Hayatımın en güzel dört senesini geçirdiğim, Beşiktaş gibi güzel bir semtteki küçük ama şirin okulum. Adından ve binasının görünüşünden sebep çoğu zaman özel okul zannedilmesinin aksine devlet okuludur. ikinci evimdir, evimden bile ötedir. Küçüktür, samimidir, istediğiniz kadar saçmalayın kimsenin size sen ne yapıyorsun demediği, içindeki herkese sonsuz güvenebileceğiniz yerdir. Başlarda korktuğunuz hocalarla son iki sene sıkı dost olmuş, her şeyinizi anlatırken bulursunuz kendinizi. Her köşesinde binbir anım olan, hakan abisiyle ayşe ablasıyla uğur abisiyle neslihan gürdağlısıyla murat barutuyla bana ömrümün en unutulmaz dört yılını sunan biricik lisemdir. Geriye dönüp baktığımda efsane arkadaşlıklar kalmıştır; Beşiktaşın her köşrsini avcunuzun içi gibi bilir, çıkışta taksime gitmek için cumayı bekler, dilekçe yazmak gibi legal yollarla okuldan kaçarsınız. 4 sene daha olsa 4 sene daha giderim dediğim bir efsanedir.
Siyasi görüşü, dini inancı vs. her ne olursa olsun içinde bir nebze insanlık olanın açmayacağı başlıklardan sadece biri. "Tamam anladım başbakanını seviyosun hükümetten yanasın geziciler vatan haini diyosun ama insaf be kardeşim 19 yaşında bir genç kendini savunma şansı bile yokken döve döve öldürülüyor, bu insan senin çocuğun da olabilir kardeşin de olabilir ayıptır günahtır" cümlesini bana kurduran başlıklardan da yalnızca biridir. Kimseye küfür etmiyorum kimseye hakaret etmiyorum sadece şunu rica ediyorum bırakın şu siyasi olaylarınızı kirli düşüncelerinizi, elinizi kalbinize koyun ve düşünün, ne olur düşünün; bir genci döverek öldürmek ne demek? Evladını döve döve elinden almaları nefesini kesmeleri ne demek? Veya kardeşini? Bu arada unutmadan ekleyeyim, bir insanın dini inancını sorgulamak kimseye düşmez. Ateistmiş ölmüş oh olsun demek insanlık dışıdır yapmayın etmeyin ne olur, sonuçta hepinizin sevdiği insanlar var kardeşleriniz eşleriniz anne babalarınız evlatlarınız var, orada bir aile gözyaşları dökerken insanlığınıza yakışmayan cümleler kurmayın
Ne iğrenç bir ülkede yaşıyoruz arkadaş dedirten cümle. Biri der ayağımla başından dürttüm, biri der ayağım ağrıyordu tekmeleyemezdim, diğeri diyor küfür etti, diğeri oruçluydum (gecenin yarısı oruç, yerseniz!).. O gencecik çocuğun annesinin yaşlı gözlerine bakarak söylenecek sözler değil bunlar. Hayır düşünüyorum ben olsam diye, utancımdan vicdan azabından neyse cezam kesin derdim. Ama utanç, vicdan azabı insancıl duygulardır, bunu yapanlarsa asla insan değildir!
Doğrudur. Özellikle de "düşünme nedir diye, vur mührü Ak Parti'ye" kısmı. Aman ha mazallah düşünme gafletine düşer de seçmen oy vermez falan, sakın düşünme nedir diye vur mührü ak partiye.
Her adını duyduğumda, o temiz yüzü o güzel gülüşü her gözümün önüne geldiğinde, her "Ali ismail Korkmaz" ismini okuduğumda boğazımın düğümlenmesine içime bir öküz oturmasına sebep olan 19 yaşında bir genç. 19du daha ve bundan sonra hep 19 kalacak. Hakları için özgürlükleri için, inandığı daha güzel bir dünya için sokağa çıkan, tamamen suçsuz, masumken ve canını kurtarmak için kaçarken girdiği sokakta 4-5 vicdansız tarafından dövülerek öldürülen gençtir. Herkes gibi bir kez de ben soruyorum sizlere Ali'ye vuranlar nasıl bakıyorsunuz annelerinizin gözlerine, nasıl sarılıyorsunuz çocuklarınıza? Ama gün gelir devran döner, herkes yaptığının hesabını verir. Seni tanımadan çok sevdik Ali, keşke biz seni hiç tanımasaydık da senin o gülen yüzün hiç solmasaydı. Ama merak etme, unutursak seni, unutturursak kanımız kalbimiz kurusun. Daha 19 yaşında, düşlerinde özgür dünya.
Hiçbir şeydir. Gülücük atar 100'ün üzerinde retweet alırlar, çoğunun havasından geçilmez. Bunların aksine gerçekten komik olup takip etmeye değer olanları da yok değildir elbet.
2000'den sonra doğan çocuklardır. Sabahtan akşama kadar teknolojik oyunlar oynarlar, 10 kuruş buldukları zaman bakkala koşup sakız almak yerine cep telefonlarıyla annelerini arayıp gelirken almasını söylerler. Barış Manço'yu bilmezler. Başka bir deyişle, indigo çocuklardır.