Gerçekten dibin dibi var. Birçok şekilde dip görmüş biri olarak söylüyorum.
(O gördüklerin de dip değildi bu arada.)
Bir savaş sonrası evini, tüm eşyalarını, memleketini bırakan bütün o insanlar. Bütün o sırtlarından atmak zorunda oldukları yükler, çünkü insanın evi yük olduysa o savaş kaybedilir.
Güçsüzlüğüm tahmini ne zaman gücüm olur acaba?
Sığındım sarkılara, hadi bakalım.
Bu bir düz yazı değildir, meditasyondur belki de kim karar veriyor?
Bu bir şiirdir hadi bakalım.
Hece ölçülerine o konuda ben de kırgınım.
Bilinç akışım beni şaşırmıyor artık, bir çeşit alışkanlık.
babannem gittikten sonra olan her şey, yaşanan her şey, içtiğim su dahil büyük bir baş dönmesi. bacaklarım, kollarım ve hatta kalbim benden çıktı, benden bağımsız hareket ediyor. artık çok yalnızım ve bunun bana bir şey öğretmesi gerekiyor. beklediğim şefkat, beklemediğim bu terk edilmislik sonunda beni nereye götürecekse gitmek istiyorum.
7 gündür mavi gözlerinin ve dualarının gölgesi olmadan bu sefil,bu bomboş hayatı yaşıyorum.
sensizliğe olan kinimi bütün dünya bilsin istiyorum. karnıma,kanıma,ruhuma sinen bu acıyı nasıl damıtacağımı, bu yoklukla nasıl başedeceğimi yazan o işaretler nerede? çaresiz olan tüm dertleri babannemin tabutuyla sonsuzluğa gönderdim. artık bütün çareler babannemsiz.
2 gün önce 26 oldum. 10lu yaşlarımda 20lerdeki insanlara bakıp ben de bu kadar büyüyecek miyim diye düşünürdüm hep. büyünmüyormuş. hep öğrendiğim sandığım şeylerden gol yedim. üstelik hava futbola elverişliydi. benim takım öndeydi, kazanıyor gibiydim. ogrenilmiyormus. mac sonunda anladım ki takım da benmişim, golü atan da.
glory adlı şarkısı günümü güzelleştirmis mis gibi bir grup.tam böyle yağmur yağdı yağacak, keyif mi alsam üşüyorum diye sinirlensem mi diye düşünürken spotify bey bu şarkıyı çaldı. ibre keyif tarafına döndü.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1803115/+
pastel evler, çakıl taşlı yollar, Wes Anderson görse aşırı kiskanirdi. O yollardan birinde görmüstüm bu "durağı". kadraj aşırı kötü ama olsundu.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1794376/+
Ankara'yı çok özlüyorum. Bunun bana bir anlam ifade etmesinin yarattığı o yerçekimsiz mutluluğu özlüyorum. kendimi buradaki kendi halinde kuğular gibi hissediyorum. olmam gereken yerde değilmişim gibi. Canozan'in şarkısındaki gibi: "güneşi ararken peşini bırakmaz ay."
tüm filmleri gecekondu, aldatan kadınlar, serseri ama çok aşık delikanlılar minvalinde geçen yönetmen. sadece yeralti filmi bu temalardan ayrı tutulabilir, nitekim başrolün engin günaydın olması her şeyi kabul edilebilir kılıyor zaten. limonlu sütlaç the art killer bildirdi.
rıfat bir süredir çocukluğunu icat etmeye uğraşıyor. ilk denemesi epey başarılı. buna göre rıfat, sırtını büyük bir ormana dayamış tek katlı bir köy evinde doğuyor. çocukluğu bu köyde geçiyor. evlerinin biraz aşağısında bir dere var. çağıltısı hiç dinmiyor. dere: hep gidiyor ama hep orada. tam rıfat’a göre, yani hep gitmek ama hep aynı yerde kalmak. rıfat dereyi tutkuyla seviyor, dereye özeniyor. ona benzeyip benzemediğini görmek için boyu yettiği günden beri aynada kendine bakıyor. saçını derenin akış yönünde tarıyor, bakışlarına küçük girdaplar yerleştirmeye çalışıyor. sonra başı dönüyor, aynadan uzaklaşıyor.
derenin nereden, nasıl doğduğunu görmek için bağların bahçelerin ortasından, ormanın kıyısından saatlerce yürüyor, tepeleri tırmanıyor, kayalarda sekiyor. derenin doğduğu yere ulaşınca, bir taşa oturup suyun yeryüzüne çıkışını seyrediyor, çocukça bir hüzün duyuyor. az önce taşın toprağın kaygan, karanlık dilini konuşurken şimdi aydınlıkta, gözlerini kırpıştıran, durmadan dudaklarını yalayan bir bebek gibi mırıldanıyor su. aşağıya, köye doğru akarken, bulduğu kuytularda birikiyor ve üzerine eğilen canlıların yüzünü yansıtıyor.
rıfat da o günden sonra kuytularda, tenhalarda birikiyor, kendisine yaklaşan insanların imgelerini pırıl pırıl bir biçimde onlara geri vermek için sakin, durgun ve kıpırtısız olmaya çabalıyor.
bu yazıyı sana yazıyorum henüz sahip olmadığım boncuk gözlü köpeğim. yüksek ihtimal şu anda başka birilerine boncuk boncuk bakıyorsun ama olsun. seni her gün gezdirebileceğim bir çevrem, sana laf etmeyecek komşularım ve ben yanında olamadığımda senin yanında olabilecek birini bulduğumda, sana kocaman sarılacağım ve hiç ayrılmayacağız. seni şimdiden özledim sütlacım. evet adın sütlaç olacak, sana tatlı yasak ama olsun. kendine çok iyi bak, kavuşmamıza az kaldı. patinden öpüyorum.
sözleri ilmek ilmek işlenmiş mabel matiz şarkısı. umuda ihtiyacım olduğunda dinlerim ve kendime kısacık da olsa huzur ısmarlarım.
*"ihanet aslında sadakatin tavrını sever"
*"hatırlayarak yaşamak boynumuzun borcu ama
ölürdün unutmasan"
*"uzak bir deniz kıyısında
kendi yara kabuklarını yar ederek kendine"
eylul'unde ankara'da olduğum yıl. kuğulu park'ta oturuyorum. kafamdan milyon tane cümle geçiyor. bir sürü film karesi, kitap cümlesi, replik dönüyor kafamda. baris bicakci kitapları, vega şarkıları, şiirler. fotoğraf makinesini gökyüzüne kaldırıyorum. inanılmaz bir gökyüzü var. insani konuşmaya, anlatmaya zorlayan bir hava var ankara'da. burada muhatapsiz yaşanmazmis. buraya muhatapsiz da gelinmezmis bunu anlıyorum şu anda. 2018'in son aylarından, beni Ankara'ya bir muhatapla yollamasini, yan yana o bankta oturup hiç konusmadan, gökyüzünün huzuruna dahil olmayı diliyorum.
yıllardır istediğim şeyi yapıyorum: barış bıçakçı'nin ankara'sina gidiyorum. gözlerimi kapatıp ender, çetin ve nihal gibi o eğimli yolda yürümek istiyorum. tunalı hilmi, sakarya, dost kitabevi ve aspava. artık kitap cümlesi olmaktan daha fazlası olacaklar benim için. buraya heyecanli hissediyor emojisi gelecek.