Nihal Yeğinobalı'nın kendi ismiyle yayımlanan ilk romanı. Roman, evli bir kadın olan Lamia'nın aşk hikayesini anlatır. Lamia'yla üzülür, anılara dalar, ege'de dolaşırsınız. ilk aşkı Turan ve eşi ali arasında kalan, ilk aşkına döndüğünde de onun arjantin'e gideceğini öğrenen Lamia, kalbinizde bir yaradır artık.
kalan müzik tarafından çıkarılan Sahibinin Sesinden adlı albümle beyoğlu'nu çınlatan enfes sesli dublaj sanatçısı. yıllarca severek gözlerimiz dolarak, gülerek izlediğimiz filmlere sesiyle ve şarkılarıyla hayat vermiş, kendisi de bir o kadar güzelmiş dedirten, Beyaz Perdenin Gizli Kahramanı. Albüm içindeki yazıyı, Ayırmasın Mevlam Bizi Ömür Boyunca diyerek bitirmesi şarkıları dinlerken ağlamanıza sebep olur. dikkat. 1940 doğumlu sanatçı ablası Gönül Yazar gibi popüler olmak yerine 19 yaşında evlenir ve 3 çocuk sahibi olur. istanbul'da yaşıyor. En kısa zamanda albümü alıp dinlemeniz dileğimle kuzummm... :)
her sene 6 mayısta kutlanan, hızır ve ilyas peygamberlerin buluştuğu gündür. doğanın yeniden canlanmasıdır. çocukluğumun 1980lerdeki eyüp semtini ve komşuluklarını anmama vesile bir gündür. üzerinden atlanan kocaman ateşler, gece yarısına kadar sokakta kalmanın sevinci, gül ağacına asılan kırmızı keseler, ağaç altına taşlardan yapılan evler, arabalar, kocalar :) islamiyet de bugünü kabul eder ama dinin haram kıldığı şeyleri yapmamak gerektiğini de belirtir. biz çocuktuk, eğlenmek hakkımızdı.
bu sene roman prensesi de ülkemize gelip, eğlenceye katılacakmış.
2001 yapımı julio medem'in yazıp yönettiği,Paz Vega'nın tutkulu aşık lucia rolüyle ve sevgilisinin tek gecelik aşkı elena'nın adadaki pansiyonuyla işte bunu istiyorum dediğim filmdi. Yıllar evvel izlemiş, pek sevmiştim. Dün gece Business Channelda rastlayınca gecenin bir yarısı, yine izledim. reklamlarla yapılan sansürleri saymazsak ki sayalım çok gereksizdi, gece yattığımda gözlerimde yaşlarla, bir adaya gidip parmaklarımın arasından dökülen kumları izlemeyi, şarabımı alıp, ayın şavkını seyretmeyi hayal ettim. gelelim kısaca konuya, bir garson olan lucia, yazar lorenzoyla tanışır ve aralarında tutkuyla karışık bir bağ oluşur. lorenzonun bir adada bir gecelik beraberliğinden kızı olduğunu öğrenmesi ve onu bulma telaşı, luna adlı küçük kızın ölmesi, anne elenanın o adaya gidip pansiyon işletmesi, çocuk bakıcısı belen'in üvey babası carlos'un pansiyonda yaşamaya başlaması, lorenzonun öldüğünü sanan lucia'nın adaya gitmesiyle bu birbirinden bağımsız ama bir şekilde ilişkili insanların adada buluşmasıydı film. muhteşem ışık oyunları, artık ağlayamıyorum diyen elena'nın lorenzoya sarılıp ağlaması, * güzel belen'in üvey babasına aşkı... izleyin yani. business channel yine tekrar yapar diye düşünüyorum.
arkadaşlar malum yaz geldi kapıya dayandı. kış aylarında kazakların altına saklanan göbüşler bir bir ortaya çıkıyor. kadın erkek fark etmez diyerek her yaz bir ay boyunca yaptığım ve faydasını gördüğüm bir diyeti sizlerle paylaşmak boynumun borcu. unutmadan bu diyet üç gün uygulanıyor, 4 gün ara verip tekrarlanabiliyor. arada abartmadan yemeye devam ediyorsunuz. sonuç mükemmel.
1. gün
sabah : ½ greyfurt, 1 dilim kemek ekmeği, 2 yemek kaşığı fıstık ezmesi, şekersiz, sütsüz çay veya kahve.
öğle : 100gr. ton balığı, 1 dl. kepek ekmeği, sade kahve çay veya soda
akşam : 100gr. herhangi bir çeşit et, 200gr. taze fasülye, 1 küçük elma, bir küçük kase vanilyalı dondurma.
(et ve fasülyeleri bir arada teflon tavada soteliyorum. haşlama yemektense daha lezzetli oluyor)
2. gün
sabah : 1 katı haşlanmış yumurta, 1 dilim kepek ekmek, şekersiz çay veya kahve.
öğle : 200 gr. lor peyniri, 5 adet eti form/altınbaşak
akşam : 2 adet sosis, 200gr. brokoli, 100 gr.havuç, yarım muz, yarım kase vanilyalı dondurma.
(brokoli ve küçük doğradığım sosisleri az suyla teflon tavada pişirip, rendelediğim orta boy havuçla süsleyip salata çanağında tv karşısında yiyorum.)
3. gün
sabah : 1 dilim cheddar peyniri, 5 adet form bisküvi, bir küçük elma. sade çay veya kahve
öğle : 1 katı haşlanmış yumurta, bir dilim kepek ekmeği.
akşam : 200 gr. ton balığı, 200 gr. karnıbahar(bu mevsimde pek olmuyor yerine brokoli. bir kutunun yarısını bir önceki akşam kullanıp kalanı bu akşam tüketebilirsiniz.) yarım kase vanilyalı dondurma ve küçük olanlardan yarım kavun.
yemek aralarında mümkünse su-soda dışında bişey tüketmeyin deniyor ama ben açık şekersiz çay içiyorum. siz bilirsiniz :)
herkese sağlıklı, huzurlu, yağsız günler dilerim.
açılan başlıklarla geçmişe dönmek, yazdığınız her kelimeyle o anı yeniden yaşamak pek bi keyiftir. bunu bize yaşatan sözlük var olsundur, çok yaşasındır.
saç boyası markası. ateş kızılı, nar kızılı, bilumum kızılları diğer boyalar gibi akıp oranızı buranızı boyamaz. hatta uzun zamannnn akmaz. ucuz ama güzeldir.
11 Ekim 1922 de yapılan Mudanya Mütarekesi'yle Türk-Yunan savaşı sona erdi. Mütarekeyi, Türk orduları başkomutanı adına Batı Cephesi komutanı ismet Paşa imzalarken, Yunan delegeleri yetkileri olmadığını söyleyerek imzadan kaçındılar.
beni benden alan edip cansever şiiri.
biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
oysaki seninle güzel olmak var
örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
midemdi, aklımdı şu kadarcık kalıyor.
sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
o başkası yok mu bir yanındakine veriyor
derken karanfil elden ele.
görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
birleşiyoruz sessizce.
Abhazların (Çerkez peyniri) dünyaca ünlü peyniri. 250-1000 kg. arasında, yuvarlak biçimde imal olunan bu peynirler, et kurutulmasında olduğu gibi özel bir şekilde kurutulduğundan uzun bir zaman bozulmadan muhafaza edilmekle beraber, çoğunlukla taze olarak da kullanılır. taklit peynirlerin Çerkez peyniri adı altında yavaş yavaş piyasaya sürüldüğü görülmektedir.
turgay fişekçi'ye ait, bıkmadan sıkılmadan okuduğum, ezberlemeye çalışırken etrafımdakileri de içine kattığım ama hala ezberleyemediğim, eski sevgilime okuduğumda ne o öyle kollar mollar, baldır bacak... ezberleyecek başka şiir bulamadın mı demesi eski olmasını da beraberinde getirmiştir.
Dionysos!!! kulakların çınlasın der, şiiri ilgilerinize sunarım.
ASMALARIN DANSI
1.
Bir Akdeniz Haziran'ında
Öğleye doğru.
Yalnızca kavaklar altında öten cırcırların sesi
---Sıcaktan kaçın diyen sirenler---
Taş sofada
Güneşin yaktığı otların ve toprağın soluk kesen buğusu
Sırtları serin duvarlarda
Köşede yirmi taş oynayanlar :
Kız ergen gibi , oğlan daha kısa pantolonlu.
Kızın taşları süpüren eli
Oğlanın paçasından yavaşça süzülüyor içeri.
Birazdan yüklük odasında
Her günkü oyunlar.
2.
Yağmurlu günlerde seviş benimle
Kuşlar çinko damı gagalarken
Tenimin kokusunu değiştiren yağmurlarda
Sıcak öğlesonlarında seviş benimle
Buhurlar tüterken tenimden
Yanan toprağın buğusu soluğumken
Bahar günleri dereboylarında seviş benimle
Kestane saçlarında kelebekler asılıyken
Yaz geceleri kurumuş dere yataklarında
Sıcak kumlar yatağımız, söğütler çatımız, duvarımızken
Ne olursa olsun sabahları seviş benimle
Dinlenmişliğin gücü kaslarında
içinde ne varsa dökmenin hazzıyla saran
Sonra ilk kez görür gibi algılaman için
Her sabah öylece bırakayım seni dünyaya
3.
Kol kıvrımımdan öp beni
Tüylerimin arasında yollar açan dudaklarınla
Mavi damarlarımdan
Bileklerimden öp beni
Nabzımın tıpırtısı tavşan dudağını titretsin
Öpüşten bilezikler kollarımda
Parmaklarımın ucundan öp beni
Soyulmuş yumurta beyazlığındaki etimden
Öpüşlerin yanıp geçen bir ışık değil
Uzun yazların güneşi gibi kalsın tenimde
4.
Asma bahçelerde gezerken omzuna değen elim
kristal taneler gibi döküverir seni toprağa
Basma entarinin çıplak altı ter ter istek
Altımda canlı, bulunmaz bir yumuşaklık
sırtımı göğe dayayıp beni ezen
Memelerini emerken, bacaklarını kıstığında
solumaların volkanik lavlar
Sen bitersin başlar asmalar
açıp kollarını dans etmeye
Neyimi beğenir bilmem bırakmaz beni
Yeşil, filiz dudakları
Geniş yapraktan elleri
dönerken çevremde
sürünür boynuma göğsüme
Sallar memelerini salkım salkım
Hangisi tatlı, bir de bundan em bakalım!
seni istanbul gibi seviyorum demiştim daha önceleri sana ama sen hatırlamıyorsun.
hala aynı şey
istanbul kadar eski
o kadar büyük
o kadar dolu
o kadar masalsı
reçme işini yapan kişidir. ssk+yemek+servis'le ustası aranan tekstil sektöründe bir bölümdür. reçme dikişi diye geçer ve reçmeci işte bu dikişi yapan kişidir.astaş-juki dikiş makinalarının reklamlarını beşyol civarında görebilirsiniz *
bir buzuki üstadı. çilli, kızıl saçlı, mavi gözlü, aslen Gümülcineli, Almanya doğumlu, her yere buzukisiyle giden, bir zamanlar trtde dünyanın türküsü adlı programı sunan, şarkı söyleyen, çalan eğlenceli adam.
Tanju Okan tarafından 1973 yılında seslendirmiştir.
değişmez sorumuz nedir ki sonumuz
toprak değil mi erkeni geçi
aldırma sen doldur be meyhaneci
koy koy koy koy koy
koy koy koy koy koy
doldur bak efkarlandım yine bu gece
koy koy koy koy koy
koy koy koy koy koy
dostlar gitmeden gizlice
çok ülkeler gördüm çok diyarlar gezdim
öğrendim alemin sırrı nedir
dünyanın merkezi bu meyhanedir
koy koy koy koy koy
koy koy koy koy koy
doldur bak efkarlandım yine bu gece Allah beee
koy koy koy koy koy
koy koy koy koy koy
dostlar gitmeden gizlice
ölürsün dediler dün içirmediler
sanki sarhoş oldum bilmem neden
çıkmam tövbe bir daha meyhaneden
koy koy koy koy koy
koy koy koy koy koy
doldur bak efkarlandım yine bu gece
koy koy koy koy koy
koy koy koy koy koy
dostlar gitmeden gizlice
lay lay layyyy heheheeh
doldur kardeşim doldur ya
meyhaneci! koy. içki koy ya
hadi şerefine...
sağol bey be sağol yaa
hahahahaa...
terkedecekler nasıl olsa biliyorsun değil mi sen de.
sağol abi.
der Tanju Okan ve offff çekip bir bira açmanıza sebep olur.
Eski Girit'in başlıca şehri, efsanevi kral Minos'un başkenti. MÖ.15.yyda Mykenaililer yaşıyordu. A.Evans tarafından başlatılan kazılar büyük bir saray kompleksini ortaya çıkarmıştır. Bunlar MÖ.2000 ile Mö.1600 arasında birkaç kez yeniden inşa edilmiştir. ilk duvar resimleri, bu son tarihten sonra meydana çıkmıştır.
Eski Girit uygarlığının her biri üç döneme ayrılan kronolojik dilimlerinden biri. Girit'te, MÖ.III.binyılın ortalarına doğru, metal kullanımının ve özgür bir dinin ortaya çıkmasıyla, günümüz tarihçilerinin kral minos'un adını verdikleri bir uygarlık doğdu. 1900'de Knossos'da ilk kazılara girişen Sir A.Evans, birbirini izleyen seramik üsluplarına dayanarak bu uygarlığı kronolojik bir çerçeve içinde üç büyük döneme ayırdı. Saraylar öncesi dönem, tek saraylar dönemi, yeni saraylar dönemi. Bu dönemler de kendi içlerinde üç evreye bölünür: Eski Minos yaklaşık MÖ.3000-MÖ.1750. küçük kentlerde toplanmış bir konut düzeni, çeşitli ölü gömme biçimleri, öbür türlerle bir arada bulunan, Anadolu\'daki metal modellerinin etkilediği eski tür seramiklerin sür gelmesiyle, çok sayıda taş kap kacakla, tunçtan süs eşyalarıyla ve Girit dininin simgesi çifte baltalarla tanımlanır. Orta Minos'ta MÖ.1750-MÖ.1550'ye doğru önemli bir toplumsal gelişme gerçekleşerek ticaret yayılmaya, sanat büyük ölçüde gelişmeye başladı. yerleşme merkesleri içinde koruyucu duvarları bulunmayan saraylar (Mallia, Knossos,Phaistos Sarayları), çok renkli seramikler (bitkilerle ve deniz hayvanlarıyla süslü Kamares üslubu), taş vazolar, gösterişli silahlar ve süs eşyası yapımı. MÖ.1700'e doğru yok olan bu uygarlık daha sonra yeni bir parlak döneme girdi. mimarlıkta planlar karmaşıklaştı, salonlar avluların çevresine ustaca yerleştirildi, koridorlar ve ışık kuyularıyla değişik düzeyler arasında bağlantılar kurularak, özel bir doğaya açılma kaygısı başladı. Geç Minos MÖ.1550-1375'e doğru, evresinin ilk aşamasında, sanatlardaki bu olağanüstü gelişme sürerek, toplu saray yapılarının çoğu, yalnızca titiz bir doğa gözlemini değil, aynı zamanda düşgücü ve anlatım özgürlüğünü yansıtan fresklerle süslendi(Mavi Maymun, Iraklion Müzesi). Küçük fayans heykeller ve tunçtan küçük insan figürlerinin(tapınır piçimde) yanı sıra sporları(boğa güreşi, boks) veya ayin alaylarını anlatan kabartmalar(Aya Triada steatit vazosunun yüzleri, Iraklion Müzesi) da gerçekleştirildi. Değerli taşların ve altın halkalarının işlenmesinde kusursuzluk düzeyine ulaşıldı. Bu doruk noktasından sonra, Minos dünyası, MÖ.1450'ye doğru bir yanardağ püskürmesiyle büyük saray merkezlerinin aynı anda yıkılmalarının ardından güçlükle de olsa yaşadıysa da, Akhaların ve Dorların istilası sonucu bütünüyle yok oldu.
Girit'in efsanevi kralı. Adaleti ve bilgeliğiyle ünlüydü. Bu meziyetleri sayesinde ölümünden sonra Aiakos ve Rhadamanthys ile birlikte Cehennem Ülkesi'nin hakimi oldu. Tarihçilere göre Minos, belirli bir kralın adı değil de Girit hükümdarlarının genel bir krallık veya hanedan ünvanıydı. Minos Medeniyeti * tabiri de buradan gelmektedir.
Lily Tuck'a 2004 yılı abd ulusal kitap ödülü kazandıran roman. orjinal adı the news from paraguay'dır. 19.yy sonlarında geçen romanda gerçek olaylar ve kurgu bir arada. Paraguay'ı aynen Fransa gibi yapacağım diyen Franco, Paristen dönerken 19 yaşındaki güzeller güzeli Ella'yı yanında götürür ve bir sürü çocukları olur. Mutlu bir hikaye beklerken, Brezilya, Arjantin ve Uruguay'a savaş açıp ülkesini bir felakete sürükleyen Franco ve Ellanın hüzünlü aşkı, acılar, ihanetler, iktidar kavgaları, özlemler içinde kayboluyorsunuz.
1971 yapımı müzikal film. başrollerinde Norma Crane ve Topol Metro oynuyor. En iyi film ve en iyi yönetmen ödülleri de dahil olmak üzere 8 oscarla süslenmiş bir müzikal. ıf I were a rich man ve matchmaker şarkıları her dinleyişinizde ince esprilerle dolu, neşeli, eğlenceli, her zaman bir umut vardır'ı düşünen insanları hatırlatır size. her izleyişinizde Tevye'nin ahırdaki dansını onunla birlikte ah bir zengin olsam diyerek siz de yaparsınız. (bkz: Fiddler On The Roof)
Carthage. Bugünkü tunus'un akdeniz kıyısında 9.yy.da Elyssa Didon tarafından kurulmuş. Finike Kraliçesi ülkenin en yakışıklı 50 gencini alıp, yola çıkmış. Kıbrısta çay ve ihtiyaç molası verirken denize giren (çıplak girmek modaymış ya da dünyanın ilk çıplaklar kampı)çıplak hatun kişileri gözlerine kestirmiş bizim yakışık gençler. Sonra 50 hatunu kollarına takıp laylaylom buraya kadar gelmişler. Eeeee, güzel yer, deniz ayaklarının altında... Ayakta kalan bir kaç sütun ve hamam kalıntılarını görebilirsiniz. Çünkü Romalılarla yapılan Pon savaşları sonucunda General Hanibalden korkan Romalılar ne var ne yok yakıp yıkmışlar. Bize de sadece italyayı ele geçiren ünlü ordusuyla Hanibal ve uygar, ticaret erbabı, kültürü geniş Kartacanın hikayesi kalmış.