunlarla uğraşamam deyip içki ve futbol arasında küfretmekle seyreylemekteler.
hayatın anlamı ise bir kaç nokta seçip bu noktalar arası turlamakta saklaymış. öyleyse iyi peki madem...
hem adam çekim arkalarındaki tespitlerini anlatsa sadece bir ömür sürer be. o anlatır ben dinlerim o anlatır ben eklerim. böyle zuhur dolu bi ilişkimiz olacağından emin olduğum için senin de hiç gözünün yaşına bakmam hadi eyvallah derim. valla böyle bir kız arkadaş varsa ben de istiyorum bir tane. kendisi nadide bir çiçek olmalı.
ulan adam yakışıklı, manevi yanı bi dünya, görmüş geçirmiş, imzasını attığı yardımların haddi hesabı yok, kimsesiz çocukları evlat ediniyor. var mı lan sen de o yürek? hayatın anlamını bulmasa da o arama cesaretini göstermiş, ancelina yı bırakmış, belli ki beni istiyo valla kusura bakma ama brad beni bırakasıya kadar -malum ben o nu bırakmam- görüşmeyelim. sonra bi yordamına koyar yine barışırız ne dersin canım?
kısacası salak kızdır.
tozlanmış, çekirdek kabuğu dolmuş, kayısı parçacıklarıya yapışkanlanmış klavye tuşlarımın arasını temizlemek için ters çevirip masamın kenarına vurmak kaydıyla devrime başladım. amacım gereksiz envanterlerden klavyemi kurtarmaktı. her ne kadar bu çöplüğü yaşanmışlıklarım olarak görsem de onlardan kurtulmayı istediğimi çok iyi biliyordum ve sertçe klavyeyi masaya vuruyordum. iğrenç bi entry yazdığımın farkındayım ama yine de silmicem. devrimciyim olum.
canım tuvaletim geldi.
canım seni çok seviyorum.
canım dışarı çıkalım mı?
canım çorap aldım, bakar mısın?
canım, canım sıkıldı.
canım ekmek al.
canım patolonun kirlenmiş.
canım napıyosun?
bla bla bla
tanım: çok severiz canımızdır canım!
''hadi canım'' dediğinizi duyar gibiyim.
aslında alışkanlıklarımızın kişiliğimizi oluşturduğunu dile getirirken zihinsel eğilimlerle çok daha da ileri gidip insanlığın ışınlanmayı başarabilme ihtimalinden bahsediyorum. teknolojik aletlere bakıyorum hepsi fiziksel ihtiyaçlarımızın birer uzantısı. yanılıyorsam düzeltin. fizikten zihne geçersek işte bu bahsettiğim farklı boyutta olma durumunu yaşayabiliriz diyorum. belki biz bunu göremeyeceğiz ama gelecek yüz yılda bunun olmayacağını iddia edemeyiz. sen bundan 300 yıl önce bilgisayar ile benimle görüntülü konuşabileceğinin hayalini kurabilir miydin. hayır kuramazdın. işte fiziksel alet edevat, ihtiyaçlarımızı giderdikten sonra her şeyi bir kenara bırakıp, yalnızca zihnimle seni görebildiğimi anlıycam gibi bir şeyler demeye çalışıyorum. elektronların düzensiz hareketlerini yukardan baktığımızda düzenli görürüz. halbuki hepsi düzensiz hareket eder. ama bu atomu oluşturan elektronlara atomun dışına çıkıp bakan bizler elektronların hareketinden ötürü düzenli bir atom görürürüz. eğer düzensizlik aslına baktığımızda düzen oluşturuyorsa ve biz zihinsel karmaşamızı düzenli hale getirebilirsek bu, şu an senin yanında olabileceğim anlamını taşıyabilir. yahu olasılıklar dahilinde yaşıyorum işte. biraz bilimsel biraz zihinsel birleştiriyorum bilgilerimi ve farklı bir boyutun hayalini kurarak devamlılığımın olmasını istiyorum. zihin işte. kör olasıca hep devam etmek istiyor. sanırım biraz zihnim karıştı. bi toparlayabilsem...
geçen gün yine sözlükten hatun kaldırıyorum ( hep bu kelimeyle başlayan cümle kurmak istemiştim)
iki entry, üç ayar, bir tespitle tavladım karıyı,
akşama yatağımdaydı.
artık yenisine kısmet, şöyle rus görünümlü, türk cilveli, fransız ulaşılmazlı bir karı istiyorum. varsa nick ini bilen özelden mesaj atsın. iki vakte kalmaz kaldırırım şerefsizim.
kaldırmaç ın günlüğünden.
bu kadınların genelinin güzel olmasını cümle alem deneyimleyip tasdiklenmiştir değil mi dostlarım? iyi peki madem de, nerden kaynaklanır bu güzelliğin sebebi. çok düşündüm, az konuştum, sırf bu kadınların güzelliğinin kaynağını keşfedebilmek için az gittim uz gittim dere tepe düz gittim. hiç bir sebep son olarak bulduğum kadar çarpıcı ve gerçekçi gelmedi. rus kadınlarının güzel olmasının sebebi sürekli votkalı gezen adamların secret ( bir çeşit olumlu düşünüp, pozitif enerji yayması durumu) yaptığına karar verdim. çirkin kadın yoktur az vodka vardır diye diye kadınlarını güzelleştirmenin kısa yolunu bulmuş bu adamlar. kadınları gittikçe güzelleşirken kendileri gittikçe irileşmişler. gel zaman git zaman türk erkeklerinin rus kadınlarına olan ilgileri bu kadınların güzellikleri sebebiyle türk kızlarından kaymış,uzaklaşmış. sonra ne olmuş peki? bıyıklı türk kızları, koca popolu türk kızları, derken gittikçe olağan dışı bir durum gerçekleşmiş. hepinizi türk kızlarının güzel olduğunu düşüncesinde birleşmenizi ve dış kaynaklara giden paraları yurt içine çevirmenizi vatani bir borç olarak addediyorum. saygılar.
her şeyi secret a bağlayan, bir kitap okudum hayatım değişti düsturlu adamın günlüğünden...
