analiz yapmasını bilmeyen, her şeye düz mantık bakan kemalist ve muhalif kafanın hükümete karşı, artık tiksindiren beyanatı.
bak güzel kardeşim. kimse bile bile, ilerde kuyusunu kazacak biriyle ortak olmaz. tarih boyunca ilk defa ihanete uğrayan, aldatılan hükümet bu hükümet değildir. tarihte de nice padişahlar, yıllarca yanında bulunmuş, onunla birlikte savaşmış sadrazamları tarafından ihanete uğramıştır. önce bunu belirtelim. cemaatin yaptığı bazı haksız operasyon ve davalarda hükümetin kayıtsız kalmasının nedeni, yıllardır darbecilere duyulan refleks ve cemaat yargısının hükümeti buna ikna etmesiydi. operasyonları bakanlar yapmıyor sonuçta, alt tabakadaki polisler yapıyor. haa kemalistlerin yıllar süren kibirli ve darbeci, suçlayıcı, dindarları aşağılayıcı tavırları da bunda etken. zira ak parti hükümeti kurulduğunun ilk günü daha kin kusmaya başlamışlardı. çünkü zihniyet olarak kafadan erdoğana karşılar.
7 Şubat 2012 tarihinde cemaat, hakan fidanı almaya kalkışmadı mı. senin kafan basıyor mu, o tarihten sonra hükümet cemaatle artık ortaklık yapabilir mi. sonuçta bu operasyonu çekenin cemaat olduğunu sokaktaki bakkal amca da biliyordu. ama hükümet o gün cemaatle savaşsaydı muhtemelen kendi seçmeni tarafından bile tenkit edilecekti. zira cemaatin ne mal olduğunu dindar ve muhafazakar ak parti seçmeni kavrayamamıştı. o tarihten sonra, bilhassa adalet bakanlığında ciamaate bağlı kimseler hakim savcı vs olarak mülakatlarda alınmadı. yine 2012 yılında hükümet özel yetkili mahkemeleri kaldırdı, cemaat medyası nasıl feryad ediyordu hatırlıyor musunuz, sonra hükümet uzun tutukluluk süreleriyle ilgili düzenleme yaptı, başbakan bizzat kendisi bazı tutukluluklardan rahatsız olduğunu belirtti. ama senin ayakkabı kutusuna dönmüş beynin bunları düşünecek kapasitede değil. sen anca hırsızlık yolsuzluk edebiyatı yaparsın, arkadaki asıl dümeni görmezsin. cemaat de senin gibi sazanlara güvenerek bu operasyonu çekmişti zaten.
netice olarak son 3 yıldır ak parti ile cemaat arasında bir ittifak zaten yoktu. sırf dersane yüzünden koca hükümetin karşısına dikilmek hiç akıllıca değil, muhtemelen başka konularda bıçak kemiğe dayanmıştı. bilhassa mit'i ele geçirmek için çok uğraşmıştı cemaat ve hakan fidanı bi türlü saf dışı bırakamadılar. ama işte balık hafızalıyız. kafamız sadece kameraların gösterdiği kadarına basıyor. lan adamın mit müsteşarını içeri almaya kalkmışsın bi kere, adam o tarihten sonra seninle ortak olur mu. belki de ak parti cemaati tasfiye planı içindeydi ama 17 aralıkı hesap edemedi. ki bunu hesap edememesi büyük bir zaafiyet o ayrı.
malesef, bitmiş okeye dönen spor toto süper ligidir. adam neredeyse bastonla çıkıp oynayacak bizde gol kralı oluyor. bu sene iyi ki digiturk filan almadım, yoksa bu kepazelik her hafta izlenmez.
17 aralık darbe girişiminden bu yana süregelen hadise.
yanlış anlaşılmasın eline vermek derken, daha önce ne idüğü belirsiz kasetleri vermişlerdi eline, chpnin başındaki düşük profilli kişinin lider vasfı bulunmadığı için fırsat bu fırsat deyip kaseti teybe koydu 30 martta tokadı yedi. baykal olsaydı bu hafifliği yapmazdı, siyaset bilen adam böyle savrulmaz.
şimdi de ciamaat mensupları chpnin eline bir torpil listesi tutuşturmuşlar, paralel medya sabah akşam bombardıman halinde. oysa kendi elemanları soru çalıp devlete yerleşmekle mahirler. niye bindikleri dalı kesiyorlar. galiba yakında devlete soru çalarak giren paralelci asalaklar için bir iddianame geliyor, şimdiden paralel medya ve işbirlikçisi chp ön alıyor.
düne kadar kpss hırsızı soru hırsızı diye itham ettikleri bu adamların işten atılmaması için en önde kaç chpli saf tutacak göreceğiz komediyi. geçen sefer de paralelci polislere siper olan chpli vekiller vardı. chpli olmak zor zenaat. iktidara vurmak için her şey serbest.
müslümanların iman seviyelerini ortaya koyan durumdur.
islamın temeli kafire, zalime hasım olmaktır, bunlarla savaşmak, bunların tahakkümünü kabul etmemektir, hatta kafire sempati beslemek imanın zayıflığına işarettir denir, bununla ilgili tonla ayet hadis var zaten.
türkiye tarihine baktığımızda, bütün sağ ve muhafazakar partilerin hep abd ile iş tuttuklarını görürüz, mesela kafadan komünizme söverler, komünizmi küfür etmek için kullanırlar, ben de komünizme karşıyım ama bu kişilere sormak lazım, komünizm bu ülkeyi hiç işgal etmedi, bu ülkeyi sömürmedi, ortadoğuyu kan gölüne çevirmedi, ama abd bütün bunları ve fazlasını yaptı, buna rağmen sağ ve muhafazakar kesimin içinde niçin samimi bir abd düşmanlığı yok, acaba popüler kültürün etkisiyle ve televizyon sayesinde abd'ye sempati mi duymaya başladık bilmiyorum.
işte bu abd karşıtlığını muhafazakar ak partili gençlik yerine veya islamcı gençlik yerine tgb gençliği yapınca insan düşünüyor. kalbinde samimi abd düşmanlığı bulunanla bulunmayanı bu sayede ayırt etmiş oluyoruz, abdye dil ucuyla sövmek abd düşmanlığı sayılabilir mi. abd'nin askerinden bayrağından ve onlarla iş tutan insanlardan samimiyetle tiksinmektir abd düşmanlığı, peygamberimizin deyimiyle "kalbiyle buğz etmektir". ama bunu malesef göremiyoruz.
gerçi tgbli gençleri de görüyoruz mcdonaldslarda, üzerlerinde abd özentisi tişörtlerle ama, bu çuval hadisesinde en azından bir şey yaptılar, türkiyedeki milyonlarca müslümanın yapamadığını yaptılar.
not: müslüman ve tgbli diye ayırım yapmıyorum, buradaki kastettiğim müslüman sağ ve muhafazakar partilere oy veren müslüman tipidir.
sadece paradan değil tüm kamu kurumlarından da atatürk resmi kaldırılmıştı. kendilerince bazı izahatlar yapsalar da, atatürkün bu şeklide sistematik olarak silinmeye çalışılmasının mantıklı izahı olmaz. nitekim adnan menderes bu durumu düzeltmiş ve üstüne Atatürk'ü koruma kanunu çıkarmıştır.
insanın yaşadığı en acılı travmatik anlardan biridir. bir yakının aniden hastalanmıştır, telaşlanırsın, 112'yi tuşlarsın ama bu hiç başka telefon aramalarına benzemez, kendini hissetmezsin, konuştuklarını bile hatırlamazsın daha sonra, nasıl aradım telefonda ne söyledim unutursun. zordur vesselam. umarım kimsenin 112'ye işi düşmez.
son 12 yılı baz alacak olursam, sürekli kendisini ak parti karşısında konumlandırmasıdır. kendisinin çizdiği bir ufuk yok, ak parti neredeyse ben onun zıttında olayım derdinde. kah milliyetçi, kah ulusalcı, kah kürtçü, son dönemlerde de paralelci bir partiye büründü chp. hangi ilkeleri savunduğunu bilmiyoruz, son 12 yıldır ak partiden oy koparmak için sağdan adam getirip partiye monte ediyor ama olmuyor, çünkü partinin genlerinde halkla bütünleşmek yok, hareketleri çok yapmacık. teşkilat zaten çalışmıyor. daha kötüsü kendisine oy vermeyen halka hakaret edip aşağılayan bir parti imajı çiziyor son yıllarda, bu sayede ak parti seçmeni chpye daha bir nefret duyuyor, bu da ak partinin oylarını kemikleştiriyor..
chp, son 2011 seçimlerinde yoksullara 600 lira maaş vaad etti, çiftçilere mazot vaadlerinde bulundu, emekliye yine bi ton vaadde bulundu, ama o kesimin en az yarısı belki daha fazlası yine oyunu ak partiye verdi. çünkü inandırıcı değil. kk gibi bir liderin inandırıcı olması da zor, çünkü rüzgar nereye esiyorsa oraya gidiyor, düşmanımın düşmanı dostumdur diyerek çok ucuz bir siyaset izliyor.
kalıbımı basarım ki, 17 aralık sürecinde "geçmişte biz demiştik" diyerek paralel yapının üzerine adam akıllı gitseydi, hatta başbakandan daha çok paralel yapıya cephe alsaydı, daha başarılı sonuçlar alırdı. tabi kaseti filan varsa o ayrı konu. ama bunca yıl ergenekon davasında fethullahçı polisler diye bağır çağır, sonra o polisler bir şekilde içeri atılsın ama onları yine gidip chpli vekiller savunsun. bunun izahı yok. ak partinin geçmişte cemaatle işbirliği içinde olması, chpnin cemaate cephe almasına engel değil, ayrıca ak partinin cemaatle içiçe olmasında bir gariplik yok, sonuçta iki grubun çok benzer yönü var, ama chpnin cemaate sıcak bakmasının hiç bir gerekçesi yok.
son olarak ekmeleddin gibi, bu ülkenin zerresinde katkısı olmamış, bu ülkenin hiç bir acısını sevincini paylaşmamış, tastamam yabancı bir adamı aday yapması ve daha da korkuncu, bu adayı kendisine kimin üfürdüğünü söylememesi, kendisinin lider filan olmadığını, genel müdürlükten öteye gidemediğini gösterdi. chpli aydın kemalist dostlarımızın da sorgulama yerine itaat ve tapınma kültürleri çok gelişmiş olduğundan, onlar da "ekmeleddin ne iş hacı, kim soktu bunu kafana" diye sormadan gidip oy verdiler, şimdi insan düşünüyor, sevdiği bir lidere oy veren ak partililer mi yoksa hiç tanımadıkları ve dolayısıyla gerçekten sevemeyecekleri birine oy veren chpliler mi..
la delikanlı olun, bi halt yediniz arkasında durun, ama bu polisler masum, savcılar masum, hakimler masum, paralel medya masum, "neler oluyor anlamıyoruz" ayakları, "amacımız yolsuzlukların üstüne gitmek" pozları. sakin görünme çabaları.
ulan hani siz örgüt değildiniz, gözaltına alınan polisler adeta askeri uyum içinde, hiç öyle birbirinden habersiz değiller, madem örgüt değilsiniz, şimdiye kadar dünya yıkılsa rahatını bozup dışarı çıkmayan ablalarınız askeri nümayiş yapar gibi adliye önünde yürüyor, madem bu polislerle hiç ilginiz yok babanızın oğlu gibi bu canhıraş savunma niye. üstelik içlerinden bi tanesi bile çıkıntılık yapmıyor.
ne biçim bir kibirleri var ki, "ulan biz bi yerde hata yaptık mı" diye muhasebe bile yapmıyorlar. herkes kötü ve pis ama bunlar iyi. siyonizme ne kadar benziyor lan bu hareketleri.
kemalistlerin piyango çektiklerini gösteren durumdur. adam oy vereceği adamı tanımıyor, erdoğandan iyidir diyor, tanıdığın adamın iyi kötü yanını kestirirsin, tanımadığın adam kapalı kutu. pardon, genel başkan böyle münasip gördü bize b..k yemek düşer, vardır bir hikmeti deniyorsa bişey denemez.
kişiyi bilgisayar konusunda belli bir noktaya getiren, abuk sabuk tercümeler içermeyen kitapların tavsiyesi durumudur. linuxu adam akıllı öğretebilecek, ne bileyim network konusunda, web tasarımı konusunda, programcılık konusunda, java konusunda yardımcı olabilecek kitaplar bu kategoriye dahildir ağalar.
otomobillerde radyo-mp3 vs dinlemeye yarayan aygıt.
günümüzde hafıza kartlı usbli olanları neredeyse standart hale gelmiştir. lakin ben gibi 2000 model bir araba alırsanız ve arabada hala orjinal teyp varsa, mp3 nedir, usb nedir bilmezsiniz.
oto teybi komple değiştirsen direksiyon kumandası iptal oluyormuş (öyle diyolla), transmitter gibi ara çözümler de tatmin etmez. kasetli teybe bakıp hindi gibi düşünüyoruz. dertliyim be sözlük.
bu ışid ve suriyedeki diğer sünni gruplara türkiyeden yardım gittiği hep söylendi, söyleniyor. ışid türkiyeden gelen silah ve yardımlarla bi yere geldiyse, türkiyedeki 17 aralık ve c.başkanlığı seçimi gündemini değiştirme anlamında ikili bir anlaşmayla konsolosluk çalışanları alınmış bir yerde misafir edilmiş olabilir. hükümette bir rahatlık var, sanki konsolosluktakilere bişey olmayacak rahatlığı gibi. üstelik gündemde ne seçim kaldı ne 17 aralık. hatta türkiyeden giden bir grup birlik tarafından oradakiler senaryo icabı kurtarılırsa c.başkanlığı seçiminde ne biçim bir artı oy getirir bu olaylar.
şu amk sözlüğünde bi tane hukukçu yok mu dedirtendir. sen bu kayıtların doğru olduğunu düşünüyorsun, karşı taraf bunlar iftira diyor. burada ispat yükü artık, doğru olduğunu iddia edenin üzerindedir. sen burda o ses kayıtlarının doğruluğunu bilmem ne ses teknikleriyle bana izah etme, senin muhtemelen 30 martta tatava yapmayıp oy verdiğin partiler gidip bunu dışarda adam akıllı ispat etmeleri gerekmez miydi. zor bişey mi bu. yoksa senin oy verdiğin partilerin yöneticileri korkuyor mu ya kasetler sahte çıkarsa diye.
adam hala bana ses tekniklerinden bahsediyor. sokaktaki adam ses tekniğine mi bakar mal. ulan ben muhalefet partisi lideri olsam, zilyon dolar hazine yardımı aldığıma göre, paraya kıyarım dünyadaki 5 ayrı kuruluşa test ettiririm, hepsinden okey raporu alırım, bu 5 ayrı kuruluşu 5 ayrı ülkeder seçerim milletin gözüne sokarım. bunu yapan oldu mu, bi tane abd'den bi yere incelettik dendi ama nereye inceletildi belgesi nerde başka yerde incelendi mi anlayamadık. laf ola beri gele.
hala kasetlerin orjinal olup olmadığını başbakan ispatlasın diyen andavallar var. bu solcuların gece alkol alıp sabah geç kalkmaları muhabbeti hakkaten doğruymuş, adam ispat ettirmeye üşeniyor, karşı taraf etsin diyor. senin oy verdiğin liderler k..çını kaldırmasın onu da başbakan yapsın. kafaya bak amk. ibretlik.
hiç şüphesiz "kebap askerlik" sınıfında sayılabilecek türden askerliktir. askerliği öz dayısının birliinde yapıyorsa sabah 10'dan aşağı kimse uyandırmaz o arkadaşı. 15 ay sürmesi de hiç s..nde olmaz.
babalardan nice dayaklar yemiş, disiplin soruşturmalarıyla muhatap olmuş efsanevi nesildir.
bana hep korkutucu gelirdi, aslında korkacak bişey de yok, resmi evrakta sahtecilik yapmışcasına tırsardım o işten, hiç bulaşmadım, haa doğru dürüst zayıf da getirmezdim o ayrı, ama yapan arkadaşları izlerken ben korkardım, baya teknikleri vardı arkadaşların şimdi hatırlamıyorum çoğunu.
aslında her durumda terörist olan insandır. camı çerçeveyi indirmeyi polise molotof taş bilmem ne atmayı hakkaride yapınca terörist diyorsak taksimde de demeliyiz. hakkaride polise direnen kişiye "vay şerefsiz devletin polisine direniyor" diye kızıyorsak, taksimde polise direnen çapulcuya da aynı tepki gösterilmesi gerekmez mi. hakkarilinin suçu ne. tutarlı olmak lazım gençler.
yola ekşi sözlükten sonra çıkması, yazar alımlarında seçici davranılmaması, haliyle yazar kalitesinin yerlerde olmasından mütevellit durum. ekşi sözlüğe bak bir de bu sözlüğe bak. başlık sayısı, başlıklardaki sayfa sayısı, yorumların kalitesi vs her konuda ekşi sözlük ezmiş geçmiştir.
ekşi sözlük barcelona ise, ulu sözlük newcastle united'dır bana göre.
yani erdoğan senin gözünde murat 131 kadar kötü ve demode ise gandi kemal de ondan aşağı değildir. bu mudur yani çözüm. kılıçdaroğlu sığlığı, kapasitesizliğine mi layık bu ülke. düşmanımın düşmanı dostumdur diyerek önüne gelen herkesle ittifak yapan, memleket için hiç bir hayali olmayan, klasik fakir edebiyatı yapan, sinik ve silik bir kişi midir türkiyenin ilacı.
demek istiyorum ki; bu ülke insanı koskaca anap'ı tarihe gömdü, daha önce yüzde 25'e yakın oy verdiği eceviti 3 yıl sonra barajın altına gönderdi, ama her defasında bir şekilde inanabileceği bir alternatif çıktı karşısına. şimdi ise alternatifler bahçeli ve kılıçdaroğlu. bu durumda bu halka kızamazsınız, çünkü bu ikisinin türkiyeyi bir tık ileriye götüreceğine dair kimsede umut yok. haa biraz deşersen bu adamların partisinin içinde bile bu adamlara inanmayanlar çoktur.
erdoğana oy vermeyin demek, giden arabanın şöförünü kapıdan aşağı atın demektir. tamam atalım da, direksiyona geçecek güvenilir şöför yok. siz şöförlüğüne güvenmediğiniz bi adamla uzun yola çıkar mısınız. haa erdoğan iyi şöför mü derseniz, eğer kötü şöför olup bir yere toslasaydı şimdiye kadar silinir giderdi, tıpkı geçmişteki gibi. trafikte hatalar yapıyor ama kaza yapmıyor, insanlar bir şekilde onun arabasında kendini güvende hissediyor.
bunları, empati yapabilen, ak parti seçmeninin yerine kendisini koyup onları anlamayı becerebilen tiplere yazdım. erdoğan deyince, kırmızı görmüş boğa gibi sinirlenip söven adamlar üzerine alınmasın.
dünyada eşi benzeri olmayan dikdatördür. düşünsenize anayasa mahkemesi başkanı ayrı bir fırça atar, baro başkanı ayrı bir fırça atar, ulusalcı kanallar her gün hırsız diye bağırır, gazeteler küfür eder, yazarlar mezarına tükürür, ama o dikdatörtür. inönü mü? hayır o dikdatör değildi, haşa.
