kate winslet'in oyunculuğuyla büyülediği filmdir. diğer önemli isimleri de unutmamak gerekir. filmin mesajı ise insanlığın yeryüzüne ne kadar küçük geldiğini çarpar insanın yüzüne. ufacık, tefecikmişiz ve hiç bir anlamımız yokmuş aslında, acizmişiz, savunmasızmışız!
ne kadar kara kuru ve birbirine benzer görünseler de, dünyadaki hiç bir coğrafyada eşi benzeri yoktur kokularının.içinize çekersiniz , göğsünüze yatırırsınız, kainatın mucizesine bir kez daha, daha büyük inançla bağlanırsınız.
bu yaz ilk kitabı 'hayalperest'i çıkarmış olan, kitabındaki muhteşem betimlemeleriyle insanı içine alan bi anlatımın sahibi, ikinci kitabını heyecanla bekleten yazardır.meraklısı için:http://www.dr.com.tr/0000...turkiye-roman/hayalperest
zülfü livaneli:serenad
hakan günday:az
emrah serbes:son hafriyat (filminden ziyade okuyunuz kitanı, çok daha güzel, çok daha çarpıcıdır)
ali cem özdemir:hayalperest
''eleştirilerin en iyileri, tespitlerin zeka kullanılarak yapılanları, ilişkilerin deha dolu açıklamaları herhangi bir masada , bir bar taburesinde veya leş gibi kokan eski bir koltukta bir miktar alkolle harcanıp gider.'' hayalperest- ali cem özdemir
''kariyer diye bir kavram varoluşunA inat.köpekler gibi yarışıyordu öğrenciler ve şirket çalışanları.televizyonlarda insanlar yarıştırılıyordu.bitiş çizgisinin nerede olduğunu bile bilmedikleri için türlü numaralarla diğerlerini diskalifiye etmeye çalışıyorlardı.insanın içinde uyuyan gizli şeytan ağzı sulandırılarak uyandırılmıştı.sadece yalan ve mutluluk bolca üretiliyordu.üretilen acı tüketilmek zorundaydı da.''hayalperest-ali cem özdemir
‎''bu kadar şeyi nasıl biliyorsun? diye hayretle sordu hasan. çöp tenekelerinden, dedi kayıkçı ve güldü:komik ama gerçek. evet dedi ümit: bir insanın çöplerini uzun bir süre karıştırırsan o insan hakkında çok şey öğrenirsin.''hayalperest-ali cem özdemir
işte bu yüzden korkarım korkaklardan.'' korkak adamların en büyük silahları sinsi olmalarıydı. belleklerinde biriktirdikleri ezilmişliği fünye olarak kullanıyorlardı. bir gün hiç beklenilmeyen bir yerde birinin boğazına yapışacağı kesindi. ömrü boyunca bir kez deşarj olacaktı ama bu ona fazlasıyla yetecekti ''Hayalperest - ali cem özdemir
bence onları en güzel özetleyen cümledir:''bankada çalışan kadınların neden bu kadar güzel ve bakımlı olmaları gerektiğini yavaş yavaş çözüyordu. para güzel kadınlara çok daha rahat emanet ediliyordu. hiçbir milyarderin karısı çirkin değildi mesela. erkek parasını güzel kadınlara harcayabildiğinde mutlu oluyordu. bu yüzden para her zaman çirkin kalacaktı.'' Hayalperest-Ali Cem Özdemir
Ali Cem Özdemir'in mükemmel romanıdır. Henüz yeni piyasaya çıkmıştır. hayallerin gücünü ve insan hayatlarının nasıl bir anda değişebildiğini , hayatın içinden tasvirlerle , yarattığı özel karakterlerle o kadar güzel anlatmıştır ki, kitabı bir solukta okuyup bitirirsiniz.
''sonuçları seviyorduk. nihayetinde olacakları sevmiyorduk ve küçük yaşamlarımıza bir sürü sonuç yerleştirmek için uğraşıyorduk. nedenler ve sonuçlarla örülü yaşamda kazanabilmek için kestirme yolu bulmuştuk: yok etmek. insanoğlu bunu fark edeli yaklaşık beş bin yıl olmuştu.''
çok düz bi kelime gibi gelir, tek hamlede çıkar agızdan. derin anlamlar vardır altında ama. suskunluk alır ardından bıkaç dakika, sonra çıkan kelime genelde: ''yürümüyo''dur.yürürdü belki ama biz beceremedik diyemez kişi. ''biz sahip çıkamadık , bencildik ve hayatımızın başındaydık. olmadı o yüzden, bitti. saygıyı kaybetmemek için bitirdik'' diyemez. o yüzden susmalıdır, uzatmamalı. ayrıldık işte, bitti.
bi roman bu kadar sündürülemez denilen dizidir ki sezon finali tanıtımını da gördüğümde yine üzüldüm yahu,bitmiyor, bitemiyor.nesiller boyu yaprak dökümü anladık da, yeter artık, döküle döküle kalmadılar.
insan her daim güzel bakabilir mi dedirten Türk sinemasının sultanıdır.
Mutluyken güzel, ağlarken güzel, kızgınken güzel , uyurken bile güzel. Çoğu hollywood starına da taş çıkartan bi zerafete sahiptir, baş tacıdır.
ulan dedik, oturma o masaya. o masa dedik, geleceğinin başlangıcı, hayatının çiviyle sabitlendiği yer tam o masa, oturma. omuzdan bastırdılar aşağı, bir de bakmışız, çoktan çivilenmişiz o masaya.hayat dediğimiz girdabın içinde yuvarlanırken tam da bu şekilde gidesi geliyo insanın: herşeyi herkesi bırakıp gitme halleri. o an farkına vardığınız şey, mıhlandıgınız koltuk, demedik mi en başta oturma oraya dıye!
asap bozucudur. her er kişi ilk iş gününde ''ulan bu iş bana göre mi acaba'', veyahut, ''bıraksam çok mu geç kaldım'' sorularını sorar kendi kendine. diğer çalışanlar harıl harıl işlemleri yaparken siz bakarsınız aval avallığın zirvesinde. misafirle, çalışan arasında biyerdesinizidir. has çalışma kimliğiniz oturmadan da anlaşılamayacaktır nerede oldugunuz. fakat sıkıntı etmemek gerekir, geçicidir bu sendrom. bi ay sonra kurdu olursunuz buraların.
2000 li yılların ilk 3-4 yılı inanılmaz güzel oyunlar çıkaran, her oyununda salon tıklım tıklım seyirci olan, her oyun sonunda ayakta alkışların sonu gelmeyen ,fakat son 6 yıldır o zamanlarını aratan oyunlar çıkaran devlet tiyatrosudur. Fakat son yıllarda oynanan Titanik Orkestrası'nın hakkı yenmemelidir. Özletmeyin, seyirciye o zamanları aratmayın.
denmelidir eğer yürekten geçen oysa. yarına garanti vermiyo ki hayat. sonra pişmanlık denen illet hisle başbaşa kalır kendi kendini yer insan. ki pişmanlıkla başbaşa kalmış bi bünye her zaman bu cümleden sonra alınmış ''kalamam'' cevabından daha , çok daha kötüdür.
üçüncü bölümden sonra siyasi ilişkilerden uzaklaşarak 80'li yıllardaki aşk ilişkilerini anlatmaya yönelen dizidir. ayrıca madem aldatıyo cemile kocasını bihter'le behlül'den azcık örnek alsın. evinin önüne kadar elele gelinir mi yahu?, bak behlül'e ev bile aldı gözden uzak.
ayrıca dizideki en iyi performans kesinlikle berrak tüzünataç'a aittir. şaşırtmaktadır.
anne, kızıyla zaman geçirmediğini düşünüp bi istekle gelir odaya; '' kızım odana kapanıp film izliyosun habire, insan gel birlikte izleyelim anne der?'' kız şaşkın, annesinin de huyunu bilerek ''tamam anne, bugün izleyelim'' der. Film için bütün hazırlıklar tamamdır. Annenin izleyebileceği türden romantik bir aşk filmi seçilir, Türkçe dublajıyla ''Kasımda Aşk başkadır''ı izlemek için seçerler. Mısır patlatılır, ışıklar söndürülür. Filmin sonlarına doğru gelinmiştir, artık ağlamaklı haldedir kızın gözleri, ki annenin de öyle olduğu olasıdır kıza göre. Film o unutulmaz sonla biter. Anneye bakılır ki söyleyecek birşeyleri olsun diye. Annenin ağzından çıkan cümle ''Saçımı düz kestirmeye karar verdim.'' Tabii ki kız şoktadır. Bir kere gayet romantik olan sonda gözyaşı dökmemiş, muhtemelen filmin de çoğunu anlamamış olması gerçeğiyle yüzyüzedir kız. ikincisi de saçları kıvırcık olan annenin ''saçımı düz kestiricem'' demekle nasıl bi saç stili kast edilmiştir, meraktadır.
Annelerin zordur anlaşılması bazen. Ama yine de vazgeçilmezleridir hayatların.
Bahsi geçen hipnoz uzmanı şahsın facebooktaki sayfasına bakıp şaşırmamak mümkün değil. Çünkü hem hipnotize olmaya meraklı ne çok insan varmış dedirtmekte, hem de adamın her mesajından sonra altında tonlarca Türk gencinin heyecanla galeyana gelip,'' ne zaman başlıcaz,biri tercüme etsin nasıl görücez'' gibi ergen soruları sorduğunu görüp adamın hakkımızda nasıl bir izlenime ulaştığı merak konusu olmakta. Bizden başka kimsenin sesi çıkmamış çünkü.
valla duman grubu için geçerli olmayan durumdur. Basçı olan Ari yakışıklılık değil de karizmatiklik bakımından gayete geçmektedir Kaan'ı. Gerçi onun da var kendine göre bi havası ama olsun hakkını verelim şimdi.
