kimin ellenip ellenmediğinin, ellendiyse nerelerinin, ne sıklıkla ve ne derece (!) ellendiğinin çetelesini tutan; ataerkil, primitif namus kalıplarından sadece birinin tezahürüdür..
the long and winding road
that leads to your door
will never disappear
ive seen that road before
it always leads me her
lead me to you door
the wild and windy night
that the rain washed away
has left a pool of tears
crying for the day
why leave me standing here
let me know the way
many times ive been alone
and many times ive cried
any way youll never know
the many ways ive tried
but still they lead me back
to the long winding road
you left me standing here
a long long time ago
dont leave me waiting here
lead me to your door
but still they lead me back
to the long winding road
you left me standing here
a long long time ago
dont leave me waiting here
lead me to your door
yeah, yeah, yeah, yeah.
1969'da yayınlanan the doors albümüne adını veren şarkı:
when i was back there in seminary school
there was a person there
who put forth the proposition
that you can petition the lord with prayer
petition the lord with prayer
petition the lord with prayer
you cannot petition the lord with prayer!
can you give me sanctuary
i must find a place to hide
a place for me to hide
can you find me soft asylum
i can't make it anymore
the man is at the door
peppermint, miniskirts, chocolate candy
champion sax and a girl named sandy
there's only four ways to get unraveled
one is to sleep and the other is travel, da da
one is a bandit up in the hills
one is to love your neighbor 'till
his wife gets home
catacombs
nursery bones
winter women
growing stones
carrying babies
to the river
streets and shoes
avenues
leather riders
selling news
the monk bought lunch
he bought a little
yes, he did
this is the best part of the trip
this is the trip, the best part
i really like
what'd he say?
yeah!
yeah, right!
pretty good
yeah, i'm proud to be a part of this number
successful hills are here to stay
everything must be this way
gentle streets where people play
welcome to the soft parade
all our lives we sweat and save
building for a shallow grave
must be something else we say
somehow to defend this place
everything must be this way
everything must be this way, yeah
the soft parade has now begun
listen to the engines hum
people out to have some fun
a cobra on my left
leopard on my right, yeah
the deer woman in a silk dress
girls with beads around their necks
kiss the hunter of the green vest
who has wrestled before
with lions in the night
out of sight!
the lights are getting brighter
the radio is moaning
calling to the dogs
there are still a few animals
left out in the yard
but it's getting harder
to describe sailors
to the underfed
tropic corridor
tropic treasure
what got us this far
to this mild equator?
we need someone or something new
something else to get us through, yeah, c'mon
callin' on the dogs
callin' on the dogs
it's gettin' harder
callin' on the dogs
callin' in the dogs
callin' all the dogs
callin' on the gods
you gotta meet me
too late, baby
slay a few animals
at the crossroads
too late
all in the yard
but it's gettin' harder
by the crossroads
you gotta meet me
we're goin', we're goin great
at the edge of town
tropic corridor
tropic treasure
havin' a good time
got to come along
what got us this far
to this mild equator?
outskirts of the city
you and i
we need someone new
somethin' new
somethin' else to get us through
better bring your gun
better bring your gun
tropic corridor
tropic treasure
we're gonna ride and have some fun
when all else fails
we can whip the horse's eyes
and make them sleep
and cry...
jim morrison'ın savaş karşıtı şarkısı.özellikle vietnam savaşına bir tepkidir. muhteşem sözleri:
wait until the war is over
and we're both a little older
the unknown soldier
breakfast where the news is read
television children fed
unborn living, living dead
bullet strikes the helmet's head
and it's all over
for the unknown soldier
it's all over
for the unknown soldier, uh hu-uh
hut!
hut!
hut ho hee up!
hut!
hut!
hut ho hee up!
hut!
hut!
hut ho hee up!
comp'nee,
halt!
pree-sent arms!
make a grave for the unknown soldier
nestled in your hollow shoulder
the unknown soldier
breakfast where the news is read
television children fed
bullet strikes the helmet's head
and, it's all over,
the war is over.
it's all over, war is over.
it's all over, baby!
all over, baby!
all, all over, yeah!
aah, hah-hah.
all over, all over, babe!
oh! oh yeah!
all over, all over!
ye-e-e-ah
hayatı filme çekilecek bir efsane daha. sam taylor-wood'un yöneteceği ve ergenlik dönemine odaklanacak olan ''kayıp çocuk'' (nowhere boy) adlı film, lennon'ın doğum yeri liverpool'da çekilecekmiş.
öncelikle bir totemdir. jim morrison'ın başvurduğu en büyük özdeşleştirmedir aynı zamanda. totem hayvanı ona inanana güç verir, onu bütün güçlerin sahibi yapar. karşısında hiçbir sınır yoktur artık. morrison kertenkele gibi deri değiştirmeye büyük bir özlem duyar. böylece kendi varlığı içinde değişebilecektir.
dinozorların sonunu getiren felaketlere rağmen hayatta kalabilmiş bir hayvandır kertenkele, o da bu durumdan etkilenmiştir. kendini geleceğe yansıtır bu yolla. aslında ölüme olan aşkı bir anlamda ölümsüzlüğe olan tutkusuna eş değerdir.
sona ve ölüme olan takıntısından bu hayvana gizlenerek kaçar. şu yakarıcı savı anlaşılır kılan da budur: ''ben kertenkele kralım, her şeyi yapabilirim!''
bazi sarkilar vardir
yasanmamislik üstü...
altindan kalkamazsan bogulursun
dürüst mü?
hersey oldugu anda
olmamasini ister...
herseyin tuzu tatli..
tadi,tuzunu gizler...
siyah kalp giydirildi
elbisenin içine...
dönüp bakmayacagim
içimden geçisine..
her sekle girdi,çikti
gizlice izliyorum..
gece ne yaptigini
gündüzden biliyorum..
geçecegini sandim..
yanmis kalp topluyorum.
acidan korkma diye
tatliyi sakliyorum..
benim buzdan dilim var..
çözmek,gereklilikten.
içinde çürümeden
çikmak için delikten
her canlının doğası gereği anlamsız, gereksiz ve tutarsız hareketlerde bulunmasının dünya üzerindeki adlandırılmasıdır.ama bilinmez ki en çok tutarlı olmaya çalışanlar saçmalarlar.lar. mükemmeliyetçilerse zirvededir. beyin aşınması bu olsa gerenk.
45. antalya altin portakal film festivali
ulusal uzun metraj film jürisi
1- tuncel kurtiz - oyuncu (jüri başkanı)
2- ali akdeniz - yapımcı
3- serdar akar - yönetmen
4- ayda aksel - oyuncu
5- fadik sevin atasoy - oyuncu
6- ömer faruk sorak - yönetmen
7- sevin okyay - sinema yazarı
8- çetin tunca - görüntü yönetmeni
9- güven kıraç - oyuncu
45. antalya altin portakal film festivali
kisa film jürisi
1- selim demirdelen - yönetmen (jüri başkanı)
2- zafer algöz - oyuncu
3- ulaş inaç - yönetmen
4- leyla özalp - yapımcı
5- özge özberk - oyuncu
45. antalya altin portakal film festivali
belgesel jürisi
1- güneş karabuda - yönetmen (jüri başkanı)
2- demet evgar - oyuncu
3- oğuz makal - öğretim görevlisi
4- hasan özgen - yönetmen
5- tayfun talipoğlu - gazeteci / yazar
45. antalya altin portakal film festivali senaryo geliştirme fonu jürisi
1- elif dağdeviren - yapımcı
2- kenan işık - oyuncu / oyun yazarı ve yönetmeni
3- tevfik başer - yönetmen
4. uluslararasi avrasya film festivali uzun metraj film yarişmasi
1- paul verhoeven - yönetmen ( jüri başkanı)
2- berkun oya - yazar/yönetmen ( uluslararası jürinin türk üyesi)
4.uluslararasi avrasya film festivali netpac jürisi üyesi
tuna erdem - sinema yazarı
4. uluslar arasi avrasya film festivali
eleştirmenler ödülü jürisi
1- engin ertan - sinema yazarı
2- aslı selçuk - sinema yazarı
3- burcu aykar şirin - sinema yazarı
4- ceylan özçelik - sinema yazarı
45. antalya altin portakal film festivali
uzun metraj film yarişmasi ön jürisi
1- mithat alam - m. a. film merkezi kurucusu ve öğretim görevlisi
2- serap aksoy - oyuncu
3- erkan aktuğ - gazeteci
4- tevfik başer - yönetmen / senaryo yazarı
5- muammer brav - sinema programı editörü
6- atilla dorsay - sinema yazarı
7- ziya öztan - yönetmen
8- necip sarıcı - yapımcı
9- fehmi yaşar - yönetmen
10- serra yılmaz - oyuncu
45. antalya altin portakal film festivali kisa metraj film yarişmasi ön jürisi
1- isa çelik - fotoğraf sanatçısı
2- alper maral - istanbul yıldız teknik üniversitesi öğretim görevlisi
3- ihsan yılmaz - hürriyet gazetesi kültür sanat editörü
45. antalya altin portakal film festivali belgesel film yarişmasi ön jürisi
1- ömer tuncer - yönetmen
2- ertuğrul karslıoğlu - yönetmen
3- tunca arslan - sinema yazarı
bedenin; tanrının paletinden seçtiği sarı, mor ya da bir başka soğuk renge bulandığı an. hem maskenin düştüğü hem havlu attığın an. rollerinden sıyrıldığın, gerçek yüzünün ortaya çıktığı an. sadece bir ''an''. hepsi bu.
the doors - ocak 1966-67
strange days - ekim 1967
waiting for the sun - 1968
the soft parade - 1969
morrison hotel - 1970
l.a. woman - nisan 1971
other voices - ekim 1971
full circle - 1972
american prayer - 1978
the doors - 1991
in concert - 1991
kutu seti - 1997
bright midnight: live in america - 2002
live in hollywood - 2002
legacy: the absolute best - ağustos 2003
break on through (to the other side), ocak 1967
''light my fire'', nisan 1967
''people are strange'', eylül 1967
''love me two times'', kasım 1967
''the unknown soldier'', mart 1968
''hello i love you'', haziran 1968
''touch me'', aralık 1968
''wishful sinful'', mart 1969
''tell all the people'', mayıs 1969
''running blue'', ağustos 1969
''you make me real / ''roadhouse blues'', mayıs 1970
''love her madly'', mayıs 1971
''riders on the storm'', haziran 1971
''tightrope ride'', kasım 1971
''ships with sails'', ocak 1972
''get up and dance'', temmuz 1972
''the mosquito'', ağustos 1972
''the piano bird'', kasım 1972
gözümden uyku akıyor, durduramıyorum bir türlü. ellerimle gözümü ovuşturuyorum. bakıyorum, uyku ellerime bulaşmış. kurtulmak için ellerimi üstüme sürüyorum.bu sefer de hızla vücuduma yayılmaya başlıyor meret! derken, ahtapot gibi kolları çıkıyor, sarıp sarmalıyor beni. sonra yatağa kadar uzanıyor o kollar. kendimi yatakta buluyorum. boğuşuyorum ama fazla direnemiyorum. savaşçı değilim, yeniliyorum: uykudayım. ***
* her sarısın mavi/yeşil/morcivert gözlü kadın turisti hayat kadını, her siyah giyeni satanist, her sakallıyı dinci,her namaz kılmayanı kafir sanandır. * öyle bir kafadır ki saman bile yoktur içinde. balondur, boştur. bir iğne her şeyi halleder.