* bir türk dünyaya bedeldir.
* iki türk tavla atar.
* üç türk gol atan kaleye oynar.
* dört türk okey çevirir.
* beş türk arabaya biner.
* altı türk'ün beşi arabaya biner gider, altıncıyı satarlar. geriye kalan dünyaya bedeldir.
* yedi türk'ün beşi arabaya biner gider. kalanlar tavla oynar.
kuzeyden etkili biçimde esen fırtınamızın futbolun beşiğini sallaya sallaya bitap ettiği karşılaşmadır.. zira bizi tanıyanlar bilir; trabzon futbol literatürü'nde "yenileceksen bile erkek gibi oynarsın, öyle yenilirsin!" yazar..
ayrıca o kale boş değil tamam mı? onur recep kıvrak ismini yazacaksın aklının bir köşesine.. 22 yaşında, hayatında hiç öyle bir atmosfer yaşamamış bir insandan bahsediyorum.. izleyeceksin o kurtarışları.. hatta atlayıp uçağa trabzon'a gideceksin! elini öpeceksin o yeteneğin!
taktiksel anlamda şenol hoca'nın ingiliz devi liverpool'u nasıl ezdiğinden bahsediyorum..
liverpool'un kontra ataklarla gol bulmaya çalışmasından bahsediyorum..
ingiliz spikerin bizim hakkımızda söylediklerinden..
velhasıl..
trabzon budur arkadaş.. adını duyduğum, telaffuz ettiğim her an gönlüme bir damla yaşın düşmesinden bahsediyorum!
birde sözüm size lan!
olm öyle her gittiğiniz yerde "bize her yer trabzon" diye bağırıp durmayın lan!
tüylerim diken diken oluyor amk!
çok pis ağlayasım var.. ama yenildiğimiz için değil.. allah trabzon'un şampiyonluğunu göstermesin ki yenildiğimiz için değil!
19 ağustos 2010 tarihinde karadenizin doğusundan hızla esecek olan şiddetli fırtına için ingiltere'de şimdiden önlemler alınmaya başlamıştır..
zira son oynadığı 7 ağustos 2010 bursaspor trabzonspor maçı'ndan kolbastı ile ayrılan fırtınamız, futbolun beşiğini titreterek yoluna devam etmesini bilecektir.. zor maç olacaktır vesselam!
poşetin içindeki portakalların kabuğunu soyduktan sonra halının üzerine koyarak biriktirmekten zevk almaktır aslında çocukluk.. saflıktır.. yanıbaşında yanan sobanın gürültüsüdür seni mindere bağlayan. sıcaklığıdır. samimiyetidir..
kenarlarında araba sürmektir bazen.. kurallara uymadan!
ya da kendi koyduğun kuralları çiğnemektir.. kin gütmeden..
21 yıldır sahnedeyim.. bazen başkarakter, bazen yardımcı oyuncu.. kimi zaman dekor.. kimi zaman doğaçlama kimi zaman ezberden.. rollerin kimi cuk oturuyor kimi bir beden küçük kimi fazla büyük.. yoruldum artık oynamaktan.. birazda seyirci olasım, seyirci kalasım var..
başka hayatları merak ederek..
başka hayatlara özenerek..
başka hayatlara acıyarak..
bir hayata girip bir başka hayattan çıkarak..
bazen çıkarılarak..
başka başka hayatları belki zehrederek..
belki güzelleştirerek..
kimi zaman bir hayatın canına can katarak..
kimi zaman hiç tanımadığın ya da en yakından tanıdığın hayatların canına kastederek..
öyle, böyle, şöyle..
üç aşağı beş yukarı aynı..
geçip gidiyor işte..
aslında her şey yaklaşık bir hafta önce trabzon'a giden ve maç günü istanbul'a dönecek olan kıymetli insan ile yaptığım telefon görüşmesi sonucunda başlamıştı..
+ablam gidiyor muyuz maça?
-tabii ki gidiyoruz balım!
+bilet işini nasıl halledeceğiz?
-sen al kendine. ben bakarım başımın çaresine.
+ok
-kib bye
bu telefon görüşmesinin ardından bayram sabahı çocukları edasıyla kendini istanbul'un sokaklarına atan lenger soluğu en yakın biletix gişesinde almıştı. hınzır bir hamle ile biletini cebine koyan lenger, 7 ağustos 2010 günü saat 13:48'de yapacağı telefon görüşmesinden habersiz yaşamını sürdürüyordu.
tarih: 7 ağustos 2010
saat: 13:48
(daktilo efekti olduğunu varsayın olm)
+Ablam geldin mi istanbul'a? nasıl geçti yolculuğun?
-geldim balım. nerdesin sen çabuk söyle..
+evdeyim?
-çabuk evden çık! bize bilet alacaksın!
+nasıl yani ya?!
-çabuk çabuk..
bu görüşmenin akabinde yaklaşık 100 saniye sonra (nasıl bir korkuysa) olay yeri terkedilmiş ve en yakın biletix gişesine doğru emin adımlarla ilerlemeye başlanılmıştır.
şükür olsun ki biletler alınmış ve buluşma yeri olan mecidiyeköy'e, hiç tanımadığım insanlarla omuz omuza maç izlemek uğruna yola çıkılmıştı.
otobüsler gelmeden önce majurani kişisi ile tanışılmış, ertesi gün uludağsözlükte görüşmek üzere sözleşilmişti*
neyse ki otobüsler gelmiş, yerler alınmış, yola çıkılmıştı. 3 kişi dışında*
sonunda çile bitmiş ve majurani'nin deyimiyle "zulümpiyat stadı"na ulaşılmıştı.
kapıların geç açılması, turnike sorunu, şapşal güvenlik görevlilerinden bahsetmiyorum bile..
maçı açıkcası pek izleyemedim.. (#8934366)'daki olay hemen yanımda yaşandı ve gecenin sonuna kadar öksürmeme sebep oldu. ki çakıroğlu kardeşlerin neler çektiğini tahmin bile edemiyorum.. geçmişler ola!
güzel maçtı vesselam. teofilo 3 gol attı ama yalnızca ilk golü görebildim. o da şans eseri.
maç sonu tff'nin hiç bir masraftan kaçmamış olmasıda bizleri sevindirmedi değil..
saat 00:30 suları zulümpiyattan çıkabildik.. çekilecek çile değil.. ki sadece trabzonsporlular çekiyor o çileyi..
bugün üç arkadaşını bir anlık dalgınlık sonucu yarı yolda bırakmış olan yazar kişisi.. yoksa yapmaz öyle hayın planlar*
61 olmuş hele.. majuranican'ın sevincini gör sen..
bu nevi şahsına münhasır kişilik ile tanışmamızın ardından yaklaşık 12 saat bile geçmedi aslında..
sevinçli bir günde başladı arkadaşlığımız.. ortak payda trabzonspor idi.. ortak nokta ise geri dönüş çilesi..
pek iyi kalpli, güler ve güzel yüzlü bir arkadaşımız.. bakalım belki de ilerleyen günlerde iyi birer dost olacağız..
kader, nasip, kısmet..