üniversite ismini başbakanından alan güzide bir üniversitenin güzide bir fakültesidir.
kapısında '' öfke bir hitabet sanatıdır.'' yazar ve amblemi ise allame cihana derdini meramını insanların üzerine inmiş demir bir yumruk ifadesiyle anlatır.
1. the close beyond
2. gravitational lensing
3. through night-kingdomed gates
4. for aeons past
5. lethean tears
6. bladed vaults
7. wirethrone
8. on embered fields adust
9. into shadow
10. clandestinity now
ne kadar itici bir başlık olarak gözükse de toplumsal olarak kadının yerini belirten -talihsiz- * çıkarsamam.
efendim nereden başlamalı bilmem ama kadının yeri tam olarak böyle bir perspektife oturmuş durumda. günümüz toplumu kendisine şekil veren geçmişin kalıntıları arasında anaerkil toplumdan ataerkil topluma geçişte kadına öyle bir görev yüklemiş durumda ki bunun belasından kurtulmak için kadınlar 20. yy da feminizmi icat etmek zorunda kaldılar.
fazla entelektüel bir kasıntıya gerek yok aslında. her şey öyle yerelleşmiş ki kültürel yapımıza ve oradan da birimleri olan insanlara yani bizlere -genelleme yapıyorum evet- söz gelimi bekaret konusunda ki tüm tartışmalar aslında bu kalıtsal birey olamamışlığın noksanlığından kaynaklanıyor. şöyle ki; ''kalıng berse kız alır, kerek bolsa kız alır.'' atasözünü ele alalım. öz türkçe olmasına rağmen ilginç bir dil oyununa sahiptir. eski türkçede ''kız'' kelimesi hem ''bekaret'' hem de ''pahalı'' anlamına geldiğini bilerek şimdiki türkçeye çevirelim. '' iyi başlık veren kız alır, gerekli olunca pahalı mal alır''
görüldüğü gibi kadın burada meta olarak görülen bir nesne. birey olarak yok sayılması ancak sınıfsal bir üstünlüğü yok ise böyledir. günümüzde olduğu gibi. başka örnekler de vermek mümkün en güncel olanı ise şu olsa gerek;
ilgili haberde tek ayrıntı her şeyi anlatıyor: '' arabasının önündeki plakaya, onlar vermedi arkadakine ise ama ben aldım yazdırdı.'' in extremis! *
hülasa bugün ki toplumsal geri kalmışlığımızın kökeninde yatan en önemli unsurlardan biride bu olsa gerek. hala üzerine tartışarak zaman kaybettiğimiz bu bakış açısı eğitim ile aşılması gerekiyor. kanaatim bu yönde.
baştan sona aynı noktada devam eden sürecin tarihi, ülke kalkınmasına harcanması gereken milyar dolarlar silaha gidiyor şehit sayısı artıyor, yanan aileler çoğalıyor.. ömürler tükeniyor. ama nakarat değişmiyor; bıçak kemiğe dayandı!
açılışı şaman ayininde ruh çağırma seremonisi gibi olan 1999 yılında çıkan The Death of the West albümde yer alan Sol Invictus şarkısı ve pek başarılı bir agalloch coverı
sözlerini yazalım da tam olsun
Summer is a'coming in, arise, arise.
Give us our bread,
And bury our dead,
And kneel to the cross on the wall.
Whether burnt at the stake,
Or drunk at the wake,
Just kneel to the cross on the wall.
We've original sin,
But we might just get in,
If we beg to the cross on the wall.
It's love your neighbour,
And rattle your sabre,
But kneel to that cross on the wall.
See the roof fall.
Hear the bells crash.
As flesh and bone,
Turns to ash.
Tried to conquer the sun,
With the Christian frost.
The corpses' stench,
Beneath the cross.
And give them gold,
And they'll save your soul,
And kneel to the cross on the wall.
And hail to the boss,
Of the great unwashed,
And kneel to the cross on the wall.
They wail and weep,
The march of the sheep,
As they go to the cross on the wall.
And it's ever so wrong,
To dare to be strong,
So kneel to the cross on the wall.
See the roof fall.
Hear the bells crash.
As flesh and bone,
Turns to ash.
Tried to conquer the sun,
With the Christian frost.
The corpses' stench,
Underneath the cross.
And it's ever so wrong,
To dare, to be strong.
And it's ever so wrong,
To dare, to be strong.
