babasının limited şirketinde çalışıp da title olarak ceo / general manager yazan mı istersiniz, bağlantı daveti gönderdiğinizde sanki sikicekmişsiniz gibi "sen kimsin neden beni eklemek istiyosun" şeklinde cevap yazan kezbanlar mı istersiniz hepsi buraya doluşmuş yine.
sevgilinizin giymeye niyetlenip arkadaki klipsini takmak için yardımınızı istediği o ulvi anda, bi klipsle 10 dakika uğraştırıp boncuk boncuk terleten, "hay senin çorabına da, jartiyerine de" dedirten şey.
şarabı şöyle bir koklayıp "hmm iyot ve tuz.. demek bu şarabın yapıldığı üzümler deniz kıyısında yetişmiş" diyebilen aşmış insan. yalnız dikkat ettim de iyice elleri titriyo lan. azaltsın artık şarabı.
stad arazisi zamanında kendilerine dönemin başbakanı şükrü saraçoğlu tarafından 1 tl gibi sembolik bir ücret karşılığında hibe edilmiş, ne milli takıma ne de türk futbolunun avrupa'da tanınmasına en ufak bir katkı yapamamış takımın taraftarlarının galatasaray'a bok atmasıdır.
kaybettikleri maçlardan sonra rakip takıma, federasyona, hakemlere hatta kendi oyuncularına dahi saldırmayı beis gören ama sadece kendi galip geldikleri maçlardan sonra centilmenlik sözcüğünü hatırlayan,
daha düne kadar, galatasaray'ın yenilmez armada olarak anıldığı branşlarda, ne basketbol ne voleybol ne de bayan takımları hakkında en ufak (b)ilgisi olmayan, ama sponsor desteğinden sonra şampiyon olunca birden 40 yıllık basketbol, voleybol taraftarı kesilen,
kazanmak için her türlü çirkefliği mübah gören, sevinmeyi rakip takımlara saldırmak zanneden, sonra da kimse bizi sevmiyo edebiyatı yapan,
her türlü başarısını galatasaray'la kıyaslayarak kutlayan, ama malesef ki galatasaraylıların yaşadıkları zaferleri 20 yıl geriden takip eden taraftar topluluğu.
akp'nin bu seçimde de babayı aldığı canım memleketim. yine önümüzdeki 4 sene boyunca kasıtlı olarak yatırım göremeyecek, çiftçisi süründürülecek, esnafı kan ağlatılacak. ama olsun, herşeye rağmen direnmeye devam ediyor.
tanrı sözcüğünün arapçadaki karşılığı rab'tır. tapılan, inanılan manasında kullanılır. cins isimdir. allah ise müslümanların inandığı, taptığı tanrının/rabbın adıdır. özel isimdir.
zamanında katil emre diye tezahüratlar yapan, aleyhinde pankartlar açan fb taraftarlarının dolap beygiri gibi nasıl döndüğünü görmemizi sağlayan önerme.
fenerbahçeli melislerin yanaklarından bir damla gözyaşı süzülmesine sebep olmuş olaydır.
-ama bak mesajı menajer atmış. emre'nin bi suçu yook.
adamın kendi kafasına göre (fb'nin hiç bir parmağı olmadan) fb için oyuncu ayartması ne kadar inandırıcı. şaka yaptım diye açıklamaya çalışması da kabahatten büyük özür.
-kağan kimmiş la? neden ona şike teklif edelim?
şike yapılacaksa zaten dikkat çekmeyen bir oyuncuya yapılır. gidip de mesela fatih tekke'ye teklif etmezsin (edemezsin). göz önünde olmayan birine yaptırırsın. o dikkat çekmeyen oyuncu ceza sahasında topa elle dokunsa ya da bi çelme taksa tamamdır işte.
-17'de 17 boru mu? 17 takımı da mı satın aldık?
ligin birinci haftasındaki maçı satın almazsın zaten. şampiyonluğun kızıştığı zamanlarda tehlikeli gördüğün maçlar için yaparsın.
galatasaray'ın her başarısızlık sonrası yaşadığı sendromdur bu adam. tıpkı fenerbahçe'nin daum'u, beşiktaş'ın lucescu'su trabzon'un da şenol güneş'i gibi. hemen yönetim "tamam fatih terim'i getiriyoruz herşey yoluna girecek" mesajı verir taraftara. yok "2000 ruhu" falan denir gaz verilir. ama kolay olandır fatih terim'i getirmek. risk almadan kolaya kaçmaktır. çünkü taraftarın ve medyanın gözünde kredisi sonsuzdur fatih hocanın, tıpkı hagi gibi (hatta daha fazla).
şahsen ben bir gs taraftarı olarak ünal aysal'dan -gözümdeki imajı daha yeni, daha yaratıcı fikirli birisi olarak- sürpriz bir isim beklerdim teknik direktörlük için. takıma modern futbol oynatacak bir isim. fatih terim ismi beni hiç heyecanlandırmadı bile.
çünkü biliyorum ki, bu adam yıldız oyuncu sevmez. teknik, yetenekli oyuncu barındırmaz. bayılır mustafa sarp gibi, cana gibi tekmeye kafa sokan, arkadan çift dalan "savaşçı" ama bi o kadar da kalas oyuncuya. oyunu okuyamaz, taktik veremez. tek bildiği "topu karşı tarafa şişirin, indiği yerde pres yapın. hadi aslanlarım" taktiğidir. avrupa'yı geçtim (zaten yok), türkiye ligi bile artık eskisi gibi değil. bursa, kayseri, antep vs. çatır çatır top oynuyor. bu mantıkla, eskimiş fatih hoca taktikleriyle galatasaray artık yürümez.
düşündünüz mü hiç bu adam galatasaray'ı uefa şampiyonu yaptı, milan'ı çalıştırdı, milli takımı avrupa üçüncüsü yaptı ama galatasaray'dan başka kapısını çalan yok. neden?
kendileriyle tanıştığımdan beri başka birşey dinleyemez olduğum grup. müzik zevkimi alt üst ettiler resmen.
hele ki emily haines'in güzelliğine ve karizmasına değinmiyorum bile.
bol klavyeli, elektrolu şarkıları dışında akustik performansları da oldukça başarılı.
- kadıköy'e gidin. haydarpaşa garı, vapur ve martıları aynı karede yakalayın. (mümkünse siyah-beyaz)
- istiklal'de bir yere konuşlanın ve tramvay geçmesini bekleyin. kalabalık insan topluluğu ve fonda tramvayı çekin.
- yoksul, üstü başı dağınık ve gülümseyen bir çocuk ya da yaşlı bir insanın portresini çekin. (bu da siyah-beyaz)
bunları yaptınız mı iyi fotoğrafçıyım diye caka satabilirsiniz. zira türk insanı (hele ki istanbullular) bu 3 tip fotoğrafa doyamıyor.
kendi yandaşları için daha demokratik* ve özgür* bir türkiye yaratırken, kendi gibi olmayan insanlar için sansürler ve yasaklar koyarak onları ahlaksızlıktan koruması.
bu programa "hehe kurmaca lan bu. ben çözdüm olayı. hepsi kurgu olm" şeklinde tepki veren zihniyetin, zamanında david copperfield'in gösterisine de "aha ip var la orda. aslında uçmuyo" tepkisini veren zihniyetten pek bir farkı yok gözümde. sonuçta tv programı işte. öyle ya da böyle komik. izle, eğlen, gül sonra da zıbar yat. ne bu deşifre merakı.
gavurların tam tersini iddia ettiği önerme. "at üstünde kaçarken geriye doğru dönerek ok atabilme" özelliğimizi de bunun en büyük kanıtı olarak sunarlar.
bu üniversitelerin çoğunun kökleri dershane ya da özel okullara dayanmaktadır. 15 yıl öncesinin dershaneleri ya da özel okulları bugün gelişerek özel üniversite olmuştur girişimci sahipleri sayesinde. bi 10-15 yıl daha öncesine de bakarsanız bir çok dershanenin zamanında ehliyet kursu, özel okulun da kreş olduğunu görürsünüz. yani bugünkü özel üniversiteler, 25-30 yıl öncesinin ehliyet kursları ya da kreşleridir.
baktığımız zaman hepsinde fiks olarak iktisat fakültesi, iletişim fakültesi, yabancı diller ve hukuk fakültesi bulunur. neden? çünkü bunlar en ucuz bölümlerdir. yani bildiğin dershanecilik mantığı, kurs mantığı işte. bir adet sınıf, yazı tahtası ve kolçaklı sandalyelerle bu bölümlerin eğitimleri verilebilir çünkü. laboratuara, alet edavata falan gerek yoktur bunlar için. mühendislikmiş, genetikmiş, tıpmış fasa fiso. hal böyle olunca da akademik başarı falan nanay tabi.
ayrıca isim konusunda kendilerinden daha yaratıcı olmalarını bekliyorum. zira aralarında otobüs firması ya da şarküteri dükkanı gibi isme sahip olanlar var.
galatasaray'ın önümüzdeki yıl formalarını üretecek nike sponsorluğunda organize edilecek maç. barcelona muhtemelen a2 takımıyla falan çıkacaktır. messiler, xaviler falan olmayacak yani büyük ihtimalle. çok da şeytmemek lazım.
keşke tolga tuncer'i sümeyye'nin paranoyak sanrılarıyla suçlamadan önce işin aslını astarını muhakeme etseymiş. bir de olayın diğer kahramanını dinleseymiş. türbanın t'si bile geçmeyen bir olayda, sümeyye'nin sakız yüzünden sanatçıdan aldığı uyarıyı türbanına bağlaması ve bu gazetecinin de çıkıp bunu referans alarak bir insanı böylesine suçlaması yaptığı meslekte ne kadar niteliksiz olduğunu göstermiştir.
ayrıca başbakanın kızını tanımamayı da acizlik olarak göstermesi de ayrı bir zeka örneği. hanedanlıkla falan yönetildiğimizi zannediyor heralde.
--spoiler--
Tolga Tuncer denen kendi ülkesinin başbakanının kızını tanımaktan aciz oyuncu arkadaş, belli ki içindeki nefretle fazla meşgul olduğu için Türkiye siyasetine uzaylı.
--spoiler--