yurdum insanının ne kadar cahil oldugunu gösteren durum! türk milletide daha dogrusu devleti ve ordusu tıpkı diger milletler ülkeler gibi güclü oldugu zamanlarda ezmiştir öldürmüştür yok etmiştir! hatta yakın gecmişe kadar hala türkiye cumhuriyeti bunu yapmaktadır. bu yüzden türklügü övmeye "melekleştirmeye" gerek yoktur! cünkü bunu yapmak aptallıktan öteye gitmemektedir.
Sıkıcı bir cümleyle başlayalım yazıya ama bilin ki daha sonra çok da sıkıcı olmadığını sandığım bir şey söyleyeceğimi düşündüğümden buna cesaret ediyorum.
Sıkıcı olan cümle şu:
Türkiye nin çözümü zor sorunları var.
Sıkıcı olmadığını sandığım cümle de şu:
Ama o sorunlar, sürekli tartıştığımız sorunlar değil.
Türkiye nin yıllardan beri konuşulan, tartışılan, uğruna insanların öldüğü sorunları aslında bir haftada çözülecek sorunlar.
Çünkü onların sahici bir temeli yok.
Devletin getirdiği yapay yasaklar yaratıyor o sorunları.
Alın şu Alevi meselesini.
Parlamento, yasada küçük bir değişiklik yapıp cemevlerini ibadethane kabul edip Alevi dedelere de maaş bağladığında sorunun büyük kısmı çözülüyor.
Bir başka yasayla da, Alevi çocuklarını zorunlu din derslerinden muaf tuttu mu, Alevilerin bugünkü rahatsızlıklarının önemli bölümü ortadan kalkar.
Anayasaya anayasal vatandaşlık ibaresini ekleyip, Kürtlerin anadilde eğitim yapmasına da olanak sağladığınızda Kürt meselesindeki gerginlik gevşeyiverir.
Ne oldu?
Alevi meselesini yıllardır çözmeye çalışır gibi yapıp da çözmeyen AKP, MHP devreye girince hızlanıverdi.
Demek oluyormuş.
Kürt sorunundaki engeller de kalkabilir.
Bu konulardaki zihniyet değişimini sağlamak zor gibi görünüyor ama neticede bunlar parlamentoda yapılacak değişikliklerle hallolacak işler.
Parlamentoda alınacak kararlarla çözülecek meselelere, çözümü zor meseleler diyemeyiz.
Çözecek adam yok deriz.
Peki, zor mesele nedir?
Yasa değiştirmekle, anayasaya madde ekleyip çıkarmakla çözülemeyecek meselelerdir, zor olanlar.
Mesela Diyarbakır sokaklarında yalınayak koşturan o küçücük çocuklara, Norveçli ya da Kanadalı yaşıtları gibi bir eğitimi ve hayat standardını nasıl sağlayacaksınız?
Bunu yasalarla yapamazsınız işte.
Bunun için uzun vadeli projeler gerekir.
işsizliği nasıl halledeceksiniz?
Yasalar yetmez bunu çözmeye.
Türkiye deki köylülerin kültür düzeyini Fransa daki köylülerin kültür düzeyine nasıl çıkaracaksınız?
Bir yasayla çıkarın da göreyim.
Yargıçların mesleki kalitesini nasıl yükselteceksiniz?
Türkiye deki bilimsel yaratıcılığı nasıl canlandıracaksınız?
Türkiye nin üniversitelerinin öğretim kalitesini Harvard ya da Oxford kalitesine nasıl ulaştıracaksınız?
Türkiye deki öğretmenlerin entelektüel kapasitesini nasıl geliştireceksiniz?
Dünya mimarisiyle yarışacak bir mimari anlayışını bu ülkenin kentlerine nasıl yerleştireceksiniz?
Böyle daha sayabiliriz.
insan kalitesiyle, yaratıcılığıyla, yaşam düzeyiyle, estetik anlayışıyla ilgili sorunları çözmek zordur.
Ve, bana sorarsanız Türkiye nin asıl sorunları da bunlardır.
Ama biz aslında sorun bile olmayan sorunlarla uğraşıyoruz.
Yapay sorunlarla.
Bu yapay sorunlar yüzünden insanlarımız ölüyor, bütün enerjimiz ve paramız boşa akıyor.
Akıllı birkaç karar alıp hayata geçiremediğimiz için oluyor bunlar.
Böyle baktığınızda, Kürt sorunu ya da Alevi sorunundan ziyade, bunları çözecek düzeyde zihinsel kaliteye sahip kadrolarımızın bulunmamasıdır sorun.
O kadroları yetiştirmek de zordur.
Bana sorarsanız, biz yanlış sorunlarla uğraşıyoruz.
Bu ülkenin geleceğini belirleyecek olan ciddi sorunlar, parlamento kararlarıyla hemen çözüme ulaştırılamayacak sorunlardır.
insan kalitesiyle ilgili sorunlardır.
Çocukların eğitimiyle ilgili sorunlardır.
Mesleki yetersizliklerle ilgili sorunlardır.
Kısacası, toplumun dokusunu belirleyen ve ancak uzun vadeli programlarla halledebilecek sorunlardır.
Bunlarla da hiç kimse ilgilenmez.
AKP ile DTP, Güneydoğu daki belediyeleri ele geçirmek için kıyasıya mücadele ediyorlar, siz bu partilerin herhangi birinden Diyarbakır sokaklarında koşturup duran çocuklarla ilgili tek satır laf duydunuz mu?
Bu partilerden herhangi biri o çocuklarla ilgili bir proje geliştirdi mi?
O çocuklar aynı yaşamı sürdürecekse, dünyadaki kendi yaşıtlarından geri kalmaya şimdiden mahkûm edilecekse, hangi partinin seçimi kazandığının ne önemi var?
Türkiye nin güneydoğusuna Güneydoğu mu diyeceğiz,Kürdistan mı diyeceğiz, bunu tartışan insanlar var.
Adını ne koyarsanız koyun, ya yüzlerce yıldan beri olduğu gibi Kürdistan deyin ya da Güneydoğu deyin, bunun o çocukların geleceğine katkısı ne olacak?
Bir yasa maddesiyle o bölgeye Osmanlıda olduğu gibi Kürdistan, Karadeniz bölgesine Lazistan diyebilirsiniz?
Sonra?
Kürdistan derseniz Kürtlerin,Güneydoğu derseniz Türklerin içine su serpilir, çocuklar da sürünmeye devam eder.
Türkiye nin ciddi sorunları var.
Onların ne olduğunu anlamak için bu ülkenin çocuklarına ve gençlerine bakın.
Onların geleceğini, dünyadaki yaşıtlarının geleceğiyle kıyaslayın.
Ama çocuklara kim aldırır?
Onlar oy vermiyor ki...
bir nevi putperestliktir,günese aya yıldazlara tapınmaktır ama yalnız bunlarla sınırlı degildir bunların arasına;meleklere tapanlar,nuh peygamberin dininden olnlar,yahudilerle hristiyanlar arasında kalan bir dine inananlar,bir dinden öbürüne gecen,din degiştirenler,bir kesim yahudi ve hristiyanlar ve dinsizler de vardır ayrıca islam dinine göre sabiiler de, tıpkı diger hak dinlere inanalar gibi ahirette üzülmeyecek olanlardan olacaktır diyede belirtilmiştir.
bakara suresi,62.ayet
belkide dünyanın en iyisidir.çoğu kişiye göre de böyledir zaten,türkiye nin en kaliteli zeytin yagının cıktı bölge de olması(edremit körfezi) ve özellikle ayvalık ın topragından ve havasından olsa gerek cok lezzetli, salatada her türlü yemekte ve özellikle balıkta muhteşem giden sıvı yağ...
duran duran ın manyaklaştıran darmadagan eden süper şarkısı...
came in from a rainy thursday on the avenue
thought i heard you talking softly(eeee)
i turned on the lights, the tv and the radio
still i can't escape the ghost of you(huuu uu uu)
what has happened to it all? crazy, some'd say
where is the life that i recognize?(gone away)
but i won't cry for yesterday there's an ordinary world
somehow i have to find
and as i try to make my way to the ordinary world
i will learn to survive
passion or coincidence, once prompted you
to say"pride will tear us both apart"
well now pride's gone out the windowcross
the roof tops run away left me in the vacuum of my heart
what is happening to me?
crazy, some'd say
where is my friend when i need you most?(gone away)
but i won't cry for yesterday there's an ordinary world
somehow i have to find
and as i try to make my wayto the ordinary world
i will learn to survive
papers in the roadside tell of suffering
and greedhere today, forgot tomorrowooh, here besides the news of holy war
and holy need ours is just a little sorrowed talk
and i don't cry for yesterday there's an ordinary world
somehow i have to find
and as i try to make my way to the ordinary world
i will learn to survive
(every oneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeooo is my world)
i will learn to survive
(any oneeeeeeeeeeeeeeeeeeeoooo is my world)
i will learn to survive
(any one is my world every one is my world)
1. sgt. pepper's lonely hearts club band
2. with a little help from my frineds
3. lucy in the sky with diamonds
4. getting better
5. fixing a hole
6. she's leaving home
7. being for the benefit of mr. kite
8. within you, without you
9. when i'm sixty-four
10. lovely rita
11. good morning, good morning
12. sgt. pepper's lonely hearts club band (reprise)
13. a day in the life
the beatles ın en iyi albümüdür kanımca, bir baş yapıttır...
the beatles ın insanı manyaklaştıran, olagan üstü şarkısı...son 50 yılın en iyi şarkısı seçilmistir ingiltere de. (bkz: sgt pepper s lonely hearts club band)albümünün kapanış şarkısıdır aynı zamanda...
insanoglu varoldugundan beri cıkan savasların nerdeyse tamamı bu yüzden olmustur.ayrıca kavgalar, catısmalar hatta katliamlar,soykırımlar bu nedenle meydana gelmiştir ve hala sürmektedir.bir tek amerika günümüzde kendi cıkarları ve zevki için oraya buraya saldırmaktadır.o da bir istisnadır.ama gercek nedenlere baktıgımızda insanların bencilligini ayrımcılıgını kendinden olmayana tahammülü olmadıgını rahatlıkla fark edebiliriz.bunları aşmak bir insan için en zor olan şeylerden biridir. objektif,demokrat olabilmek,kendisini baskasının yerine koyabilmek,kendine yapılmasını istemedigi seyi baskasına yapmamak.......!
unutmadan, sözlükte bile cıkan tartısmaların ve kavgaların cıkma nedenleri bu iki husus yüzündendir.
Ne var ki, köleliğinin bilincine varmış ve kurtuluşu için mücadeleye başlamış köle, kölelikten yarı yarıya çıkmış demektir. Fabrika endüstrisinin yetiştirdiği ve kent yaşamının aydınlattığı modern, sınıf bilinçli işçi, dinsel önyargıları bir yana atar, cenneti papazlara ve burjuva bağnazlarına bırakır ve bu dünyada kendisi için daha iyi bir yaşam elde etmeye çalışır. Bugünün proletaryası, din bulutuna karşı savaşta bilimden yararlanan ve işçileri bu dünyada daha iyi bir yaşam adına kavga vermek için birleştirerek öteki dünya inancından kurtaran sosyalizmin yanında yer alır.
Din, kişinin özel sorunu olarak kabul edilmelidir. Sosyalistler, din konusundaki tavırlarını genellikle bu sözlerle belirtirler. Oysa herhangi bir yanlış anlamaya yol açmamak için bu sözlerin anlamı kesinlikle açıklanmalıdır. Devlet açısından ele alındığı sürece, dinin kişisel bir sorun olarak kalmasını isteriz. Ancak, Partimiz açısından dini kişisel bir sorun olarak göremeyiz. Dinin devletle ilişkisi olmaması, dinsel kurumların hükümete değin yetkileri bulunmaması gerekir.
Herkes istediği dini izlemek ya da dinsiz, yani kural olarak bütün sosyalistler gibi ateist olmakta tamamen özgür olmalıdır. Vatandaşlar arasında dinsel inançları nedeniyle ayrım yapılmasına kesinlikle göz yumulamaz. Resmi belgelerde bir vatandaşın dininden söz edilmesine de son verilmelidir. Kiliseye ve dinsel kurumlara hiçbir devlet yardımı yapılmamalı, hiçbir ödenek verilmemelidir. Bunlar, devletten tamamen bağımsız, aynı düşüncedeki kişilerin oluşturduğu kurumlar niteliğinde olmalıdır. Ancak bu isteklerin kesinlikle yerine gelmesi halinde, kilisenin devlete Rus vatandaşların ise kiliseye feodal bağımlılıklarının sürdüğü, (bügüne kadar ceza yasalarımızda ve hukuk kitaplarımızda yer alan) engizisyon yasalarının var olduğu ve uygulandığı, insanları inançları ya da inançsızlıkları nedeniyle cezalandırdığı, insanların vicdan özgürlüğünü baltaladığı ve kilisenin şu ya da bu afyonlamasıyla hükümetten gelir ya da mevki sağladığı utanç verici geçmişe son verilebilir. Sosyalist proletaryanın modern devlet ve modern kiliseden istediği, kilise ile devletin birbirlerinden kesinlikle ayrılmasıdır.
mark knopfler önderligindeki, 80 lere damgasını vuran efsanevi grup...sultans of swing, brothers in arms ve de en muhtesemi telegraph road grubun en önemli sarkılarındandır.
simon and garfunkel ın unutulmaz baba şarkısı.vokalde ikinci sesin bu kadar yakıstığı daha dogrusu inanılmaz uyumlu gittiği sarkı nadirdir bunda tabi ikilinin ses uyumunun muhtesmliğide bir gercekliktir.paul simon 1964 de yapmıştır bu yüce sarkıyı.sabaha karsı bestelendigi söylenir