dünyanın en güzel kızından yeğdir. cebinden tek kuruş çıkmaz. evine kadar gelir siker yollarsın. en fazla bir tost yaparsın ona evde. karnı doyunca bir kere daha sikersin. baş tacıdır.
hiçbir vasfı olmayan, iki cümle kurmaktan aciz vasıfsız orospu çocuklarına gece gece dert olmuş kardeşimizdir. ben neden yazamıyorum diye ağlayan bu orospu çocukları da bu ezikliklerini ve kıskançlıklarını böyle anonim ortamlarda dışa vurabilirler ancak.
duyumdan ayrı bilgi prensipleri olan aksiyomların, akli prensiplerin, doğuştan fikirlerin varlığının inkar edilmesi gerekir. idealist ve rasyonalist apriorik çapulcular martsiyen dekupalizmin pençesine düşmüşçesine, adeta das kapitalin arasına sıkışmış bir ilmihal gibi feriyat etmektedir. ahlaksal çöküntünün delişmen ve akpartisel yanları bunların çıkış noktasına binayen çelişmekte diyalektik fakirlik seçmenlerin oy verme özgürlüğüne metabolik katabolizm yoluyla sirayet etmektedir. bir metrobüs düşünün. bu metrobüs dolu da olsa boş da olsa metrobüstür. peki bir insanın zihni dolu da olsa boş da olsa zihin midir? boş bir zihin ahlaksızlığa içdeneysel fizikötesi uslamlamalarla kulaç atar. cehennnem is the last station diyen rönesans dönemi düşünürü ve mafya babası lotto devretti servetinin büyük bir bölümünü bu konuları araştırmaya harcamış ve sonunda sefalet içinde ölmüştür. daha sonra filozoflar arasında önemli bir kesim, " çok düşünme kafayı yersin" anlayışını benimsemiştir. ez cümle, içrekçi hüsamların eidosunu alamura vesayeti ile dinginlemek rastlantısal bir fenomenolojiden çok ayrık mahluhatların diyagonal serpintileridir. uzamsal bir amaca sabit maaşla ulaşılmaz. bunlar hep kuran'da yazıyor.
collegiate challenge dergisinde yazan dr. henry brandt, kendisine gelen çiftlerin sendromlarında tekrar eden bir model olduğunu belirtmiştir. hepsinden şu ifadeyi duymak mümkündür: "başta, seks heyecanlandırıyordu. arkasından kendim, sonra da partnerim hakkında garip hissetmeye başladım. tartışmalar sonrası ayrıldık. şimdi de düşmanız."
bu sendrom, benim ertesi sabah sendromu dediğim sendromdur. uyandığımızda gerçek samimiyetin orda olmadığını fark ederiz. cinsel ilişki bizi tatmin etmez ve kafamızda hayal ettiğimizin kollarımızındaki olmadığını anlarız. elimizde, kendi benliğini düşünen ve kendi tatminini hedefleyen iki kişi vardır. samimiyet ve gerçek sevgi "hemen" elde edilemez, dengesiz bir havuzda uyumu arar dururuz.
her birimizin yaşamlarında olan beş önemli parça vardır: fiziksel, duygusal, zihinsel, ruhsal ve sosyal. bu beş parça bütünüyle, bir arada uyumlu çalışmak üzere tasarlanmıştır. samimiyet için yaptığımız bu arayışta çözümü hemen isteriz. bizim problemlerimizden birisi, "hemen olan" bir tatmini istememizdir. bir ilişkinin içerisinde samimiyetin karşılanmadığını fark ettiğimizde "acil" bir çözüm ararız. biz nereye bakarız? fiziksel, duygusal, zihinsel, ruhsal veya sosyal? genelde baktığımız yer fiziksel kısımdır. bir kişi ile fiziksel olarak samimi olmak, diğer dört alanda samimi olmaktan çok daha kolaydır. sen, eğer çok azimliysen karşı cinsten birisi ile bir saat hatta yarım saat de fiziksel olarak yakınlaşabilirsin! ancak seksin sağlayacağı geçici ve yüzeysel ferahlığın çözüm olmadığını herkes birkaç saat sonra anlayacaktır. içimizde karşılanmamış olan daha derin bir ihtiyaç vardır.
heyecanın yok olduğunda, daha çok seks yapıp daha az zevk aldığında ne yapacaksın? biz bu durumu şu ifade ile rasyonalize etmeye çalışırız: "biz aşığız. gerçek sevgiyi bulduk." ancak içimizde hala bir suçluluk ve tatminsizlik yer alır. ülkenin dört bir yanındaki kampüslerde gençler, bir ilişkiden bir başkasına geçmekte ve her defasında "bu sefer istediğim kişiyi buldum, bu ilişki hepsinden farklı olacak, bu son olacak" ümidini beslemektedir.
ben her birimizin gerçek isteğinin seks olmadığına eminim. gerçekten istediğimiz şey samimiyettir.
samimiyet nedir?
bugün, samimiyetin sözcüğüne cinsel bir yan anlam yüklenmiştir. ancak gerçek anlamı bu değildir. samimiyet bizim hayatımızın bütün alanlarını kapsar (ruhsal, sosyal, duygusal, zihinsel) ve buna fiziksel alan da dahildir. gerçek samimiyet demek, yaşamı tüm boyutları ile paylaşmak demektir. hangi birimiz hayatımızın bütün alanlarını paylaşabileceğimiz, hayat boyu sürecek bir ilişkiyi arzulamaz ki?
marshall hodge, your fear of love isimli kitabında şunları yazmıştır: "her birimiz sevginin, yumuşaklığın ve yakınlığın olduğu anları arzular, ancak sık sık bu ana yaklaştığımızda korkar kaçarız. biz yakınlıktan korkarız. biz sevgiden korkarız. birisine daha da yakınlaştıkça acı için olan potansiyel artar." gerçek samimiyeti bulmaktan bizi alıkoyan faktörlerin bir tanesi acı korkusudur.
güney illinois'de, bir üniversitede, bir dizi konferans veriyordum. bir toplantıdan sonra bir kadın bana geldi ve "sizinle erkek arkadaş sorunum hakkında konuşmak zorundayım" dedi. birlikte oturduk ve bana sıkıntılarını anlatmaya başladı. sonra şu ifadede bulundu: "bir kez daha kalbimin kırılmaması için güvenlik önlemleri alıyorum." ben de şöyle cevap verdim: "başka bir ifade ile, sen yeniden sevmemek için önlemler alıyorsun." benim yanlış anladığımı düşünüp, şöyle devam etti: "hayır, ben onu kastetmedim. bir kez daha yaralanmayı istemiyorum. hayatımda acı olsun istemiyorum.” bense sözlerime şöyle devam ettim: "tamam, yaşamında sevgi istemiyorsun." kısacası "acısız sevgi" diye bir şey yoktur. birisine daha da yakınlaştıkça acı için olan potansiyel artar.
eminim ki sen ve nüfusun geri kalan 69.999.999 kişisi yaşadığı her hangi bir ilişkiden acı çektiğini rahatlıkla kabul edecektir. asıl soru şudur: bu acı ile nasıl başa çıktın? acıyı kamufle etmek için bir çoğumuz iki çeşit mesajı aynı anda veririz: "senden hoşlanıyorum ve seninle daha yakın olmak istiyorum ama aynı zamanda çok acı çektim ve tekrar acı çekmek istemiyorum, sevgi hakkında konuşmak istemiyorum." bizler, acıdan korunmak için kalplerimizin etrafına kalın surlar dikeriz. bizi acıdan koruması için diktiğimiz bu surlar aynı zamanda bizi de kendi içinde hapsetmektedir. sonuç? yalnızlık bu kaleye hüküm sürmeye başlar ve gerçek sevgi ve samimiyet içeri giremez.
sevgi nedir?
sevgi daha çok duygudur, ancak hoş duygulardan çok daha öte bir duygudur. fakat toplumumuz tanrı'nın sevgi, seks ve samimiyet hakkında söylediklerini bilmemektedir. kutsal kitap'ta 1. korintliler 13:4-7 1.korintliler 13:4-74sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. 5sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. 6sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. 7sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır. daha» bu konuda tanrı'nın sözlerini bize iletmektedir: "sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolayca öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. sevgi haksızlığa sevinmez, ama gerçek olanla sevinir. sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi ümit eder, her şeye dayanır. sevgi asla son bulmaz."
hayatınızdaki insanın size sunduğu sevgi, tanrı'nın sevgi kriterlerine uyuyor mu?
tanrı, ilişkimizde yaşamamızı istediği sevgiyi bu şekilde tanımlamıştır. fark ettiğiniz gibi bu sevgi kişinin kendisine değil karşısındakine odaklanmış bir sevgidir. almaktan çok vermektir. asıl sorun buradadır, bunu kim başarabilir?
bizim bu türde bir sevgiyi yaşamamız için ilk olarak tanrı'nın sevgisini tecrübe etmemiz gerekir. eğer sen bu şekilde bir sevgi yaşamadıysan bu sevgiyi başkasına da gösteremezsin. senin hakkında her şeyi bilen ve seni tanıyan tanrı, kusursuzca seni sever.
tanrı bunu bize eski peygamberlerle bildirmiştir: "seni sonsuz bir sevgiyle sevdim, bu nedenle sevecenlikle seni kendime çektim." ( yeremya 31:3 yeremya 31:33ona uzaktan görünüp şöyle dedim: seni sonsuz bir sevgiyle sevdim, bu nedenle sevecenlikle seni kendime çektim. daha» ). tanrı'nın sana karşı olan sevgisi asla değişmez.
tanrı bizi sevmektedir, ancak günahtan nefret eder; günahın bedelinin ölüm, kendisinden ayrılık olduğunu söylemiştir. ancak tanrı bizim affedilmemiz ve kendisini bilmemiz için bir yol sağladı: isa mesih, tanrı'nın oğlu, insan bedeni almış olan tanrı, hepimizin günahımızı üzerine aldı, haç üzerinde acı çekti ve gönüllü bir şekilde bizim yerimize öldü. kutsal kitap der ki: ( yuhanna 3:16 yuhanna 3:1616"çünkü tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik oğlu'nu verdi. öyle ki, o'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. daha» ) "çünkü tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik oğlunu verdi. öyle ki, o'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun."
tanrı'ya dönüp o'nun bağışlamasını aldığımızda o'nun sevgisini tecrübe etmeye başlarız.
"ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan tanrı, günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır." ( 1. yuhanna 1:9 1.yuhanna 1:99ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır. daha» ). tanrı hem günahlarımızı bağışlar hem de bizi arındırır.
tanrı bizi her şeye rağmen sevmeye devam eder. çoğunlukla ilişkiler zor durumlar karşısında sarsılır ve bitebilir, buna trajik bir trafik kazası ya da işten atılma bile dahil olabilir. ancak tanrı'nın sevgisi bizim fiziksel görünüşümüzü veya bizim ne olduğumuzu temel almaz.
gördüğün gibi tanrı'nın sevgi görüşü toplumun sevgi görüşünden oldukça farklıdır. bu kriterler üzerine kurulmuş bir sevgiyi hayal edebiliyor musun? basitçe, tanrı bize sevgisini ve bağışlamasını sunmaktadır, ancak bizden bunu istememizi beklemektedir. eğer biz hediyeyi reddedersek, kendimizi gerçek tatminden, gerçek samimiyetten ve yaşamın gerçek amacından kopartırız.
cevap
tanrı'nın sevgisi cevabı sağlar. bizim yapmak zorunda olduğumuz tek şey iman ve adanmışlık ile cevap vermemizdir. kutsal kitap der ki: ( yuhanna 1:12 yuhanna 1:1212kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. daha» ) "ancak, kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi." tanrı tek oğlu'nu, isa mesih'i bizim yerimize ölmeye yolladı. ancak hikayenin sonu bu olmadı. üç gün sonra, isa mesih ölümden dirildi. tanrı olarak da bugün hem yaşamaktadır hem de yüreğinize sevgisini koymak istemektedir. o'nu kabul ettiğin andan itibaren, o'nun senin yaşamında ve senin ilişkilerinde yapacakları karşısında hayrete düşeceksin.
"oğul'a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. ama oğul'un sözünü dinlemeyen yaşamı görmeyecektir. tanrı'nın gazabı böylesinin üzerinde kalır." ( yuhanna 3:36 yuhanna 3:3636oğul'a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. ama oğul'un sözünü dinlemeyen yaşamı görmeyecektir. tanrı'nın gazabı böylesinin üzerinde kalır. daha» ). tanrı bizim yaşama sahip olmamızı ister, sadece bugün için değil sonsuzluk için. eğer biz onu geri çevirmeyi seçersek, o zaman biz günahın sonucunu olan ölümü ve o'ndan sonsuz ayrılığı seçmiş oluruz.
yaşamlarımıza dengeyi getirecek olan isa mesih'i yaşamlarımıza kabul etmek ve o'na güvenmektir. tanrı'ya iman, bağışlanma kapılarının açılmasıdır. daha fazla saklanmaya, kendi yolumuzu çizmeye çalışmamıza gerek yoktur. o, bizimle beraberdir. bizim onunla barışımız vardır. imanımızı ve yaşamlarımızı o'na verdiğimiz zaman o, bizimle beraber yaşar ve bizle en derin samimiyeti kurar. onun bağışlaması oradadır ve bizi en derin günahımızdan, bencilliğimizden, en büyük sorunlarımızdan temizlemek istemektedir.
tatmin edici bir samimiyet
kutsal kitap boyunca tanrı'nın seks hakkındaki görüşü çok açıktır. tanrı, seksi sadece ve yalnızca evliliğe ayırmıştır. bunun sebebi bizleri üzmek değil, üzüntüden korumaktır. kalplerimiz için bir güvenlik bölgesi inşa eder, öyle ki bizler evlendiğimiz zaman evliliğimizin samimiyeti tanrı'nın sevgisinin ve bilgeliğinin üzerine kurulsun.
eğer birisi ile çıkıyorsanız, tanrı'yı merkeze oturtarak ruhsal, duygusal, sosyal ve zihinsel olarak bir arada gelişebilirsiniz; tatmin edici ve heyecan verici, dürüst ve samimi bir ilişki yaşayabilirsiniz! eğer ilişki evlilik yönünde gelişir ve bu gerçekleşirse, ilişkinizin fiziksel yönünü yani cinsel birlikteliği bu temeller üzerine asla yıkılmayacak şekilde kurabilirsiniz.
sen de, şu an isa mesih'i iman ile dua ederek hayatına alabilirisin. tanrı kalbini biliyor ve kalbine olduğu kadar sözlerine de önem veriyor. "sevgili rabbim, sana gereksinimim var. çünkü bana olan sevginden ötürü benim günahlarıma karşılık kendini kurban olarak sundun. bu nedenle sana sonsuz teşekkürler sunarım. şimdi kalbimin kapısını sana açıyor ve seni kurtarıcım ve rabbim olarak kabul ediyorum. günahlarımı bağışlayıp bana sonsuz yaşam sunduğun için çok teşekkür ederim. yaşamımın yönetimini benden al ve beni kendi istediğin gibi bir kişi yap, amin"
bu dua kalbinizin arzusunu dile getiriyor mu?
eğer dile getiriyorsa şimdi hemen bu şekilde bir dua ile isa mesih'i yaşamınıza çağırabilirsiniz. isa mesih söz verdiği gibi o anda yaşamınıza gelecektir. başlayan ilişkiniz geliştikçe, samimiyet artacaktır. yaşamınızın merkezinde isa mesih olduğu için açılacak yeni boyut, ruhsal bir boyut, bütün ilişkilerinize uyum ve tatmin getirecektir.
son cümlesini idrak ettiğimde elindeki kokteyl kuzudan hallice bir ibrik salatasıydı. gelenekselle modernliği birleştirmiş saltanat kavgasında ok atan mazlum ve mazbut idrisler.
evet iki idi turgay. selami çeşmede çimerken yorgun taylar. birrr birrr deyu inlerdi ozanlıktan emekli imamlar.
öldü bir gün, öldü iki gün, üç gün derken annnesi kız buldu amasya'dan. portekizcesini geliştirmek için dna kodlarını parlattı.
hani türk filmlerinde emmi konuşur sonra emmee bağlacıyla kitler ya davos galibiyetini. bir buruk, bir hüzünbaz. orospu dememek lazım emme diyorsun lakin alagavat.
içlenmesi kaçınılmaz turgay'ında. kadirşinas bir filinta. velhasıl kelam kızı ben aldım. küstüler bana. yastığımı öptüm ve uyudum.
megaloman bir fahişe, elleri ceplerinde gece yarısı müşterisiyle poker oynuyor, yan odada babası ve dayısı birbirlerini kırbaçlıyor. işin kötü yanı her kırbaç darbesinde zevkle inliyorlar.
aldattım seni andre öyküler sıraladım her orgazmda. neşe ile, neşe ile neşe ile.
itiraf edemiyorum masanın altına saklanıyorum, çocukken oynadığım bütün kediler orada.
bir iltihap gibi yayılan nefret, cesedimden içeri giriyor hamam böceği gibi. sana olan aşkımla bütün galaksi aydınlanır. lakin andre bunu bilmemeli.
bir kadın vardı hatırlar mısın. dur ulan sikicem cep telefonunu. ne kocan mı arıyor. tamam. ben kaçar. hesabı bana yaz. kunduramı satıp öderim. sahi milana kaç attık son maçta.
derelerden ırmaklara oradan direkt okyanusa terfi eden bir el bombası mahiyetinde susturuluyor bütün az gelişmiş milletler. ve az sevişmiş erkekler hep aynı gözle bakıyor biri büyük öbürü küçük memelerine. utanma onlardan bebeğim. dişlerimin izi hala orada.
yazlık sinemada bir yıla yetecek kadar sevişmiştik hani. sen film izlerdin ben sağ memeni. öffff. bunlar hep libido. hani öldürmüştük ya o yaz sana asılan pervaneyi. dayım geliyor. kaçtım.
güneşe uçarken suda boğulan bir meleğin petrol ofisinde işe başlaması ya da başlamaması. itele andre itele. bu gece başka seks olmayacak.
ismet paşa'nın projesiydi. zehirlediler adamı. bi sike yaramayan adamlarla doldu 70 tane iletişim fakültesi. abi yönetmen, senarist, reklamcı olmak istiyorsanız. kitap okuyun kitap. adam tanıyın. hayata karışın.
bildiğiniz gibi 7 evlilik yaptığı bilinen zeus'un son birlikteliğidir. bunu öğrenen hera, bizim kadırgalıyla birbirine girmiş ama kazanan seda sayan olmuştur. mutluluklar dileriz.
bir gerçek. ateist oranı daha fazla olan ülkeler, bilimde teknikte ve sanayide daha ileri oluyorlar. bu bilinen bir şey zaten. hem toplum olarak daha refah hem de bireysel olarak mutlular. bakıyoruz ortadoğuya pislik, kargaşa, savaş içindeler.
lezbiyen, gay, biseksüel, trans hakları savunucusu aktivist bir kardeşimiz. gay kimliğinin yanında queer kuramına müdahil filmleriyle tanınır. tam bir aykırı sanatçıdır. bursalıdır.