evet, dahil olduğu katliamlarla ve temiz kalpliliğiyle (nasıl oluyorsa artık) tanıdığımız ali'nin zülfikar adlı meşhur kılıcının ne işe yaradığı sorunsalı ile karşı karşıyayız.
islamiyet'te dinden çıkmanın (mürted) cezasının ölüm olduğunu bile bilmeyen ve muhtemelen eline kur'an alıp ömründe bir kere bile "ne yazıyor lan burda" demeyen ergenusların anlamasını beklemediğim ve asla da beklemeyeceğim olay.
kur'an'ın kendisine ve islam ülkelerine bakılarak anlaşılabilecek durum. ne günümüzün müspet ahlak anlayışıyla ne de bilimsel gelişmeleriyle örtüşüyor. mantıksal açıdan ele alındığında, tipik mitolojik masalların tarihi bir takım olaylarla harmanlanarak anlatıldığı bir din.
yıl olmuş 2015 hâlâ islam ülkelerinin neden geri kaldığını bilmeyen kişi. çok basit aslanım. islam yüzünden. her ne kadar siz papağan gibi "mükemmel olan islam'dır, müslümanlar değil" diye tekrara bağlasanız da bu çok açık ve nettir. islam ülkeleri, islam'ın hükümleri altında kaldığı için, modern dünyadan kopuk, cahillik içerisinde yaşayıp gitmektedir.
çok çok kötü bir galatasaray'ın her puan kaybında zil takıp oynayan fenerbahçe ile aynı puanda olduğu, "muhteşem" beşiktaş'ın 1 puan gerisinde olduğu ligtir.
şey işte ya nasıl denir; biraz düşük, yerlerde, geri olması durumu. kullandıkları binlerce yıllık uyuşturucudan mı kaynaklanıyor artık, neden ben de blmiyorum; ama genel olarak islam alemine bakıldığında durum bu.
dindarların kendi iddiasıdır. tüm insanların adem'le havva'dan geldiklerini söylerler. dolayısıyla adem ile havva'Dan doğan çocukların da kendi aralarında çiftleşerek günümüz insan nüfusunu oluşturmuş olması gerekir ki bu da ensest ilişkiler silsilesidir.
oynattığı sıkıcı futbol ve tamamen oynamak yerine oynatmamak mantalitesine sahip mourinho'nun abartıldığı gerçeğidir.
pellegrini mourinho aşkına real madrid'den kovuldu, adam sonra gitti ingiltere'de manchester city'i şampiyon yaptı. 2010 yılında real madrid'e gelen ve 2013 yılında istifa eden mourinho, bu süre zarfında şampiyonlar ligi kupası'nı hiç kazanamadı.
ancelotti real madrid'e geldi, daha ilk sezonda kupa küt içerde...
kaçmaktır... asıl soruyu cevaplamaktan, sorumluluk almaktan kaçmaktır. maden ocaklarında, tersanelerde olup bitenler kaza değil, cinayettir. türkiye'nin, iş kazalarında avrupa'da birinci olmasını "kaderin cilvesi" diyerek açıklayamazsınız.
hiçbir dindarın kabul etmediği gerçek, tıpkı akıl hastalarının %94'ünün hasta olmadığını söylemesi gibi.
biri çıkıp benim hayali bir arkadaşım var dese güler geçer, alay ederiz, "sen" deriz, "şizofrensin" dostum. bu hastalığın yaygın halinin din olmadığının aksini kim iddia edebilir peki? her dindarın bir hayali arkadaşı yok mudur?
yaşadığına dair ortada herhangi bir delil bile bulunmayan isa'nın lazarus'u tekrar dirilttiğine, yine yeryüzünde yaşayan bir faninin (muhammed) gökteki ayı ikiye böldüğüne inanan insanların akıl sağlığı ne derece düzgündür?
her dindarın bir hayali arkadaşı, akıl ve mantık dışı olaylara olan bir de inancı vardır.
Allah, Afrika'da açlıktan ve susuzluktan ölen insanları daha doğar doğmaz, sebebini bilmediğimiz bir sebepten dolayı cezalandırıyor. Öyleyse Allah iyi değildir.
Ya da demek ki Allah'ın her şeye gücü yetmiyor. Öyleyse Allah yeterince güçlü değildir.
evrenin, hayatın ve ahlak standartlarının kökeni hakkındaki görüşlerine karar verebilecek akıl gücüne sahip olmayan çocuklara namaz kıldıran, oruç tutturan ciğersizlerdir.
dar kafalı ve kör inançlı dindarların anlamak istemediği ya da anladığı halde kabul etmek istemediği gerçek.
başörtüsü bir bez parçasıdır, daha fazlası değildir. zekeriya amcanın da dediği gibi; başörtüsü saçı kapatıyor diye kutsalsa, o zaman külot başörtüsünden daha kutsaldır çünkü daha önemli yerleri kapatıyor.
aynı zamanda; ne mutlu ki farklı inançtaki birinin boğazını kesmiyorum, ne mutlu ki ölümlü birinin gökteki ayı ikiye böleceğine inanacak kadar saf ve budala değilim, ne mutlu ki 9 yaşındaki bir kız çocuğunu karısı yapan birini "yol gösterici" olarak görecek kertede bir ahlak anlayışım yok ve ne mutlu ki "tanrı sözleri" olduğu söylenen bir kitabın aslında çelişkilerle ve ilkelliklerle dolu, bir çeşit masal kitabı olduğunu idrak edecek kadar akıllıyım.
türkiye'de yaşayan bir türk olarak sindiremediğim durum.
bulgaristan türkleri çok çile çekti, doğru. ibadetlerine izin vermediler, bulgar adı almaya zorlandılar, sokaklarda türkçe konuşmak dahi yasaktı... sonunda kapılar açıldı ve türkiye'ye geldiler. kendilerine iş imkanı sunuldu, hatta bazı ayrıcalıklar bile tanındı.
şimdi bakıyorum da hepsinin hayali türkiye'de kazandıkları parayı bulgaristan'da yemek olmuş. burada çalışıyorlar, burada kazanıyorlar, ama zulüm gördükleri yere tatile gidiyorlar. bulgaristan'da iş güç yok; ve inanın, şu anda bulgaristan'ın ekonomisini ayakta tutan gelirlerin başında işte bu türkler geliyor.
çift pasaportlu olmak bile bence tartışılmalı iken, bulgaristan göçmenlerinin yaptığı bu hareket nankörlükten başka bir şey değildir.
ateistlerin ve deistlerin dindarlardan insan olarak daha iyi olduğu gerçeğidir.
öyle değil mi?
siz kaç ateistin beline bomba sarıp kalabalığın içerisinde kendini patlattığını gördünüz? kaç ateistin dört kadın aldığını, kaç ateistin çocuk yaştaki kızlarla evlendiğini gördünüz? ya da kaç ateisti farklı inançtaki bir insanın boğazını keserken, bir erkekle cinsel ilişkiye girdi diye kadını taşlayarak öldürürken gördünüz? kaç ateisti tecavüze uğrayan kızı (evet, tecavüze uğrayan) asarken gördünüz?
acaba kaç ateist din üzerinden siyaset yaparak iktidar olmuştur? ya da kaç ateist insanların duygularıyla oynayarak, onları kandırarak servet kazanmıştır?