her cümlesini 'amuğa goyayım' diye bitiren erkeğin bir başka versiyonudur. Sıcak iklimleri severler, su birikintilerine yakın yerlerde yaşar ve gece avlanırlar, vahşi yaratıklar listesinde ise zirveye oynamaktadırlar. görüldüğü yerlerde ivedilikle bulunulan mekanın terk edilmesi gerekir.
belli aralıklarla başıma gelen hadise. ne zaman rüyamda avustralya'da olduğumu görsem, o uykudan mutlu uyanıyorum ama kalkar kalkmaz da hemen buralardan kaçıp uzaklara gitme isteği doğuyor. bilinçaltımsın avustralya.
benim de yaptığım eylemdir, okumak için ekşi sözlüğü, yazmak içinse uludağı tercih ediyorum. ortada ekşi sözlüğün bilgi almak için uludağ sözlükten kat be kat önde olduğu gerçeği var ayrıca troll sayısı da buradakinden çok daha az, uludağ'da maalesef her yer ergen, abaza ve troll dolu, sol frame'de gördüğüm başlıkların çoğu cinsellikle ilgili açılmış aptal aptal başlıklar, başlıkların altına girilen entrylerin %80'i sözlük formatından alakasız, forum yazısı gibi. ekşi sözlük yazarlığım onaylandığında 5 dakika daha durmam buralarda ahali.
(anlamak için haftanın en beğenilen entrylerine göz atmak yeterli, ne kadar faşist yorum varsa beğeninin amına koymuş, pis küçük faşistler sizi, hanimiş hanimiş.)
eğer birlikte olma amacı seks ise genellikle erkekler bu ucuz tercihi yapabilirler. aptal kızlar günübirlik, zeki kızlar ise ömürlüktür. aptal kızlar için ise erkeğin kendini teselli cümlesi: 'sonuçta zekasını sikmiycem banane!' şeklinde vuku bulur.
öncelikle tanrı kavramının ne olduğunu tanımlamak gerekir ki tanrı denilen şey aslında evrenin kendisidir ve davranışlarının bir çoğu fizik kuralları ile açıklanabilir. şimdi buradan devam edelim, o zaman diyeceksiniz ki tanrı=evren ise, evreni kim yarattı veya nasıl oluştu? aslında ''evreni kim yarattı?'' sorusu ile ''allahı kim yarattı'' sorusunun paralel olduğunu bu şekilde görebiliyoruz.
evrenin nasıl oluştuğu ile ilgili ise şuanda sahip olduğumuz en kabul edilebilir teori bigbang teorisi peki bigbang'den önce ne vardı?
Hiçbirşey yoktu. çünkü zamanı ölçmek için hareket olması gerekir, hareketin olmadığı yerde ise zaman yoktur yani bigbang'den önce hareket olmadığından doğal olarak zamanda yoktu. zaman kavramı big bang ile başladığından dolayı bigbang'den öncesini anlamlandırmak mantıksızdır. böylece ''allah'ı kim yarattı'' sorusunun da mantıksız olduğu sonucuna varabiliriz.
hayatımda canlı izlemek için yüksek miktarda parayı gözümü kırpmadan ödeyebileceğim, ergenliğimin, gençliğimin, en hüzünlü anılarımın, en güzel aşklarımın, en kafası kıyak gecelerimin başrol oyuncusu ingiliz grup.
national geographic tarafından 3 sezon boyunca yayınlanan, her bölümde farklı bir uyuşturucu hakkında bilgiler içeren ve bu uyuşturucuların yetiştirilme, elde edilme, tedarik ve içicilik safhasında bulunan insanların gözünden anlatımlarını izleyiciyle buluşturan, aynı zamanda güvenlik güçlerinin bu uyuşturuculara karşı verdiği mücadeleyi anlatan belgesel serisi.
çok göreceli bir kavram olmasına rağmen erkeklerin bu konuda kadınlara nazaran daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki tip, tabiki her ne kadar önemli olsada kadınların tipten daha fazla başka kriterlere baktığı hepimizin bildiği malum bir gerçek, ancak erkeklerin kadınlara karşı bakış açısında böyle bir durumun söz konusu olmadığını düşünüyorum. Çok çirkin bir erkek ne bileyim gider kas yapar, gitar çalmayı öğrenir, fransızca şiir okur, kendini bir çok konuda geliştirir, gider bir kadının gönlünü çalar ama kadın eğer çirkinse bu tarz şeylerle bir erkeği etkilemesi yine de çok zor olur. Sanırım bu sebepten ötürü kadınlar makyaj yaparken erkekler yapmıyor, diyeceğim şu ki üzgünüm kızlar.
evde, otobüste, tuvallette telefonu elinize aldığınızda vakit geçirecek pek bir alternatifiniz yoksa günde 3-5 kez bakmanızın yeterli olacağı vakit öldürmeyen, ölü vakitleri dolduran bir mobil oyun. Oyunu yaklaşık üç aydır falan oynuyorum, tek sıkıntısı kaynak sorunu bence. 32 level olmuş olmama rağmen ve haritadaki gözüken tüm kaynak üslerine sahip olmama rağmen kaynak üretimim özelliklede odun üretimim bir türlü istenilen seviyeye gelmiyor. Oyunda zaten bir inşaat bitmeden diğer inşaata başlayamadığınız için, inşaat bittikten sonra yeterli kaynak olmadığından bir de boş boş beklemek insanın canını sıkıyor. Oyunda en azından ''pazar'' mantığı olsa gayet güzel olabilir. Örneğin taş fazlam varsa pazara taş koyayım belli bir fiyata, satılırsa ordan gelen altın ile pazardan başkasının koyduğu odunu alayım falan ama maalesef böyle bir seçenek yok.
Yeni başlayanlar için tavsiyem çok fazla saldırıp madalya sayılarını arttırmamaları çünkü haritada karşınıza çıkan rakipler sizin seviyenize göre değil madalya sayınıza göre karşınıza çıkıyor. Her önüne gelene saldırmayın, sadece iyi kaynak alabileceğiniz kişilere saldırın böylece madalya sayınızı düşük bir seviyede tutarak başkalarından gelecek saldırılarıda kolaylıkla önleyebilirseniz. Eğer 30. seviyede 250 madalyanız varsa o zaman adanızı istediğiniz gibi dizayn edin size saldıracak olan kişiler 38-40. seviye falan olacağından savunmanız mümkün olmaz. Her seviyeye 5-6 madalya limitle ilerlerseniz daha rahat olursunuz. 30. seviye'de 150 madalyayı geçmeyin mesela. Bunun dışında elmaslarınızı sadece karargah yükseltmelerinde harcayın. Her karargah yükselttiğinizde gerekli kaynak + elmas ile yükseltin. Bir sonraki karargah yükseltmesine kadar elmaslarınızı biriktirerek aynı işlemi uygulayın. Dr.Terör geldiğinde fırsatı değerlendirin ama stoklarınız boş olsun ki adama saldırmanız boşa gitmesin. iyi bir tim'e girmeyi de ihmal etmeyin, yapılan operasyonlardan her gün kaynak kazanabilirsiniz.
klasman atlanan sezonun yanında aynı seviyede bulunan minimum 10 kişiyle random bir lig oluşturularak 3 puanlık sistemle lig usulü online oynanacak bir sezon kısmıda olsa tadından yenmeyecek oyun.
bu kişiler arasında oynanacak maçlar ise fikstürsüz belirli maç saati olmadan aynı lig içinde o an için oynamak isteyen online bulunan kişilerle yapılabilir. kendi arasında 2 kez maç yapan kişiler de birbiriyle başka maç oynamaz ve aynı lig içinde başka bir online oyuncu bulduğunda oynayabilir falan filan işte.
öndeki iki dişimin sağında ve solunda bulunan küçük iki köpek dişinden dolayı asla sahip olamayacağım gülüştür ta ki o dişleri normal birer dişe dönüştürene kadar.
ateistseniz bir yaşam tarzıdır. banyoya girip vücudunun tüm noktalarını iğne ucu kadar bile boş kalmayacak şekilde yıkamadığın için işlerinin yolunda gitmeyeceğini ve başının belaya gireceğini düşünmek ise tam bir deli saçmasıdır.
sanılanın aksine uyuşturucu değil uyarıcı, yeşil renkte ve yakılarak içilen maddedir. Halk arasında kullanılan en yaygın adı ot olmasına rağmen, pot, cigara, mary jane, bob, yeşil, paparoz, manzara gibi argo dilinde kullanılan onlarca ismi mevcuttur.
4 senedir zaman zaman, hayatımın bazı dönemlerinde de 2 haftalık süreyi geçmeyecek şekilde gün aşırı kullanan ve kullanmış biri olarak söyleyebilirim ki sizi rahatlatır ancak etkisi içtiğiniz ortama bağlı olarak inanılmaz bir şekilde değişir, ilk defa da içiyor olsanız bininci defada içiyor olsanız samimi olmadığınız veya kendinizi rahat hissetmediğiniz ortamlarda kesinlikle yanına yaklaşmayınız çünkü sizi bad tribe sürükleyebilir ve paranoyaklaştırabilir o yüzden eğer içeceksiniz ki hiç içmediyseniz yine de içmeyin derim ama illa içecem diyorsanız da yanında her şeyi rahatlıkla yapabildiğiniz arkadaşlarınızın yanında tüketiniz. içmek için kesinlikle dış mekanları tercih etmeyiniz ev'de içmek her zaman en güzelidir ve kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlar. bazı yazılanların aksine ne kadar içerseniz için asla halüsinasyon görmenizi sağlamaz. amerika da saf marihuana halini de içmiş biri olarak söyleyebilirim ki kesinlikle böyle bir etkisi yoktur. ot içip halüsinasyon gördüğünü iddia edenler acaba ne içmişler ot diye çok merak etmekteyim ayrıca halüsinasyon gösteriyor demek ot'un cazibesini de arttıracaktır o yüzden götünüzden sallamayın derim. bunun dışında düşüncelerinizi derinleştirir, ortamınız güzelse güldürür ama inanılmaz bir şekilde uyku yapar ve tembelleştirir, içtikten sonraki ilk beş dakika her zaman en güzel hissettiğiniz andır sonra yerini tembelliğe yorgunluğa ve uyku haline bırakır. eğer gün aşırı üç günden fazla süreyle sabah akşam kullanmışsanız bu etkisi daha da fazla bir şekilde hissettirir dördüncü gün yataktan çıkmak istemez kendinizi inanılmaz yorgun hissedersiniz, bir süre sonra da konuşmaya bile üşenir bir hale gelirsiniz. içilmeden önce ortamda mutlaka şekerli bir kaç yiyecek bulunması gerekir çünkü kan şekerini düşürdüğünden bir süre sonra şekerli bir şeyler yemek istersiniz, eğer hiç bir şey yemezseniz kafasından çıkmanız daha uzun sürecekken şekerli gıdalar ve içecekler tüketerek kafasından daha kısa sürede çıkabilirsiniz. tütünle karıştırılarak içilmesi ise ülkemiz fakirleri tarafından ellerindeki malın miktarını arttırmak için uydurulmuş bir zırvadır ve tarafımdan tavsiye edilmez.
zararlı olup olmadığı konusunda inanın hiç bir fikrim yok yani bunun zararlı olduğuna dair de yüzlerce makale bulunurken zararsız olduğuna dair de yüzlerce makale bulabilirsiniz o yüzden neye inanacağınızı bu konuda şaşırabilirsiniz, ama ben uzun süreli sık kullanımda rahatlıkla, kısa süreli unutkanlık, aşırı uyku hali ve tembellik yaptığını söyleyebilirim. esrar sizi kolaylıkla asosyalleştirebilir ki gördüğüm kadarıyla en güçlü negatif etkiside budur. bunun dışında ülkemizde satılan esrarın kesinlikle saf esrar olmadığını bilin, bu yüzden eğer türkiye sınırları içinde içiyorsanız bilin ki zararlı çünkü bir çok torbacı daha az esrardan daha fazla para kazanabilmek için içine başka maddelerde eklemektedir hatta bazılarının kafasının daha iyi olması ve torbacılara müşteri kazandırması için ecstacy tozu karıştırıldığını söyleyebilirim. bu yüzden türkiyede içtiğiniz esrar hem daha zararlı hem de bağımlılık yapma oranı daha yüksek esrardır. eğer kendi evinde yetiştirmiş birinin zulasından bir sigara içerseniz aradaki farkı kesinlikle ayırt edeceksinizdir.
bağımlılık konusunda ise bağımlılık yapmadığını düşündüğüm halde yasal olması halinde bağımlılık yaratabileceğini düşünenlerdenim. şöyle ki ot olmasa ben asla aramam, istediğin sıklıkta kullanmış ol olmadığı durumlarda fizyolojik bir etki göstermez, bir gece sigaram bittiğinde bulamadığım için gerçekten çıldırdığımı hatırlıyorum ama otta asla böyle bir şey olmaz varsa elinizdeki bitene kadar içersiniz ama yoksa asla aramazsınız, ama eğer ulaşma imkanınız kolay ve birazda paranız varsa sık sık alma olasılığınız artar. buna rağmen eğer yasal olsa ve sigara gibi marketlerde satılıyor olsa kesinlikle paket alıp içer, bitince tekrar gidip alırsınız. esrarı ayda bir içtiğini söyleyen herkese sorun eğer yasal olsa ben gidip bittikçe almam yine ayda bir alır içerim derse bilin ki yalan söylüyordur. bu durumda bağımlılık yarattığını söyleyebiliriz ama asla sigara kadar güçlü bir bağımlılığı olmadığını da belirtmeliyiz ki sigaranın bağımlılık derecesinin eroinden bile yüksek olduğunu düşünürsek bağımlılık konusunda sigarayla karşılaştırılması yersiz olur.
amerika'da hemen hemen tüm eyaletlerde ve bir çok avrupa ülkesinde medikal olarak kullanımı yasallaştırılmıştır. yine bazı amerika eyaletleri, avrupa ülkeleri ve uruguayda içilmesi de serbest bırakılmıştır. amerikadan örnek verecek olursak yasal olan da olmayan da tüm eyaletlerde sigara gibi tüketilmektedir, hatta bizzat sigara kullanmayan ama esrar içen bir çok insana gözlerimle tanıklık ettim. türkiye'de ki gibi insanlar esrara öcü gözüyle bakmaz ve kullanılması gayet olağandır. hiç içmemiş olan 16 yaşından büyük bir tane amerikan vatandaşı olduğunu düşünmüyorum. biz de bu kadar öcü olarak görülmesinin tek sebebi ise illegal olması ve kullanan büyük kesimin serseri apaçi tayfasından oluşması... yine de türkiye de hiç bir zaman gerçek esrar deneyimini yaşayamazsınız eğer birinci sınıf dünya ülkelerine herhangi bir amaçla gitme şansınız bulunuyorsa deneyeceksiniz ilk oralarda deneyin derim.
ülke, siyasetinden spora , medyasından sokaktaki esnafına kadar boka batmışken ve dünya üzerinde insana, doğaya, hayvana çok daha fazla değer veren eğitimli, kültürlü onlarca topluluk ve ülke olmasına rağmen inatla 'vatanım' diyerek bavulunu alıp gitmeyen ve bu ülkede ne bulduğunu gerçekten merak ettiğim ama bir türlü cevabını bulamadığım insan tipi.
Orta öğrenimini 1848-1957 yılları arasında Galatasaray Lisesi'nde tamamladıktan sonra, istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1961 yılında mezun oldu. Aynı yıl istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne asistan olarak atandı. Lisansüstü eğitim çalışmalarına istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde başladı, 1964 yılında Belçika'da Brüksel Kitle iletişim Araçları Enstitüsü; 1966 yılında Amerika'da Princeton Üniversitesi'nde devam etti. 1966 yılında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hürriyeti ve ilgili Ceza Hükümleri başlıklı teziyle hukuk doktoru unvanını aldı. 1971 yılında ise aynı üniversitede Trafik Suçları Kriminolojisi isimli tezi, heyet tarafından ittifakla kabul edilerek doçent oldu. 1978 yılında Çalışma Ceza Hukuku başlıklı tezi istanbul Üniversitesi tarafından kabul edilerek, profesör oldu.
1967 yılında Amerika'da Columbia Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı Hukuk Mastırı yaptı. 1978 yılında isviçre'de Cenevre Uluslararası Çalışma Örgütü kapsamında çalışmalarını sürdürdü.
1987-1988 ve 1996-1997 yılları arasında Türk Ceza Kanunu Hazırlama Komisyonu üyeliği yaptı. 1988 ve 1992 yılları arasında Avrupa Konseyi Suç Sorunları Komitesi'nde Bilimsel Kriminolojik Konseyi üyeliğine seçildi ve bu görevi 4 yıl sürdürdü.
Akademik faaliyetlerinin yanında, 1965 yılından bu yana istanbul Barosu'na kayıtlı olan ve 1965 ve 1994 yılları arasında Yarsuvat Hukuk Bürosu'nda avukatlık yaptı. 1994 yılından bu yana Duygun Yarsuvat & Ömür Yarsuvat ünvanlı Hukuk Bürosu'nda avukatlık faaliyetine devam etmektedir.
Halen Yeditepe Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olup Hukuk Fakültesi'nde lisans ve lisansüstü öğrencilere ceza muhakemesi ve ceza hukuku dersleri vermektedir.
Birden fazla bilimsel kitabı, onlarca Türkçe, Fransızca, ingilizce makaleleri bulunmaktadır