leonandmathilda
369 (megastar)
dördüncü nesil yazar 1 takipçi 7.30 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    üniversite öğrencilerine bedava yemek temin etmek

    1.
  1. askidanevar.com ile mümkün olandır.

    zor şartlarda eğitim gören öğrencilere katkı için oluşturulan bu sosyal sorumluluk projesi öğrencilere bedava yemek temin ediyor. tek yapılması gereken üye restoranlara gidip askidanevar panosuna satın alınan menü fişinin bırakılması. sonrasında öğrenci geliyor ve öğrenci kimliğini ibraz ederek askıdanevar panosundan istediği yemeği seçiyor.

    minik bir röportajı şöyle:

    1 ...
  2. adore study

    1.
  3. work and travel, dil okulu gibi programlar yapan yurtdışı eğitim danışmanlık firması. http://www.adorestudy.com/
    0 ...
  4. dolar dusunce biz de dusmus sayildik

    1.
  5. bir tespit ugruna ya rab ne freud lar doguyor

    1.
  6. ne kadar güzel ne kadar özel bir söylemdir bu. sözlükte kimi zaman ayyuka çıkan abuk subuk tespitler can sıkmaktadır. örneğin basur olmak ile iyi sevişmek arasında ters orantı vardır misali. arkadaşım yapmayın tespit böylesine yapacaksanız. evet yapmayın, söz sende cevat abi.

    pek bir önemli not :
    iş bu başlık tamamen ek$i sozlukteki bir entry den alınmıştır
    by (mariadebonne, 25.10.2007 10:17) ek$i
    7 ...
  7. annem beni erzurum da biliyor

    1.
  8. Yaklaşık bir haftadır dağlarda terörist takibinde oldukları öğrenilen askerleri, sırtlarındaki teçhizatıyla, tozlu botlarıyla görevlerini yerine getirmenin mutluluğu gözlerinden okundu. Fotoğrafını çekildiğini gören bir Mehmetçik, gazetecilere; Lütfen beni çekmezseniz sevinirim. Çünkü Annem beni Erzurum'da asker sanıyor. Ben buraya kendi isteğiyle gelenlerdenim'' dedi.

    kaynak : milliyet.com.tr *
    Şırnak'da askerlik yapan aslan mehmetçiğin sözleridir bunlar. bize kurtuluş savaşını kazandıran asil ruhun bazı insanlarımızda halen mevcut bulunması tüyleri diken diken etmeye yeter..

    sağ salim dönesiniz inşallah canım kardeslerim, dualarımız sizinle.
    5 ...
  9. 6 sında işçi 13 ünde evin reisi 20 sinde şehit

    1.
  10. 6 sinda isci 13 unde evin reisi 20 sinde sehit oldu !
    7 ekim şırnak pkk saldırısında şehit olan mehmet coşkun kardeşimizin ne şartlarda yetiştiğini gösteren insanın içini acıtan hayat hikayesidir. buyrun okuyun ;

    Gaziantep'te şehit evindeyiz. Gaziantep'in varoşu olan Şehit Kamil Göllüce Mahallesi'ndeki, şehit er Mehmet Coşkun'un evi. Ev değil aslında bir kondu inşaatı. Briketlerle örülü evde ne oda kapıları var ne duvar sıvaları. Penceresi bile yok. Cam boşluklarına perde ve kilim çekmişler. Eşya yok. Üst üste yığılı yataklar var sadece. Şehit erle iki kardeş ve annenin kıyafetleri ise sepetlerde.
    Erkekler belediyenin taziye evinde, kadınlar da bu inşaatı tamamlanmamış evde yas tutuyor. Yüreğine ateş düşen anne Hazal Coşkun ve kızı Nejla bir odada diz dize oturuyor. Pencere görevine kullanılan perdenin üzerinde bir serum asılı. Hemen yanında da şehit Mehmet'in iki muhabbetkuşunu barındıran küçük bir kafes... Dışarıda ise Türk bayrağı...

    6 yaşında fabrikada
    Mehmet'in çocukluğu burada başladı. Babası askere gitmeden önce bir fabrikada işçiydi. Döndükten sonra sağlığı bozuldu. Sonradan siroza çevirecek olan hastalık baş gösterince malulen emekli oldu. Yeni işi çobanlıktı. Davar gütmekten kazanılan parayla üç çocuk toplam beş nüfus doymuyordu.
    Evin ortanca çocuğu Mehmet, altı yaşında bir halı fabrikasında işe verildi.
    Yaşıtlarına göre daha iri bir çocuk olması nedeniyle "kaçak" işçi olarak kabul edilmişti. Görevi küçük elleriyle makineleri yağlamak, getir götür işlerine bakmaktı.

    Fabrikadan okula
    Bir yıl sonra işçi gömleğini çıkarıp üstüne okul önlüğü giydi. Ama parasız okunmuyordu. işine devam etti. Okulla iş saatleri çakışınca bu kez vardiyalı çalışmaya başladı. Sabah sekiz, akşam sekiz çalıştığı günler okula devamsızlık ediyor, ancak 20.00'de işbaşı yaptığında sabah okula gidebiliyordu.
    Yine de yaklaşık üç yıl çalıştı halıcıda. Boş zamanlarında ayakkabı boyamaya başladı. Elinde sandığıyla babasına destek olmaya çalışıyordu. ilkokulu 3. sınıfta bırakmak zorunda kaldı. Bu kez oto tamircisinde çıraktı.
    Kışın soğuğunda arabaların altına girmek zor oluyor diye yeni bir iş aramaya başladı.
    Yeni işi, gidemediği okulun önünde çocuklara simit satmaktı. Mehmet ilköğretim zorunlu hale gelince yeniden öğrenci formasını sırtına geçirdi. ilkokul bitene kadar hem öğrenci oldu hem simitçi hem de ayakkabı boyacısı...

    14 saat hamallık
    Babasını 2000'de sirozdan kaybeden Mehmet 13 yaşında evin reisi oldu. Bu arada annesi yetişti Mehmet'in imdadına. Günde 5 kilo antepfıstığı kıran anne günlük iki milyon kazanarak evin geçimine katılmaya başladı.
    Mehmet toptancı halinde hamallığa başlayınca anne de fıstık işine son verdi. ilkokulu bitiren Mehmet sabah 07.00'den akşam 21.00'e kadar mal indirip bindirerek haftada 80 YTL kazanmaya başladı. Ancak hayatına farklı bir yön vermek istedi. Gurbete gidecekti.
    Bakkaldan borç aldığı yol parasıyla iki arkadaş Kıbrıs'a gitti. Bir iş bulup para kazanacaktı. Cebinde para olmadığı için Kıbrıs'ta iki gün banklarda sabahladı. Telefon açtığında "hasretine dayanamıyorum" diyen annesini kırmayarak yeniden evin yolunu tuttu. Ardından da haldeki eski işinin başına döndü.

    Pencereleri taktıracaktı
    Coşkun, Şubat 2007'de Kayseri Hava indirme Tugayı'na teslim oldu. Altı yaşında işçi olmasını sağlayan iriliği dağ komandosu kadrosuna seçilmesine neden oldu. Bolu'da eğitim aldıktan sonra geçici görevle Şırnak'a gitti.
    Ailesi para gönderemese de o Güneydoğu'da askerlik yapmanın bedeli olarak aldığı ayda 120 YTL'yle geçinmeyi bildi. Fazla para harcamasın diye sigarayı bıraktı...
    Ve bir hafta önce ailesiyle son kez telefonda görüştü: "Minibüsü tarayarak 12 kişiyi öldürenleri arıyoruz. Bu yüzden dağa çıkıyoruz. Beni merak etmeyin... " Evine erken dönebilsin diye izne gelmedi. Beş ay sonra döndüğünde hamallık yapıp sırtında taşıdığı yüklerden kazandığı parayla önce evinin pencerelerini taktırmaya söz verdi. Altı yaşında hayata atılarak dağ gibi sorunları taşıyan Mehmet'in yaşamı 20'sinde bir dağda son buldu.

    milliyet.com.tr den alıntıdır
    81 ...
  11. street fighter 3rd strike

    1.
  12. serinin en güzel oyunudur. parry adlı bir defansıf teknik oyunun monotonluğunu azaltmıştır. combo hitler inanılmaz güzeldir. bu yönüyle kof 'a benzemektedir.
    0 ...
  13. ağlamak zamanıdır

    1.
  14. tamamı alıntıdır ;

    Şu milletin, şu memleketin haline üzülmek, kahr olmak, ağlamak acaba farz mıdır, vâcip midir, sünnet midir, müstehab mıdır?
    Bana sorarsanız bunların hepsinin içine girer. Memleketin ve milletin haline üzülüp ağlamayana ben Müslüman da demem, vatansever de demem.
    Niçin farz veya sünnet oluyormuş?
    Müslümansak mutlaka ağlamamız, üzülmemiz gerekir. islâmın emr-i mâruf ve nehy-i münker farzı bunu gerektirmektedir. Peygamberimiz (salat ve selâm olsun Ona) ne buyurmuş:
    ;Bir Müslüman kötü, çirkin, yasaklanmış bir şey görürse onu fiilen ortadan kaldırmaya çalışır, bunu yapamazsa lisan ile kötüler, bunu da yapamazsa kalben o işten nefret eder.

    Memleket batıyor, millet perişan vaziyette... Müslüman elbette bu duruma üzülecek, ağlayacaktır.
    Umman denizinden Orta Avrupa içlerine kadar uzanan büyük bir imparatorluktan kala kala elimizde şu vatan parçası kaldı. Onu da parçalamak, küçültmek istiyorlar. Buna ağlanmaz mı?

    Tabular yıkılsın diyerek üniversitelerde Ermeni tartışmaları yapıyorlar ama Hilafet konusunda çıt çıkmıyor. Ağlanacak bir hal.
    72 milyon vatandaş bir tarafta, üç bin aile öbür tarafta. Ülkenin kaymağını bu üç bin aile yiyor. Karşı tarafta milyonlarca perişan insanımız var. ismail bey dostumuz anlattı. Merzifonda çoluk çocuk sahibi bir vatandaş ayda 250 milyona çalışıyormuş. Üstelik evi de yokmuş, kirada oturuyormuş. O haline şükr etsin, beride ayda 250 milyon liralık işe hasret yığınlar var. Ağlanmaz mı şu hale.
    Şu gururlu, kibirli, çağdaş, ilerici, solcu profesör üniversitenin tarihî kapısının altından binlerce defa geçtiği halde, üstündeki tarihî Türkçe kitabeyi okuyamıyor. Ağlar mısın, güler misin?

    islâmcı geçinen şu karınağrısı zümreye bakınız. Bazısı yedi yıldızlı otellerde fink atıyor. (Ülkemizde böyle oteller olduğunu bilmiyordum, meğerse varmış... ) Milyonlarca din kardeşi sürünürken bu vicdansızlar Nemrud’lar, Firavunlar gibi lüks, sefahat, saçıp savurma içindeler. Hem ağlamak, hem telin etmek gerekiyor onları.
    Ülkemizin her yeri Güney Kore otomobilleri ile dolu. Korede ise bir tek Türk otomobili yok. Ben bu hale çok ağlıyorum.
    Devlet, ülke, millet, gelecek nesiller, bundan on sene, yirmi sene sonra doğacak çocuklar korkunç bir borç yükü altındalar. Öyle korkunç bir borç ki, devlet bütçesi bunların faizini ödemekte zorlanıyor. Bu hale gülecek değilim.
    Ahlâkın faziletin adı kalmış... Ticaret, iktisat, finans hayatına hile, düzenbazlık, yalancılık, sahtekârlık hâkim olmuş. Vâdeli senetler ödenmiyor, çekler karşılıksız çıkıyor, güven yok, dürüstlük azalmış, gaşşaşlık almış yürümüş. Bal alıyorsunuz şekerden yapılmış, zeytinyağı alıyorsunuz karışık. Zeytin alıyorsunuz kimyevî boyayla karartılmış, ekmek alıyorsunuz, içinde üç kimyevî madde var... Daha neler neler. Ağlamak gerek şu halimize.

    Okullarda uyuşturucu kullanma yaşı 11e düşmüş. Üniversite öğrencilerine başlangıçta bedava uyuşturucu veriyorlarmış. Bağımlı hale gelince onu satıcı olarak kullanıyorlarmış.

    Ülkenin fabrikaları, tesisleri, madenleri, limanları haraç mezat satılıyor, kapanın elinde kalıyor.
    Yirmi sene önce beş kuruşu olmayan birtakım türediler şimdi doların milyarıyla zenginler. Nereden bulmuşlar bunca parayı?
    Başkanların etrafında bir sürü yalaka, dalkavuk, aç köpek Sayın başkanım sayın başkanım... ” diyerek yağlı kemikler kapmak için bin türlü yağcılık yapıyor.
    Saçı bitmedik yetimlerin hakları yeniyor.
    Hapishanelerde hiç banka soyan büyük hırsız var mı?
    Başbağlar köyü katliâmının hesabı soruldu mu? Katiller bulundu mu?
    Ülkücü mafya diye lâflar işitiyorum. Allah Allah, ülkücülüğün mafyası olur mu?
    Birtakım sözde tesettürlü karılar kızlar bir türkücünün konserinde dayanamamışlar göbek atmışlar çılgınca...
    Kıbrıs elden gidecek mi, gidiyor mu, gitti mi?
    Vatanımın birer parçası olan Hakkariye, Tunceliye gezmeye gidebilir miyim?
    Doğudan, Güneydoğudan her gün tabutları bayraklara sarılmış şehid cenazeleri geliyor. Bu şehitlerin içinde bir tek kodamanzâde yok. Hep halk çocukları, fakir çocukları...

    Şu iki kimlikli herif, milletin dinine, mukaddesatına söğmek için ayda onbeş bin dolar maaş alıyormuş...
    Bir kaza (ilçe) müftüsü ayakta küçük su dökmenin aleyhinde bulunmuş. Bunu irtica sayanlar ve umumî helâlarda ayakta su dökme pisuarlarının açılışında nutuk atanlar var...
    Haçlar, magen davidler, hilâller... Kara sarıklı hahambaşılar, kara cübbeli patrikler, sakalsız sarıklı hocalar... Dinlerarası Diyalog var... Üç dinin ruhanileri âyin yapıyor, diyalog yapıyor, hoşgörü yapıyor. Çanlar çalıyor dan dun... Nefirler ötüyor acı acı. Bu çanlar kimin için çalıyor?
    On yılda onbeş milyon genç yarattılar her yaştan... Şimdi de iki yılda ülke sathını kilise ile doldurdular. Çalsın çanlar, çalsın çanlar... Bunlar onların şenlik çanları, bizim mâtem çanlarımız...
    Şu büyük şaibeli satışta birileri acaba kaç milyon dolar bahşiş ve komisyon aldı?

    Cumartesi akşamı yollar tıkanıyor lüks araba selleriyle. Mutlu ve putlu azınlık eğlenmeye gidiyor. Şampanya cin votka seller gibi akıyor. Büyük salonda cehennemî ve şeytanî ışıklar yanıp sönüyor. Kulakları sağır eden bir iblis müziği... Tepinme dansları, masalar meze dolu, ortalık buram buram şehvet kokuyor. Baygın bakışlar, fingirdeşmeler, ha ha ha, hi hi hi, ho ho ho... Su gibi para harcıyorlar. Yine de bitmez paraları... Bu paralar nereden geliyor?
    Sözde Müslüman bir kadın din değiştirmiş, kilisede evlenmiş. Niçin kızıyorsunuz buna? Üç din de haktır, üçü de ibrahimîdir diyen siz değil misiniz?
    Ramazan geliyor, mahzun, mükedder, üzgün. Haliç sahillerindeki tarihî büyük bir binada Ramazan şenliklerinin bütün hazırlıkları bitmiş. Çalsın sazlar, oynasın kızlar, nargileler fosur fosur içilsin. Ha ha ha... Öyle ya, Ramazan var Ramazan var...
    Şehrin büyük meydanındaki ulu cami kenarında yine Ramazan şenlikleri ve etkinlikleri yapılacak. Ramazan sucuğu, Ramazan kokoreci, Ramazan tantunî kebabı, Ramazan lahmacunu, Ramazan böreği, Ramazan tatlısı... Ah Ramazan vah Ramazan...
    Bakalım bu beş yıldızlı otellerde bu yıl kaç lüks Ramazan ziyafeti verilecek? Otelin otoparkı lebâleb lüks otomobillerle dolu. Dâvetliler sökün ediyor grup grup... Yüzde doksanı semiz mi semiz... Sofralar iftariyeliklerle bezenmiş. Sucuk, pastırma, üç çeşit peynir, üç çeşit zeytin, ballar, reçeller, kaymak... Küçük dolmalar, zeytinyağlı yemekler.. Nefis bir çorba, kapaklı bakır sahanda pastırmalı yumurta, sonra et yemeği, börek, pilâv, kaymaklı tatlı, salatalar, turşular, ayran, meyve suları... Ardından kahveler, çaylar... Aman akşam namazı kaçmasın... Bazıları bir kenarda paldır küldür namazı eda ediverirler. Vicdanları rahat mı rahat. Öyle ya, yediler içtiler, namazı da kıldılar... Ah beş yıldızlı oteller, ah beş yıldızlı oteller. Üzerlerinde bir kuş sütünün bulunmadığı mükellef sofralar, semiz dâvetliler. Yiyiniz yiyiniz, bu hân-ı yağma sizindir...
    Beride üç yetim torunuyla yaşayan ihtiyar kadın ağlıyor. Belediyeden bedava yemek almış ama onları ısıtmak için tüpü yok...
    Müftülere sormak gerek: ihalelere fesat karıştırarak bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti yüz milyonlarca dolar çarpan herifin iftarına gidip de onun yemeklerini yemek helâl olur mu?
    O iftarlardaki tavuklar helâl mi haram mıdır? Hayvanı yarım kesmişler, kanı içinde kalmış; tüyleri kolay çıksın diye içini boşaltmadan kaynar suya atmışlar. Mundar olmuş, necis olmuş, haram olmuş... Herif bütün gün oruç tutmuş, akşama bu tavuğun etiyle iftar yapıyor... Bir hikmet var bunda...
    iki salağın oruç başlarına vurmuş, benim şeyhim mi büyüktür senin şeyhin mi diye kavga etmişler, birbirlerine verip veriştirmişler. Şimdi konuşmuyorlarmış, düşman olmuşlar.
    Geçen sene teravih namazlarında bazı camiler panayır yerine dönmüştü. Ezan okunmuş, vâiz efendi konuşmasını kesmiyor... Millet yorgun, ibadetini yapacak evine gidip istirahat edecek... Hoparlörler sonuna kadar açılmış... Bin ampulden çiğ ışıklar yayılıyor. Arka tarafta kadınlar kısmında çocuklar bağrışıyor, koşuşuyor. Vâiz efendi hâlâ konuşuyor. Bir hayuhuy ki, sormayın.
    Çanlar çalıyor, borulara üfürülüyor, hoparlörlerden 120 desibellik mândenî sesler göğe yükseliyor... Zengin aç köpekler kemik kemik kemik diye inliyor. Acayip gözlüklü bir Yahudi Türkiye'yi haraç mezat satın alıyor. Saçı bitmedik yetimlerin hakları yeniyor. Ülkenin balını kaymağını üç bin mutlu ve putlu aile yiyor, beş yıldızlı otellerde iftar hazırlıkları yapılıyor, bayrağa sarılı şehit tabutları önünde analar, eşler, bacılar, komşular ağlaşıyor, politikacılar nutuk atıyor, medya göbek atıyor, bazı belediyeler geceleri havaya havaî fişek atıyor, din değiştiren karılar kiliselerde nikah kıydırıyor, Rumlarla Türkler sirtaki oynuyor, Ermeni konferansında domates ve yumurta atılıyor, birileri Türkiye'yi soyuyor, otellerde sahte içki satılıyor diye feryadlar yükseliyor...
    Ağlayacak halimiz kalmadı.

    Mehmet Şevket Eygi
    1 ...
  15. ömer ünürdül

    1.
  16. genelde kelimelerdeki ara harfleri * * birbirine karıştıran kişidir sayın ünürdül.

    ukrayna = ukranya
    almeyda = almedya

    sonuç;
    ömer üründül = ömer ünürdül
    1 ...
  17. ahmet necdet sezer in köşke bıraktığı hediyeler

    1.
  18. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, görev yaptığı süre içinde kendisine verilen bin 243 adet hediyeyi Çankaya Köşkü envanterine demirbaş olarak kaydettirdi Sezer'in Köşk'e bırakıp gittiği hediyeler arasında dört adet Kuran-ı kerim'in yanısıra kendi portresinin yer aldığı tablolarda bulunuyor Cumhurbaşkanı Sezer'ın Köşke bıraktığı hediyeler arasında halılar, kilimler, tablolar çoğunlukta bulunuyor Sezer ayrıca, kendisine hediye edilen özel yapım tüm tüfek, tabanca, kılıç, kama, balta ve mızrakı da Köşk'te bıraktı

    iŞTE, sezer'in KÖŞKE BAĞIŞLADIĞI HEDiYELER
    Cumhurbaşkanı Sezer'in Çankaya Köşk'te bırakıp gittiği hediyeler ve adetleri şöyle:
    - Halı (30).
    - Kilim (13).
    - Tablo (55).
    - Kuran-ı Kerim (4).
    - Kalem takımı (4).
    - Tüfek-tabanca(4).
    - Kılıç, kama, balta ve mızrak (24).
    - Saat (4).
    - Madalyon (7).
    - Nişan-berat (4).
    - Heykel (23).
    - Süs eşyası gümüş, porselen ve mermer (86).
    - Süs eşyası cam, bakır, toprak, tahta (83).
    - Maket (11).
    - Tabak (16).
    - Gümüş tepsi (5).
    - Vazo (22).
    - Kutu (15).
    - Çay-kahve, çatal-bıçak takımı(15).
    - Çanta (1).
    - Takı eşyası (9).
    - Mask (2).
    - Ev eşyası.
    - Sandalye (2).
    - Sehba (1).
    - Şifonyer (1).
    - Şehir anahtarı (1).
    - Müzik aleti (1).
    - Plaket, flama, bayrak rozet (77).
    - Kitap, kaset, albüm, belge ve broşür (179).
    - Kumaş menşeli hediyeler kaftan, yerel giysiler, masa örtüsü (50).
    - Madeni hatıra paralar (27).
    - Resim, fotoğraf, portre (71).
    - 23 Nisan ve 19 mayıs gibi önemli günler ve GAP yarışması nedeniyle yapılan öğrenci kabullerinde öğrenciler ile il ziyaretlerinde verilen hediyeler (396).

    kaynak : milliyet.com.tr

    oğlunun düğününde sarf edilen elektriğin faturasını ödeyecek kadar adaletli, hak sever bir insandır sezer. birileri gibi öyle saraylarda düğün yapmaz, binlerce dolar harcamaz devlet kasasından. bilir ki islam sade düğünleri emreder (!). müslümanım deyu geçinenlerden daha müslümandır. sözde değil özde müslümandır.
    150 ...
  19. ben sami ali sami ebenin amı ali sami

    1.
  20. 008 ali sami' nin karizmatik tanıtım cümlesidir.
    5 ...
  21. 90 larda cacık olmak

    1.
  22. krizlere boğulmak, susuzluk çekmek * bok suratlıların bir yığın yolsuzluklarına tanık olmak kısaca yoğurda doğranmış gibi tarumar olmaktır doksanlarda cacık olmak.
    1 ...
  23. moloz annenin yanindaki tas kizlar

    1.
  24. bu kızlar o anadan nasıl olmuş tam bir muammadır. anneye bakılır; gayet bıyıklı, amca formatında halısaha maçlarına davet edilesi, kıza bakılır amman ya rebbi.

    editmik:
    (bkz: hey dostum sakin ol)
    (bkz: adamım senin sorunun nedir)
    (bkz: adamım sadece eğleniyoruz)
    6 ...
  25. zimmet defteri

    1.
  26. daha çok devlet kurumlarında karşılaşılan kayıt defteridir. amacı; "evrağı sen aldın canım artık benden çıktı bişey olursa benden bilmeyecekler senden bilecekler" dir.
    0 ...
  27. idim diyor kir kafasini superegom diyor yapma bey

    1.
  28. her ne kadar uzak gibi gözükse dahi id ve superego arasındaki muhalefet ilişkisi toplumsal yaşamın daha doğrusu birlikte yaşanılabilirliğin kolaylaşmasına sağlayan yaptırımsal bir ögedir. bir yığın ilkel davranışı süperegomuzla bastırdığımız aşikardır. peki bir an için idciğin yanında süperegonun olmadığı düşünelim; herkes sosyal baskıdan, vicdandan bağımsız olur. kaos ortamı alır başını gider. bu nedenle bizi frenleyen superego mükemmel bir sistemdir.

    superegonun temelini toplum baskısı ve ahlaki değerler oluşturur. örneğin superegodan nasibini almış bir er kişi eli apış arasında gezmez, karşısındakinin "ağzıma soksaydın" lafına muhattab olmaz. tamam id diyebilir; "lan acaip kaşınıyorum off bi el atıver şuraya" superego der ki; "yavrucuğum hayvanlaşmayalım her şeyin yeri, zamanı var" bu bağlamda id tu kakadır, superego ise baldır, petektir, cicidir.
    3 ...
  29. kutsal kitap ve tuvalet kağıdı

    1.
  30. kuran'ı sapık ideoloji diye tanımlayan insancıklar acaba açıp bakma zahmetinde bulunmuşlar mıdır? ayrıca bir insan neden böylesine bir değere bu kadar rahat hakaret edebilir? halbuki kuran-ı kerim'i açsa ve okusa onda kendini bulacak ve bu yazdıkları için çok pişman olacaktır. müslümanı müslüman yapan ateiste bile saygı duymasıdır. sonsuz hoşgörülüdür gerçek müslüman.

    yokk sakın ! küfür etmeyeceğim. küfüre boğulmuş zaten video sahibi.

    tırnaklarımı yemem bana yeter bu bile beni kurtarır belki! yukardan ses geliyor ; don't worry, be happy

    (bkz: meyve veren ağaç taşlanır)
    2 ...
  31. milliyetciyim demekten cekinir olmak

    1.
  32. populer solculuğun sonucudur. bu öyle bir popularitedir ki içinde bulunan insanoğlu milliyetçiliği aniden faşizm görür. halbuki faşizm ırkçılıktır. hani şu üstün alman ırkı projesi dahilinde öjenizme kadar varan itici ve gereksiz ideolojiler bütünüdür. halbuki bir insanın milliyetçi olması ve milletini sevmesi kadar normal bir durum yoktur. ancak günümüzde milliyetçilik muhafazakar kafalarda öyle bir hal almıştırki onu savunan derhal faşist damgasını alnının ortasına yemektedir.

    demokrasi ve insan hakları adı altında ülkeyi bölmek için uğraşan bir takım dürrüklerin,
    ellerinden gelse bizi bir kaşık suda boğacak onlarca sinsi, densiz iç ve dış kuvvetlerin karşısında duracak kürt, türk, laz, cart curt gözetmeksizin ben türküm diyebilen herkesin kalbinin orta yerinde bulunan biricik ışıktır milliyetçilik.

    güzel yurdumda ben milliyetçiyim diyen kimseye karşılık olarak recep tayyip erdoğan 'ın senin oğlunda işsiz kalıversin cümlesi misali umarsızca ,aşağılayıcı reaksiyonlar verilmemeli, yüzler buffy the vampire slayer daki angel gibi ekşimemelidir. solculuğu savunan kişinin solcu olmasının nedeni zaten her türlü ayrımcılığı reddetmesidir. peki karşısındaki insanın milliyetçi olduğunu öğrendiği an arkadaşlık ilişkisini kesebilecek kadar sekter olması koskoca bir ironiyi beraberinde getirmez mi? kendi kafalarında milliyetçi insanları siyah suitle gezen, masum aksi görüşlü kişilere satırlarla dalan canavar hödükler olarak düşünmek at gözlüğü takmak değil midir? ve bunları yaza çize ajdarın sözü misali dallandıra pullandıra populer solculuğa katkı yapmak, kulaktan dolma bilgilerle donatılmış bir yığın gencin oluşumuna katkıda bulunmak değil midir? tamam geçmişte bazı insanlar milliyetçilik adı altında hatali şeyler yapmış olabilirler. peki solcular hep sütten çıkmış ak kaşık mıdır? hiç mi hataları olmamıştır. bir kesimlerinin inançsız olmasına dil mi uzatılmıştır? hayır! ancak onlar bir inancının sembolü olan hz.muhammed'e gayet rahat küfür edebilmişler ve bunu sekülerizm ile sulandırıp laikliğin gerekliliğine kadar götürmüşlerdir. provoke biçimde, tekrar ısıtıp ısıtıp milletini seven insanı eli kanlı canavar göstermek eşitlikten hosgoruden dem vuran ideolojilere yakışmaz, yakışamaz..
    0 ...
  33. gol yapmak

    1.
  34. gol atmanın ikamesi. yersiz, garip cümle.
    1 ...
  35. kdv beyannamesi

    1.
  36. izleyen ayın 24'ü akşamına kadar verilen beyannamedir. ödeme vadesi izleyen ayın 26 aksamına tekabül eder.
    2 ...
  37. calisma belgesi

    1.
  38. bir işçinin bir işyerinde çalıştığı süreyi ve iş tanımını gösteren belgedir. öz geçmişte bulunan "deneyim" kısmının hükmünü sağlamlaştıran ve iş kanununda yeri olan gerekli kağıt.
    1 ...
  39. gecici vergi beyannamesi

    1.
  40. şirketlerin 3 ayda bir olmak üzere son ayı takip eden 2. ayın 14 üne kadar vermek zorunda oldukları beyannamedir. böylece maliye sebeplenir. daha sonra bu beyan ile ödenen vergiler yıllık kurumlar vergisinden mahsup edilir.
    0 ...
  41. transfer fiyatlandirmasi

    1.
  42. transfer fiyatlandirmasi
    transfer fiyatlandirmasi
    sen bir ana sen bir baba oldun bize
    transfer fiyatlandirmasi

    *

    transfer fiyatlandirmasi aralarında organik bağ bulunan kişilerin * birbirleri ile yapacakları işlemleri aralarında bag bulunmayan kişilerle nasıl yapıyorlarsa öyle yapmalarının kanun olmuş halidir. (bkz: oehh)

    eger sen bir urunu ya da hizmeti müşterine 5 liraya satıyorsan ilişkili kişilere de 5 liraya satmalısın.
    ama sen kalkıp "amca oglu gel sana şirket kuralım merkezide benim şirket binası olur göstermelik bir kira faturası keseriz hem senin hem de benim başım rahat eder" dersen kanun koyucu gelir sana tekme atar,yumruk atar ve sorar ; neden vergi kaçırıyosun? neden gelir kalemlerini düşük gösterip matrahını azaltıyorsun? niçin haksız rekabet yaratıyorsun? misal neden ülkemin kaynaklarını kullanıp fransaya ayrı bana ayrı gelir beyanında bulunup beni üzüyorsun? ayrıca yaptıgın sana yakışıyor mu? müşterine gelince 10 lira amcaogluna 3 lira. yapma evladım yapma cocugum örtülü sermaye misin sen?
    0 ...
  43. © 2025 uludağ sözlük