"Osman amcamızın evi yandı. Ev tadilatı ve eşya desteği lazım. Valilik 145.000 tl onay verdi. Haydi Osman amcamızın evinin onarılmasına destek olalım."
biliyorsunuz, sma hastalığı için ilaç bekleyen çok aile var. bu ailelerden bazıları gündem olmayı başarırken bazıları gözden kaçabiliyor. rümeysa da onlardan biri. fazla söze gerek yok. destek.
anlamadığı halde arapça kuran dinleyen insanlardan sayıca azdırlar.
içinde anlamak kavramı olmayan bir okuma eyleminden bahsedilemez. bu olsa olsa bir ses çıkarma eylemi olabilir.
"necesitas aprender a entender"
latin alfabesini tanıyan herkes yukarıdaki ispanyolca cümleyi oluşturan kelimeleri telafuz ederek ses çıkarabilir. fakat kelimelerin anlamını bilmiyorsanız, okumuş ve anlamış sayılmazsınız. eğer ispanyolca bilmiyorsanız bu cümleyi anlamak için google translate kullanmaya mecbursunuz.
Ne alakası var?.. Yağmuru kim yağdırıyor? bitkilerin, hayvanların canlılığını kim sağlıyor? O rafa dizilen ilaçlar, Allah'ın insana bağışladığı nimetlerin, bilgilerin sonucunda orada duruyorlar.
"beni Allah yarattı" diyen bir insana "hayır, seni annen baban yaptı" demek kadar geri zekalıca bir başlık.
eski bir komünist, bu yolda 10 yıl hapse mahkum edilmiş olan mehmet ördekçi'nin marksizmin gerçek yüzünü görmesi sonucu yaşadığı değişimi kaleme aldığı, otobiyografik bir deneme şeklinde yazılmış, müthiş tespitlerle dolu yazısının başlığı:
sürekli rüyalarımda gittiğim yer. ne var olum bu antalya'da? benim antalya'ya ne merakım, ne özlemim, ne de gitmişliğim var. fakat rüyalarımda kalkıp kalkıp antalya'yada bir sahile gidiyorum. te bursa'dan kalkıp yürüyerek oralara gidiyorum. ilginç...
vadettiği ettiği sözleri yerine getirmeyen, çelişkili açıklamalar yapan, açıkça ve kasıtla yalan söyleyen, bütün geliri diğer komşuların ödediği vergilerden ibaret olan, komşularının parasıyla komşularına hava atan, dün savunduğu fikirlerle bugün savundukları arasında 180 derece fark olan, adam kayıran, samimiyetsiz, ikiyüzlü, çirkef, ihtiraslı komşularımız olsaydı...
ben selam vermezdim; siz nasıl oy verebiliyorsunuz?
lafı uzatmaya gerek yok. ecrin'in ameliyat parası için 110 bin tl gerekiyor. ecrin'in videosu ve valilik onaylı hesap numaraları için aşağıdaki linke tıkla. para zaten hemen toplanır. hızlı olun, yarışın; kampanya yeniyken bağış yapabilirsiniz.
ateistlerin temel fizik yasalarına bile güvenleri olamaz. milyarlarca yıldır değişmeyen bazı sabitelerin biraz sonra değişmeyeceğini nereden bilebiliriz? ya biraz sonra makro fizik yasaları da kuantum fiziği yasaları gibi hareket etmeye başlarsa? neden olmasın?
bir teistin bu konuda Allah'a güveni ve mantıklı bir açıklaması vardır. ama bir ateist fizik yasalarına bile güvenemez.
malesef içine doğduğumuz 21. yüzyılın etkisiyle erkeğin a priori olarak tek eşli olduğu sanısıyla büyüdük. çok eşli evlilikler yapan erkekleri bu yasayı çiğneyen, ilkel insanlar olarak gördük.
kandırıldık arkadaşlar. çok eşli evlilik ne erkeğin ne de aynı erkeği paylaşan kadınların doğasına aykırı değil.
halk arasında "rüyanın çıkması" olarak ifade edilir. özellikle yaşadığım kötü olayların öncesinde adeta bir uyarı şeklinde başıma gelen garip bir durumdur.
çocukken babamın öleceği korkusu düşmüştü içime. sabah akşam babamın öleceğini düşünüyordum. adamın bilinen bir sağlık problemi de yoktu. ama bu ani gelişen nedensiz kaygıdan kurtulamıyordum. bir gün rüyamda babasız çocuklar grubuna katıldığımı duydum. çok geçmeden babamı ani bir şekilde kaybettim.
iki gün önce rüyamda köyde olduğumu gördüm. uyandığımda annem odama gelip köye gitmek istediğini söyledi. sık sık gittiğimiz bir yer değildir köy. yılda bir-iki anca. rüyadan birkaç saat sonra kendimi köyde buldum.
bu durumun en güzel örneğini herhalde yusuf peygamber yaşamıştır.
"33 yaşında bir anneyim Lütfen sesimi duyurmama yardımcı olun.
A RH,
O RH
POZiTiF ve NEGATiF
kan gruplarına sahip Gönüllü karaciğer donörü bekliyorum Küçük bir parça alınan karaciğerin yerine kalan karaciğer bir hafta içinde büyüyor Yardımcı olmak isteyenler mesaj atarsa sevinirim"
türkiye'de evlilik konusundaki maduriyetin büyük bir kısmı erkeğe yüklendiğinden, başta erkeklerin desteklemesi gereken harekettir.
-askerliğini yapmamış erkeğe kız verilmez,
-sürekli bir iş garantisi olmayan erkeğe kız verilmez,
-daha ilerisi; memur olmayan erkeğe kız verilmez,
-evi-arabası olmayan erkeğe kız verilmez,
-düğün öncesi kız tarafının altın şartlarını karşılayamayan erkeğe kız verilmez,
-düğünü kız tarafının istek ve tatminleri doğrultusunda gerçeleştiremeyecek erkeğe kız verilmez;
düğün şartları:
•15-30 bin tl arasında değişen, kız tarafının kolay ulaşabileceği kolonları kırılasıca bir düğün salonu/daha ilerisi, diamond elite platinum plus bir kır düğünü. bunun fiyatını kestiremiyorum bile.
•beyaz eşya, mobilya takımı, perde vs ev gereçleri.
•gereksiz pahalı gelinlik.
•lanet olası örf ve adetlerince öne sürülen dünyanın en saçma giderleri.
•aklıma gelmeyen ama mutlaka çıkacak olan ıvır zıvır giderleri.
•kız tarafının dişi kişilerine düğün öncesi saç/bakım ıvır zıvırı.
•altın, altın, altın...
-kız tarafının siyasi görüşüne karşıt olan erkeğe kız verilmez,
-kız tarafının haz etmediği etnik kökene sahip olan erkeğe kız verilmez.
bütün bu ön koşullar sebebiyle evlilik için gerekli motivasyonu kaybetmiş olan erkeğin önüne bir de boşanma sonrası nafaka laneti konulur ve evlenmek isteyen erkeğin bu koşulu da göze alması beklenir. tüm bunlardan sonra olası bir boşanma durumunda bitmek bilmeyen mantıksız nafakaları bir ömür boyu ödemek zorunda kalma ihtimali vardır.
eğer bu durum düzeltilmez ve toplumun desteklemesi gereken evlilik müessesi günden güne zorlaştırılmaya devam edilirse, ne yazık ki toplumda aile kavramı yok olmaya mahkum olacaktır. sonra altınları da eritip bir tarafınıza kına diye yakarsınız sayın kiz anneleri, kız babaları...
bir erkekte olması gereken gerekli erdemlerden önce cüzdanının kalınlığını, yatmış sigortasını düşünen sayın kız anneleri, kız babaları...
dikkat edilirse kızın psikolojisi hakkında neredeyse hiç yorum yapmadım. çünkü gelin adayının sizi her ne kadar sevdiğini düşünseniz bile evlilik konusunda gerekli şartlarda her kız anne ve babasının isteklerinin altına imzasını atacak ve sizi bu uğurda gözünü kırpmadan terk etmeye hazır olacaktır. sonra hiç şaşırmayın.
tanım ve ön not: ilk olarak ekşi sözlük'te açılmış olan başlık. bu entry ekşi sözlük'teki yardım çağrısının daha fazla insana ulaşması için girilmektedir.
alıntı:
"üst edit: http://www.kanver.org/Kan.../KokHucreBagisiNoktalari/ ,tüm şehirler için buradan size en yakın şubeye gidip kök hücre bağışı yapacağınızı belirtirseniz yardımcı olacaklardır. işlem süresi 5-6 dakikadır.
izmir'de, dokuz eylül üniversitesi 3'üncü sınıf öğrencisi atakan gür, yaklaşık 1,5 yıl önce yakalandığı lösemi hastalığıyla mücadele ediyor. ilik nakli yapılmaması durumunda, doktorlarının en fazla 3 ay ömür biçtiği gür, kemoterapi tedavisi gördüğü sırada, hastalığın merkezi sinir sisteminde nüksetmesi nedeniyle bilincini yitirdi.
edit : ben de kan örneği verdim arkadaşlar kendisi sınıf arkadaşım oluyor. hangi şehirde olursanız olun herhangi bir kızılay kan bağış merkezine gidip kök hücre bağış formunu doldurup 3 tüp kan örneği veriyorsunuz sadece , eşleşme durumunda size ulaşıyorlar. 5 dakikalık bir işlem ile hayatlar kurtulabiliyor lütfen yardımcı olalım."
zihin düzeyi fikirlerden ziyade olaylara ve kişilere sabit olan tepkisel yığınları nefret çatısı altında toplayan, felsefi anlamda son derece yetersiz, bayağı, kısaca "seküler yobazlık" başlığı ile özetlenebilecek talihsiz bir akımdır.
uydurma hadisleri kur'an'a ortak koşan mezheplerin milyonlarca takipçisine kanarak, "milyonlarca insan yanılıyor olamaz, demek ki gerçek islam bu olmalı" gibi sığ bir bakışla islam'ı eleştirdiğini sanan; fakat tüm atışları karavana olan ateistleri bünyesinde barındırır. aynı zamanda bu gibiler için ironik bir tanım olarak "sünni ateistler" denebilir.
türk tipi ateistler artık kendilerini ciddiye alabilmemiz için islam tanımlarını bir an önce düzeltmeliler. çünkü 1990 model turan dursun ateizmi günümüzde nesnel olarak açık bir şekilde çürümüş bulunuyor. sizler bu çürümüş antika argümanları nihat hatipoğlu'nun ramazan programları gibi tekrar tekrar ısıtıp önümüze koyarak hiçbir şey elde etmediğiniz gibi, sadece sosyal medyanın kokmasına neden oluyorsunuz.
kafalarınızın içindeki islam algısını düzeltmelisiniz: islam sadece kur'an'dan ibarettir! sadece kur'an!.. fakat sizler islam'a yönelik eleştirilerinizi peygamberin ölümünden 230 küsur yıl sonra, dönemin siyasi çatışmalarının tam ortasında üretilmiş ve türetilmiş olan; hatta kur'an'la, akılla ve hatta kendi içlerinde açıkça çelişip duran hadisler üzerinden getirmeye çalışıyorsunuz. 2019 yılında (inşallah girdik sayılır) hala bunu yapıyorsunuz! dinde kur'an'dan başka ikincil bir kaynak tanımayanların fikirlerinden habersiz olduğunuz için değil, tamamen kendi kendinizi kandırmak, islam'a karşı kendinizi zafer kazanmış sanmak ve çöpten adamı dövmek çok kolay olduğu için bunu yapıyorsunuz! cübbeli gibi şarlatanlar, hükümet gibi sahtekârlar üzerinden din karşıtlığı üretmekten daha kolay bir şey yoktur herhalde değil mi?
ama bir dakika... peki diyanet'i şeytani bir kurum olarak gören, tasavvuf ve tarikatların ülkedeki en zararlı oluşumlar olduğunu söyleyen, kendilerini müslüman olarak tanımladıkları halde her türlü adaletsizliğe ve ahlaksızlığa göz yuman yönetici takımından ve destekçilerinden tiksinti duyan ve islam'ın çoğunluğun algılayıp yaşadığı gibi bir din olmadığını söyleyip duran bizim gibi müslümanlar da nesi? gerçekten haklı olabilirler mi? konu "ehehe gerçek islam hangisi yav bir karar verin ehehe" gibi anlamsız ve boş bir geyikten öte, çok mühim olabilir mi?
evet, bizler, yani ''kur'an yeter!'' diyenler, amaçları; aklı dışlayarak boğazına kadar pisliğe saplanmış olan orta doğu'nun üzerini kapamaya çalıştığı islam'ı allah'ın izniyle tekrar gün yüzüne çıkarmak olanlar... bizler bu uğurda çaba sarf ediyoruz. bu uğurda hem gelenekçi sözde islam toplumlarıyla ve gelenekçiler üzerinden islam karşıtı argüman üretmeye çalışan siz gibi ateistlerle mücadele ediyoruz.
böyle bir ortamda ucundan kıyısından dinler tarihine, felsefeye, teizme, ateizme, deizme, agnostisizme değmiş kimselerin bizlerin fikirlerinden habersiz olduğunu düşünmek istemiyorum. yani "sadece kuran" diyenlerin fikirlerinden...
açıkçası, kendinizi geliştirin artık. hala peygamberin dokuz yaşındaki kızla evlendiğini iddia eden kur'an dışı uydurma kaynaklarla islam'a eleştiri üretmeye çalışmayın. bir ateist olarak ahlakın rasyonel temellendirmesine sahip olmadığınız halde zeyd konusunu gündeme getirme cesaretinde bulunmayın. bunun için bol bol felsefe okumaları yapın örneğin. çünkü artık gerçekten ciddiye alamıyoruz sizleri... çünkü bu yaptığınız cahilliğin de ötesinde bilinçli bir çarpıtmadır artık!
böyle davranıkça sizlerin de sünni'lerden hiçbir farkınız olmadığı açıkça ortaya çıkıyor. örneğin buradan bakınca ben cübbeli ve celal şengör arasında hiçbir fark göremiyorum. şekilsel olarak çok farklıklar belki; ama öz bakımından ikisi de birbirinin aynı.
bugün sünni kesim dinci yobazsa, türk tipi yeni ateizm de seküler yobazdır. sizler birbirinizin kopyasısınız. sadece kıyafetleriniz farklı...
ateistlerin sık sık, ezbere bir şekilde dillendirdiği temelsiz bir iddiadır.
0Hakikat0 adlı bir youtube kanalı, bu iddiaya güzel bir video ile cevap vermiş. ben de onun hazırladığı videoyu sözlükte okunması açısından yazı formatına çevirdim. Aşağıdaki okuyacağınız metin, videonun direkt olarak yazıya dönüştürülmüş halidir. tekrar ediyorum: aşağıdaki cümleler bana ait değildir, sadece videonun yazıya dönüşmüş halidir.
videonun yazılı halini de aşağıda okuyabilirsiniz:
''Sümerler gibi islam öncesi hikayeler, islam'ı çürütür mü?
Başta muazzez ilmiye çığ olmak üzere, bazı yazar ve akademisyenler tarafından sümer yazıtlarının dinlerin kökenine ışık tuttuğu ve islam'ı çürüttüğü öne sürülmektedir. peki bu iddialar doğru mu?
bu videomuzda bu iddiaları çürüten bir argüman sunacağız. sunacağımız argümanın en büyük özelliklerinden biri, sadece sümer yazıtlarıyla sınırlı olmamasıdır. yani, aslında ''kur'an'ın kaynağı şudur'' formunda geçen tüm islam eleştirileri için de geçerlidir. vereceğimiz argümanın bir başka özelliği ise yapısı itibariyle gelecekte bile çürütülemeyecek olmasıdır. yani bundan 100 yıl sonra anadolu topraklarında yeni bir yazıt çıkartılsa bile bu yazıtta yazacak olanlar islam için herhangi bir sorun oluşturmayacaktır.
ateistler ve deistler tarafından sıkça öne sürülen iddia şu şekildedir:
-''sümer tabletlerinde birtakım hikayeler geçiyor ve bu hikayeler Kur'an'da geçen hikayelere çok benziyor. sümer tabletlerinin yaşının kur'an'dan eski olduğunu düşünecek olursak, o halde Kur'an'ın kaynağı sümerlere dayanıyor ve Kur'an Allah kelamı olamaz.''
biraz muhakeme yeteneği ve Kur'an bilgisi olan herkes, bu tarz iddiaların geçersiz olduğunu anlar. Açıklamamızı daha iyi anlayabilmeniz için önce Kur'an hakkında birkaç temel bilgi paylaşacağız.
Kur'an hiçbir tarih içermeyen bir kitaptır. Ne ay takvimi üzerinden bir tarih içerir, ne de güneş takvimi üzerinden... Dikkat: bu ''süre'' ve ''zaman'' ile karıştırılmamalıdır. Örneğin; Nuh peygamberin kaç yıl yaşadığı veya Ashab-ı keyf'in ne kadar süre mağarada kaldığı yazar. Fakat hangi yıl yaşadıkları yazmaz. Aynı şekilde isa peygamberin doğuşundan bin yıl önce veya bin yıl sonra gibi tarih ölçüleri de yer almamaktadır.
Kur'an tüm peygamberler ve kıssalarından da bahsetmez. Mümin suresi'nin 78. ayeti bize bunu şu şekilde bildirir:
Mümin suresi/78: ''Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana bir kısmını anlattık, bir kısmını ise anlatmadık.''
Aynı şekilde Kur'an ilk insanların yaşadığı tarih hakkında da bilgi vermez. bilinmesi gereken bir başka önemli bilgi de Kur'an'ın kendisinin Kur'an'da anlatılan kıssaları ilk kez anlattığını iddia etmiyor olması. Tam aksine Kur'an'dan birçok kıssanın daha önceki kavimlere de anlatıldığı anlaşılıyor. Yani, Hz. Muhammed sadece ilklerin peygamberi değildir. Hatta Ahkaf suresi'nin 9. ayetinde özellikle peygamberlerin ilki olmadığı söylenmesi isteniyor.
Ahkaf suresi/9: ''de ki: ben peygamberlerin ilki değilim.''
Hz. muhammed ilk peygamber olmadığı gibi, anlatığı şeylerin hepsi de ilk kez anlatılan şeyler değildir. mesela; oruç hakkında Kur'an şöyle der:
Bakara suresi/183: '' Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.''
Buradan biz şunu anlıyoruz. Hz. Muhammed'den önce, yani Kur'an'dan önce başka peygamberlere de gönderildiği halkına ''oruç tutun'' demesi istenmiş. Kur'an'daki benzer şeylerin daha önce de vahyedildiği birçok ayetten anlaşılıyor. Örneğin; Nisa suresi'nin 163. ayetinde Hz. Muhammed'e vahyedilen bazı şeylerin, Hz. Nuh ve diğer peygamberlere de vahyedildiği anlaşılıyor.
Nisa suresi/163: ''Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik.''
Hz. Muhammed vahyi, o bulunduğu bölgenin halkına aktardığı zaman, zaten sürekli ''bunlar öncekilerin masallarından ibaret'' gibi yanıtlarla karşılaşmıştır. Bu Nahl suresi'nin 24. ayetinde şu şekilde aktarılır.
Nahl suresi/24. ayet: ''Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman 'öncekilerin masallarını' derler.''
Yani, Kur'an'ı ilk duyanların benzer şeyleri daha önce duyduklarını zaten bizzat Kur'an doğruluyor. Bu yüzden müslümanların sümer bulgularından şaşırmasını beklemek saçmadır.
Şimdi tüm bu bilgileri hatırlayarak argümana geçelim.
Argümanı şu şekilde formüle ediyoruz:
1) Tarih içermeyen herhangi bir kitabın içeriği üzerinden tarih tutarsızlığı eleştirisi yapılamaz.
2) Kur'an içeriği tarih içermeyen bir kitaptır.
3) O halde Kur'an tarih tutarsızlığı üzerinden eleştirilemez.
Kur'an tarih tutarsızlığı üzerinden eleştirilemeyeceği için de sümer tabletlerine dayanarak islam hakkında tarih eleştirisi yapılamaz. felsefede bu tarz argüman, tümdengelimsel argümanlar olarak bilinir. bu şu demek oluyor: eğer birinci ve ikinci öncüller doğruysa, bu öncüllerden çıkan sonuç zorunlu olarak doğrudur. tıpkı matematikte 2+2'nin 4 etmesi gibi... yani sonucun hatalı olabilmesi için birinci veya ikinci öncülün hatalı olduğu gösterilmelidir.
şimdi de argümanı herkesin anlayabilmesi için bir de zaman çizelgesi üzerinden açıklayalım:
sağ tarafta kur'an'ın indirildiği tarihi görüyorsunuz, solunda ise sümer yazıtlarının ait olduğu tarih yer alıyor. en sağdaki tarih şimdiki zaman, en soldaki tarih ise ilk insanların tarihini temsil ediyor.
Kur'an peygamberlerin tarihlerini vermediği için, zaman çizelgesinin her yerinde bir peygamber bulunmuş olabilir. ve bunların bir kısmı, bize hiç anlatılmayan peygamberlerden oluşuyor olabilir. islam'a göre, ilk insanlardan itibaren, peygamberler gönderildiği için de doğal olarak sümerlerden önce de Allah'ın peygamberler aracılığıyla insanlara bugün Kur'an'da geçen aynı mesaj ve kıssaları vermiş olması mümkündür. Ve dolayısıyla sümerlerin o hikayelerden ilk bahsedenler olmaması da mümkündür. iddiada bulunanlara şu soruyu sorabiliriz:
-''peki sümerlerin bu hikayeleri ilk anlatanlardan olduklarını nereden biliyorsunuz?''
yani madem, Kur'an sümerlere dayanabiliyorsa, o halde sümerler neden onlardan önceki yaşayan insanların anlatıklarına dayanamasın? Arkeolojik açıdan bulunan herhangi bir şeyin o şeyin ilki olması gerekmediği bilinen bir gerçektir. Şayet öyle olsaydı arkeologlar buldukları her şey için ''bulunan en eski...'' demeleri gerekirdi. Sümerler ilk düzenli şekilde taşlara yazan insanlardır. Fakat, bu onları sahip oldukları bilgilerin öncüsü yapmaz. ilk insanların yaşının sumer yazıtlarının ait olduğu tarihten çok eski olduğunu da hatırlatmak isteriz. Bazen ateistler şöyle bir iddiada da buluyor.
-''sümerler çok tanrılı dinlere sahipti, islam ise tek tanrılı bir dindir. Bu yüzden hikayeleri Allah'ın gönderdiği vahye dayanamaz''
Bu iddia zayıf bir iddiadır; çünkü bu iddia geçmişteki hikayelerin değişmeyeceğini varsayıyor. günümüzde bile, bilgilerin otantik kalması zor sağlanıyorken, o gün değişmiş olabileceğine şaşırmak anlamsızdır. ayrıca, insanlar eserlerini farklı yerlerden aldıktan sonra, onları değiştirdikleri ve onlara başka şeyler ilave ettikleri tarihte de defalarca yaşanmış şeylerdir. peki şimdi niye bunu garipseyelim ki? bu bir eserin uzun süre aynı kalamayacağı anlamına da gelmez tabii ki... o ayrı bir konu...
''Kur'an'ın kaynağı sümerlerdir'' gibi iddiaların ne kadar temelsiz olduğunu görmüş olduk. şimdi de sadece ateistler için geçerli olan bir ek argüman vermek istiyoruz.
evrenin başlangıç koşullarının akıllı yaşamın ortaya çıkması bakımından inanılmaz düşük olasılıklara dayandığı bilimsel açıdan bilinen bir gerçektir. birçok ateist düşük olasılıklara rağmen bunun yine de gerçekleştiğini iddia ediyorlar. sümer yazıtlarının tesadüfen kur'an kıssalarına benzemesi ise, tam aksine evrenin oluşumuna kıyasla hiç de düşük olasılıklara dayanmıyor. çünkü sümer yazıtlarında islam kıssalarına benzediği iddia edilen hikayelerin benzerliği temel hatlara dayanıyor, detaylara değil. benzerlik olasılığını düşüren şeyler ise genelde detaylar oluyor. mesela; bir şarkı sözü, başka şarkıya benzediği zaman insanlar hemen ''çaldı'' damgası yapıştırmıyor. sadece detaylarında bile benzerlik varsa, o zaman ''çaldı'' damgası yapıştırıyor. Mesela bir tanrının tufan yoluyla insanları yok etmek istemesi zaten mümkün senaryoların içerisinde yer alan bir senaryodur. doğal afetlerin sayısı sınırlıdır. bu ya kasırga olur, ya deprem, ya tufan ya da göktaşı düşmesi gibi şeylerdir. Dolayısıyla bunlardan birinin bahsedilmesi olasılık bakımından çok da şaşılacak bir şey değil. tabii ki, başka benzerlikler de vardır. bunların hepsinin olasılığını çarptığımızda bile, kolay kolay ''imkansız'' diyebileceğimiz olasıklara ulaşmıyoruz.
dikkat! yanlış anlaşılmasın! biz sümer yazıtlarının tesadüfen kur'an'a benzediğini iddia etmiyoruz. sadece bir anlığına tesadüfen benzediğini varsayıyoruz. ateistlerin sümerler iddiasına kabaca ''tesadüfen benziyordur'' diyecek olsak, bunu ateist arkadaşlar kabul edecekler mi? eğer ateist arkadaşlar,
-'' evet, kur'an tesadüfen sümer yazıtlarına benzeyebilir'' derlerse, sümerler hakkında yapılan islam eleştirileri çöker. çünkü tesadüfen birbirine benzeyebiliyorlarsa, sümerlerden kopya almak zorunda değildir. eğer ateist arkadaşlar;
-''hayır, bu hikayelerin birbirine benzemesi tesadüf olamaz'' derlerse, bu bu hikayelerin birbirlerine benzeme olasılığından çok daha düşük olan evrenin oluşumu için de ''tesadüf'' diyemezler ve bu sefer de evrenin tesadüfen oluşabileceğine dair ateizm argümanları çöker.
bunu argüman formunda şu şekilde aktarabiliriz:
1) ateistler tarafından sümer yazıtlarının düşük olasıklardan dolayı tesadüfen Kur'an kıssalarına benzeyemeyeceği iddia ediliyor.
2) evrenin oluşumu sümer yazıtlarının (tesadüfen) Kur'an'a benzemesinden daha da düşük olasıklı bir fenomendir.
3) o halde, ateistler evrenin oluşumu sürecini tesadüfe bağlayamazlar.
bu arada şunu da hatırlatalım: bu verdiğimiz argüman, ilk argümandan bağımsızdır. yani bu son argümana gelecek herhangi bir cevap, bir önceki argümanı etkilemeyecektir. ateist arkadaşlar, bir önceki argümanı yine de çürütmeleri gerekmektedir. son argüman, deistler için de geçerli değildir.
peki hangi durumda kur'an hatalı olurdu? son olarak onu da söyleyelim.
Kur'an'daki kıssalardan ilk defa bahsedildiği anlaşılsaydı veya kıssaların gerçekleştiği tarih belirtilseydi ve bu hikayeler kur'an'dan daha eski olan kitaplarda yer alsaydı ve bu hikayeler tesadüf olamayacak kadar detay içerseydi o zaman kur'an eleştirilebilirdi. yani, kur'an'ın baştan hiç eleştirilemeyecek bir kitap olduğunu iddia etmiyoruz.
yaygın inanışa göre, dinlerin temeline dair şöyle bir açıklama söz konusudur: insanlar mağaradan çıktılar, yıldırımı gördüler, korktukları için ona tapınmaya başladılar; toprağı gördüler, bereketli olduğu için ona tapınmaya başladılar ve tüm dinler buradan gelişti.
Bu iddiaya karşılık (bkz: kuran hiç tükenmeyen mucize) kitabında iskoçyalı andrew lang'ın ve alman p. w. schmidt'in dinler hakkında ciddi araştırmalara ve geniş açıklamalara dayanan teorileri incelenmiş. alıntılıyorum:
"başlangıç monotizması adı verilen bu teoriye göre dünya dinlerinin çoğu Allah inancının bozulmuş, dejenere olmuş şekileridir. Schmidt'e göre başta tabiat güçlerinin tanrılaştırılması anlamsızdır, çünkü insanların tabiat güçlerini tanrışlaştırması için daha önceden "tanrı" kavramına sahip olması gerekir. schmidt'e göre tek Allah'a inanan dinlerin bozulmasının ve çok tanrılı yapıların ortaya çıkmasının sebebi, insanların yaptığı benzetmelerin zamanla özdeşleştirmeye dönüştürmeleridir. Örneğin "tanrı yaratıcıdır, anama benzer", "Tanrı her şeyin kaynağıdır, toprağa benzer" gibi benzetmeleri zamanla bazı insanlar ana-tanrı, toprak-tanrı gibi tabiat güçlerinin tanrılaşlaştırılmasına dönüştürmüşlerdir. schmidt, çok tanrılı dinlerin tek tanrılı dinlerin dejenere olmuş, bozulmuş şekli olduğuna bir delilin de tüm çok tanrılı dinlerde ilk ve en üst tanrı kavramının korunması olduğunu söylemiştir.
schmidt'in mantıksal kurgusunun, comte'dan daha üstün olduğunu görülmektedir. comte'ta kendi pozitivist evresini son evre olarak göstermek iddiasının yanında ciddi bir mantıksal kurgunun varlığından söz bahsedilemez. Her durumda sırf yazılı bulgulardan ilk dinin hangisi olduğunu anlamak mümkün değildir. tarihin bilinen dönemi, tek Allah inancının kesintisiz olarak her zaman var olduğunu göstermektedir. bu da kuran'ın sürekli elçiler yollandığını söyleyen ayetleriyle uyumlu bir tablo ortaya koymaktadır:
10-yunus suresi/47: her toplumun bir elçisi vardır."
ekşi'de açılmış bir başlık. orada da bir dh üyesinin ricasıyla açılmış olan bu başlığı buraya taşıyorum.
''dh'deki bir forum üyesinin ricası üzerine başlık açıyorum. eğer sesini buradan duyurabilirsek ve sizlerde yardımcı olursanız çocuklar kurtulabilir.
işitme duyusunu tamamen yitiren insanları sessiz dünyalarından kurtarıp, hayata bağlayan biyonik kulak teknolojisi (koklear implant) doğuştan işitme kaybı olan ve konuşamayan çocuklara en fazla 4 yaşına kadar uygulanabiliyor.
doğuştan işitme kaybı olan çocukların 4 yaşını bitirene kadar bu tedaviden faydalanma şansının olmasıdır. 4 yaşını bitirene kadar tedavi olmayan doğuştan işitme kayıplı ve hiç konuşamayan çocuklar maalesef koklear implant imkanından mahrum kalıyor. hayatlarını hiç istemediğimiz sessiz dünyalarında kendi başlarına geçirmeye mahkum ediliyor. bu yönüyle koklear implant aslında toplumun doğal üyesi olduğu bir sosyal sorumluluk projesidir.
biyonik kulaklı çocuklarımızın ameliyatları, implant firmaları ve hastanelerin anlaşmazlığı nedeniyle durduruldu, ameliyatlarin anlaşma sağlanarak bir an önce başlamasını ve çocuklarımızın sese kavuşturulmasını istiyoruz.