hala yüzü kızaran, hala vicdan sahibi olan insana açık mektuptur.
ne zaman bu hale geldik? ne zaman bu kadar kin ve nefretle dolduk diye sormayacağım! Yeryüzünde insanın insanla kavgası ne zaman bitmiş ki şimdi bitsin? Ancak bu öfke kontrolünü yapamamanın, nefreti körüklemenin, kinin ülkeye zarar verdiğini görmez misiniz? Şucu, bucu olmanın birlik ve beraberliği sarstığını fark edemiyor musunuz? Sıcak yuvasında kendi askerini ‘nefreti ve öfkesi’ uğruna ‘sandığa atılacak %x oy’ uğruna sınırlara gönderenler ne zaman ‘insan’ kalabilmiş? Bu öfkenin holiganları, sempatizanları hangi gün empati kurabilmiş?
insan haklarının olmadığı, demokrasinin olmadığı, düşünce özgürlüğünün olmadığı bir ülkede her türlü katliama seyirci kalınan bir kara parçasında vicdan sahibi, merhamet sahibi insan aramak ne kadar doğru olur? Ölüler üzerinden siyaset yapan parti ve grupların ‘ölen kimden?’ diye sormalarına ‘bütün yaşanan pisliklerin üzerine’ şaşırmalı mıyız?
Dün sözlük içinde yapılan yorumlar insanın içinde daha büyük yıkımlara sebep oldu. Polisiyle, askeriyle, öğretmeniyle, doktoruyla, öğrencisiyle, esnafıyla bu memleket bir bütündür. Görüşlerimiz ne olursa olsun silahımız kalemimiz olsun. Farklılıklarımızı kabul ederek, Fikirlerimizi, düşüncelerimizi dikta yönetimlere karşı birlikte savunalım. sizi susturdukları gün bizi, bizi susturdukları gün sizi görsünler karşılarında!... özgürlük, demokrasi, insan hakları, insanca yaşam hepimizin hakkı!.. biz ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ dersek şayet işte o zaman kademe kademe hepimizin özgürlüğü elimizden uçup gidecek.
Peki biz ne yapıyoruz? Ölümleri, zulümleri karşılıklı olarak kahkahalarla karşılıyoruz. Bu fanatizmden vazgeçelim bir an evvel!. Mehmet Akif Ersoy bir şiirinde diyor ki “Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan! ...” ve diyor ki barış manço "insanın ilk öğrenmesi gereken dil tatlı dildir."
şimdi birileri diyecek ki “neden ben bu fanatizmden vazgeçeyim? Onlar geçsin önce…” güzel kardeşim, sen değişirsen eğer dünya değişir. Değişime insan kendinden başlar. Hiçbir düşünceyi, hiçbir fikri ‘katılmasak dahi’ öldürerek yok edemeyiz. Yiğit hiçbir şekilde bitmez. Davası için hayatını kaybeden sağcı, solcu kim olursa olsun düşünceleri sağ kalır. Artık birbirimizi farklılıklarıyla kabul edelim.
Ağlayamıyorsak, bari gülmekten utanalım!
“eriyen bedenimi düşünme.
göğü giydim üstüme.
yüzünü asma kederine anam.
yiğitler bitmez biz de.
Bir ateş olup yaksa da gidişiniz,
analar biter mi?
ölüm toplasa da çiçekleri,
çiçekte tohum biter mi?”
denk geldiğim radikal blogger. youtube'da aşağıdaki yazısını sokakta ona fon çalan bir çocuğun eşliğinde okuyor. okumayı sevmeyenler direk videoyu tıklayıp muhakkak dinlesinler. takip etmek gerek.
günlerce, haftalarca, aylarca, yıllarca büyük bir boşluğa gelir diye baktığımız, el salladığımız o gemi gelir miydi sahi? Etrafımız negatif insanlarla sarılıyken geminin akıbetini falcılara sormamızı kimse garipsemesin. Verdiğimiz üç beş kuruşa değiyordu. “o gemi bir gün gelecek… Bak işte burada. Gördün mü?” deyip fincanı gözümüzün içine tuttuklarında hiçbir şey görmediğimiz halde umutlanıyorduk. Hem de sudan ucuza…
Acaba geminin gelmesi bize mi bağlı diye düşünmeye başlamıştım ki yine tüm hayatımı film şeridi gibi gözlerimin önüne getirdim. Öyle ya, insan yaşadığı tüm sahneleri düşünmeli. iyi günleri, kötü günleri ardı ardına tekrar yaşarcasına düşünmeli. Ani kararlarını sorgulamalı. Doğrularını yanlışlarını önüne serip tekrar tekrar gözden geçirmeli. Kim bilir belki yerini değiştireceğimiz, adını değiştireceğimiz yaşanmışlıklarımız vardır… Henüz geç kalmamışken adım atacağımız, sonuçları hala elimizdeyken değiştirebileceğimiz kararlarımız vardır… Çok zaman, özellikle de yalnızken keyif alıyorum bu sorgulardan. Beslendiğim de çok oldu bu muhasebelerden. Hatalarıma hiç sahip çıktığım olmadı. En azından kendime itiraf ettim bütün yanlışlarımı, günahlarımı... Sen gördün mü bilmiyorum ama hatalarını kendinden saklayanı da gördüm ben. Etrafında kim varsa yalanlarla yazdığı hikâyeyi onlara da anlatan, olmayan bir hayatı detay yazarak paylaşan ve bütün bu yaptıklarını kendine dahi itiraf edemeyenleri de gördüm gözlerimle. Ona sahip çıkan kulları da gördüm…
insan kendini ifade edemiyor bazen. Ne söylersen söyle cehaletle baş edemiyorsun. Ne yaparsan yap yalancıyla savaşamıyorsun. Neye niyet edersen et karşındaki insanda varsa art niyet, konuşmak dahi istemiyorsun. Yoruyor bir kelime bile seni. Yıldırıyor her şeyden…
Sonra o gemi bir gün gelecek diyor ismail abi. Sen de uğradığın tüm haksızlıklara rağmen, seni yıldıran, yoran her cümleye, her kelimeye, her heceye rağmen o gemiyi sabırsızlıkla bekliyorsun. Susmanın seni o gemiye daha çok yaklaştıracağını, sessizliğin o gemi için bir fener olduğunu öğreniyorsun. Biliyorum, hepiniz ismail abi gibi o gemi bir gün gelecek diyor. Umuyorum, o gemi bir gün hepimiz için gelecek.
semerkand dergisi yazarıdır. sosyal medyada şems'e ait olduğu iddia edilen aşağıdaki cümlelerin sahibidir.
-spoiler-
O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi. Derin denizlerin işi. Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar…
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.
-spoiler-
üzen, düşündüren, tısıttıran, aksırtan, öksürten bir konu. sözlük gibi; bilginin de geyiğin de kaliteli ve eksiksiz olması gereken bir yerde bu seviyesizliği, bilgisizliği görünce üzülüyoruz. ha nedir? esteyen estediği gibi geyinir. o şöyle geyinir diğeri böyle geyinir. yüce rabbımın hoşgörüsü ile bütün düşünceler aynı havayı soluyabilir. peki mesele sadece bu mu? mesele sadece bu değil sen hala anlamadın mı? bu ergenler hem bizim vaktimizi çalıyorlar hem de gereksiz konularla gündemi telegol seviyesinde tutuyorlar. peki şu sözlük kızlarına ne demeli? elli defa söyledim. yazmayın, istemiyorum. yalnız kalmaya ihtiyacım var biraz. neyi anlayamadınız çözemiyorum???bir??!!
bu şarkıcıları her şarkılı/türkülü programda görebilirsiniz. neden yaparlar niçin yaparlar soruları üzerine düşündürüyor bunlar. ilk tespitler; 1- bakın lan biz de yere oturuyoruz. biz de halktan insanlarız mesajı 2- geri zekalıyız. mis gibi koltuklar dururken gelip masanın üstünde, yerde şarkı söylüyoruz. https://galeri.uludagsozluk.com/r/537076/+
kapitalizmin, paranın kölesi olmuş, bu uğurda önüne gelenin elini sinsi planları uğruna öpen ve eli öptükten sonra kendi elini açarak avının gözlerinin içine bakan, avına kaçış için herhangi bir hamle bırakmayan, stratejik düşünen, çakal mı çakal, içten pazarlıklı çocuktur. al ulan şu on lirayı kaybol şuradan.
pes 2013'ü online oynamak istediğinizde ihtiyaç duyacağınız koddur. oyunu ikinci el aldıysanız ya da bu kod elinizde yoksa tekrar 23tl gibi bir rakam ödeyerek almanız gerekmekte. ulan ben de var ama kabul etmiyor ş.siz *
--spoiler--
Başbakan Erdoğan, "Ayın 30'unda inşallah demokrasi paketini açıklayacağım. Bu da söz verdiklerimizin yeni bir aşamasıdır" dedi.
--spoiler--
30.09.2013 tarihinde açıklanacak pakettir. Beklemedeyiz.
bir parti adaylarına ancak bu kadar samimi bir dille mevzuyu anlatabilirdi. tebrikler devlet bahçeli. tebrikler mehepe.
tanım: milliyetçi hareket partisinin adaylarına içten ve samimi bir dille seçimlerin sonucunu anlatmasıdır.
ne demediler ki... fransız takımı galatasaray!.. -Halbuki bu ülkenin bayrağını dalgalandıran, göğsümüzü kabartan, uluslararası arenada ülkemizi en iyi şekilde temsil eden takımdı galatasaray!..
cemaatçi, iktidar takımı galatasaray!.. bunu da dediler. oysa kimsenin yapmadığını yapmıştı taraftarımız. tt arena'nın açılışında başbakanı ıslıklarla protesto eden takımdı galatasaray!.. buradan:
şimdi bu bütün iftiralara hem görsellerle hem de tespitlerimle yanıt vermek istiyorum.
bir güne bir gün galatasaray kulübü ya da taraftarları olarak ''adam gibi adam tayyip erdoğan'' pankartı asmadık! ama fenerbahçeliler astı.
bir güne bir gün ''başbakanımız geçmiş olsun'' diye pankartla sahaya çıkmadık ama beşiktaşlılar çıktı.
yahu bir güne bir gün gazeteye teşekkürler başbakanımız diye ilan vermedik. bu arkadaşlar verdi.
peki biz miyiz fransız, biz miyiz cemaatçi, biz miyiz başbakan yalakası? elinizi vicdanınıza koyun lütfen.
az evvel bir de ben bunlara dersini vereyim diye açtım cihazı başladım golleri sıralamaya. sonuç şaşırtıcı. önce çarşı grubu sonra 1453 kartallar sahaya inmeye başladı. hakem maçı tatil etti. soyunma odasındayız şu an.
evet... bildiğiniz üzere 22 eylül 2013 tarihli beşiktaş galatasaray maçında parmağını bir kez daha gördüğümüz faiz lobisi ülkemize seneler evvel gelmiş ve fenerbahçeli kaleci rüştü'yü jeep'inin içinde dövmüştür. işte bunlar hep amerikanın oyunu, hep fetullah hocanın hareketi, hep faiz lobisi, iranlı ajanlar, suriyeli muhalifler, ıraklı kürtler... duramıyorum. bütün tehlike senaryolarım gösteriyor ki bu ülke de artık kim ne bok yerse yesin hiçbir zaman kendisi gerçekleştirmemiş olacak. hep suçlu şeytan amk.
adam zina yapmış, -allahım şeytana uydum affet demiş. hırsızlık yapmış -allahım şeytana uydum affet demiş. böyle böyle bütün günahlarını -şeytana uydum allahım diye geçiştirince bir gün şeytan karşısına çıkmış "ulan ibnenin evladı yapıyorsun ediyorsun da benim üzerime niye atıyorsun?" demiş.
fıkranın ana fikrini de grup vitaminden dinleyelim.
taraftarı asıl çılgına çeviren galatasaraylı felipe melo'nun parayı cebe indirmiş olabilme ihtimali. hepsi yakalarız umuduyla sahaya indi ama o çoktan parayı harcamaya koyulmuştu bile.
gelecekleri açısından en hayırlı olandır yoldur. siyasi çizgileri, hassasiyetleri, yaptıkları yardımlar ile tanıdığımız çarşı grubunun taraftar olmayı becerememesi sonucu sivil toplum kuruluşuna dönüşmesi ve bu amaç uğruna çalışması daha hayırlı olacaktır. çarşı sivil topluma karşı değildir herhal.
yaptıkları terbiyesizlikleri gizlemek için 1453 kartal grubuna iftira atan çarşı grubunun terbiyesizliğidir. evet, olaylara gelelim.
öncelikle maçı canlı canlı izlediğimi belirtmek isterim. şimdi size lig tv kameralarına yansıyan görüntüleri bir bir yazacağım.
- öncelikle, kapalıyı gösteren kameralardan izlediğimize göre beşiktaşlı taraftarlar arasında kavga çıkmıştı. bir grup diğerine bayrak sopalarıyla saldırıyordu. hatta tam o sırada feysbuk hesabıma "beşiktaşlılar birbirlerini dövmeye başladı olm!" yazdım.
- daha sonra felipe melo kırmızı kart gördüğünde yine olayların yaşandığı kapalı tribünden yüzlerce beşiktaş taraftarı kendini sahaya bıraktı. daha sonra kapalının alt kısmı komple sahaya indi. kale arkalarından da daha sonra inenler oldu. ancak ilk hamle kapalının kendini sahaya atması ile gerçekleşti.
şimdi 1453 kartal grubunun adını kirletmeye, iftira atmaya çalışan çarşı mensubu arkadaşlar şöyle bir tiviti referans göstermişler.
diyor ki tivitte; "1453 Kartalları susan, oturan ya da maçta çekirdek yiyenlerin oluşturduğu bir platform değildir. Bugün gelin izleyin bizi, anlayacaksınız!"
vay efendim! bakın önceden de yazmışlar höbölü möbülü..
madem bu adamların twitter adresini referans aldık. diğer tivitleri de burada.
diyor ki tivitte; "1453 Kartalları olarak, Kuzey Kale Arkası'nda olacağız. Binlerce kişiyi göreceksiniz bizimle, şaşırmayın!
BölünürSeniniçin UykularBEŞiKTAŞ"
evet.. dediğim gibi adamlar kuzey kale arkasında olacağız demişler bu bir, ikincisi yeni kurulan bir taraftar grubunun ateşli tivitler atması kadar normal, olağan hiçbir şey olamaz. üçüncüsü ilk hamle kale arkasından değil kapalıdan geldi! qapak.
çoğu erkek tarafından bilinmeyen, ilk şahit olduğumda şaşırdığım ve bazı itiraflar üzerine 'olm bunlar da bizim gibi süzüyormuş bizi la' dediğim olay. (bkz: olay var)
kendini kaptırmış konu ile ilgili yorumlarını aktarırken arkadan gelen cılız bir sese * doğru dönüp 'onu da biliyorum ben.' , 'onu da açıklayayım.' , 'o konuya da hakimim.' anlamında söylenir. aslı (bkz: oraya da gelicem)
kocaman sorunsaldır. izzet altınmeşe abimizin beninden daha büyük bir sorunsal... olum düşünsenize seksi bulmasalardı hiç birimiz olmayacaktık. burada belirtmekte fayda var cinsel seksten bahsediyorum. vay anasını satayım ya. çok derin düşünceler bunlar.
sanatçının (bireyin), içinde yaşadığı toplumun %99'una dahi aykırı gelen bir melodiyi (düşünceyi) çalabilmesidir (söyleyebilmesidir). beraberinde ilgili melodiye (düşünceye) hayranlık duyanlarla beraber örgütleşebilmelidir (toplanma, gösteri hakkı).
türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde fazlaca görülen kızlardır. eleştirmiyorum. aileye önem vermeleri, bir an evvel yuvalarını kurmak istemeleri güzel bir olay. fakat başka başka diyarlardaki evlenme teklifi videolarını izlerken de kültürler arası farklılıklara özenmiyor değil insan.
şimdi dubai'ye gidiyoruz. dubai'de avm de sevgilisine evlenme teklifi eden genç neler yaşıyor izleyelim.
