Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Umer'den (ra) işittim, Peygamber (asm):
"Her kim davar ve av köpeği olmayan bir köpek edinirse, o kimsenin her gün işlediği hayır amelinden iki kırat eksilir" buyurmuştur. (Müslim)
Ebû Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (asm) buyurdular ki:
"Sürü veya av veya ziraat köpeği dışında bir köpek besleyen kimsenin ecrinden her gün bir kırat eksilir." (Buhari)
Bu hadisler köpek beslemeyi birkaç istisna dışında yasaklamaktadır. Bu istisnalar koyun köpeği, av köpeği ve ekin (ziraat) köpeğidir. (Kütüb-i Sitte)
Hanefîlerden ibnu'l-Hümâm; "Av, çoban ve ziraat maksadlarıyla köpek beslemek bi'l-icmâ caiz ise de hırsız veya düşman korkusu olmadan (sırf zevk, moda olsun diye)köpek beslemenin câiz olmadığını" belirtir ve eve sokulmaması gerektiğini söyler.
imkanların elverdiği her yıl olduğu gibi 1437 Ramazan ayında da 29* gün boyunca bütün bir ümmetle birlikte küfür düzenine galebe çalacak olan eşref-i mahlukatlardır. Küfre yaklaşıp imandan uzaklaşmayacak oruç tutarak kendilerine dayatılan dünya düzenini reddeceklerdir.
Oradaydık hepimiz,müheyya bekliyorduk
salaştı mukadderat,bozulmuş bir nışandı
gebe rüzgar,ihanete uğramış deniz,kerrat cetveli
dünyaya sokunmuştuk,dünya hamdı
külsüzdü ocak,tellal çarşısız
ağzımız noksandı.
Rımbaud'nun haberi yoktu Menelik'ten
Nijinski delirmişti
Mahler'in beş yaşındaki kızı ölmemisti daha
nehre Haşim annesiyle karanlık geceler
bazı çıkardı
zonklardı öpülmek için kavlamış dudaklarımız
bekliyorduk;alnımızın çatında
hepimizin bir çarpı.
Kopmamış birer çığlık diyesilerdi bıze
verilmemiş birer söz
daha hıç çıkılmamış
birer iskeleydi bedenlerimiz
alnımız birer sayıltı
azalarımız yerli yerine çakılmamıştı
bir çift göz,bır yumruk yürek arasında
darma dumandık
küşümle kapanırdı yüzümüz
çünkü kazınmıştı oraya yekten
başkalarına ait bir çarpı.
Yaşamak çarpısı derlerdi buna,yaşamak çarpıntısı.
Ne acelemiz vardı? Kime kavuşacaktık?
Yokuşu göze almak mı? Niçin?
Bir geçit
nereye açılmak için gerekti bize?
Susmak bilmiyordu tepemizde ses,saklı ve açık:
Tamamla çabuk! Çabuk bitir! Hadisene!
Sese bühtan etmedi aramızdan hiçbiri
değil mi ki hepimizin
işaretli ve yarım
dünyaya sarkık.
Bende hafif bir ürküntü, tiksinme-iğrenme,kin, adını koyamadığım garip hisler uyandıran şiir. Galiba ismet Özel'in iç dünyasında bugün durduğu noktanın tam tersi bir yerde, tam karşı uçta, sınırı zorladığı dönemde yazılmış. Yani bu şiir, ihtida etmeden önce durduğu en uç noktayı işaret ediyor. Ayrıca kanımca 2. yeninin etkisinden sıyrılıp kendi şiirini oluşturmaya başladığının işaretlerini veriyor. 1964 tarihinde yazılmış. Partizan'dan bir yıl önce.
Kendisi Türkçü de değildir. Türkçüyüm yazıp, aynı saftayız ama ben de söylediklerini desteklemiyorum havasına girmeyin o yüzden.
Şiirleri nesiriyle doğrudan parelellik gösterir. Kitaplarını okuyup anlayan biri şiirinde onlardan kesitler yakalayacaktır. O yüzden şiiri ve düşüncelerini ayrı tutalım diye bir işe girişmeyin, altında kalırsınız çünkü aynı şeyler aslında.
Kişisel görüşüm
Her zaman samimiydi, inancını savunmaktan çekinmedi, hem cesur ve onurlu hem de kederliydi, şiiri herşeyin üzerinde tuttu, yeni Türkiye den bir yerde bana ayarlayın demedi. Hayatını verdi şiirini aldı dosdoğru bir şair. Tanışma fırsatım olur inşallah birgün. Karacaoğlan ve Yunus Emre ile birlikte Türk topraklarının gördüğü en büyük şair. Şair-i Azam.
Ölüler beni serinliğe yakıştıramaz
çünkü hiç kimse çıkmak istemez bu mevsimden dışarı
çünkü bitkinliklerini günden saklar ekinler
ekinler çocukların en rahat uykuları
gece ayakları kokan bir adam gibi gelir
eşiklere oturmuş aya doğru çocuklar
o serin bereket gölgeleri çocuklar
yani çocuk o güzel tüccar
yorgunluklar alıp kargılar dağıtan
geceye karanlıktan önce gelen çocuklar
bu şaşkınlığı çünkü gece uyuyamaz
sanki ne kalmıştır çocuklara isa'dan
ölüler beni ölüme yakıştıramaz
gibi hala saçlarımda tozlu bir akşam.
içimden Şu Zalim Şüpheyi Kaldır Ya SenGel Ya Beni Oraya Aldır
Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak
onların yardımıyla dünyamıza acıdım.
Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran.
Herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya
Benimse dar
çünkü dargın havsalamın
gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
Önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
sakın Styks sularının heyulası sanmayın
er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
ne ellerin hırsla yaban tutuşu
ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
yetmez karşılamaya.
insanlar
hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
o ferah ve delişmen birçok alınlarda
betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
şakaklarıma dayanınca güneş
can çekişen bir sansar edasıyla
uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum
kadınların sahiden doğurduğuna
toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
nicedir kavrayamam haller içinde halim
demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
duydum yağmurların gövdemden ağdığını.
Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun
ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.
Meseleyi islami bir bakış açısıyla tartaracak olursak -ki biliyorum faiz islama ait olmasına rağmen bazı inançsız kimselerde bu konuda faiz kavramını irdelemeye yelteniyorlar-: faiz cinsi cinsinden olan şeyler için geçerlidir. Bir kısım bu konuda bilgi sahibi olmayan kişiler insanların aklını bulundurmak maksadıyla bir şeyler söylüyor olabilirler. Bu noktanın çok iyi kavranılması lazım. islamda faiz kavramının ne olduğunu anlamamız gerek önce ki sonra bunun üzerine bir takım fikirler inşaa edelim. islamda faiz kavramının ne olduğunu kavramadan yolumuza devam edelim diyenlerin de niye islamın yasakladığı bir kavrama farklı kaygular yükleyerek tartışmaya değer bulduğunu da anlayamama sebebiyet vermiştir. belki suyu bulundarma niyetinde olabilirler.
bir ismet özel eseri. her müslümanın mutlakı okuması gereken eserlerdendir. bizlere dayatılan dünyadan nasıl sıyrılırız bundan bahsetmez ama dayatmayı kavramanıza büyük faydası dokunur. özellikle ismet bey'in ihtidasından sadece 4 yıl sonra yayımlanmış olması hasebiyle duygu yoğunluğu ve muazzam bir arayış çabası barındır bu kitap. ismet bey'in islamı kavrayışını sizlerde okuyunca hissedersiniz, onun arayış serüveninde kendinize bir yer bulursunuz. dünyayı bir müslümanın bakış açısıyla yeniden kavrarsınız. (bkz: waldo sen neden burada değilsin) hayata karşı kurduğunu tüm kaleleri yıkabilir veya perdeleri arayabilir. diğer insanlar tarafından da artık "medium" sınıfından atılmanız gerekçesiyle büyük cezalara çarptıralabilirsiniz. eğer dert edinmek istemeyen biriyseniz, okumamanız daha iyidir çünkü bu kitabın bir panzehiri yazılmadı. peki peki bunları kavradık ama bunlarla nasıl baş edeceğiz sorusu dikkatli olunmaz ise islamın hoş görmediği keşişliğe bile yönlendirebilir. samimiyetle söyleyebilirim ki bu kitabın boş bir sayfası yok bütün sayfalarda size kazandıracak -bakış açısına göre kaybettiredeblir tabii- batının tekniğini almak konusunda konuşanlar tamamen çürütür bu kitapta ismet özel. tavsiyem en okunaklı ve bulandırılmamış versiyonu çıdam yayınları basımını bulup okuyunuz. fakat bu kitap müslümanlar arasında pek bilinmez bu da yine ismet özel'in türk'lüğüne müşteri bulamaması ile alakadardır sanırım.
18 sayısı ciltlenmiş ve 21 mayıs günü ankara kongresinin yapılacağı salondan temin edilebileceği söylenmekte. Umarız en yakın zamanda kitapevlerine gelir. Ama kafamı karıştıran ilk 4 sayının yeniden neşredilmesi. Bu ilk 4 sayının içeriği değişti mi yoksa aynı mı? eğer değiştiyse, bu yeni 4 basım, 18 sayıdan oluşan ciltli edisyonda yer alacak mı?
Kafirle çatışmayı göze alan müslümana Türk denir.
Bu müslüman siyah derili olabilir..
Bu müslüman çekik olabilir..
Bu müslüman tek kelime Türkçe bilmiyor olabilir, ama Türk'tür.
Kafirle çatışmayı göze alan herkes Türk'tür.
Bu şiirden dolayı 14 ayı hüküm giyip sinop cezaevine yollanmıştır. Sinop cezaevindeki bu hükümlülüğü sırasında da (bkz: Hapishane Şarkısı V) ya da bilinen adıyla (bkz: aldırma gönül) şiirini yazmıştır.
Kendinden sonra yazmaya başlayan genç Müslüman şairlere hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, O’ndan sonrakiler O’nda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem de Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından.
Şair Öldüren Rejim - ismet Özel
10 Haziran 1987, Millî Gazete
Unutturulmaya çalışılan Türklüğün ve Türk milliyetçiliğinin manifestosudur. Ne kadar ilginçtir ki ismet özel'in üç dönemi olduğunu ağzına sakız edenleri yazıldığı tarih itibariyle haksız çıkarır.
Mısrasını bir gün
,vakti gelince, boğazım kitlenerek okuyacağımı umduğum ismet Özel'in ustalık eseri. Gençliğınde yazabileceği bir şiir değildi. ismet Özel şiirinin (bkz: Of Not Being A Jew) ile birlikte zirve noktasıdır.
ismet Özel'in önce Marksist sonra Şeriatçı şimdi de Türkçü olduğunu iddia edenleri, döneklikle suçlayanları alaşağı ettiği, ismet Özel'in kendi iç dünyasına bizleri bir misafir gibi kabul ettiği, söylediklerinin nasıl temeller üzerine kurulu olduğunu, her dönem nasıl Türkiye lehine çalıştığı ve aleyhine çalışanlara karşı nasıl bir dik tutum icçerisinde bulundugu, -hatta bir benzetme yapmak gerekirse- adeta Amentü'nün nasıl yazıldığının sırlarını veren, doğru noktayı yakalamayı başarırsanız size farklı bir bakış açısı kazandıracak, hatta daha da ileri gidip hayatınızda önenmli değişikliklere vesile bile olabilecek ünlü ismet Özel eseri.