acayip birşey."kullanmak lazım aslında" deyip, ardından birkaç diş doktorundan da aynı tavsiyeyi alınca gidip alıyorsunuz. ilk başlarda bir heves gayet düzenli kullanılıyor. en fazla bir hafta geçince sadece geceleri yatmadan evvel kullanmanın da yeterli olabileceği fikrine kendinizi bir şekilde inandırıyorsunuz. bunun da üzerinden bir hafta geçince yatma saatine doğru "lan bi gideyim dişlerimi fırçalayım da ip çekeyim"düşüncesi aklınıza geldikten itibaren, gözlerin uykudan kapanma hali gelene kadar yapılan anlamsız hareketler neticesinde o gece sadece dişlerin fırçalanıp yatılmasına karar verilir. işte o gece kırılma anıdır. gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. ertesi gece yine "lan çok geç oldu...ama dün gece de yapmadık. neyse sabah erken kalkar yaparım...ama olmaz yaa, neyse dur hadi sadece arka dişleri yapayım iki dakka" deyip o günlük görevi yerine getirmiş olmanın verdiği iç rahatlığıyla yatağa gidilir. devam eden günlerde bundan farksız olacaktır. en iyi ihtimalle gün aşırı kullanılacak olan diş ipi, diş fırçasından bile daha uzun sürede tükenecek, bir zaman sonra da haftada bir iki kez kullanılmaya başlanacak. üstelik bu aşamaya ikinci ayın ortalarında gelinecek. kişi rahatı ile vicdanı arasında sıkışacak, genelde de tercihi konfordan yana kullanıp gayet düzensiz bir kullanım alışkanlığına sahip olacak.
tanım: diş ipi;kişinin kendisiyle olan kavgasıdır.
yurt odamda son ses eski yara adlı parçasını açıp bir de iğrenç sesimle eşlik ettiğim için sık sık şikayetlerin ana konusu olan sanatçı, sayemde tanımayan da tanımış hayran kitlesi çığ gibi büyümüştür. eğitim fakültesinde 2008 yılında verdiği konserin ardından tanışmak için odasına gittiğimde bana hala sakladığım imzalı resmini veren ve ardından felsefe öğretmeni olduğunu öğrendiğimde meslekdaşlığın verdiği sempatiyle gözümde daha da yücelen güzel ses.
yapılan amaç ve niyet doğrultusunda anlam kazanacak bir davranıştır...bu eylem salt sevgiden ve yardımcı olma içgüdüsünden kaynaklanıyorsa;erkek ya da kadın bunu kadına yüklenen roller arasında görmüyorsa;aynı şeyi farklı durumlarda erkek de gocunmadan tekrarlayabiliyorsa;kızın erkek arkadaşının ayaklarını yıkamasında herhangi bir sorun yoktur.
muhalefet lideri için gramın ne ?çapın ne? şekllinde açıklama yapmış türkiye cumhuriyeti başbakanı. siyaset ne halde çok acı...artık haber izlemek istemiyorum çünkü içim kararıyor. güneydoğuda her gün şehit haberi gelirken ve iran sınırındaki şemdinliden gelirken suçlusunu suriye ilan ediyorsun. ve o sıralarda iran dışişleri bakanı ankarada, iran genelkurmay başkanı sıra türkiye'ye gelecek dediği için esip gürlüyorsunuz. ama adam haklı sıra türkiye'ye geliyor. iran içerisindeki pkk kamplarından türkiye'ye saldırıyorlar siz adam sıra türkiye'ye gelecek dedi diye tepki veriyorsunuz. komik...ne kadar olumsuz şey varsa birileri bunu partine zarar vermek için yapıyor hep bir komplo kuruluyor size karşı...ne kadar kötü şey varsa sorumlusu ya ergenekoncular ya da chp. ama şunu soracam 10 senedir kim iktidarda?ve iktidardakilerin gramı ne çapı ne yaptıklarıyla belli... sonuçta ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz...
kazandığı siyasi kimlikle börek olmaktan çıkıp devletin bekasına kastetmiş çevrelerce siyasi anlamlar kazanıp toplumun ortak paydası olmaktan çıkarak devlete karşı cephelenmiş insanların sembolü haline gelmiş yiyecek. nasıl ki yan yana gelmiş kırmızı, sarı ve yeşil renkler bir güruhun siyasi görüşünün yansıması ise bu mereti yiyenler de yine aynı güruhun temsilcileridir. bugün kendisini, vatansever, ulusalcı, milliyetçi ya da artık adı her ne olursa olsun devlet tarafında saf tutmuş bir insan evladı yoktur ki siyasallaşmış bu böreği kursağından geçirebilsin.
almancada kölnisch wasser (köln suyu) olarak bilinen ve ismini şehrin ingilizce adı olan cologne'den alan ferahlatıcı sıvı.300 yıl önce kölnde yaşayan johann maria farina tarafından icat edilmiş. farina limon, portakal, mandalina, greyfurt, bergamot, misket limonu ve sedir ağacının yağları ile bazı bitkileri karıştırarak hazırladığı parfüme yaşadığı şehre atıfta bulunarak "eau de cologne","köln suyu" ya da bildiğimiz adıyla kolonya adını vermiş.
günümüzde kullanılan kolonyanın ise orijinal kolonya ile fazla bir ilgisi yokmuş. alman deutsche welle radyosunun haberine göre johann maria farinanın dükkanında hala sır gibi saklanan tarife göre kolonya üretiliyor. kolonyanın mucidi farina'nın torunu kolonyanın sırrını nasıl sakladıklarını deutsche welleye şu şekilde anlatmış: "bu bir sır ve en önemli sırlarımızdan biri. ancak bu sırrı saklamak düşündüğünüzden daha kolay. alt karışımları hazırlatıp, bunları kendiniz birbirleriyle karıştırdığınızda;alt karışımları hazırlayan insanların ortaya çıkan kompozisyon hakkında hiçbir fikirleri olmuyor
istanbul'dan daha az çöpü olan şehir. hem mecazi hem gerçek anlamda bu böyle. istanbul'un yüzde kaçını istanbul'dan saymak gerek bilmiyorum. çünkü neresine giderseniz gidin bir sokak arkası yozgat'a, çorum'a çıkıyor. istanbul'un 10-12 sene önceki nüfusu 8 milyonken bugün 14 milyon olduğu söyleniyor. genç jenerasyonumuzun fazlalığı ve üremeleri göz önüne alındığında hindistan olmasına 10-15 yıl kalmıştır. malesef sen tüm iş dünyasını bir kente yüklersen orası patlar.
izmir'in birçok açıdan avantajı var. şehir aslında hala yapılandırılmayı bekliyor. iş dünyasını bekliyor. hakiki insan sayısı istanbul'un çok çok üzerinde. kızları o kadar renkli ki istanbul'daki paçozlarla kıyaslanamaz. bana istanbul hep bulanık bir gölge, izmir parlayan bir güneş gibi gelmiştir. izmir'e adım atınca özgürlüğü, rahatlığı hisseder insan.
harika bir ilk bölüm, fena sayılmayacak bir ikinci bölüm ardından inanılmaz bir düşüşe geçmiş, sıcak havalarla birlikte yarısında uyutur hale gelmiş dizi. tamam ekibi seviyoruz, yaptıklarını da izlemek için can atıyoruz, her şeye rağmen diğerlerinden daha iyidir diye de tepede tutuyoruz ama kalite bu kadar düşerken ses çıkartmazsak maalesef ki bu diziyi de kaybedeceğiz. son bölümler bildiğin "kötü",çok net biçimde iyi olan pek bir şey yok. güldürmüyor, düşündürmüyor, üzmüyor, sinirlendirmiyor. hiçbir şey yapmıyor, öyle bomboş iki saat geçip gidiyor. oysaki ne kadar da tatlı bir o kadar farklı başlamıştı.