ferhat göçer veya sefarad yorumundan geçtim, bu şarkıyı 2 yıl önce popstar alaturka'da yarışan suat isminde bir arkadaş söylemişti. samimiyetle söylüyorum ki dinlediğim en iyi yastayım yorumu buydu. buyurun buradan;
yoksun yine; varlığım sürünüyor...
sensizliğim bilinmiyor....
sen gittin gideli ellerim hep titriyor,
kalbim bu acıyı saklıyor....
yıllar sonra bile hiç kimseye söyleyemedim;
bu sevdayı kalbime gömdüm
ve sen öldün!
şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor;
yastayım; ama kimse bilmiyor...
seni son gördüğüm yerde yıllar sonra;
o gün geldi yine aklıma...
bu kez;
bir elimde kızım,
içimde fırtına;
göçüp gittiğin o yolda........
sen varmışsın gibi her gece ışığı kapatmadım....
gel gör ki, ben hala yokluğuna alışamadım...
şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor;
yastayım hiç kimse bilmiyor....
bugün doğum günün, yanında değilim...
bu yüzden hiç iyi değilim..
yaşlandım artık bıraktığın gibi değilim;
üstelik bir kızım var evliyim...
yıllar sonra bile hiç kimseye söyleyemedim;
bu sevdayı kalbime gömdüm,
ve sen öldün...
şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor;
yastayım; ama kimse bilmiyor...
çok zor o kadar yıl sonra itiraf etmek;
bu aşkı bertaraf etmek...
bu kez sana söyleyecek ne çok şey vardı;
isterdim "bak unutmadım" demek...
yıllar sonra bile hiç kimseye söyleyemedim;
sen öldün;
ben bu sevdayı kalbime gömdüm...
şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor;
yastayım; ama kimse bilmiyor...
+ arda domuz gribi olmuş lan.
- hiç üzülmedim.
+ niye olm ne hayvan adamsın, adamın sağlığından ne istiyosun.
- fener maçında yaptıklarını unutmadım. başkalarının sağlığına kasteden adamın sağlığının bozulmasına niye üzüleyim.
"faşizm, konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir" diye çok güzel bir lafı var barthes'in. her yere cuk diye oturtabiliyorum bu cümleyi.
sevgili mehmet saray, faşist (resmi) ideolojinin çocuğudur(bakın başka bir şeyin çocuğu demedim, dua edin). söyleme mecburiyetiyle yetişmiştir. bunları söylemek zorundadır. nasıl ki bizler atatürk'ü sevdiğimizi söylemek zorundaysak, mehmet bey de sevmeyene sütü bozuk demek zorundadır. bu boktan ideoloji bunu onun kafasına kazımıştır.
bu memlekette böyle. söyleme mecburiyetin var. atatürk'ü sevme mecburiyetin var. 10 kasım'da 9'u 5 geçe sokakta herkesle birlikte kazık gibi dikilme mecburiyetin var. sikerler adamı yoksa. sütü bozuk seni!
- ordunun içindeki pislikleri ortaya dökmek.
- darbe girişimlerine göz yummamak.
- düşünce özgürlüğü istemek.
- başörtüsüyle kamusal alanlara girmeye çalışmak.
- kur'an kursu açıp çocuklara bale yerine kur'an öğretmek.
- meydanlarda "türkiye laiktir laik kalacak" diye bağırmamak.
- atatürk'ü sevmemek, onu her 10 kasım'da özlemle anmamak, insanlar 10 kasım sabahı 9.05'te sokaklarda kazık gibi dikilirken onların yanından yürüyerek geçmek.
- facebook'ta açılan "atamızı ne kadar sevdiğimizi dünyaya gösterelimm!! 1 milyon kişiye ulaşana kadar tüm listeni davet et!!!111" tarzındaki gruplara üye olmamak ve arkadaş listeni davet etmemek.
görüldüğü gibi vatan hainliğinin çeşitli örnekleri var. bir çift kadın memesi var bir de. eheh.
olayın vehameti bir yana, ekşi sözlükteki şu an niteliğini belirtmek istemediğim birtakım mahlukatın yaptığı yorumlar bir yana. demokrat, hümanist çocuklar bunlar. buyurun birkaç örnek:
--- alıntı ---
şehir planlaması açısından mutluluk verici bir gelişme.
(stargazer, 19.05.2009 18:48)
"bize yar olmayan devr-i devranın
izzet-i ikramını sikeyim
yansın ibneler alayı
su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim"
neyzen tevfik
(nineteen84, 19.05.2009 19:15)
...
tüm ülke çapında camilerden ve diğer ibadethanelerden tamamıyla kurtulma hayalini zihinlerde canlandıran güzel olay.
(tuz ve limon, 19.05.2009 19:54)
...
her sabah beş civarı cami hoparlörlerine ateş etme hayalimi anımsattı. o uykulu kafayla plan bile yapıyordum, gece elimde kerpetenle gidip kablo falan keseyim diye.. yine de cami kundaklamak kadar ileri götürmemiştim hayalimi.. hööööğğğ diye uyanıp ezana ana avrat düz gittiğim esnada bile.
(brick top, 19.05.2009 20:00)
...............
--- alıntı ---
biliyorum ki rabbim bizi bu mahlukatla imtihan ediyor. iyi ki biliyorum, yoksa isyankar olurdum...
tavsiyem; günlüğünüze yaşadığınız olayları yazmayın, karşınızdaki insanlara söyleyemediğiniz şeyleri yazın. içinizden ne geçiyorsa, neyi haykırmak istiyorsanız onu yazın. hatta bazen içinizden geldiği gibi saçmalayın, çok zevkli oluyor. sizden başkasının okumayacağını düşünerek saçmalayın sadece. rahatlıyor insan.
bir de sevgililerin karşılıklı günlük tutma alışkanlığı olur bazen. erkek yazar birkaç hafta, sonra sevgilisine verir. bir süre de sevgilisi yazar, erkeğe geri verir. yüzüne karşı söylenemeyenler söylenir. bir bakıma günlük cansız aracı konumundadır. en güzel özelliği de anlattıklarınızı hiç değiştirmeden, kendinden hiçbir şey katmadan karşı tarafa tebliğ etmesidir. ha kişiye özelliği kalır mı? kalmaz elbette. gene de faidelidir efendim... önemli olan, sevgili okuyacak diye samimiyetsizce şeyler yazmamaktır. işin bu dereceye geldiği fark edildiğinde kalem elden bırakılmalı, bu işe bir son verilmelidir. her güzel ve özel şey gibi tadında bırakılmalıdır.
rahmetli aaliyah'ın aynı adlı albümündeki parçası.
this is where i've got to draw the line
cause i refuse to let you think you can play with my mind
always seems that you think that i'm blind
causes there always certain times when you're hard to find
your on the go, i'm on the go, were on the go
i can't catch you no more, can't see you no more
and it no longer can be ignored
cause at once upon a time it was you i adored
you disappeared and left me here, out in the cold
and the absence of you is hurting my soul
didn't know there was an end of the road
it was so easy for you just to let it all go
and i refuse,
i refuse to have one more sleepless night
i refuse,
i refuse to let a tear fall out my eye
i refuse,
i refuse to continue to try
i felt like i would die, or i could break down and cry
and i refuse,
i refuse to let you walk back through that door
i refuse,
i refuse to let you hurt me anymore
and i refuse,
i refuse to continue to ignore
the fact i fell to the floor, the day you walked out my door
and i refuse
no way baby i can't take it no more
and i refuse
no way baby i can't take it no more
and i refuse
no way, but i refuse
to take it anymore
remember when i told you i could feel the change
you don't touch me the same, don't hold me the same
no, i don't want you to take all the blame
cause i know i had those moments when i caused the pain
this back and forth just like a war with you and me
see we both disagree, have we ever agreed?
this is nothing like i thought it would be
was it all just a dream? was it ever in my reach?
and i refuse,
i refuse to have one more sleepless night
i refuse,
i refuse to let a tear fall out my eye
i refuse,
i refuse to continue to try
i felt like i would die, or i could break down and cry
and i refuse,
i refuse to let you walk back through that door
i refuse,
i refuse to let you hurt me anymore
and i refuse,
i refuse to continue to ignore
the fact i fell to the floor, the day you walked out my door
it was your way
or it was no way
and i couldn't live that way
it was our call
then it was your call
cause i gave you my all and all
and i refuse,
i refuse to have one more sleepless night
i refuse,
i refuse to let a tear fall out my eye
i refuse,
i refuse to continue to try
i felt like i would die, or i could break down and cry
and i refuse,
i refuse to let you walk back through that door
i refuse,
i refuse to let you hurt me anymore
and i refuse,
i refuse to continue to ignore
the fact i fell to the floor, the day you walked out my door
no way i can't take it baby
no way i can't take it baby
no way, but i refuse
to take it anymore
no way i can't take it baby
no way i can't take it baby
no way, but i refuse
to take it anymore
i refuse (i refuse)
i refuse (i refuse)
and i refuse (ooooh)
and i refuse (i refuse)
i refuse (said i refuse)
and i refuse
said i refuse to take it anymore
evet vardır böyle bir şey. ama sadece anne sever karşılıksız. onun haricinde "ben karşılıksız sevdim" diyen yalan söylemiştir. menfaati olmasa da karşılığında sevgi bekler insan. en azından ilgi bekler karşısındaki insandan. ama anne evladından hiçbir şey beklemeden, sevgi bile beklemeden sadece sever. soruşturmadan sever.
tutunamayanlar'daki hayali kahraman. turgut ozben'in alt benliğidir.
"benim gibi, günlük yaşantı batağına saplanmış biri ne yapabilir olric? her yaşantınızda turgut'luk olduktan sonra gerisinin ne önemi var efendimiz? anlamadım olric. anladınız efendimiz? anlamaktan korkuyorsunuz sadece. ben turgut'um olric. turgut özben. bunca rezilliğimden sonra nasıl... ölmekten mi korkuyorsunuz efendimiz? bilmiyorum olric. büyük bir karışıklık ve belirsizlik seziyorum. yaşantılarıma verdiğim eski anlamlar, birer birer kaçıyor. yeni anlamlar veremiyorum kelimelere. ben selim değilim olric. selim romanları okuya okuya selim'liğe özenen bir don kişot olmaktan korkuyorum........."
geronimo türkçesiyle konuşan kanlı kartal karakterini oynayan adama gıcık olduğum dizidir. ya da seslendirene her neyse. o ne iğrenç bir konuşmadır. yabancıların türkçe konuşmaya çalışırken hala fiilleri mastarıyla birlikte kullanması geyiğinden hep tiksindim, hep tiksineceğim.
- sen bilmemek beni. ben ağzına sıçmak adamın.
- aferin sana, hep böyle devam etmek.
heyet-i umumiye azalarından orhan gencebay'a "babacım ne işin var orda senin?" demek istediğim yarışmadır. aynı şekilde heyet-i umumiye azalarından armağan çağlayan'a da "lan oğlum ne bok yemeye ordasın?" diye sormak istediğim yarışmadır. yine heyet-i umumiye azalarından bülent ersoy'a "çatla inşallah!" diye beddua etmek istediğim yarışmadır. son olarak heyet-i umumiye azalarından ebru gündeş'e "sesine gurban olduğum yakışıyor mu sana bu zibidilik?" demek istediğim yarışmadır. ne çok dolmuşum lan?!
"o, ömür boyunca hep 'acele etmiş'tir; bu yüzden de hep 'geç kalmış'tır. sürekli bir panik vardır hayatında: bir kitap okur, bir komedi seyreder, yorulur. birileriyle birlikte olur, derdini anlatamaz, telaşlanır ve incinir. küçük dertler, bir yerlere ödenmesi gereken paralar, bazı şeylerin tamir masrafları hiç eksik olmaz ve bu panik duygusuna katkıda bulunurlar. ve hep acele edilir.
bu acele içinde ölümden mi kaçılıyordur, yoksa kovalanıyor mudur ölüm, orası pek belli değildir. öyle bir kaçma-kovalamaca oyunu işte.
ve işte böyle çılgınca koşuştururken oğuz, sırtından hiç çıkartmadığı mizah zırhının tangırtısı da dünyayı tutar."
"hayattan çıkarı olmamak, hem tanrı'nın hem de insanların gözünde affedilmez bir suçtur; gelişip yayılmaması için gerekli her türlü tedbir alınacaktır. bütün tarih, bütün iktisat, bütün sosyoloji, bütün psikoloji, kısaca bütün lojiler, hayatın çıkarcılığa dayandığını göstermek için yırtınacaklardır, yırtınmalıdırlar. "ben çıkarıma bakarım" diyeceksiniz, bunun için "babamı bile tanımam" diyeceksiniz. kimseyi tanımayacaksınız; hele hayattan çıkarı olmayanları hiç!"
evet, oğuz atay bu kitabında tutunamayanlar'ı anlatır.. "e bunu biz de biliyoruz" demeden önce dinleyin. sözümü bitireyim önce!
oğuz atay tutunamayanlar'ı anlatır. ama sadece selim ışık'ı, turgut özben'i, süleyman kargı'yı değil; ziya özdevrimsel'i, kutlug dandini'yi, franz hegel'i, düzgen silik'i de anlatır. onlar da birer disconnectus erectus'tur. unutmayalım, unutturmayalım....
don't need no blind belief
don't need no comic relief
don't need to see the scars
don't need jesus christ superstar
don't need no sunday television
bet your life you don't need religion
don't need no time for prayer
don't save no knee-pads for me up there
if your head's alright, ya don't need binoculars to see the light
ya don't need no miracle vision
bet ya life etc.
i don't need no santa claus
don't believe in fairies no more
don't need to go to confession
i'm already trying to fight depression
don't need no exorcism
bet ya life etc.