lovemyself
0 (düz adam)
beşinci nesil yazar 1 takipçi 2.30 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    eski sevgilinin evlenmesi

    47.
  1. eskinin, yenilerde insanın yakmasıdır.
    eski olan, anı olandır ve sizin olandır aynı zamanda. anılarınız sizindir, sevginiz ve sevmediğiniz şey sizindir. siz yanınızda olmasanız bile, çay içerken kaşığı nasıl da sesli karıştırdığını, kaç şeker attığını ve nasıl kahkaha attığıı bilirsiniz. hangi mekandan geçerken aklına düştüğünüzü mesela, adınız gibi bilirsiniz. "şu sahil kenarından geçerken hatırlamıştır. üstüme nasıl çay döktüğümü, sonra şurada duran gemiyi satın alıp, okyanusa açılmak istediğimizi hatırlamıştır. belki hesabı ödemeden kalkıp gittiğimiz günü de hatırlar, biraz daha bakarsa. ne kadar gülmüştük sonra. bunu hatırlayınca, farkına varmadan gözlerinin etrafı kırışmış olmalı, hafifçe gülmüş olmalı. sonra dalgınlaşmıştır. unutmak için ıslık çalmaya başlamıştır, öyle yapar hep"

    eski sevgilinin evli halini bilmez insan. evli olan bir eski sevgili neye kızar, bilemez. sabahları çıplak uyanınca nasıl bakar elindeki yüzüğe, bilemez. evli bir adamın aklından eski sevgili kaç defa geçer, ne zaman geçer, bilemez. eski sevgilinin evlenmesi, en çok bu sebeple yakar insanı. ne zaman ne hissedeceğini bilemezsiniz artık. evli bir adamla bekar bir eski sevgili arasında nerden baksanız yirmi fark vardır ve bilemezsiniz ondukuzunu.

    eski sevgilinin evlenmesi, uzaklaşma demektir. yeni bir sevgilisi olması, en çok farklı bir hitapla seslenmesi demektir. "bana kuzucum derdi, ona ne diyor acaba?"
    am evlenmesi, değişmesidir her şeyin. bilmediğiniz şey, hitap değildir sadece. nasıl yemek yer, evli bir adam nasıl sigara içer, evli bir adam ne zaman çocuk düşünür" bilemezsiniz.

    evli bir eski sevgili, bilinmeyene daha yakındır. bilinmeyen her şey gibi sizden uzak. antartika kadar uzak. asla dokunamayacağınız. dokunsanız da sizin olmayan. dokunmak istemeyeceğiniz.

    eski sevgilinin evlenmesi depremdir. yaşarsınız, ama enkaz altında geçen günler bir ömür boyu aklınızdadır. değişirsiniz. eski sevgilisi evlenmiş bir insan olursunuz. siz değişirken, uzar aradaki mesafe.
    çin in, hiç bilinmeyen bir kasabasında yaşayan bir adama aşık olmaktan tek farkı, herhangi bir gün, istanbul vapurunda onunla karşılaşma ihtimalinizin olmasıdır.
    6 ...
  2. ben

    92.
  3. çoğu zaman sadece yaptıklarımdan oluşmuyor, sadece yaptıklarımı yansıtmıyor. kollektif bir biçimde oluşuyor.

    geçtiğim her sokak, gördüğüm her insan yüzü, sevdiğim her adam, uyudğum mekanlar.. hepsinin toplamından ve bir şeylere bölünmesinden oluşuyor. o halde bütün yanlışlarımın arkasında durmak, o halde ben i ısrarla sevdirmeye çalışmak mantıksız diyorum.
    yüzünde çıkan beni sevmez ya insan.. senin parçandır ama sevmeye mecbur değilsindir. seni anlatır ama senin yaptın değildir. onun gibi.

    sonuçta ben; biraz da sen, biraz da öteki.
    0 ...
  4. anlasilmaz siirler

    13.
  5. bir gün anladım ki her şey yalan
    anlamadığım her şiir sıfatına büründü şimdi
    biliyorum ki gerçek değil, nasıl yazabilirim
    gerçek olmayanları kötüleyen bir neslin evladı olarak ben
    mahsuscuktan yaptığım kaleler yok, bunu bildim ve öyle büyüdüm diyorum

    dalga gelip de yok edecekse kale yapmanın mantığı yok
    bütün komşu çocukları mahsuscuktan benim kocam
    bütün kocaların eve bir ekmek getirmişliği yok, ne yazar
    akşam olup da anneler çağırdığında, geride sesli bir rüzgar
    geride ben kalırım, annemin sesi kalır
    rüzgara dayanamaz hiçbir ses, elde var hiçbir şey

    hani bu çocukların çığlıkları nerde
    hani ben iktirince parlayan gözleri
    hani azarlayan sesleri megafonların
    hani bir polis baskınında ağlamayan ama ağlayan gözlerim
    hani hapis yanlarım
    hani ben çok küçükken alnıma çizilmiş kader
    hani akşam üzeri tavada menemen
    hani sen

    ben çok küçükken çocuktum
    zaman geçti ve artık biliyorum ki her şey yalan
    çocuk oyunlarıma döndüm yine
    bir anne sesine bile dayanamaz yaptığınız kaleler
    ve "mahsustan" kurduğunuz evler, evcilikler, biliyorum
    0 ...
  6. sevgiliyle tartışmak

    10.
  7. her durumda canınızı sıkar. kaybetseniz canınız sıkılır, kazansanız "can" sıkılır.
    tartışmanın sonu ile ilgilenmiyorsanız eğer, maksadınız sadece tartışmaksa sorun yok. aklı başında hiçkimse, her zaman gülümseyen, her zaman polyanna, her zaman kahkaha dolu bir aşk istemez.

    bütün sonuçlarda canı acıyan bir tartışma, ne kadar can sıkıcı olabilir ki..
    0 ...
  8. saat kaç

    30.
  9. beni bir daha sakın arama diyen eski sevgili

    14.
  10. bulunamayacağına inanandır. kaybolmuş da olabilir. hani saçma bir duvar yazısı vardı, "beni takip etme, kayboldum" diye. o hesap işte. belki tek başına kaybolmak istiyordur.
    0 ...
  11. aşık olduğunu sanmak

    22.
  12. yanılsamalardan bir yanılsama.
    işin en aldatıcı yanı, aşk bittiğinde, şöyle bir geriye dönüp bakınca, hareketlerin, duyguların, yapılan her şeyin insana gerçekçi gelmemesi. bir insan bir başka insana saatlerce susabilir mi? bir kişi en hızlı kaç saniye içinde özlenebilir? kaç dakika haber almadığınız bir kişinin başına kötü şeyler gelmesinden endişe edersiniz?

    aşk, bütün bu sorulara verilecek en mantıksız cevaplar bütünüdür. bir gün bittiğinde ise, cevapların mantıksızlığı gözünüze çarpar. derken, psikoloji denen illet girer araya. açıklarsınız: aslında şu sebeple birine ihtiyaç duyduğunuzu, onda farklı şeyler aradığınızı, aslında hiç olmayacak bir işe kalkıştığınızı.. falan falan işte..

    aşk, sanrıdır. yaşanan her şey, bittiğinde mantıksız ve gerçek dışı gelir bu yüzden. şimdi, geçmiş bütün aşklara baksak, gerçekten bittiyse ve başka aşklara hazırsa insan, yaşanan her şey yalan gelir. hiç olmamaış gibi.

    üzgünüm, ama aşık olduğunuzu sandığınız dakikalarda, gerçekten aşık olma ihtimaliniz yüksek.

    yine de editlemek isterim, keşke istediğimiz zaman, istediğimiz aşk hakkında "aşk olduğunu sandım" diyebilseydik. gerçekliğinden şüphe duyamayacağınız aşklar bitiriyor sizi zaten. gerçek sanıyorsunuz, sandığınızı hiç düşünmüyorsunuz ve hayat kilitleniyor.

    from güzin
    0 ...
  13. hasret

    57.
  14. ele alınan tüyü, yere düşmemesini umarak yukarı doğru atmak gibi. yere düşeceğini bilerek mucize beklemek gibi. tüyün havaya doğru hızlı gittiğini görünce sevinmek, ama buruk bir sevinç yaşamak gibi. tüy yere doğru indiğinde onu seyretmek gibi. çaresizlik gibi. tüyün yere yaklaşırken, bir yandan nazlı nazlı sağa sola salınmasını izlerken başı dönmek gibi. yeri yakıştırmamak gibi. yere hiçbir şeyi yakıştırmamak gibi. yere düşen her şeye üzülmek gibi. yerdeki karıncaya, yerdeki gofret kağıtlarına, yerdeki bütün tüylere acımak gibi. bir kuş kanadından yere düştüğünde o minicik tüy, üzülmek ama çok üzülmek gibi. küçük ayrıntılara üzülmek gibi. ayrıntılarla uğraşmaya hasret gibi.

    bir kaç "an" önce üzüldüğün şeyi unutmak ve çevreye bakmak gibi. sanki üzülecek başka bir şey arar gibi.
    2 ...
  15. anlasilmaz siirler

    12.
  16. ben görmediğim anlarda bana bakma
    benim bilmediğim ayrıntılarla dolu anılarımız olsun istemiyorum
    bilmediğim ayrıntılarla dolu bir anı
    anılarla dolu yüzlerde ayrıntı
    ayrıntılarla dolu bakışlar
    bakışlarla oyulan ayrıntılar
    ayrıntılar arasında küçücük sen
    istemiyorum
    0 ...
  17. portakal çiçeği kokan ayrılık şiirleri

    3.
  18. Şimdi mesela böyle oluyor ya arada
    Bir bakıyorum sen varsın mesela, bir bakıyorum yoksun
    Seneler geçmiş ve değişmiş yüzün
    Bir yüz nasıl değişir bu kadar uzakta
    Sanırdım ki bıraktığım gibi duruyor sakalların terlemiş
    Anneden babadan gizli sigara molalarında
    Dokunup da anlarım, batar elime dikenlerin

    Fotoğrafta gülümsemeyi öğreneli beri
    Bütün sınıflarda öğretilen ve bir türlü dolmak bilmeyen havuzlarda
    Bir tek sen gülüyorsun, dikkat ettin mi, başka gülen yok
    Neden dolmuyor oysa
    Derdi ne bütün bu soruların, bu hengamenin ortasında
    "Ben zaten büyümeye çalışıyorum, yeter" diyememişliğimizle büyüdük
    Sen vardın hesapta

    Keşke dediğim ender anlardasın, orada durmuş gülüyorsun objektiflere
    Ben uzak değilim, ya da biz uzak değiliz birbirimize
    Ben buralarda, ben eninde sonunda o pencerenin dibinde
    Her gün geçen, her gün duran, her gün ekmek alan,
    Ben her gün bir havuz problemi uzaklığında
    Ben her gün karanlıkta, sen flashlarla parlayan
    Ben plaza heyecanı, ben küçük, ben çocuk
    Oyuncaklar yetişemeyeceğim raflarda
    Ağladı ağlayacak, dokunulsa gülecek
    Yorulmamış
    Gece olunca deliksiz uyuyacak

    Bir karede susuyorsun
    Suskunluğunu belgelemiş duruyorsun
    Büyümüş halinle
    Sen
    Benden
    Bilmem kaç fersah
    Uzakta
    .
    0 ...
  19. atm onunde sifresini unutan insan

    2.
  20. aynı zamanda, banka sırasında beklerken, yaklaşan her numarada heyecanlanan kişidir. sıra kendisine geldiğinde, kağıdına tekrar bakıp kontrol eden bir insandır. yapacağı işlemi hemen söylemek yerine, önce "iyi günler" deyip karşılık bekleyen insandır.

    saf, şirin, samimi bir insandır o. tek kusuru heyecandır.
    0 ...
  21. mutsuzken sürekli uyuma isteği

    36.
  22. uyurken geçen zamanlardaki mutluluğa önem vermemek demektir, bu yönüyle üzücü bir durumdur.
    mutsuzluğu kabullenip de uyumak, yenilmişliktir daha çok. mutsuzluğu kabullenmek demektir. dahası rüyalarımızdaki mutluluktan vazgeçmek demektir.

    mutsuzken uyuyunca, rüyasında kelebek gören kaç kişi var ki.
    mutsuzken sürekli uyuma isteği, rüyada kelebek görme ihtimalini yok etmek demektir.
    2 ...
  23. anlasilmaz siirler

    9.
  24. Kimse uyanmasın lütfen

    Gecenin bu saati ben duruyorum, yeter
    Kucağımda bir sürü taş var benim
    Her sürüde binlerce koyun
    Gece olur sayarım, gece olur üşürüm bazen
    Yalnız olduğumdan değil, yanımda sesler, belki onlarcası
    Gece üşümek içindir sevgilim

    Sana her defasında yazıyorsam, üzülmen için değil
    Her defasında üzülmen gelmez zaten işime
    O zaman acınası olur gözlerin, o zaman üzülürüm ben de senin için ve kızarım kendime
    Kendime kızarken küçülür gözlerin
    Seni daha az hatırlarım kendime kızarsam
    Biliyorsun sevgilim
    Her şey dönüyor dünyada
    Ben dönüyorum mesela
    Günde kaç kez, dönüyorum ve değiştiriyorum ne varsa
    En sevdiğim yemeklerin
    En çok giydiğim kıyafetlerin
    Ve en çok istediğim şeylerin adını
    Değişiyorsa ve dönüyorsa her şey, sen kal içimde hiç kirlenmemiş
    içimin kirinde kal
    Yetsin
    Başka kirlere bulanmayalım

    Şimdi mesela, oturmuş yazıyorsam sana hep bunlardan
    Bir sonucu yok bu aşkın sevgilim
    Ben imza atamam, yazım olmadı benim
    Böyle duralım ki güzel zaten
    Belki gideriz, ve ben şimdi durduğum yeri özlerim
    Hep bir telaş, hep bir endişe
    Zaten yeterince kir var içimde sevgilim

    Şimdi mesela bir kapıyı açıyorsam
    Hem şiir yazıyorsam hem de kapıyı açıyorsam
    Açılıyorsa kapılar, ki bunun için varlar,
    Ellerimi yıkıyorsam mesela
    Kapıları açınca kirleniyorsa ellerim
    Kapıları benden önce açanların kirlerine bulanmaksa bu
    Ve yeniden kirleniyor ve yeniden yıkıyorsam
    Hergün bir duvar örüyorsam ve yıkıyorsam bir başkasını
    Ki duvarlar bunun için var,
    Ömrümün bir yarısında yıkıyorsam mesela bir şeyleri
    Herkes kadar olduğumdansa bütün bunlar
    Ben teselli beklemiyorum

    Kapılar ben yokken de var
    Yokluğumda da var olacaklar
    Biliyorum
    0 ...
  25. insanin inanclarinin bos oldugunu anladigi an

    1.
  26. kişiyi, sözlükte farklı başlık arayışlarına sevk edecektir
    (bkz: boşa inanma özgürlüğü)
    0 ...
  27. cozulmesi zor bir insan olmak

    2.
  28. aslında, söz kendini tamamlıyor.
    "çözülmesi zor" yani imkansız değil.
    "zor" yani, zorlukla çözülmeyi bekliyor.

    demek istediğim, herhangi biri için "öldürülmesi zor biri" demezsiniz. neden? çünkü aklınızdan geçmez o kişiyi öldürmek. çözülmesi zor, dediğiniz zaman, karşıdakini çözme niyeti vardır ortada.
    yok eğer ki kendinizden bahsediyorsanız, "çözülmesi zor bir insanım" diyorsanız da, aynı ima söz konusu. kendini ağırdan satmak gibi. çözülme derecesini niye ölçer ki bir insan.
    üstelik kime göre, neye göre zor. nice işler bilirim, bana göre zordur, başkasına göre kolay. göreceli zorluklarla çözülmemiş olmayı yüceltemeyiz kardeşim. daha kolay ol, çözül. yoksa hiiç dırdır etme bana *
    1 ...
  29. anlasilmaz siirler

    7.
  30. ben bir nehirdim
    geçmiş zaman kullanıyorum
    çünkü değiştim

    güneş bir görünüp bir yok oldu
    her yok oluşta öylesine ağıt tuttuk ki
    yorulduk üzülmekten
    bir zaman sonra, nasılsa gelecek, dedik içimizden
    içimizden geçenleri okudu güneş
    şimdi, bir karanlık şehiriz bulutların altında

    öylesine çok sevdi ki annelerimiz bizi
    o kadar çok okşadılar ki yapıştı saçlarımız
    bunu masum bulduk.
    şimdi bakmaya kıyamadığımız sevgililerimiz ahenk istiyor
    bir de dans eden saçlar
    kucaklarımızın bir kısmı ağlar şimdi,
    bir kısmı annelerin mezarları dibinde,
    ve daha mutsuz diğer yanımızdan

    bizim gözlerimiz vardı, bakmayı bilemedik
    bir tanrımız vardı, sevmeyi erteledik
    biraz zaman kalmıştı, bakkala gidemedik
    süpermarketlerde olmayan şeyleri beklemedik ve yaşadık bu şekilde
    bütünkelimelerbirbirineyapışıkveanlamsızolduamakullandık
    kullandığımız ne varsa eskidi
    eskiyeni kullanmadık bir daha
    tecrübemiz olmadı, gerekli olanları hikayelerden öğrendik

    bütün bunların içinde bana yer kalmadı
    o kadar hızlı geçti ki zaman
    ben yanından geçmeden
    baktım saat onikiyi vuruyor, benim gitmem gerek
    baktım ki olduğumdan farklı olsam, bana iyi gidecek
    "ne demek, şurada bir başka kimliğim olacaktı,
    değiştirip geleyim sizin için"
    dilerseniz keseyim kaynaklarımı, dilerseniz kuruyayım
    ama düzen bozulmasın
    tek başıma gülmekten kolay geldi
    düşünmeden ağlamak
    sebepleri bilmemek daha mutlu edecekti beni
    bir bunu bildim

    ben bir nehirdim
    şimdi değil
    önceden
    geçmiş zaman kullanıyorum
    çünkü değiştim
    1 ...
  31. anlasilmaz olmanin faydalari

    6.
  32. anlaşılmaz olduğunuzu anladığınız an sona erer.
    anlaşılmadığını bilmek kadar kötü bir his yok çünkü. siz de anlamasanız, o anlaşılmama zinciri bozulmayacak ve hayat akıp gidecek. öyleymiş. yani öyle olduğunu dediler. yoksa ben bizzat anlaşılmaktan yana bir bireyim.

    (bkz: anlaşılmaz ölmenin faydaları)
    1 ...
  33. seni sevmiyoruma verilebilecek cevaplar

    114.
  34. -seni sevmiyorum
    -e sonuçta bu da bir yorum tabi.

    (bkz: eh işte)
    2 ...
  35. seni seviyorum demenin zorlugu

    1.
  36. şimdiki zaman kullanımının zorluğundan ve iticiliğindendir. şey gibi,
    "seni şimdi seviyorum. ama yarın ne olacak, kalbim ne için atacak, seni sevme nedenlerim yarın da olacak mı, yarın sen olacak mısın, ben olacak mıyım, kimbilir.."

    üstelik geçmiş zamanın hesabı da var çünkü. "bunu daha önce kaç kişiye söyledin" sorusu var, sorulmasa bile, gözlerden akan.

    seni seviyorum demenin zorluğu, şimdiki zaman kullanımındandır. bir de, demenin zorluğundandır. belki yaşamak daha kolaydır. kimbilir.
    1 ...
  37. sevgiliye kitap yazmak

    3.
  38. sevgilisine şarkı bestelemiş bir kadın, çok da beğenilmiş. şu herkesin diline dolanan parçalardan biri. röportaj yapılırken, soruyorlar, birine mi yazdınız bu parçayı diye. "evet" diyor. peki, onun haberi var mı bundan, denince, "var" diyor kadın. "allah bilir nasıl da böbürleniyordur, kendini bir şey sanıyordur şimdi. çok aşık oldum ona, hala da aşığım, başka birine o kadar yakın hissedemem kendimi. ama şimdi biliyor ya ona böyle sözler yazdığımı, koltukları kabarmıştır manyağın"

    eğer ki aşk ve sevgi bir yerde biterse ya da karşılık yoksa; sevdiğiniz kişi, uğruna cümleler yazılınca ve bu cümleler başkaları tarafından sevilince, olduğundan daha büyük hissederse kendini, bir zaman sonra sinir olunacak bir durumdur bu.
    sevgili, hakkında kitap yazılacak biri olmuştur artık. sadece "sevgili" değildir.
    bence, çok da iyi bir şey değildir bu yüzden. içinizde birikse cümleler, daha güzel. o zaman okuyucular ve röportajlar girmiyor araya, iki kişilik kalıyor aşkınız.

    kitap, iki kişilik bir olay değildir çünkü. okunma ihtimali vardır. başkaları tarafından.
    2 ...
  39. anlasilmaz siirler

    5.
  40. sen bir baharsın sevgilim
    başın belli sonun belli içimde
    ben ölünce gidecek bütün sevinçlerin

    sen bir dudu kuşu
    ben bir böcek kaldım sevgilim
    ayrı dünyaların insanları olmanın ağırlığı üzerimizde
    bir gülelim bin ağlayalım ama yeter ki ol
    bu dudu halinle
    sen olmadığında bitecek bütün hayallerim

    kuruyorsam içimde doğru yalnızlıklar
    doğrularım içinde sen bir garipsin sevgilim
    ne çözümün var ne çaren, diş ağrısı gibisin
    içinden atmak isteyip de sökemediğin gözbebeği mesela
    bir korku filmi repliğisin, tek başına amaçsız
    tek başına anlamsız, kompozisyon içinde ürkütücü
    sen olmadığında rüyalarla süslenecek bütün rüyalarım

    kabus
    her yer sen
    her yer kabus

    benim içimde büyüyen bir fasülye fidanısın sen
    zaman geçtikçe büyüyen
    zaman geçtikçe korkunç

    zaman hiç geçmesin sevgilim
    duralım bu anda ve durağan kalalım
    ama
    ancak
    sen olmadığında susacak içimde lal yanlarım
    1 ...
  41. 1 nisan şakası

    38.
  42. her yaştan insanı etkileyen şakalardır. alttaki diyalog babannemle aramda geçmiş bir diyalogdan alıntıdır.

    babanne: çok fena dişim ağrıyor kızım. dayanamıyorum yaa..
    ben: aa. geçmiş olsun. tüh diş ağrısı kötüdür.
    babanne: dayanamıyorum. naapsak ki.
    ben: doktora götüreyim istersen..
    babanne: ...
    ben: e iyi de, diş etin ağrıyordur, diş değildir o.. senin dişler takma değil mi?
    babanne: ehu kandırdııım kandırdııımm.
    ben: ??
    babanne: 1 nisan ya bugün, kandırdım seni. ehuehu.

    uzun bir süre sustum sonrasında. bütün gün boyunca gelen tek 1 nisan şakamdı.

    ey popülizm, kocaman kadını da etkiledin ya, ne diyim sana.
    5 ...
  43. ne kadar teşekkür etsem azdır

    1.
  44. kişisel özgüvensizlik meselesi de olabilir. "ne kadar teşekkür etse de az olacağı" sanrısı, karşınızdaki insanın sonsuz teşekkürü hak ettiği durumda geçerli olabilir, bu doğru. ama bir de tersten bakalım. belki de üç defa teşekkür etseniz yetecek, ama denememişsiniz, denemeye üşenmişsiniz, kendinize ve edeceğiniz teşekkürlerin yetebileceğine olan inancınız sıfır.. kötü bi şey bu yüzden.

    bir de, şunu düşünmemiz lazım. aynı bakışla baktığımızda, "şu kadar teşekkür etsen yeter" cümlesi de bu mantıkla olabilir. yapılan işin, eylemin ve duygunun teşekkürler karşılığı mı olur yahu. deli misiniz siz..
    ne kadar teşekkür etsen tabi az. reel karşılık lazım çünkü her şeye. en azından bi bakış.
    1 ...
  45. aysun kayacı ile çobanın oylarının eşit olması

    60.
  46. "benim oyumla aysun kayacı nın oyunun eşit olması" gerçeği yanında, devede kulak kalır.
    2 ...
  47. sonsuza kadar uyumak

    1.
  48. içinde bulunduğun ana kadar uykusuz kalmaın getiri olan bir istek.
    neye uzaksan, ona çok yakın olma isteği aslında. aç kalıp da, tabaklar dolusu yemek yiyeceğini zanneden insan sözü gibi.

    bir de, kişinin sonsuz algısına bakmak lazım. bir kaplumbağa için sonsuz, bizim için için dört saatlik yol demekse, bizim için sonsuz, bir başkası için de dört saatlik uyku olabilir.
    o "başkası" için sonsuzu düşünmek dahi istemiyorum. ortaya karman çorman bir entry çıkar çünkü. demek istediğim, o kadar da uzun bir eylem olmayabilir kendisi..
    1 ...
  49. sevgiliden ayrıldıktan sonraki bir dakika

    238.
  50. geçecek ve ikinci dakika gelecektir muhtelemelen. en güzel yanı da bu olsa gerek.
    "diğer buluşmaya kalan zaman - 1dk." olarak da bakabiliriz olaya.
    1 ...
  51. anlasilmaz siirler

    4.
  52. bana yalnız bana

    büyüdüm sanırım
    ve gözlerim büyüdü
    biraz sade biraz insanıl
    biraz kaldım
    herkes kadar şimdi,
    daha büyük değil bakışlarım
    normal olacak kadar büyüdüm
    kapıları açmışlığım vardı
    bir de
    kapılardan geçmişliğim
    şimdi, benim ebatlarımda her yer
    odalara girmek için ne eğerim başımı ne de görünmemezlikten gelirim
    büyüdüğümün resmi asılı duvarlarda
    büyüdükçe çoğalan hatıralarım asılı
    bir insan nasıl asarsa hatıralarını
    ne nasıl anlatırsa yaşanmışlıklarını
    toplansak şimdi,
    ne kadar çok şey anlatabilirim
    hiç unutmam derim,
    bir gün yine aşık olmuştum
    intiharın eşiğinden döndüğüm gün çekildi bu
    ben çekme dedim, o çekti
    eşikten dönen yüzümün unutulmamak için çekilmiş resmidir bu.

    ama o kadar da hüzünlü değil
    her karede gülen anılarım da var benim
    güldüğüm anları dondurmak değildi niyetim
    donan anlarda gülümsedim

    okumuşluğum var şimdi
    günde en az yirmi sayfa okumuşluğun getirdiği hüzün
    günde en az yirmi defa gökyüzüne bakmayı kaçırmışlığın
    günde en az yirmi defa annemi öpememenin getirdiği sıkıntı
    ben ne yapsam, diğer ihtimale takılıyor gözüm
    sanırım ben pişmanım bayım
    ne yapsam, daha fazlasını yapmadığımdan
    ve daha dolu geçirmediğimden zamanı
    doluysa zaman, yorulduğumdan hüzünlüyüm bu sefer de
    ve insan daha iyi bir vagon bekliyor
    daha iyi bir yastık
    bu bir yolculuksa, her seferde
    başka bir limana gitmek istiyor, başka tatlar, başka meyveler
    ama insan bu, gece olduğunda aynı yatakta
    ve aynı odada uyumak istiyor

    *****
    insan olmanın en zor yanındayım bayım
    ben büyüdüm, ve hiç "ilk aşkım" olmayacak bir daha
    gitgide dolduruyorum kalan haklarımı
    bir kez ev alacağım ve bir kez araba
    saçlarımı üç ayda bir kestireceğim
    ellerimde güneş lekeleri
    hiç beyaz olmayacaklar bir daha

    bir yerde bırakmalıydım
    hep sonraya bırakılan umut
    ben yaşamdan memnun olmanın sıradanlığıyla
    belki kaç kez daha büyümüş olarak uyandım bir sabaha
    sabahları kahvaltı için yaşadım,
    geceleri uyanmak için
    bir kısırdöngünün ortasında, bazen kenarında büyüdüm
    ve şimdi tam anlamıyla büyüdüm sanırım
    gözlerim büyüdü, biliyorum
    aynalar var, tanesi bir milyondan
    bir milyon kere bakıyorum
    her gün
    her an
    her
    a
    slında
    yiten
    an
    giden
    an

    arkasından el sallıyorum bütün anların
    anların beni büyütmediği, meşhur etmediği, sıradanlaştırdığı bir yerden
    herkes gibi bir insan
    ve herkes gibi bir büyüme süreci işte

    hayatı özetliyorum

    elimde kaldı bütün görmüşlüğüm gezmişliğim
    ellerini sallarsam dökülürler diye umu-yorum

    kapıları açmışlığım vardı
    bir de
    kapılardan geçmişliğim
    1 ...
  53. ben bu yazıyı sana yazdım

    444.
  54. özneyi vurgulayan bir cümle. "bu yazıyı sana yazdım" da olabilirdi pekala. ama "ben"i vurgulamış söyleyen.
    samimi olsa bile, ideal değil bu yüzden cümle. "o"na dair bir kelime var cümlenin içinde, "sana"
    kendisine dair iki kelime var, "ben" ve "yazdım"daki gizli zamir

    demek istediğim odur ki, bu ilişkide ağırlıklar eşit değil. söyleyen ve aynı zamanda yazan daha fazla var bu ilişkide. ya başlamamış, ya da uzun sürmeyecek bir ilişki bu.

    söyleyeyim de, demişti dersiniz.
    ne işime yarayacaksa, o da ayrı konu tabi.
    11 ...
  55. aşk

    1607.
  56. iki ucu belli yol. girilmek istenen, ama çıkılacağı bilinen.
    belki de, "aşk eninde sonunda biter, sevgi kalıcıdır" edebiyatı bizi bu hale getirdi. biteceğini bilmek ne kötü bi şeydir aslında. yaptığımız olsa olsa, "biteceğini düşünmemek" oluyor.
    aşk, sonlu heyecan yaşamayı isteyecek kadar deli olmak aslında. belki biraz da mazoşist olmak. belki biraz da anı yaşamak istemek.

    "anı yaşamak" dedikleri manyaklığa kağılırsan aşk seni bulur. böyle bir şey aşk. sümük gibi afedersiniz. bahsetmeye bile başlasan tanımlar bitmiyor.

    ama insanda bu akıl ve bu duygusallık oldukça ne aşklar, ne aşk kırıkları göreceğiz daha.
    git sev kardeşim. derdin ne.
    deli misin nesin.
    4 ...
  57. çöpü evden kim çıkaracak sorunsalı

    4.
  58. çözümü annede gizlidir.
    evden çıkarken çöpü uzatıp da, "bunu da atıver" demeyen bir anne, yarım annedir kanımca.
    2 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük