uzun yılların tecrübesiyle hazırlanan sofra dergsinin henüz test yayınında olan yemek portalı. yalnızca tarif değil yemekle ilgili her türlü ayrıntıyı bulabileceğiniz şahane bi ortam.
sabah erken uyanmama neden olmuş site. başta anlamadım noluyoruz diye. meğer benim istediğim gibi alarmlı radyo/radyolu alarm varmış güzel bi fiyata, son günmüş hatta, kaçırmamalıymışım. tamam da niye sabahın köründe haber veriyorsun diye kızdım arkadaşıma; "11 oldu saat." dedi, "hmm tamam.." dedim. alsam iyi olacak galiba..
atatürkün hayatını anlatan bi kitapta şöyle yazıor atatürk'ün ağzından: ''aslında fikriye'ye de aşık olmadım ben. kime aşık oldum peki? evet fikriye'nin aşkı hoşuma gitti; teslimiyeti, zarafati. ne ki.. belki de insanın hiç mücadele etmeden kazandığı şeyler bir süre sonra önemini kaybediyor, hafifliyor, can sıkıyor. oysa latife savaşçı, herşeyin bedelini istemesini biliyor, kolay verici değil, kavga etmesini seviyor.. ''
fikriye gibi kadınlardır kaybetmeye mahkum olanlar *, teslim olanlar yani kayıtsız şartsız... oysa ataturk bile olsa bir erkek teslimiyeti değil değişkenliği ve mücadeleyi seviyor genelde, kendisini ne kadar sevdiğinizle değil; onu ne kadar uğraştırdığınızla ilgileniyor.
fenerbahçenin yapmayı planladığı operasyon. Bugun gazetesi haberine göre Aziz Yıldırım Ankaraspor yenilgisinin ardından üç oyuncuya çok sinirlenmiş ve sözleşmelerin feshedilmesi direktifini vermiş.
aşk eziyet çekildikçe daha da büyümez, büyük aşklar genelde eziyet çektirir. hatta ve hatta eziyet çektiren genelde aşk değildir,aşık olunan kişidir. aşkı doğru kullanmak, saçıp savurmamak önemlidir.
aşk canlıdır, ne hissettiğinizi ne düşündüğünüzü bilir, çok inatlaşırsanız sizden intikam bile alır.
iki kişi arasında başlayan/başlayacak olan ilişkiye daha ilk adımı atmadan bilinmesi/akılda tutulması gereken şeylerdir. *
tatlı dilin yılanı deliğinden çıkarması bunlardan biridir.
hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını bilmektir. misal ben, o kadar çok korkuyorum ki değişimden, farkındayım ama aynı zamanda reddediyorum. annemin elinden tutup sokaklarda güvenle yürüdüğüm zamanların geçmiş olduğunu biliyorum. hayatın bana dayattığı şeyleri yaşamaya korkuyorum mesela, evlenmekten korkuyorum, boşanmaktan korkuyorum.. her değişimin bana eski zamanı aratmasından korkuyorum. annemin öğretmenlik yaptığı okulu gördüm bugün, genctı annem o zaman, cocuktum ben de, cocuk değilsem bile cok gençtim.. aklımdan biir biir geçti her şey, o koridorlarda annemin kol altında yürüyüşlerim, sınıfında annemı bekleyişlerim, ders boyunca annemı izleyişim onun masasında... okul bitince beraber eve donuş ya da anneyi almaya gelış okula bir başka gun... bahçedeki bayram musamerelerinde orada olmak, öğretmen çocuğu diye sana boyle yaratıkmışsın gibi bakan cocukların arasında ve nedendir bilmem bundan gurur duyarak.. hepsı, her şey teker teker... bi baktım ki yok artık, ne bizimkiler orda, ne ben.. benim yaşımda öğretmenler var artık o okulda, o zaman ki öğrenciler ise bir bir mezun oluyordur üniversiteden şimdi...
bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmek üzüyor beni. belki de takık olduğum bu; hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını 'iyi' biliyor olmak... ve daha da önemlisi benim zoruma giden: hayatın dayatmaları.. hayat dayatıyor.. yapmak zorunda olmak kötü.. zaman geçsin istemek ama aynı zamanda değişmemeyi dilemek... imkansızı istemek.
ayrılırsınız, biter. öyle sanırsınız ya da. geçer geçer derler, geçer. öyle sanarsınız ya da. büyük bi hastalıktan kurtulmuş gibi yorgun argın çıkmışsınızdır o sancılı aşktan. sabah 6 da açılır gözler, akla hemen o düşer. uzun zaman geçer sonra, nar suyundan balmond çikolataya kadar herşey onu getirir aklınıza ara ara. kabullenmenin en doğru yol olduğunu anlar, kabullenirsiniz sonra. kabullenmek önemlidir, unutmanın mümkün olmayacağını anladığınız anda bu yola başvurursunuz, kabullenmek yokluğunu yaşamaya başlamanın ilk adımıdır.
seneler geçer sonra, eski sevgili bir 'alo' ile çıkar karşınıza. sesinde eskiyi kötü hatırlamayan bir ton vardır, garip gelir size. görüşme çabası olduğunu anlarsınız size hiç çaktırmasa bile. kıtalar arası mailleşmeler ve çok nadiren telefonlaşmalar böyle başlar, umudun en babasını verir size ama yine de aitlik kapısını asla açmaz, eşiktesinizdir. boru değil ya, onca zaman uğruna yanılmış insan lütfedip hayatınıza girmiş ve en kötüsü bıraktığı yerde bulmuştur sizi.* sonra gelir bir ilk bahar akşamı, pat diye dikilir karşınıza. sarılırsınız ömürlük bir özlemle, aynı sıkılıkta tutmasa da sizi, umursamazsınız,bunca zaman zaten ikinizi de tek başınıza sevmişssinizdir. yıllar sonra yan yana yürüdüğünüze inanamazsınız ama mesafeyi farketmişsinizdir çoktan, size başka biriymişsiniz gibi davranır o. bir kaç gün geçer, istediği zaman arar istediği zaman ulaşılamaz olur. sizse amade beklersiniz, her aradığında mutlaka müsaitsinizdir. sonra ayrılır istanbuldan, sizi son bir kez bile görmek istemeden, kötüye yormazsınız yine, öyle ya aşktan sevgiden beklenen ne varsa hepsini sadece tek insandan almaya programlanmışsınızdır, alternatifsizdir.
ne yani seni aldatsam bile beni sevecekmisin? diye saçma sapan cümlelerle ölçmeye çalışır sevginizi. benden adam olmaz, insani ne kadar özellik varsa yitirdim senden sonra, sevemedim, olmadı, sen orada * okumaya karar verdiğinde o yol ayrımına sokmuştun bizi diyip bir de üstünüze yıkar yaşanamamış herşeyi. oysa en başında, ''sen gelirsin ben gelirim bi şekilde geçer bu 5 yıl, bizi ayıracağına daha çok bağlayacak güven bana'' diye teselli veren yine kendisidir geçmişte. arada okyanusların olduğu o ülkeye gitmeye karar verdiğinde ise sizin fikrinizi zaten hiç almamıştır seneler önce...
şimdiye gelecek olursak, istanbuldan vedasız gidişi ve sizi bir daha hiç sevmeyeceğini anlamış olmanız noktayı koydurtur size de artık, dayanacak hal kalmamıştır bünyede, seneler süren bu sancı çürütmüştür içinizi. onu bir dine bağlanır gibi sevmişsinizdir, gerçek ve numunelik. o ise ne gelmiştir size ne de gitmiştir tam olarak.
varlığında bile yokluğuna alışılmış biridir eski sevgili, ilk sevgili , tek sevgili...
anlarsınız, direnci zorluklarla denenmemiş hiçbir şeyin gerçekliği doğru okunamaz, hiç değilse aşkınızın gerçekliği kanıtlanmıştır. zihniniz onu asla affetmeyecektir tüm bu muammalardan dolayı ama Allah'ın ona daha cömert davranacağını ümit ederek sonlandırısınız veda mailinizi... sonuna bır de ''hoşçakal ilk aşkım, bende kalan tek sıfatınla..'' diye bi cümle iliştirirsiniz...
ve eski sevgiliden vazgeçememek böyle bir şeydir işte, hala bir başlığın altında ondan söz edersiniz, okyanusların ötesindeyken o. ama bilirsiniz vazgeçemediğiniz kendi geçmişinizdir aslında...
(bkz: sen çok kez aşık olmuştun bense ilk, bu muydu aramızda ki tek eşitsizlik.)
birini çok seviyor olmanızın kendinizi değiştirmeye yetmemesi durumudur, nasılki aradaki uzaklık insanı başka biri yapmaya yetmiyorsa biriyle kurulan yakınlık da başka biri olmanızı sağlamaz. oldum sanarsınız ama yok ettiğinizi düşündüğünüz yerleriniz bir gün bir yeriniziden mutlaka dışarı çıkar.
açılan bir başlığın yazarın başına öreceği çoraplar listesidir. şöyle ki bir kere geri zekalı insanlara laf anlatmak zorunda kalabilirsiniz. ikincisi söylemek istedikleriniz değil aksine istemedikleriniz anlaşılabilir ki en tehlikelisi budur. üçüncüsü mesaj kutunuz dolar taşar, ama tebrikle ama teşekkürle ama hakaretle. ama yıne de unutmamalı ki sözlük saçmalama özgürlüğünün tavan yaptığı yerdir, bazen ciddiye alınmalı bazen kafa bulunmalıdır.
edit: bir de açtığınız her başlığı kendi üzerine alacak olanlar vardır, bu da açtığınız bir başlığın başınıza getirebileceklerindendir.
kıyafetle aynı renkte olup kıyafet altlarına rahatlıkla giyilebilecek badilerden vs habersiz olan kızcağızdır, ya da ne bileyim beli incedir kendine saklamak istememiştir falan ama nahoş bi görüntüdür, gerek yoktur.
kıymeti bilinmeyen, hep sana aitmiş gibi gördüğün kişi birden hayatından çıkıverince başa gelen durumdur, hoyratça etrafa saçarak müsrifçe harcanmış hikayelerin sonunda dann diye anlayıverirsin.bazen yapacak hiçbir şey kalmamıştır maalesef, bazense çok şey vardır yeniden kazanmak için.
merhaba diyince telefonunu nasılsın diye sorunca akşam ki planını öğrenmeye çalışan insanlar arasında gerçekten bir hayli zor olan eylem, bizzat biliyorum.