lostbaby
191 (mavi jojoba tanesi)
yedinci nesil yazar 2 takipçi 12.60 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    sessizliğe yanmak

    1.
  1. aynı masada oturmuyoruz.
    karşılıklıyız ama. karşı karşıya. susuyoruz.

    geç kaldık,yanlış zaman. hep olduğu gibi.güzel şeyler yanlış zamanları seçiyor. belki de zamanın yanlışlığı güzel yapıyordur kimbilir. "imkansızlık" mı aramızda duran şey. hayır olmamalı. netice de çok bilinen o gerçek "imkansız reddedilen olabilirliktir" red mi ediyoruz. birbizimize yaklaşmaktan korkuyoruz evet.

    bir kaç cümleye zorluyoruz. havadan sudan şeylerden bahsediyoruz. soru işaretleri görüyorum gözlerinde. sadece gözlerinde değil ellerinde de var. nerede durması gerektiğini bilmiyor ellerin. sigaranı tutuşundan belli. üst üste yakıyoruz.

    yine sessizlik.
    sonra aynı yöne yürümeye başlıyoruz."bu sessizliği yazmalısın" diyorsun bana. geçiştiriyorum. hep olduğu gibi. sana karşı silah olarak kullandığım iki kelimem var; biri saçmalama,diğeri komiksin. ikisine de kızıyorsun. kızma ama diyorum,susuyorsun.

    en çok ben susuyorum.söyleyemediğim ne çok cümle duruyor aramızda. kördüğüm demiştim sana. evet bahsettiğim o kördüğüm şimdi benim kucağımda. itiraf edeyim onu seviyorum,o sensin itiraf ediyorum. ama bu kadarına yetiyor sesim.

    öyle çok sebebim var ki sana git kendime kal demek için.
    2 ...
  2. cengiz özkan

    81.
  3. sesi bıçak gibi keskin, nasıl yaşar söylerken nasıl sakin hüzünlü ve bir o kadar güzel...
    2 ...
  4. experimental

    302.
  5. garip bi adam, içinde bi yerlerde küçük bi çocuk olmalı,saklanmayı seviyor,biraz yorgun biraz aşık... derdine kederine sarılmayı biliyor. şimdilerde neden evlenmedim bloguyla ünlü olma yolunda, hiç istemiyor gibi ama. garip işte. sağlam yazar,uzun yazar ama hep bi cümlesi eksik... saklanmayı seviyor dedim ya, saklanırken elinde silah gibi tuttuğu bi cümle var, hiç paylaşmadı, hiç paylaşmayacak... ve biz onu okuyan topluluk, hep o cümle için, belki bi gün söyler diye, bekleyip duracağız. okunmaya değer. adam sağlam acı çekiyor e sağlam da yazıyor, daha ne olsun.
    0 ...
  6. kürt vs ermeni

    7.
  7. insandırlar efendim. şuraya kendileriyle ilgili acımasızca yorum yapanlardan daha fazla hemde. ne zalimsiniz arkadaş, altı boş genelleme sohbetlerine meze yaptığınız, acımasızca yok olsunlar istediğiniz, faşizan ve ırkçı tutumunuza kurban ettiğiniz, kendilerinden bahsederken ermeni ve kürt kelimelerini küfür gibi kullandığınız o ötekiler evet onlar sizden çok daha fazla insandırlar.

    vatanını, bayrağını yaşadığı toprağı sevenleri de var, tıpki tüm tüklerin ırkçı olmadığı gibi. evet bu dünyada bu ülkede varlar. aynı topraklarda yan yana yaşamak zorundasınız ve evet siz böyle devam ettikçe onlarda sizin yok olmanızı istiyor, yok olun çünkü insan olarak yaratılan varlıkların sonradan hayvanlaşması bu dünyanın kaldırabileceği bir durum değil.
    3 ...
  8. sözlük yazarlarının son zamanlarda fark ettikleri

    909.
  9. teoriyle pratik asla birbirine uymaz.
    1 ...
  10. bekarlık sultanlıktır

    90.
  11. öyledir. bazı sultanlar yalnız ölür.
    0 ...
  12. sözlük yazarlarının favori kitap karakterleri

    722.
  13. Ahmet altan en uzun gece- yelda.
    3 ...
  14. kalbe kapıcı

    1.
  15. mevsim geçişlerinin sıkıntısını yaşadığımız günlerden biriydi. hani ne giyinmek gerektiğine bir türlü karar verilemeyen, kalın giyinince havanın sıcak, ince giyinince soğuk olduğu günler vardır ya, işte onlardan biriydi. bankada sıra bekliyorduk ikimizde. uzun uzun baktığını fark ettim. kısa kısa baktım. yıllar öncesinin, çocukluğumun tanıdık yüzlerinden biriydi. hiç konuşmadığım, ama varlığından haberdar olduğum bir adam işte. o gün ayaküstü bir kaç cümlelik kısa sohbet, ardından bir kaç ayaküstü kısa sohbet daha...

    sonrası bir miktar klasik hikaye. sosyal ağlar üzerinden asosyal iletişim... derken gerçek bir sosyal sorumluluk projesi için yan yana durduk. tesadüf dedik adına ama ikimizde öyle olmadığından emindik.

    aradan geçen kısa zaman,murathan munganın dediği gibi "gündeliğin başıboş ayrıntılarında, hayatımdaki herhangi biri" sanıyordum onu... aradan geçen bir tarafı kısa,diğer tarafı uzun bir miktar zaman...

    bir gün herhangi bir yerde hiç aklımda yokken, ama gerçekten hafızamla barışıkken, 17 yaş sendromlu,yarısı gerçek,yarısı şeffaf,ironik bir cümle; "hani hayat sürprizlerle doluydu?"

    ona o gün bir kaç cümleyle bize sürprizler hep güzel olur dediler,buna inanmak ilk yenilgilerimizdendi dedim.cümlenin gerçekliğinden rahatsız olduğunu söyleyen mesajına girdiğin yanlış yoldan dönmek için aynı yolu bir süre daha kullanmalısın,korkma dedim.

    o hiç korkmadı.sonrasında binlerce cümle kurdum ona. hiç birine değil ama bu cümleye çok inandı.

    hergün yürüdüğüm yolu,hergün gördüğüm insanları,odamı,evimi,işimi,yaşadığım kenti,hayatımı değiştirmeme sadece birkaç gün varken,"keşke seni burada tutabilecek bir sebebim olsaydı" dedi.

    sebep yarat dedim.şimdi kalamam belki,ama dönerim mutlaka dedim. zor dedi. sana inanmak istiyorum ve ne söylersen ona inanırım zor deme dedim. zor dedi.

    az zaman,çok cümle...

    -geçmişe dokunmasak
    -neden?
    -böylesi daha iyi
    -peki.ya gelecek?
    -hiç bilmiyorum?
    -ne istiyorsun?
    -bilmem.
    -bildiğin zaman konuşalım
    -hayır şimdi
    -şimdi ne?
    -gitmeseydin...
    -kal demedin...
    -diyemedim...
    -deseydin...
    -kalsaydın...
    -kalamazdım...
    -diyemezdim...
    -...
    -...

    birbirine bağımlı,sonu kısır döngü,çözümsüz,cümleler... sığınacak yer arıyordu ama sığınmaya niyeti yoktu. biri onu çok sevsin,severek iyileştirsin istiyordu, iyileşmeye niyeti yoktu. kırılgan,sakin,ama öfkeliydi. erteliyordu,geçmişi kanarken,yarasına bakamazken,dokunmadan sev diyordu.
    zor diyordu,
    inanmıyordu...

    "hayatıma giren herkes ölüyor,sen ölme dedi"
    "bana yaşamam için izin ver o zaman dedim"

    vermedi.kalbinde bir evim olduğunu söylemişti.sevgilim misin bilmiyorum ama sevdiğimsin demişti. geçmişine bu kadar dokunamazken,geleceğinden konuşamazken... kalbindeki yerim,kapının önüydü...

    orada öylece beklememi istiyordu.ihtiyacı olursa kapıyı açacaktı ama asla içeri almayacaktı.
    ..............................................

    bir gece yarısı pencereden dışarı bakarken,camlarından yoldan geçenlerin sadece ayaklarının göründüğü kapıcı dairelerine takıldı gözüm. onlar öyle en dipte,en aşağıda,en karanlıkta... ayakaltında olmasınlar istiyoruz,gözümüze görünmesinler. ihtiyacımız olunca açalım kapıyı ama asla içeri almayalım onları...

    o gece yarısı kapıcı dairelerinin yapımı yasaklansın istedim.en aşağıda,en karanlıkta yaşamasın o insanlar.

    ...............................................
    geçmişe dokunmayalım derken,bana yaptığını yaptığı o insanları hatırlamak istemediğini çok sonradan anladım. kalbinin kapıcı dairesi oldukça kalabalık olmalıydı.
    ve kesinlikle kapıcı dairelerinin yapımı yasaklanmalıydı...
    0 ...
  16. kebap denince akla ilk gelenler

    12.
  17. dünyanın sonunu getirecek haller

    3.
  18. insanların egolarına yenik düşmesi.
    0 ...
  19. yapılmış en aptalca dalgınlık

    3601.
  20. çantadan cüzdan yerine ped çıkarmış olmak.
    3 ...
  21. yeni yıl

    50.
  22. ertesi sabah yeni bir dünyaya uyamakcakmışız gibi,oysa dünden kalanla devam edecek hayat. yeni yıl falan hikaye.
    0 ...
  23. çember

    95.
  24. "çaresi yok kardeşim
    her akşam böyle içip kederlenip,mutsuz olacaksın"

    tesellinin sıkıcı modundan sıkılanlar için,neticeyi söyleyen cümleleriyle bir ömür şarkısıdır çember.

    kendi içindeyken,kafan dışındaysa, mesela o algıda seçicilik çizgisini çoktan geçmişsen,aşkın ılık çikolata kıvamı eriyip buhar olmuşsa,o buharlar gözlerinde yaş,içinde keder yapmışsa dinlenir bu şarkı.

    içmeden şarhoş olmak diye birşey ver evet,sebebe lüzum yokken meyhane masalarında kahrolmak var.

    sana yalanlar söyleyen birine sonuna kadar inanmak isteyip,gözünü karartıp onunla dünyanın bi ucuna gitmek var. hayatta ne çok şey var. bazıları gider en umutsuz hayallerin ucundan tutar. hayal umutsuz olur mu? olur. bazıları acı sever. acıların acımayan bir yüzü olmalı elbette. bedel ödemek lazım öyleyse. ama kime? neye?

    insan kaçabilme ihtimali olan şehirler seçiyor hep. işte o ihtimalle temellenen çemberin dışındakini içindekini eşitleyip bir orantı kurulmaz mı?

    bir aşkı mı paylaşmak daha zordur bir hayatı mı?
    çok soru işaretli bir dünyada soruya cevap veremeyen ama işte neticeyi belirten güzel şarkılardan biridir çember.

    tüm sorulara tek bir cevap verir ki bunun başka bir adı olmalı cevap değil neticeyle alakalı bir durum oda şu ki; "çaresi yok kardeşim"
    2 ...
  25. dublörün dilemması

    86.
  26. beni benden alan o muhteşem başucu kitabı,on yıl sonrada tekrar okurum diye düşünüyorum. "samuraylar kabus görmez ve her budist bir faşiste tapar" cümleleri ile kalbimi fetetti.
    2 ...
  27. adından dolayı bir erkekten nefret etmek

    4.
  28. önyargı duvarlarına çarptığının resmidir.
    0 ...
  29. yalnızlığa alışmış birinin hayatına girmek

    14.
  30. teşebbüs safhasında kalır,hepsi bu. neticede o seçimini yapmıştır.
    2 ...
  31. tedirgin

    17.
  32. "benim sonum dünden belli"

    cümle olarak zaten bıçak kadar keskinken,müziğiyle birlikte parça parça eder.yükü fazla gelir bu şarkının. ama bi ölçüsü yok öyle değil mi? ne kadar yükü kaldırabilceğeni kendisi bile bilemezken insanın,tekrar tekrar dinler bu şarkıyı.

    ama hep aynı yerden kanatır; "benim sonum dünden belli..."
    0 ...
  33. seksenler

    337.
  34. son zamanların en temiz dizisi.
    4 ...
  35. sözlük yazarlarının itirafları

    48713.
  36. her on kişiden beşinin hayatının belirli bir döneminde yaşadığı ve anlayamadığımı iddia ettiğim "tükenmişlik sendromu" yaşıyorum.
    5 ...
  37. yaşanılanlardan öğrenilenler

    48.
  38. içinden gelen sesi dinle ve ona güven.
    0 ...
  39. adsız özlem

    58.
  40. üst üste kaç kez dinlenebilir merak ediyorum... o kadar vurucu ki,o kadar yakıcı ki...

    nerdesin derken,gidişlerin derken,paramparça ederken...
    özlemlerimi bir araya getiriyorum her seferinde,sırf tekrar bu şarkıyı dinlemek için bi sebebim olsun diye.
    0 ...
  41. başka dilde aşk

    172.
  42. muhteşem bir filmdir,özeldir,başkadır.
    ve o muhteşem şiir "korkuyorum senden" diyen... insanın en çok kendinden korkmasına sebebiyet veren.
    0 ...
  43. diyalektik birliktelik

    2.
  44. karşıtlıkların çizdiği çemberlerde bir kadın ve bir adam...
    aynı masada oturur aynı yemekten başka tatlar alırlar.ılık bir yaz gecesi ya da bol karlı bir yılbaşı gecesinde ortaya bir hayal sipariş edilir.iki tarafı keskin bi yol olur onları birleştiren. ne ortak noktada buluşmak gibi bir dertleri vardır ne de ayrı noktaya varmak gibi bir arzuları...

    çelişkili yollardan bir ikna sanatı onların iletişimi hayır bir ilişki bile denmez buna. diyalektik bir birliktelikte fazlaca paylaşım vardır ancak paylaştıkça çoğalmayan,azalan.

    kadın ve adam...aynı masada birbirlerini tüketirler... bir aşkı paylaşmak zor olmasa gerek bir hayatı paylaşmaktan.oysa tam tersi değil midir? kendini ele vermektir aşk,silahları masanın üzerine bırakıp oradan ayrılmak...

    loş ışıklı bir evin salonundan boğaza bakan pencerenin önünce belki bi kaç kadeh şarap geceyi kırmızıya boyar,hüzün akar pencereden boğaza...

    kadından adama,adamdan kadına... diyalektik bir birliktelik en yıpratıcı olanıdır. savaşma seviş benimle diyen sese kulak vermek ister ikisi de başlangıçta.ancak her zaman dönüşü yok başlanan noktaya...

    bir savaş halini alınca tüm paylaşım,değişimin ve hareketin sürekliliğinde,ortak noktaları kalmaz ikisininde...

    diyalektik bir birliktelik önceki ve sonraki tüm birliktelikleri anlamsız yapmayaa yeter. o kadar doludur ki,o kadar hareketli ve değişken.

    aynı masada yerlerini değiştirirler,fikirlerini...
    ve değişimin karşısında boyun eğerek ayrılırlar loş ışıklı evden.
    0 ...
  45. bir kadının en savunmasız olduğu an

    179.
  46. beklediği ve neyi beklediğini bilmediği an.
    0 ...
  47. sözlük yazarlarının itirafları

    37202.
  48. dinlediğini sanmıştım,konuştum onunla...
    anlattığımı sanmıştım duymamış bile...

    itiraf ediyorum çok direndim,kimse bilmiyor ama çok güçsüzdüm,dik durdum,savaştım tüm güçsüzlüğümle. dinlediğini sanmıştım,ne çok yanılmıştım.

    dinlerken dinleniyordum ben.ben onu dinlerken o beni duymazken,aynı masada yemek yerken ve ben çok uzaklara dalmışken biz ne çok konuştuk,kelimeler havada küçük çemberler çizdi. sesimizi hapsettik,birer sivri ok oldu aklımızdan geçenler,kalbimizin duvarlarına saplandı.kan vardı her yerde,tertemizdi oysa... yoksa kan temizleyen bişey miydi? hayır olamazdı.kırmızı lekeler neden yoktu ki etrafta?

    yemeklerimiz soğudu o soğuk kış gününde. kar vardı sokaklarda.her yer bembeyazdı,her yer kapkara...

    dinlediğini sanmıştım,anlatmıştım.anlatırken kendim de dinliyordum.dinlerken söylediğim cümleleri daha önce kendime bile söyleyemediğimi farkettim. yemekler tabakta kaldı.biz karlı şehri arabayla dolaşmaya başladık.dinlemediğini anladığımda daha çok bağırmaya başladığımı farkettim.ben bağırdıkça o dinlemiyordu ama ben kendime anlatıyordum,devam etmeliydim...

    "ama ben sana çok değer veriyorum nankörlük etme!" dedi.
    "değer dediğin şey ne senin?" dedim,buradan buna inanmamı beklemesi şaşırttı beni."değer duyulan değil hissedilen bişeydir" dedim yine duymadı.

    "peki niye buradasın o zaman?" dedi. yaklaşık 1 buçuk saattir niye orada olduğumu anlatıyordum oysa,dinlememişti.

    kendimle konuşur gibi konuştum."çık artık hayatımdan bu kadarını yapma" dedim.
    "hiç istemiyorum ama" dedi. "çık "diye bağırdım "tamam" dedi.

    evin önüne geldik,hoşçakal dedim,"bu son görüşmemiz mi?" dedi. anlamamıştı hiç bişey,arabanın kapısını çarptım indim koşarak çıktım merdivenleri...

    kendimle konuştuğum bi kaç saat bana iyi gelmemişti ama bu ilişki burada bitmişti.

    sebebini hala bilmiyor,dinlediğini sanmıştım,konuştum onunla...
    bende biliyordum yalan söylediğini,oda.
    inanmak güzel gelmişti ama...
    3 ...
  49. sözlük yazarlarının itirafları

    36148.
  50. nefret çok güçlü bir duyguymuş.zira aradaki bağın kopmasına asla izin vermiyor.ve unutmak denilen şey,nefretin de bittiği yerde başlıyormuş.
    2 ...
  51. anlaşılmayan şeyler

    1.
  52. yine munteşem bir murathan mungan şiiri...

    ah murathan mungan.
    sen yazarsın da biz okuyup yokolmaz mıyız?
    satırların derininde altı çizilesi onca hüzün,ince ince sızmaz mı damarlara ve her bir hücreden geçip alkol misali döndürmez mi başını insanın? okurken yokolur,her yıkımda yeniden varolur yakarımda gemileri sesim çıkmaz.

    sesim çıkmaz yağmur sonraları.kimseye kızmıyorum.evet canım yandıysa bendendir,sesim kısıldıysa bende yine.içime hapsolan her kelimen bir kuyua taş atar her seferinde az akıllı aklım/ah benim eksik aklım erir gider cümle sonu her noktada.ama en çok üç nokta... sustuğum yerde üç noktalar konuşur,kıyamam kalbime. ne çok kıydılar oysa. kimbilir kapıları açan elim ne zaman kilidi vuracak o ellere?

    kolay bir hüzündür dedin,erken bir gülüşten bahsettin.ya yazmasaydın kendinden korkan bir erken bağlanmışlığı? özlemin küllüğüne söndürürken her bir sigaramı,ah mungan demeseydin bu kadar çok/bu kadar az,yazmasaydın bu kadar gerçek,belki üstünü kapatırdık geçmişin.yara olup kanarmıydı o zaman? kuruyan su,kuruyan uykusu ve kan bal rengi... derbederliğime adım atıp düşüyorum hayatın kaldırımlarından.yer mi yok? olan benim yerim mi? kendi içimde kendime yer yok,nefesim kimde? "hemde hiç haketmedin" demiştim ama haketmiş miydi şimdi sen söyle.

    ellerimde paramparça bi geçmiş var.peki ya ellerim? ellerim paramparça ama hangi geçmişin gölgesinde? kaç zamanın yaşanmışlığı geçmiş yapar ki yaşananları? çok acı çekince mi geçmiş oluyor ,çok zaman geçince mi? bana çok geldi dünyaya az.zaman; bana azdı dünyaya çok. ilaç olması hiç geçmemesinden mi yoksa çabucak gelip geçmesinden mi?

    ah mungan... soru işaretleri içinde daralıyor içim,hemde için için.iyi yazmışsın güzel demişsin de, daha çok cevabın olmalı bunca kedere... sen yaz yine,ben seçerim bana yer bulanları,bana yara olanları...
    1 ...
  53. hayata açık mektup

    2.
  54. benden yazması sevgili hayat,okuyup okumayacağın umrumda bile değil.umrumda değilse niye mi yazıyorum? yazıyorum çünkü yazdıkça sivrileşiyor kelimeler.esnek değil asla.sadece zamana ve uzaklığa dayanıklı olup olmadıkları konusu biraz tartışmalı en azından benim için.konu bu değil aslında.sadece bir kördüğüm halini aldığın şu zamanlarda kapının önüne bıraktığın ve hiç vazgeçmediğin o tedirginlikler var ya bünyemde tedavisi zor ve aynı zamanda oldukça anlamsız bir huzursuzluk halini alıyor hepsi bu.ve herşeye rağmen devam ettiğini söyleyen insanları duymuyorum bile.

    akıp gidiyorsun farkındayım.algım artık seni devradışı bıraktı bile.etrafımda dönüp duran onca kalabalığı duymayacak kadar sağır oldum.ve bakmakla görmek arasındaki farktan söz edenler en az senin kadar kirli hepsinin elleri.kalpleride buna dahil. iyiye ve güzele dair ne varsa bi kaç insana bahşettin hepsini.diğerleri belki umuduyla sana koşuyor.ilerleyen zamana rağmen ve kayıp gidene rağmen.

    üst üste biriktiriyorum herşeyi.bi gün yıkılacak herşey farkındayım fazlasıyla oysa algım hala kapalı.farkında olmakla umursamamak sanırım farklı şeyler.algımı kapatma sebebim başka umursamama sebebim apayrı.

    neyse netice olarak bana güzel şeyler veremedin.bunu söylemekti tüm derdim.
    0 ...
  55. soz bitti simdi susma vakti

    4.
  56. tam da bir akşam üstü,başladığımız ve bitirdiğimiz yer aynı yer aynı vakit...
    üç nokta koyuyorum suskunluğumun sonuna. gidişinin şerefine,bana bıraktıklarının ağırlığıyla iyi ki çok geç olmadan demek isterdim,ama öyle geç kaldın ki gitmek için... tamda bir akşam üstü söz bitti,susma vakti.

    başladığımız ve bitirdiğimiz herşey için,artık her akşam üstü aynı yerde aynı vakitte,
    söz biter,susma vakti gelir.
    susma vakti bir akşamüstü,
    susma vakti,yüzünün çizgilerinde bulduğum keder,
    susma vakti bana söylediğin her bir yalan...
    susma vakti gerçeğinle hayalinin karıştığı nokta...
    adının geçtiği her vakit ve bazen zorunlu bazen tesadüfi karşılaşmalarımız...
    söz sende bitti,sözü sen bitirdin.
    susma vakti bende başladı bana kaldı...

    sözün senin olsun susma vakti benim...
    1 ...
  57. sıradan izler bırakır en tutkulu aşklar

    1.
  58. öyle bi cümleki anlamı kelimelerine sığmaz, taşar,büyür,yokolur...

    en tutkulu aşklar hep yıkar,tutkusu yıkmaktan geçer.dip öyle esnektir ki önce batırır sonra en yükseye fırlatır.ne değişir ki neticede? sıradan izler hep aynı yerde. "her aşk başlangıçtan geriye sayım" ve her güzel şey gibi hep biter.

    tahta masalı çay bahçelerinde masum konuşmalar yapılabilir başlarda. masumiyet üzerine ne kuleler kurulur.bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi insan ne çok cümle kurar sonra gözyaşı kurur. "benim içim kurudu" diyen bi adam var karşı sandalyede. ama karşında değil o adam. sıradan izlerinde kaybolmuş.duvarları var evet.her duvara karşı bi duvar örülür.bi tuğla daha yalnızlığına çizilen kapılarına. güven dediğin şey çok zaman almaz aslında. herşey başından bellidir işte ve neticede "kayıtsız bir razı oluş başlar." kabul etmek kalbe bin bıçak saplamak olsun,izlerini silmek yüzbin bıçak...

    aşkların matematiği olmaz bunu herkes bilir. acıların olur ama. ömrüne basıp geçer bi adam.geçip gider der herkes. geçmez ama. bi geçmişim vardı geçmiş sandım,geçmemiş kaldı. geçmek diye bişey varmıydı gerçekten.gerçek doğru olduğu zaman mı gerçekti peki?

    tahta masalı çay bahçesinin çay bardakları ısıtmaz ellerini.uzanıpta tutamayacağın bi el varken karşında,demirler eritip içsen ısınmaz için. "sendeki deprem beni de sarstı" cümlesini teselli sanır karşındaki adam. enkazımın zemini sensin demek geçer içinden.ne gerek var ki cümlelere,bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi...

    netice sıradan izler... o izler hep takip eder. orada/arada olduğunu bildiğin şey,alışmışlık belki yaşanmışlık kim bilir yaşanmamışlık? anlamlara yetmiyor ifadeler...

    yokluğunun bi rengi var o adamın. güneş batarken götürüyor renkleri.sıradan izlerim öyle renksiz ki... kayıtsız bir razıoluşa kaydettim sesimi... biliyorum zaman geçtikçe çıkmayacak sesim.öyle susasım var ki. bir susasım birde gidesim var... bilsemki içimdeki gelmeyecek peşimden ve inanmasam "yeni bir ülke bulamazsın,yeni bir deniz bulamazsın bu şehir arkandan gelecektir" diyan şaire bir gidesim var ki hiç durmamak/dönmemek üzere,bir de susam var...

    tahta masalı çay bahçesinde otururken duydum ben bu şarkıyı. hep aynı adamı hatırlatır bana, teselli etmek ister gibi "sıradan izler bırakır en tutkulu aşklar" der...inanasım var...
    0 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük