masonlara ve yahudilere her fırsatta giydiren ama kendilerinin de masonik bir yapılanma şeklinde örgütlenmesinden rahatsız olmayan insanların karakteristik özelliğidir. onlara göre onlardan olmayanlar müslüman değildir.
her zaman kul hakkı yemenin en büyük günah olduğunu söyleyen ama fırsatını bulduğunda sadece kendini düşünüp kendi işini halletmek için başkasının hakkını yemekten hiç geri durmayan bir topluluk için söylenebilecek bir söz.
osuruktan dizilerde egeli insan şivesi yapmaya çalışan vasat oyuncuların ağızlarında eğreti duran kalıp.
her fiilin sonuna -ediver ekleyince ege şivesi olduğunu zanneden ibiklerin söylemi
hoşbuluverdik diyen vardı bi dizide.
ülkemiz gençlerinin bazı sebeplerden ötürü cemaatin ağına düşmesidir.
cemaat kafasındaki hükümetlerin politikalarıyla yoksullaştırılmış, sadaka kültürüne alıştırılmış bir halkın gençlerinin karşılaştığı hazin bir sondur bu.
maddi durumu yetersiz ve okumak isteyenı gençlerin din ve vicdan hissiyatlarını kullanarak kanlarına giren iki yüzlü insanların bu gençlerimize sözde kol kanat germesidir.
özellikle üniversitelerin ilk günlerinde fakülte önlerinde avlanan bu sırtlanlar ağlarına düşürdükleri gençleri daha sonra "hizmet" adı altında kullanarak, bu adi organizasyonlarının alt kadrolarını oluşturmaktadırlar.
maddi durumları yetersiz olan bu temiz gençlerin başka şansları olmaması işin acı tarafı elbette. devletin kol kanat germesi gereken bu gençler maalesef cemaatlerin kucağına terkedilmişlerdir.
devlet bu durumda suçlu mudur yoksa kasıtlı mı? tartışılır...
üyesi olduğu ve hizmet ettiği cemaati bir din birliği, dinini daha iyi yaşamak ya da daha iyi anlamak amacıyla toplanan insanların oluşturduğu masum bir topluluk olarak gören maldır.
tamamen masonik bir yapılanmaya bürünen, devletin bütün mercilerine sirayet eden, sızan, yerleşen üyleriyle onlardan olmayanı dışlayan, istediğini istediği makama mevkiye getirebilme gücüne vakıf olan bu topluluğun dini amaçlarla toplandığını düşünen maldır. bunun mafya oluşumundan farksız olduğunu göremeyen maldır.
ve tüm bunları gerçekleştirmek için insanların en zayıf noktası olan inançlarını kullanmaktan çekinmeyenlerin hizmetine girmekten gurur duyan maldır.
allahla kul arasına girerek hem islam dininin en önemli kurallarından birini hiçe sayanlara hem de bunu kendi emellerine alet edenlere hizmet eden maldır.
tek dertleri para olan, şeyhlerinin, imamlarının lüks arabalarda gezmesini normal karşılayan maldır.
ağaları, büyükleri keselerini doldurma peşinde koşup, milli değerleri hiçe sayarken hala dinine hizmet ettiğini sanan maldır.
cemaat evi adı üstünde bir ev olduğu, gizli bir kurum ya da girilmesi zor bir devlet kurumu olmadığından herhangi bir vatandaşın bir vesileyle bilerek ya da bilmeyerek yolunun düşeceği bir yer olduğundan bilinmesi muhtemel bir kokudur. bu kokuyu almak ya da hatırlamak için o sikik yuvalarda maklube veya tepsisiyle muhattap olmak koşulu gerekmemektedir. komşu olmak, kapının önünden geçmek bile kafidir.
çok değil bundan 8-10 sene önce iki çekyat, eski bi halıdan müteşekkil mütevazi bir apartmanın küçük bir dairesinde konuşlanmış olan cemaat evlerinin zamanla lüksleşerek günüzmüzdeki seviyeye ulaşmasıdır.
günümüzdeki cemaat evleri modern dizaynları ve dekorlarıyla göz dolduruyor.
çoğu dubleks ya da tripleks.
yerden ısıtmalı sistemle narin götlerini ısıtıyorlar.
kullanılan eşyalar en iyisinden en pahalsından.
yeni dönem cemaat mimarisinde israf, lüks harammış, dünyevi zevkler ıvır zıvır tarzı görüşler geride bıraklırıken modern çizgilere yönelmek şakirt camiasında heyecanla karşılanıyor olsa gerek.
uçları sararmış beyaz çoraplardan yayılan koku, hacı yağı ve yemek yağı kokusuyla harmanlanarak oluşmuş kesif kokudur. istisnasız her cemaat evinde rastlanır.
kutusundan kırmızı çıkan hatunun yaşadığı o depresif andan, içine düştüğü suçluluk duygusundan faydalanarak teselli amaçlı yaklaşıp başarılabilecek eylem.
hiç duymadığım, şahit olmadığım bir durum. ancak yaşadığım şehirde ramazan ayında dondurma yediği için bir vatandaşın dövülerek öldürüldüğünü biliyorum.
iftardan sonra yaptılarsa sorun yok tabi. bildiğim kadarıyla adam öldürmek orucu bozar.
hayatımızın en zevkli, en heyecanlı kaçamağını yaşarken kendimizi güvende hissetmek için çok iyi bilmemiz gereken yerlerdir.
örnekse:
tuvalet: süresi uzayan sıçma seanslarını daha eğlenceli kılmak için yanında, kitap, gazete, dergi, telefon, laptop, uzaktan kumandalı araba, şişme kadın gibi eğlenceli gerçeler olmadığında en yakınındaki parmağa başvurarak bu sıkıcı süreci zevkli bir uğraşla geçirebilirsin. tuvalet burun karıştırmak için en güvenli yerdir.
merdiven boşluğu: katlar arası basamaklarda sensörlü lambaların kör noktlarından geçerken karanlıkta burun karıştıran ve lambanın yanmasıyla irkilen dostum ordasın biliyorum ve yalnız değilsin. her ay apartmanlardan o tatakların temizlenmesi için aidat ödüyor olsak da şikayetçi değiliz. en zevkli burun karıştırma mekanlarından biridir zira.
asansör: merdiven boşluğundan daha güvenli bir mekandır. sırf bu zevki uğruna asansörlü apartman arayan arkadaşım vardı benim. apartman depreme dayanıklı mı, daire temiz mi, möbleli mi, deniz manzaralı mı, 3+1 mi tek odalı mı hiç umru değildi herifin. tek kriteri asansördü. 10. kattan ev tuttu. uzun süre-çok mahsül...
otomobil: kırmızı ışıkta ya da sıkışan trafikte beklerken yapılabilecek en güzel şeyin burun karıştırmak olduğunu inkar edenler şu anda burayı terkedebilir. bana hak verenler özelden mesaj atsın camlara film çektirmek için adres verebilirim.
bu şekilde örnekleri uzatmak mümkün. tabi herkesin bir stili hayat görüşü var. bunlar benim kendimi güvende hissetiğim mekanlar. herkes kendi burun karıştırma mekanını yaratabilir. gün içinde çay kahve içmek için nasıl vakit ayırıyorsanız, günlük yoğun iş/okul hayatınızda da bunun için vakit ayırın. yapın bunu.
başkasının anlattığını zerrece dinlemeden, bi an önce kendisinin muhteşem hikayesini anlatmayıi bekleyen heriftir.
sen derdini tasanı ya da heyecanını paylaşacam diye içini döke dur herifin oğlu senin susacağın anı kollayıp, kendi hayatından örnekleri sunmanın heyecanıyla kıpır kıpır, az sonra anlatmaya başlayacağı anektodun son rötuşlarını beyninde yapıyor olsun.
bu ibneleri bezdirmenin yolu yok mu peki. var tabi.
bizzat şahsım tarafımdan bulunmuş, denenmiş, başarı sağlanmıştır.
hikayenizi anlatmaya başlayın.
hikayeniz mümkünse eğlenceli bir anı olsun.
ve hikayeyi esler vererek yani duraksayarak anlatın.
sizin verdiğiniz her arada tam bu ibiş söze başlayacak gibiyken, hikayeye devam edin.
bunu aynı hikayede 3 defa tekrarlayın.
telef olsun piç.
***
+ sorma abi geçenlerde yürüyorum x caddesinde herifin teki arabayla geldi virajı alamadı bi girdi mağazaya...
...
- yea ben d...
+ ondan sonra herif indi arabadan demez mi kim koydu lan bu mağazayı buraya?
...
- ehe he. ben de geçen gü..
+ sonra tam polis geldi, millet toplandı derken araba yanmaya bi başladı aga herkes panikledi tabi.
...
- geçen gün ben de tam gi...
+ sonra o kalabalıktan bi kızla muhabbete girdik telefonunu falan aldım kızın. onla buluşçam şimdi
- ha tamam.
+ sen bişey diyodun?
- yok ya öyle geyik işte. görüşürüz hadi...
devamlı sigara içip, ön bahçede top oynayan erkeklerle tıkabasa dolu olduğu için muhtemelen, sigara, ter, osuruk, soğan ve taşak kokusu karışımından mütevellit bir esansa sahip olan kokudur. hafize ana kopya göndermese cam açacağı da yok heriflerin.
parasına kıyıp, üstün özellikli profesyonel bir fotoğraf makinesi edinip akabinde bu güzel aygıtı sadece kendi sikik sıfatını ölümsüzleştirmek için kullanan mallardır.
şu feysbuk boku peydah oldu olalı daha da bi hayatımıza giren bu malları dışlamalı, görüldüğü yerlerde de o makinelerine el koyulmalıdır.
nice badireler atlatmış, başı beladan kurtulamamış kızdır. kötü adamlar tarafından kaçırılıp eli ayağı bağlanıp ağzı bantlandıktan sonra esas oğlan tarafından kurtarılmasıyla huzura eren kızdır. kurtuluş sonrası öpüşme seansında bu koku esas oğlan tarafından farkedilse de, durumun heyecanı sebebyile göz ardı edilebilir.
diye ani bir his, ani bir cümle beliriverdi bilincimde bir an.
daha çok zaman geçmedi üstünden ama, atlattım galiba. lan haybeye girmişiz o kadar arabesk tribe. içmler mi dersin, it gibi, berduş gibi sürtmeler mi.
dağ gibi laflar, artistik pozlar hepsi çok kolpa gelmeye başladı iyi mi.
iyidir heralde.
düzlüğe çıkmak güzel. yokuş aşağı freni patlamış bi kamyonun hiç bir yere çarpmadan düzlüğe gelip yavaşlaması güzel.
o neydi öyle arkadaş. sakalı bırakmak ayrı dert, bunun içki, sigara masrafı ayrı dert. gözler kanlı, avurdlar çökük, paso uyku hali.
"geçer geçer" diyenlere hep "siktir lan ordan sen ne anlarsın aşktan, biz bi kere severiz olm" adlı bakışlarımı atarken bir gün onların haklı çıkacağına ihtimal vermiyordum elbette.
ama geçti işte.
yüzümü mentollü suyla yıkamış gibi kendime gelmiştim artık. bilincim açık, kafam cillop gibi.
kadın erkek ilişkileriyle ilgili gayet mantıklı, hatta bilimsel ve realist yaklaşımlarda bulunmakla yetinmeyip, romantizmin saçmalığından, gereksizliğinden ve samimiyetsizliğinden de dem vuruyorum.
hatta aşkı reddedip işi tamamen biyolojik zemine indirgemekte de bir beis görmüyorum.
"bundan sonra böyle abi. ilişki yok, aşk meşk yalan" cümlesini hayatımın orta yerine koyup etrafında türlü şen kahkahalar atıyorum. özgürlüğün tadına varıyorum.
hayat tahmin ettiğimden de güzel gidiyor.
ama telefon her çaldığında elim ayağıma dolanıyor.
beni arayacaksın diye ödüm kopuyor.
"dikkat çekeyim de, taşşak kokulu karanlık küçük odamda, bütün vaktimi geçirdiğim bu bilgisayarın başında, en azından birileri benimle ilgilensin, sövseler de sevseler de nolursa olsun ilgilensinler, ilgisizlikten ölecem lan öyle böyle deği. şş bakın olm bakın napıcam şimdi, bi bakın lan çok önemli ya" şeklinde içsel serzenişleri olan bir takım varlıkların en çok başvurduğu dikkat çekme yöntemi de diyebiliriz.
toplumun büyük kesimi için kutsal olan ve toplumsal hassasiyetin bulunduğu bazı konular (nedir efendim bunlar, din, tarihsel olaylar, tarihteki önemli kişiler vs) hakkında hiç bir fikirsel alt yapıya dayanmayan, tamamıyla osuruk haber ajansına dayalı ya da aşağılayıcı hakaret edici başlıklarla bu dikkat çekme emellerine ulaşmaya çalışanların düştüğü bu durum aşağılık bir durumdur.
gırtlağı sıkılmış bir kuştan çıkabilecek bir sesle irkilip uyandım.
kapı çalıyordu.
saçlarım yağlı ve arkaları kalkmış, pijamamın sağ paçası ise yukarı doğru sıyrılmıştı.
kapıyı açtım.
"iyi günler kulandığınız içme suyuyla ilgili bir anket için rahatsız ediyorum ama vaktiniz var mı" dedi.
var dedim. o anlattı ben onayladım. o sordu ben cevapladım. sonra çekti gitti.
tam yatağıma dönüp uykuma kaldığım yerden devam etmeye karar vermiştim ki. birden aklıma birşey takıldı: "vaktim var"...
evet, benim her zaman vaktim vardı. hiç meşgul olmuyordum. her zaman müsaittim.
hiç "off çok işim var bugün yine" , "bu aralar hiç boş vaktim yok" gibi cümleler kurmamıştım.
içine dahil olduğum organizasyonlarda, arkadaşlarla plan yaparken zaman konusunda sıkıntısı olmayan tek kişi oluyordum.
hiç yoğun olmamıştım. "yoğun ve meşgul adam" ın ekmeğini yemek bana nasip olmamaıştı bir türlü.
ulan msnde bile durumumu meşgul olarak ayarlamamıştım hiç.
bu yoğun adam kolpacılığına kafayı takmıştım bir kere. hayatımın geri kalanını bu ibnelerin foyalarını meydana çıkarmaya adamaya karar verdim (yok lan abartma). üstlerine gidecek, eğer hiç birinin açığını yakalayamaz, hepsinin dürüst olduğuna kanaat getirirsem, suçu kendimde arayacak, kendime çeki düzen verecektim.
hemen işe koyuldum
(telefon konuşması)
- alo erman naber abi?
+ iyidir literatur senden naber?
- iyilik sağlık güzellik. napıyon lan ibik hiç sesin soluğun çıkmıyo?
+ valla abi iş güç, koşturuyoruz ya yoğun bu aralar biliyon mu.
- nabıyon erman anlat bakalım bi?
+ işler yoğun işte abi. bilirsin
- e mesaiye mi kalıyosun yoksa eve iş mi götürüyosun?
+ yok abi.
- e öküzüm 5 te çıkmıyo musun bu işten? yoğun da olsa 5te bitmiyo mu bu iş? benim nasıl vaktim oluyo amınakoyim o zaman?
+ ya abi yoruluyoruz işte yeaa. he he... sen de ayıp ediyon ha.
- siktir git erman. git ve solitaire mi oynuyon ne bok yiyosan ye, mesainin bitmesini bekle.
***
(msn konuşması)
össqe (busy)- çok meşgulllllllll
- özge naber kız?
+ iyiyim şeker ya napiim. işim var da az kusura bakmazsın di mi?
- yok bak işine. ne işin var hayırdır?
+ ya proje verdi de bizim müdür. onu inceliyorum.
- e siktirip gidip incelesene güzelim rahat rahat. ne diye buralarda sürtüyosun?
+ ya öyle bi bakiim diye girdim yaa. sen de çok kötüsün.
- 2 saattir burdasın artis. ya git işini yap, ya gel lak lak yap.
+ tamam ya offff...
(offline)
***
diğer bütün deneklerde de benzer sonuçlar çıkmasın mı?
"vay kurnaz kerkenezler vay. millet ekmeği çıkaracağı bir memba bulmuş sonuna kadar ha babam sömürüyor arkadaş. biz de alemin tavşanı, saf saf geziyoruz he mi?" diye düşüncelere daldım derinlemesine.
sonra çıktım o düşüncelerden başka düşüncelere daldım
"yok arkadaş. ben gelemem o strese. her dakika yalandan iş icad edemem kendime. yapıma ters bi kere" dedim.
kafamı kurcalayan ve kendimi sorgulamama sebep olan bu durumu çözmenin mutluluğunu yaşadığım anlarda, irkilerek uyandğım o sabahtan bugüne aklmda tek bir soru kalmştı sadece:
içtiğim suyun katkısız ve doğal olduğundan ne kadar eminim?
sürekli konuşulagelen futbol, sex, otomobil, teknoloji, iş, para gibi konulardan sıkılmaktır.
gittiğim her yerde, televizyon izlediğimde, sözlükleri her kurcaladığımda karşıma çıkan sıradan, sıkıcı hiç bir boka derman olmayan şu yukarıda saydığım 5-6 konu başlığında toplanabilecek kısır sohbetler ya da bilgi paylaşımları yüzünden benliğimi saran ruh hali.
- aga bursayı şampiyon yapmazlar ya sanmıyorum. beşiktaş da olamaz, fener olur bak yine görürsün.
+ bana ne amınakoyim. bana mı oluyo şampiyon?
- hacı şöyle bi hatun yapacaksın aslında var ya uf. hem takılcaksın arada. aslında var bi tane yazıyo galiba ama bakalım. başka da var iş yerinde aslında. bi ayar çekmek lazım.
+ git söyle o zaman seninle sevişmek istiyorum diye. bana ne anlatıyosun. gereksiz fantezilerinle neden beynimde haketmediğin kadar yer işgal ediyorsun?
- olm bu arabada var ya of of of. otobüs motoru var otobüs mübarek. 260 ibre var hafız arabada. ama nasıl yakıyo biliyon mu benzini.
+ 1 değil 5 ömür çalışsan sahip olamayacğın bişey hakkında neden bu kadar bilgi sahibisin öküzüm?
şu saydığım konulara zerre kadar ilgili olmamakla acaba sorun bende mi diyorum. sonra sıkılıyorum. sonra yine bakıyorum. yine sıkılıyorum.
mevcut hükümetin büyük etkisinin olduğunu düşündüğüm ülkenin sanki her yerine sirayet etmiş atmosfer. çorap kokusu gibi.
memleketin birçok yerinde kendinizi abiler evinde hissetmenizi sağlayan hava. insanların konuşması, uslubu, alışkanlıkları her şekilde o abilere benziyor arkadaş.
sanki herkes krem rengi çorap ve kahverengi pantolon giyiyor, kolormatik gözlükleriyle etrafı süzüyor, ıslak dudaklarıyla bolca arap edebiyatından örnekler sergilerken o ince tüy bıyıklarını kesmemekteki ısrarını da sürdürüyor.
her an birisi koluma yapışıp beni sofraya oturtup elime kaşığı verecek ve maklube yemeye zorlayacak diye ödüm kopuyor.
çokça şahit olunan yazar tipidir. kendini ayar vermek gibi faydasız bir faaliyete adamış, adeta bu yola baş koymuş insan evladıdır. başlığı okur bu baykuş sonra entiriyi okumaya gerek bile görmeden bakınız larla o küçücük beyniyle ayarcıklar vermeye koyulur. trollerden sonra en tiksinilesi, tekmelemek suretiyle incitilmesi gereken yazar tipidir.
hadi yine iyi tarafıma denk geldin de sana özel başlık açmıyorum. sana biçtiğim sıfatlar daha bir betimleyici yoksa...
