Twitter da ekşiciler tarafından başlatılan boykot. Tuncay Özilhan'ın bira satışlarında ki düşüşün, evlerinde bira yapanlar sayesinde olduğunu söylemesi üzerine başlatılmış boykotmuş yamulmuyorsam.
Bizim kimya bilgisi anca Türk kahvesini evde cezve yardımıyla yapabilecek kadar lan. Kim evinde bira yapsın? Velev ki bir şey yapacak olsak, bira yerine emin olun meth yapardık.
Kişinin geçmiş zamanda oluşan veyahut gelişen bazı durumlara dair duyduğu pişmanlıklar silsilesi.
Şöyle ki;
4 yıl önce bir arkadaşımın ''Loserss Bitcoin diye bir hede var piyasası şuan 30 dolar civarında. Ben aldım bir miktar sende al 15-20 tane at kenara gelecekte iyi para edecek'' deyip tavsiye ettiği şeyin an itibari ile 16 bin dolar olduğunu görmek, ve kafamı kıçıma sokmaya çalışmam.
Hayatımda hiçbir zaman bu kadar pişman olduğumu hatırlamıyorum. 30 dolar lan. Otuz tane dolar. Hemde elimde yüklü miktarda dolar olduğu zamanlar. Demek arkadaşıma uyup bi 50 tane stoklasaydım şuan zall'ı karşıma alıp göbek attırıyor olurdum. Vay be..
hayatın tam anlamıyla kömür karası, süleyman seba gibi bir efendi ahlaklı ve onurlu birinin ise bu hayata inat bembeyaz olması durumu. Sen daima aklımızda, fikrimizde olacaksın büyük başkan..
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın balkon konuşması esnasında olayın rehavetine kapılan oğluşunun düşmek demeyelim de sendelemesi durumu. Ama güldürdü yalan yok. *
Aziz yıldırım'ın talimatı ile hareket ettiği açıktır. Karalama kampanyası. Bir beşiktaş taraftarı olarak bu istifa sonrası taraftarlar arasındaki gel-git'leri yakından gözlemleme şansına eriştim. Bazı kesim -iyi oldu gitti derken bazı kesim ise -yazık oldu anlayışı içersindeydi. işte bu ses kaydı ikinci taraftar grubunu hedef alarak piyasaya sürülmüştür. iyi oldu dedirtmek için. Olabilirdir küfürde edebilir argo da konuşabilir sonuçta o da bir insan ama bunun bu şekilde kamuoyuna sunulması nalet bir harekettir.
dirseklerini sözlük portallarında yazı yazmak için çürüten yazar bayanı. evet ne eski tat var, ne de eski ahenk. Herkes tutturmuş bir yol gitmekte. Yazarlar çıldırmış, adminlerin aklı bir karış havada. Lanet olsun kapitalizme!
hepsini genellemeden gerçek izmirlilerden yola çıkarak yaptığım cilde ve saçlara iyi gelen tespit. öyleler. asildir izmir'in yerlileri. orada doğmuş, orada büyümüş kişiler gerçekten izmir in ruhunu içlerinde taşırlar. soylu olmaları mühim değil gerçekten insan olmalarıyla asil sıfatını kazanmaları doğrudur.
ayrıca izmirliler şöyle izmirliler böyle diyen kişilere yanıt olarak da;
bahsettikleri insanların zerre kadar izmirli olduklarını düşünmemekteyim. her ne oluyorsa diğer illerden gelen insanlar, üniversite öğrencileri bu havayı soluyunca sapıtıyorlar, afallıyorlar. bir rehavet bir rahatlıktır ki sormayın, dize kadar.. sonra gelip bık bık izmirliler şöyle izmirliler böyle. hadi oradan! yürüyün gidin işinize! nokta!
Kitap okuma eylemine geçildiği sırada yapılmaması gerekenler bütünü..
asla bilgisayarınızı calısır vaziyette bırakmayın. telefonunuzun internet erişimini kesin. televizyonu kapatın. bir de uykunuzu almış olmaya dikkat edin. keza kitap okudugunuzu sandıgınız esnada uyuyor olabilirsiniz. *
hele bu bir de son dakika golüyse korku filmi gibi bir ugultu. sanki 1. dünya savası esnasında yanınıza tnt düşmüş gibi olursunuz. ne demek istedigimi anlamanız icin sanırım öncelikle bunu görmeniz ve yaşamanız gerek.
avrupa kupalarından men cezalarının aksine, içimizi daha da sıkacak olan durum. uefa kanadına yaranmak adına yapılacak eylem. demirören gönderilir yerine muhtemelen ulusoy gelir yaranmak adına böyle bir harekete kalkışır. futbol biter, sistem çöker. Galatasaray tek başına ligi koşturur. trabzonspor kupasını alır, belediye kupasını alır. kayseri ilk turdan elenir. bursayı anlatmaya gerek yok. kim ne derse desin ülkemizde yaşanan gezi olaylarının üzerine böyle bir şeyin olması çok enteresan. dünya basını cayır cayır yaşanan olayları anlatırken uefa nın böylesine bir anı secmesi cok sacma. adamın evinde yas var sen geliyorsun tutuklamaya. ulan içerde yatan mahkuma bile izin verilir böyle durumlarda. vahim şeyler olacak gibi..
Sinir sistemimi sekteye uğratan dün ki karşılama seremonisinden sonra vardıgım gerçek. ne politigim ne de apolitigim. terazi olsa tartamaz o derece.. siyasetle uzaktan yakından işim olmaz. ben sadece hakkın ve adaletin vuku buldugu yerlerde yaşamak ve yaşatmak isteyen herhangi bir kimseden sadece biriyim. gerçeklerin ortaya dökülmesi gerektigi gercegini, yanlışların düzeltilerek dogrulara dönüştürülmesinin gerekliliğini dile getiren çok hücreli bir canlıyım. kim bilir belki hatadır bu yaklaşımım. kimilerine göre her insanın siyasi bir görüşü olmalı, inandıgı degerlere ve görüşlere sahip cıkmalıdır. eger konu sahip cıkmaksa bende düşüncelerime sahip cıktıgıma sonuna kadar inanıyorum. demek ki bir lokma da olsa siyasi bir kimlige sahibim. ya da degilim. işte siyaset anlatmaya calısıtıgım kadar ironik ve karmaşık bir durum. o yüzden hep bir adım gerisinde durmak gerektigine inananlardanım. gelelim konumuza;
son günlerde çıkan olaylardan yola cıkarak vardıgım kişisel saptamalarıma göre, türk insanı hangi etnik kimliğe mensup olursa olsun, hangi inanca dahil olursa olsun, hangi kültür ile gelişmiş ve yetişmiş olursa olsun, daima sınıfta kalacak gibi. siyah ile beyazın zıtlıgından dogan çekilicigi dahi anlayamayan, tahin ile pekmezin yalnız başlarına lezzetten uzak oldugunu farkedemeyen, dün ile bugün kavramlarını irdeleyemeyen, tüm bu saydıklarımı mevzu bahis aldıgımızda türk insanının ortak bir çatı altında toplandıgı vakit gerçekten güclü, ileriyi gören, merhametli yapısını anlayamayan bir topluma dönüştük, ya da dönüştürüldük. yazının basında dediğim gibi adaletin oldugu, demokrasi kavramının sözlükteki anlamı gibi tam anlamıyla dogru kullanıldıgı, barışın, kardeşliğin, kültür buluşmalarının, türk ünden, kürdüne, lazından, çerkezine kadar her görüşten insanın ortak paydada buluştugu bir devlet altında yaşamak isterdim, isterdik. siyasilerin oy-rey derdine düşmedikleri, tüm enerjilerini ve bilgi birikimlerini halk ının ferahına, huzuruna, toplumunu daha da ileri seviyelere taşımaya calıstıkları bir sistem içinde yaşamak isterdim, isterdik. dinin araç olarak kullanılmadıgı, inancların sorgulanmadıgı, özgürlüklerin kısıtlanmadıgı, düşüncelerin baltalanmadıgı bir medeniyette bulunmak isterdim, isterdik. bu gibi istek belirten cümleleri yaz yaz bitmez vesselam. isterdim, isterdik! demek ki gerçekleşmeyen yıgınla hengamenin altında kalan tabiri caizse enkaza dönen ruhlarımız, yaşamak için çabalarken aşınan bedenlerimiz bir yerde bir şeylere dur deme ihtiyacı güdüyor. ben şahsen yoruldum. hem de çok yoruldum. benligimi anladıgım, kendimi tanıdıgım, içinde yaşadıgım toplumu ögrendigim günden bugüne fazlasıyla yoruldum. zihnimi mesgul eden yıgınla gereksiz bilgi, tonlarca safsata yüzünden yoruldum. siyasetcisinden, gazetecisine, ögretmeninden, ögrencisine, medyasından, askerine, özel kurumlarından, şirketlerine, sokakta ki vatandaşından, dagdaki gece bekçisine kadar rant peşinde koşan, kendi ceplerini doldurmaktan başka bir şey düşünmeyen ülke insanlarını tanımaktan da, görmekten de çok yoruldum. diyebilirsin bundan banane? e pek tabi bu da senin görüşün. lakin bir yerde tak diyor bir şeyler, hani gece fazla kaçırıp sabahında kusup rahatlamak gibi bir şey bu benimkisi. yazıcam ve bitecek hepsi bu kadar. rahatlayacak mısın? belki..
ben gereksiz yıgınlıklardan da sıkıldım fazlasıyla. neyi, niçin savunduklarını bilmeyen ülke insanından da sıkıldım mesela. ne istedigini bilmeyen, içinde yaşadıgı toplumun gereksinimlerini kavrayamayan, kendine layık görülen beyni kullanmasını bir nebze dahi bilmeyen insanlardan da sıkıldım.
yıllardır askerine sıkılan kurşunlara sessiz kalan, cumhurriyet in kurucusu olan atasına, yapılmadık hakaret edilmedik küfür kalmadıgı anda elleriyle yüzünü kapatan, türkiye nin mihenk taşlarının özelleştirildiği, kapitalist rejme peşkeş cekildigi vakit odasından ya da kendi kabugunun icinden cıkmayan, kesilecek olan 5-10 ağac icin kendi gövdelerini siper eder, direnişimiz agaclar degil bunlar sadece vesile diyen ve buna aslında kendi dahi inanmayan, dini görüşlerini bir insan bedeniyle ayyuka çıkartan, attıgı her adımın allah ugruna dini ugruna oldugu martavalını anlatan, başını baglayınca hayır işlemişcesine böbürlenip, görüşüne karşı cıkan insanlara karşı duygu sömürüsü yapan insanlardan da sıkıldım. kardeşi kardeşe şikayet eden, hainlere peşkeş cekip ülkeyi sömüren, ejdadını, atasını, topragını koruyamayan insancıklardan da çok ama çok sıkıldım.
şakşakçılardan, boşa nara atanlardan, astıgım astık kestigim kestik diyenlerden, başımıza getirilenlerden, başımıza geçeceklerden ve geleceklerden de çok sıkıldım.
içim dolu, kafam fazlasıyla karışık. ne yazmak istediklerimi yazabiliyorum ne de düşüncelerime somut bir kalıp hazırlayabiliyorum. yapamıyorum. ellerim ile zihnim birbirlerinden ayrı hareket ederken senkron tutturmakta zorlanıyorum. ne savaştan yanayım ne de devrimden. fazlasıyla klişe olabilir lakin her dünya insanının rahat nefes aldıgı, karınlarına yemek girdigi, huzurlu bir sabaha uyandıgı, düzgün yaşayıp hakettigi şekilde ecelleriyle öldügü bir dünya istiyorum. insanın insana saygı duydugu, arsızlıkların, ugursuzlukların, şiddetin, yolsuzlukların, acıların olmadıgı bir evren hayal ediyorum. biliyorum fazla traşlı süslü cümleler. lakin, her düşüncenin çıktıgı kapı işte bu yalın kelimelerde saklı.
''Bu maskenın altında etten daha fazlası var. Bu maskenın altında bir fikir var . Ve fikirler kurşun geçirmez.'' V for Vendetta.
dün yarı uykulu biraz da yorgun şekilde ntv de yayımlanan canlı yayını izlerken gözüm takıldı polislerin kasklarına. bir şey eksik dedim içten içe. sonrasında farkettim ki kasklarının arka kısımlarında olması gereken numaralar kasıtlı şekilde gizlenmiş. kimisi üzerine bant cekmiş, kimiside boyamış. bugün bir kaç gazetecinin de bu konuyu dile getirmesiyle dogru bir tespit yaptıgımı farkettim. bundan cıkardıgım sonuc, demek ki legal şeyler olmuyor eylemlerde. illegal yollara başvuruyorlar azimle. kendi vatandaşına allah ne verdiyse mantıgıyla yaklasan polis, hesabını veremeyecegi şeyleri ört bas etme derdine düşmüş. eylemlerin sonlandıgı gün kimseye hesap vermek istemiyorlar belli ki. emin oldugum bir şey varsa da kendi insiyatifleriyle yapılmamıştır bu hareket. ya başbakanlıktan gelmiştir emir, ya da emniyet müdürlerinden.. elinizi vijdanınıza koyun diyecegim lakin o da yok sizde belli ki. yazık hemde çok yazık..
alım gücünün bu kadar zayıf oldugu bir ülkede böylesine faiş fiyatlar uygulayan işletmelere karsı agır bir nefret var. tabi babasının paracıklarıyla, 2 süslü kız arkadasıyla oraya gidip tüm gün laklak yapan adama koyar bu olay. üzülür, sızıntı şeklinde içi kanar. ama asgari ücretle gecinmek durumunda olan benim gibi bizim gibi genclere de derin bir ferahlık saglar. yok ilkellikmiş, yok zorbalıkmış. ulen patenti amerikada olan bu markanın ürünleri orda 1-2 dolara satılıyor. talep yok denecek kadar az. bizde ise tam tersi hem pahalı hemde sükse acısından cok önemli. * artık gidin süksenizi battal bey cigköftecisinde yapın. haydi kaçtım.
giriştigimiz her işte oldugu gibi bu hükemeti protesto işlerinde de, belli kesimler sayesinde hem başarısız olucaz hemde eskisinden fazla zararla oturucaz kıcımızın üzerine. yap eylemini, at sloganını. hadi kapitalist rejmine öncülük ettigini düşündügün 2-3 kurumada ver ayarını tamam! vitrinleri indirip magazayı yagma etmek hangi akla hizmet eder be kardeşim? burası pandora mı? * burası güney afrika mı? kırdın camlarını, boyadın duvarlarını tamam bunu anlarız. lakin o vitrinden aldıgın tek bir paçavra parcası yaptıgın bunca eylemi, attıgın yıgınla haklı sloganı karartır, önüne gecer. olayların bitiminde de atatürk ün gencligine bakın ne halde derler. sustururlar ebediyete kadar vesselam..
esas daha da derin. esas olanı anlamak için bugünden yola cıkarak geçen 10 yıla dönüp bir bakmak durum değerlendirmesi yapmak gerek. söylenenler ile yapılanların tutarsızlıgı, halkın her fırsatta ezilme ugrasları, fakir edebiyatları, karın tokluguna yaşayan ülke insanı, demokrasi adı altında yapılan yüzlerce haysiyetsizce hareket, askerini, emeklisini, çalışanını, ögrencisini her fırsatta copların esareti altında susturmaya calısmak, aydınını, gazetecisini, düşünen düşünmeyen herkesin koluna prangalar takıp demirler arasına yollamak. ben sizin efendiniz değilim, ben sizin hizmetkarınızım deyip her fırsatta bu sözün sade ve sadece biz söz oldugunu dogrularcasına kendini herkesten üstün görerek ilah olma çalışmaları.
halk bugün uyandı.
gelecegimiz bugün kıpırdandı.
tarihimiz bugün alev aldı.
umarım hiç sönmez bu ateş.
gerekirse yakar heryeri, küle dönüştürür.
biz türk insanıyız, gerektigi vakit küllermizden yeniden dogmasınıda biliriz..