bilindiği üzere, bim mağazaları tasarruf amacıyla dizaynını adeta bir labirent havasında tasarlar. sadece ekmek almak istediğiniz takdirde büyün reyonları gezmek ve labirentten kurtulup kasaya ulaşmak için büyük çaba sarf edersiniz.
not: az önce birine bi şeyi anlatırken bu deyimi kullandım ve o "iş vermek?" dedi. bunun üzerine bilmeyenler için bunun tanımını yapmayı bir vazife bildim.
üzerinde oynama yapılıp kesilemeyecek bir yayında yanlışlıkla, insani bir eylem olan geğirme işlemini gerçekleştiren talihsiz sunucudur. şüphesiz ki hayatında unutamayacağı bir olaydır. geğirdikten sonra hiç bir şey olmamış gibi davransaydı daha kolay unutulabilirdi. lakin...
siz sözlükte at koştururken kapı zilini duymanıza rağmen entry'nize devam edip bitirip kapıyı açtığınızda gördüğünüz başı kapalı güleryüzlü hanım.
delikten baktım, onu gördüm. anam dedim, bu bizim dersanedeki* öğretmen değil mi dedim. bende mini şort, askılı var. açtım kapıyı, çıktım karşısına. yüzündeki tebessüm hafif bozulur gibi olduysa da toparladı kendisini. elindeki seçim bildirgesini uzattı bana. "hebele hübele" bi şeyler dedi ve gitti. kağıda bakarak bilgisayara doğru yürüyorum, kağıtta akp'nin amblemi falan yok, kırmızı beyaz bir bildirge. oysa bir yerlerde mavi ve sarımsı turuncu olmalıydı diyerek okumaya başlıyorum. son sayfada akp'nin adı verilmeden akp'nin icraatlerini gösteren şeyleri okuyunca şüphe etmeyi bıraktım.
kemal kılıçdaroğlu'nun bayburt mitinginde* yaptığı konuşmada sarf ettiği sözdür.
seslenişin bir kısmını aktarıyorum;
"bir komşumuz var; ırak, işgal altında. 'demokrasi' dediler, binlerce insan orada ölüyor. binlerce müslüman kadına tecavüz ediliyor. 23 cami yerle bir edildi..."
gayrimüslim kadın, kadın değil mi? müslüman olduğunu ne amaçla vurguladığını anlar herkes.