an itibari ile çaylak olan yazar. yılacağını ise hiç sanmıyorum. geri geldiğinde kaldığı yerden birilerini rahatsız etmeye şiddetle devam edecektir. fikirlerini onaylamanıza ihtiyacı olmadığı aşikardır, en azından saygı duymak zorunda olduğunuzu öğreneceğiniz günü sabırla bekliyoruz.
bu geceki makina programına tekrar ve tekrar konuk olan, engellerine rağmen engelsizlerden çok daha başarılı olunabildiğini gösteren ve normal / patolojik ayrımını tekrar gözden geçirmemize sebep olması gereken insan.
herkesin siyasetçi, herkesin hukukçu olduğu ; buna rağmen asla uygulanabilir ve sürdürülebilir bir siyaset geleneği olmamış, ''hukuk devleti'' standartlarını sağlayan bağımsız bir hukuk sistemi kuramamış ülkedir.
yassıada yargılamalarında incelenen ikinci davadır. dava konusu başbakanın gayri meşru çocuğunun doğum sırasında öldürtüldüğü iddiasıdır. cemal gürsel, mahkeme sabahı duruşmanın gizli celselerde yapılmasını istemiş fakat reddedilmiştir. skandallarla dolu geçecegi tahmin edilen dava sanılanın aksine menderes'in aklandığı tek davadır ve konusu sebebiyle kamuoyunda mahkemenin itibar kaybetmesi sonucuna yol açmıştır. dönemin anayasa komisyonu üyesi hıfzı veldet velidedeoğlu bu davaları , '' iş cıvıtılmış ve uzatılmıştır'' diyerek eleştirmiştir. fakat yıllar sonra yüksek divan üyesi nahit saçlıoğlu tarafından yapılan açıklama ile ortaya çıkmıştır ki, yargı süreci başladığında yüksek soruşturma kurulu henüz mahkeme heyetine her yönüyle tamamlanmış bir anayasayı ihlal dosyası göndermemiştir. bu sebeple süreç küçük davaların görüşülmesi ve karara bağlanması ile başlamış ve gereğinden çok uzamıştır. davanın bir diğer benzeri köpek davası'dır. *
ortadoğu halklarının binlerce yıldır yarattığı siyasal kültüre ( iyi kötü, kör topal bile olsa ) haksızlık eden, içsel dinamikleri görmezden gelen ve bu haliyle de batı ve dünyanın geri kalanı gibi bir tutumun alenen yansıdığı bir cümledir. günümüz dünyasında abd' nin bir dünya imparatorluğu savaşı vermekte olması bir yana, yerel halkların bu savaşa karşı gösterdikleri direnişi yok saymaktadır. ayrıca bu cümleye saplanıp kalmakla israil'in kendi içsel bölünmeleri, sınıfsal sorunları ve özde güçsüzlüğü; abd'nin ekonomik sıkıntıları, ırak'taki vietnam benzeri başarısızlığı da arka plana itilmiş olmaktadır. yine bu cümle özelinde yapılacak değerlendirmeler çok kültürlü, çok dinli ve tarih içinde asla monolitik olamamış bir coğrafyanın kendine has sorunlarını ve hatta sömürgeci tarihin izlerini de gözden kaçırmaktadır. yapılacak değerlendirmelerin daha sağlıklı olmasının yolu iç ve dış dinamiklerin beraberce incelenmesinden geçmektedir.
Kavramlar her ne kadar olgunlaştıkça ve geliştikçe ana çıkış noktalarından uzaklaşıyor olsalar da ortaya çıkışlarındaki toplumsal ve tarihsel süreçleri, zorunlulukları özlerinde barındırmaya devam ederler. Doğdukları yer ile bağları gevşese de ipleri tamamen kopmaz. Çünkü içinde bulundukları koşullar ne olmalarını sağlıyor ve neye izin veriyorsa o hali alabilirler. Gelişim süreçlerinde nasıl bir şekle bürünecekleri çevresel koşullarla belirlense de doğuştan gelen özelliklerini de beraberlerinde götürürler. Düşünceler, kavramlar, kuramlar; insanların ve toplumların olaylar içindeki yaşayışını, karşı koyuşunu, kullandıkları araçları da içerirler. Yani en evrensel olan nosyonlar bile belli bir zaman ve mekânın özel deneyimlerinden doğar ve onlarla şekillenir.
'' Kapitalist toplumda (ister doğa bilimcisi ister sosyal bilimci olsunlar) ünlü bilim adamlarının çoğunluğunun iki temel işlevi vardır. ARTI DEGER'in artırılmasına katkıda bulunmak ve SÖMÜRÜ DÜZENiNi MEŞRULAŞTIRMAK... '' *
Aşık tekin olmaz
yaptıklarından sorumlu tutulmaz
Zamanın ilerleyen bir şey olduğu fikri aşkla bağdaşmaz. Yaşamın pek çok yönü bugünden yarına artarak, çoğalarak, ilerleyerek taşınabilir. Atalarımızdan daha bilgili ve tecrübeli olduğumuzu sanabilir; hal böyleyse, torunmarımızın bizden daha bilgili ve tecrübeli olacağını varsayabiliriz. Geçmiş yüzyılların insanlarını telef eden hastalıklar şimdi kitaplarda birer isimden ibaret kaldığına göre, yarın bugünün muammalarına bir çözüm, dertlerine bir deva bulunacağına inanabilir ve zamanlar birlikte insanlığın da ilerlediği fikriyle avunabiliriz.
Ama aşk sözkonusu olduğunda zamanın iktidarı erimeye başlar. Ne atalarımızdan daha iyi, ne de torunlarımızdan daha kötü aşıklar olduğumuzu kabullenebiliriz. Geçmiş-şimdi-gelecek üçlemesinin sıralaması aşka uymaz. insan bugün, dündan daha çok şey bildiğini ve yarın daha da çok şey bileceğini varsayabilir; ama aşk böylesi varsayımları kaale almaz.
Ne gariptir ki, ''Bunca zaman sonra'', zamandan anladığımız hálá bir kum saatidir. Bize göre zaman akar ve birikir; kontrol edilemez ama ölçülebilir, önüne geçilemez ama bilinebilir. Oysa aşkın zamanı böyle değildir. Aşkın zamanı kum saatinde kararlılıkla büyüyen bir kum tepeceğiyle değil, olsa olsa su ile tarif edilebilir.
Ama buradaki su, ne öyle nazlı nazlı akıp giden ve ikinci kez girildiğinde artık aynı olmayan bir nehir; ne kendi dingin evreninde olgunlaşarak huzura eren bir göl; ne de bir an önce kıyıya varmak, hedefine ulaşmak için dalgalanan azimli ve azametli bir okyanustur.
Aşık zamanı, ha düştü ha düşecek bir su damlasının iğreti duruşu, anlık oluşudur. Su damlası belki düşer, belki de öylece kalır. Mesele bu değildir.
Mesele, düşse de düşmese de, ha-düştü-ha-düşecek olmasıdır. Aşk bu yüzden tekin olamaz. Ve tıpkı delilik gibi, o da yaptıklarından ve yapacaklarından sorumlu tutulamaz.
Aşk öncesiz ve sonrasızdır. Dünsüz ve yarınsızdır. Aşık olduğumuz insanın ne eski aşklarının, ne de sabık aşıklarının varlığına tahammül edebiliriz. Eğer aşıksak, geçmişten zerre kadar hazzetmez, selef istemeyiz. Geleceğe gelince, aslında o da hiç gelmesin isteriz.
Aşık olduğumuz insanın bizden sonra yaşayabileceği aşkları düşünmek bile istemez, hayali aşıklarıyla cenk ederiz. Eğer aşıksak, gelecekten zerre kadar hazzetmez, halef istemeyiz. Demek ki aşk tam da ''şimdi''ye, şu ana aittir. ''Hep vardım'' diyemez; ''Hep var olacağım'' diyemeyeceği gibi.
Böyle tumturaklı konuşursa şayet, özünü inkár, ruhunu tard eder. O noktadan itibaren de artık kendisi değil, başka bir şeydir. Evlilik ya da ilişki olabilir; sevgi ya da arkadaşlık. Ama aşk değildir artık. Zamanın ilerleyen bir şey olduğu fikri aşkla bağdaşmaz. Bizden sonra gelenler bizim aşklarımızla ilgilenmeyecekler.
Yapabilecekleri en temel hata, zamansal bir kıyaslamaya başvurarak, kendi aşklarının, geçmiş zamanların aşklarından, yani bizim şimdi yaşadığımız aşklardan daha üstün, daha derin ya da tam tersine, daha sığ, daha uçucu olduğunu sanmak olacak.
Ama zaten onlar da bu tür kıyaslamalarla fazla oyalanmayacaklar. Muhtemelen, kendi zamanlarının aşklarıyla ve kendi aşklarının zamanıyla didişmekten, ne geçmiş ne de gelecek aşklar üzerine kafa yormaya pek zaman bulamayacaklar.
dinlenilesi bir hüsnü arkan şarkısıdır ve fazlaca umut içermektedir.
Gülpembe bahar türküleriyle
Kıyıda gölgesine oturup zeytin ağacının
Ben geldim derim eski günlerin
Düşenim yollarına kanayan sevgi çiçeğinin
Yeniden doğup eline günün
Yeniden duyup adını gülün
Yeniden
Yeniden başlamalı
Yeniden anlamalı
Yeniden dinlemeli
O yiten türküleri
Dağılır gider kara bir bulut
Dokununca bir dost eli.
Nerde tükettin türkülerini
Yanıyor işte ışık o serin dost odalarında
Aç kapını çık eskisi gibi
Yolunu gözlemesin kıyıda zeytin ağaçları
Yeniden yürü tozlu yollara
Yeniden uyan o sabahlara
Yeniden
Açılır dost kucağı
Açılır sevgi gülü
Açılınca yeniden
O büyük eski kapı
Dağılır gider kara bir bulut
Dokununca bir dost eli
kadın dediğin güzel olacak arkadaş .
şöyle savurdu mu eteğini, ruhun rüzgarına kayacak. bacakların,
ayakların, bilekten bağlı ayakkabıya tutunan parmakların, seyrine doyamayacaksın.
bakımlı olacak kadın dediğin .saçları ipek , topukları pembe, boynu
ince, salındı mı kuğu gibi zarif olacak ve zarifliğinin ortasında bir
hanımefendi barındıracak.
güzel olacak ama kaşı, gözü, bacağı, iki meme ucundan önce, sözü
doğru, ruhu aydınlık olacak, güzelliği komple olacak. korkmayacaksın gecenin
bir vakti sol cenapta yüzünü gördüğünde. yeni bir kabus gibi yaşamayacaksın
gerçeği de.
güzel olacak ama, aklını evde tutacak kadar da akıllı.... seni elinin
tersiyle değil, avucunun içiyle kavrayacak... bileceksin ki emin
ellerdeyim, başkası tutamaz beni böyle. rahat olacaksın yanında, çok
konuşmayacak, beynini didiklemeyecek küçük kurtçuklarla. sıradan ve
kabullenir yaşamanın ne demek olduğunu sindirmiş olacak içine..asla
şatafat düşkünü olmayacak. doğum günlerinde bir sıcacık öpücüğün
yerini, tek taş bir de beearın alamayacağını algılayacak kadar
doygun olacak. hatırlaman yetecek özel günleri, pahalı bir hediyeyle
savuşturmadan.
sadeliğin içinde farkedilir olabilmeyi, gösterişli kıyafetle bir tutmayacak. duruşu, oturuşu, yürüyüşü abartılı değil, basit hiç değil, sadelikten
oluşacak. kendini süs bebeği gibi ortaya atıp, fingirdeşmeyecek başkalarıyla.
ekonomiden, politikadan, milli maçlardan ve kültürel olaylardan haberi
olacak. bizi kim yönetir, nasıl yönetir , demokrasi , monarşi, oligarşi
nedir bilecek, saf hatun numarasıyla cahilliğini güzelliğiyle örtmeye
yeltenmeyecek.
gezip, eğlenmesini bildiği kadar, pazar parasını kozmetiğe
yatırmaması gerektiğini, domatesin, ekmeğin, soğanın, kıymanın kaç para olduğunu
bilecek. cak cak telefonda konuşup, niye böyle fatura geldi hayret
tribine girmeyecek.
eşini dostunu kollayacak ama içi vıcık vıcık dedikodu yumağının içinde
kaybolmayacak. marka düşkünü, moda düşkünü olmayacak kesinlikle...takip edecek ancak yakışanı seçecek. sökük, paça boyu, fermuar dikmeyi bilecek, her
seferinde terzi aranmayacak pırnık pırnık. elinden her iş gelecek. marifetlerini
sadece seni elde ederken değil, seni elde tutarken de gösterecek ve tüm
bunlar içinden gelecek içinden, göstermelik olmayacak.
adamın siniri bozmayacak, tepesini attırmayacak, cinleri başına
toplamayacak, körolası dilini gerektiğinde yutacak..
çarşı pazar görmesini, sana don kilot almasını, gömlek ayakkabı
numaranı bilecek...
ve zevki seni giydirecek kadar yerinde olacak, kendisini
giydirmeyi bildiği gibi.
orada burada dedikodu yapmayacak, laf taşımayacak, ayıkla pirincin
taşını durumlarına sokmayacak.
ortalık yerde kahkahalarıyla sebepsiz çınlamayacak.
dekoltenin dozunu kaçırmayacak ama sıkı sıkıya da kendini
ambalajlamayacak. açık saçık olan elbisesi değil, sana olan ilgisi
olacak ve bunu gösterebilecek medeniyeti...
onu bir kediyi sever gibi seveceksin yanıbaşında ve huzurla...
öyle ,çağırdım, gelmedin, geç kaldın, aramadın, sormadın, kiminleydin,
hesap ver yapmayacak. sana yüreğiyle güvenecek, inançlarıyla sokulacak.
bilmem kimin sözüne aldırmayacak, asla arkadaşlarının arkasından
konuşmayacak, hele küfür hiç etmeyecek. sınırını zorlamayacak, salya
sümük ağlamayacak, kıytırık nedenlerden hır gür çıkarmayacak. sözü dinlenir,
anlaşılır olacak. bir hatayı allayıp pullayıp abartmayacak.
gömleklerini o ütüleyecek ve o gömleğe hangi pantolon yakışır
bilecek.
ama hayatı giyim kuşam üstüne kurulmayacak. uyum ve uyumsuzluk nedir
bilecek. bir kere, topuklu ayakkabıyla spor ayakkabının ayrımını
yapabilecek arkadaş !
dağa çıkarken rugan ayakkabı giymeyecek. of yoruldum, beni ara,
beni al, beni bul, bunu isterim değil,sence de uygunsa,
yanındayım, ben gelirim , merak etme olacak lügatında. tereciye tere satmayacak
yani.
hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak.
cesur olacak cesur. "seni seviyorum" derken korkmayacak, başka
şeylerin arkasına gizlenmeyecek ve arkandan laf söyletmeyecek....
kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş. koyun gibi yatmayacak, kımıl
kımıl olacak yatakta. aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla
yormayacak. delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.
uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın
kendini,ruhunu, herşeyini. aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu
bileceksin.
kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin.
bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük. yıllara rehaveti değil huzuru
taşıyacak.
en seksi leydi olmayı da bilecek, hanım sultan olup sözünü
geçirmeyi de.
cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek,küsmeyecek,süründürmeyecek.
kadın dediğin ayıp nedir bilecek.sıkboğaz edip seni yalancı durumuna
düşürmeyecek. seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın
öyle tutulduğuna. iki lafın başı, her tartışmada ayrılalım tehtidi
savurmayacak. sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak...
tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürsüz yemeklerle işi
olmayacak. şöyle pastırmalı kurufasülyenin yanına tereyağlı pilavı
konduracak şüphesiz. salatasız oturmayacak yemeğe.
temiz olacak herşeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri .
yahut pahalı parfümlerin sindiği, süslü püslü boyacı küpü gibi, her öptüğünde
bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin.
buram buram aşka sarılacaksın arkadaş!
buram buram kadın kokacak kadın dediğin.
kadın dediğin güzel olacak ama eli yüzü düzgünden çok öte birşey.
zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura
kendini katmasını da...
paranın gücünü bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın
kudurmuşluğunu yaşayacak.
değerlerini bir anlık hevesler uğruna terketmeyecek. namussuzluğunu,
ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak, yan
gözle adam kesmeyecek ,üstüne sevgili edinmeyecek.
sarışın, ela gözlü, normal bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber
filan fasarya...
kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilir,olacak.
bileceksin ki ; konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir
daha.ağzı sıkı olacak kadın dediğin. sırrını tutacak ama gününü bekleyip
kusmayacak...
para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu
manyaklarından, dırdırcılardan, unutkanlıklarını senin üzerine
atanlardan, kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan, raf
süslerinden, tehtidkarlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş
bakanlardan olmayacak.
saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak, biraz ukala olabilir ancak
sana rol yapmayacak. komplekslerini güzelliğiyle örtmeye çalışmayacak. bir
şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.
en önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana
ne hayır gelir.
bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne
toprağa...
koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini
de şehvetle.
analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya
hürmet etmeyi de...
kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diye
sevecek.
parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle , sınırlamayacak.
hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına
basacaksın huzurla...
bileceksin ki evde kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir
zevk yaşatamaz sana...
her bölümünde ağlamak ve kendimi helak etmek için geçerli bir sebep bulabildiğim dizidir. müzikleri ise son dönem dizileri içinde en çok dikkat çekenlerdendir.
türkülenir gecem gözlüm türkülenir
en taze seherlerde
dirençli dağ çiçekleri şehirlerde türkülenir
türkülenir gecem gözlüm türkülenir
direnirler gecem gözlüm direnirler
günler ölümün ağzında
günler iki yanı keskin bıçak
berrak bir şafağın aşkı için direnirler
direnirler gecem gözlüm direnirler
internet gençliğinin boş politize olmuşluğudur, korkulacak bir şey yoktur. iki magazin programı üç beş dizi bir iki de bbg formatlı program ile unutturulabilir, geçer gider..