tuğrul tanyol şiiridir. umut mu umutsuzluk mu okurken içimi kaplayan, bilemedim...
sen elimden tutunca
deniz basardı içimi
sen elimden tutunca, yüreğim
yeşil yosunlara takılıp günlerce
dip akıntılarının peşisıra gitmek isterdi.
günlerce, gözbebeklerini tutuşturan o gizli alevin kaynağını
sorardım kendime.
geceler boyu yolumu arardım zor ve
aşılmaz tepelerde.
sonra ışıklar söner, sonra yıldızlar
düşerdi içimdeki serin göllere.
sen elimden tutunca
ben miydim, yoksa bir başkası
yürüyen seninle...
dalgalara ve rüzgâra basmadan yürüyen.
sen elimden tutunca
bir mavilik çökerdi gözlerime
sonra tüm denizler çekilir
bir orman uğultularla sarsılır
bir güvercin sürüsü havalanırdı
kış bürümüş yüreğimden
sen tutunca ellerimden
avlunun beyaz taşlarına dökülürdü
kızıl yaprakları bir çınarın
ve ben günlerce
o yapraklara gömülüp ölmek isterdim.
panjurları açık kalmış eski evler gibiydik
rüzgârda çarpan, başıboş ve ürkek
sen elimden tutunca
kayaları delip çıkardı bir çiçek.
sen elimden tutunca
yolculuk basardı içimi
külrengi bulutlara takılıp günlerce...
daha dün bir sevinçtin karşımda
bir ışıklı bekleyiş bir gelecektin
şimdi kirletilmiş bir kentin
çirkefi bulaştırılmış yüzüne
gülemiyorsun
dilin yorulmuş utanmaktan
merhaba bile diyemiyorsun
yenilgiler bağlamış gözlerini
oysa gözlerin
en az yaşamak kadar güzel
o güzellikleri bilemiyorsun
tam da kudurma vakti gecenin
kim bilir şu dışkapı da
ne yalanlar dolanıyor ayaklarına
etin çankaya da kızılay da kalmış
kemiğin altındağ da
bunalımlarla titreyen o konduda
sen ki daha üç yıl önce
direnen bir yaşamı türkülerdin
ışıl ışıl bakardın yarınlara
yoksulluğun yanaklarını bile
hep güneşin rengiyle öperdin
nasıl da severdin edebiyat dersini
ille de fikret in "promete" şiirini
her dizesini ezbere bilirdin
bütün yollar bir labirent olsa da
umuda çıkmak zor değil derdin
işte ışıksız direncin yalan umutları
aşılmamış coşkular
sevgisiz öfke
ve kül olan gençlik ormanları
savrulup duruyor işte yürüyüşünde
bir yangının çaresiz kurbanları
keşke çıkmasaydın karşıma
içimdeki sevinci vurmasaydın
ne çocukluğun kalmış
ne gençliğin var bakışlarında
gözlerinde uçuşan üniversiteleri
şimdi düşünmek bile istemiyorsun
silmek için alnındaki çaresizliği
tırnaklarını geçiriyorsun yüzüne
kan oluyor yüzün silemiyorsun
tam da kudurma vakti geldi gecenin
bir kez daha yıkılıyorum altındağ da
çocuklar ah çocuklarım
naylon pazar çantası için oy atan
karın tokluğuna can satan insanlarım...
geçtiğimiz yıllarda milli eğitim bakanı hüseyin çelik tarafından türkiye okuyor kampanyası dahilinde uygulanmaya konulan okuma seferberliği tarzında bir şeydir. valilikler 20-60 dk gibi bir süre belirler ve okullara uygulanması için yazı gönderir. ders içi yada ders bitimini takiben uygulanabilir. sadece okullarda değil farklı resmi kurumlarda da uygulanmaktadır. zaten aklı başında bir öğretmen bu uygulamanın gelmesini beklemeden sevdirebilir kitap okumayı.
kimi zaman işe yarar ama bu kampanyaların çoğu hava atmak, göz boyamak için kullanılır. depo depo kitap şehir merkezlerinde popüler okullara gitmeyi beklerken, kıyıda köşede kalmış köy okullarında sayfaları paramparça yıllanmış kitaplarla gel de yap okuma saati be hey üseyin. ki zaten türkçe dersinin önemli bir kısmını oluşturan okuma bölümünde serbest okuma saati uygulaması kademeye göre mevcuttur uygulanmaktadır. onun için iş yapıyor görünmek adına böyle zahmetlere girişileceğine en güzeli kitabı olmayan okullara kitap temini sağlamak durmadan usanmadan çalışmak kampanyalar yapmaktır.
okullarda olanı hem öğretmen için hem öğrenci için zevklidir. öğretmen öğrenciyi denetlemek yerine kendi de kitap okur. alışkanlık kazandırmanın bir yoludur bunun için öğretmenin görevi kitaptan soğutmamak adına öğrenciyi yönlendirmektir kesinlikle okuyacağı kitabı seçmek değil. ama kaynak aranıyorsa 100 temel eseri boşuna icat etmemişler diyeceğim de o listeyi de hangi 4 bin öğretmen incelemişse artık çok da dolu bir içerik yok. iyidir hoştur kitap okuma saati..
şiirleri yüzünden vatanından sürgün edilip türkiye'ye sığınan azeri şair almas yıldırım'ın şiiridir.
ağlama, ağlama ey gözleri bulutlu yâr,
bari uzaktan olsa gadanı alabilsem!…
bir terlan gibi konsam o kartallı dağlara,
bir avcı vursa, düşsem, sinende kalabilsem,
kurbanın olabilsem!..
gene yaşlar belirdi o dalgın gözlerinde,
bir kurban mı giden var o buz denizlerinde?
yıllar boyu bir bahar görmeyen düzlerinde
bir gül gibi açılsam, gül gibi solabilsem,
ben senin olabilsem!..
habip kocaman ın 1994-2007 arasında,tbmm genel kurulu ve komisyonlarda yaşananlar, tartışmalar ve anlatılan fıkraları derleyerek oluşturduğu kitap. unakıtan forever
ikitelli bankalar caddesinde bu ay açılan outlet merkezi. çoğu marka var ama daha tamamı faaliyete geçmemiş. giyim mağazalarının yanı sıra tefal, kütahya porselen, prenses takı gibi markalarında outlet mağazaları var. anlamadığım şey bu outlet merkezlerini neden hep böyle uzak, sapa yerlere yaparlar. neyse sonuç olarak belli mağazalar oldukça ucuz, mavi filan dersen onlar bildiğin gibi dostum boşver gitsin.
belki de saçlarında unuturum hayatı
omuzlarım alışır belki de kafdağına
hemila gök düşüyor
hemila çöl büyüyor
yüreğimi yarım bir ayet gibi bırakma
şimdi her gece düşümde kar yağıyor dağlara
biliyorum gözlerim daha seğrimeyecek
göğüme göçmen kuşlar göndermesen de olur
nasıl olsa çöl yeşerten gözlerini melekler
vebalı bir şairin dilinden dinleyecek
bir tarafım yanmadan yürümez mi bu gemi
hüznü bir bayrak gibi çekmesem gözlerime
adın bir liman olup tutmaz mı ellerimden
hemila bu gök beni
ağlatır demedim mi
beni ayaklarına
akmayan şiirlere
sızılı bir dağ gibi
kanatıp
gitmeseydin