hali hazırda soluk almaya devam eden, yemek yiyen, su içen bir bedende kıpırdayamaz hale gelmektir.
kıprdamak, hareket etmek istemezsiniz, belki saatlerce boş bir duvara bakarsınız ve bazı cevapları ararsınız.
yaşar sanar insanlar sizi, gülümsemek zorunda kalırsınız etrafınıza, hatta belki de neşeli kahkahalar bile atabilirsiniz fakat ölmektesinizdir yavaş yavaş ve bu ölümü kendi elinizle hazırlamaktasınızdır. aradığınız cevapları bulma uğrunda eğer ufacık bir umudunuz varsa katlanırsınız bu yaşamak denilen zalim oyuna.
kendi kendinizi öldürmektesinizdir bir cevap bulmadıkça neden yaşıyorum sorusuna ve eğer o cevaba kavuşamazsanız ya ani bir kararla hiç beklemeden gidersiniz ya da umudunuzu hep ama hep saklı tutarak iç huzurunuza kavuşursunuz ve bu ağır çekime mutlu bir son verirsiniz.
daha fazla katlanamam. oradan oraya savrulan soluk bir yapraktan farkım yok.
insan olduğumu hissedemiyorum ve artık ne şarkılar yetiyor yaşamdan haz almaya ne de okunan kitaplar alıp götürüyor mutlu mesut yaşanan diyarlara. intiharı düşlüyorum bazı bazı. keskin bir koku geliyor burnuma intihar deyince. nilgün marmara geliyor "hayatın neresinden dönülse kardır" diyor.
virginia woolf geliyor "sonuna kadar nasıl yürüyeceğim bilmiyorum" diyor. hüzün çöküyor içime, fakat ne duygusuzum ki hiçbir şey yokmuş gibi davranabiliyorum arkadaşlarımın yanında, dünyanın en mutlu insanıyım sanki. kimse de anlamıyor içimde kopan fırtınaları. ve geçiyor günler böyle, her akşam aynı düşünce, kalkınca bambaşka bir insan. dualar tutuyor bazen beni ayakta, bazen güneşli günlerin yanık türküleri.
sonra olmaz dedi yeniden, olmaz, yapamam, yaşamak her şeye rağmen güzel, yaşamak herkese rağmen yaşanası, yaşayacaksın ve dayanacaksın.