ilk bakışta animasyon damgası yemeye müsait olan bu düğün,daha dikkatli bakıldığında ingiltere prensi william ile kate middleton'un düğünüdür.bu ülkede karikatürlere pek iş düşmüyor diye düşündüren bu eğlencede(!) göze ilk çarpan,kraliyeti önünüze serseler takmayacağınız bayan şapkalarıdır.karikatüre ne hacet,çek fotoğrafı gül.
şifreyi alan öğrencinin o gazla gerçekleştirebileceği olası optik kaydırma hatasıdır.yalnızca bütün soruları doğru cevaplayanlar değil,topunu yanlış cevaplayanlar da zan altında kalmalıdır. (bkz: bildiğin sığır)
cenazeye giderken cüssede olmazsa olmaz izlenimi veren takıp takıştırmalardır.hayır,anlamadığım ölüm bu kadar ani gelince nasıl oluyor da insan "ne giysem acaba" diye düşünüyor.demek ki böyle tipler için ölüm ani özenle giyinmeye mani değil.örnek teşkil etsin diye yazıyorum:
bloomberg de yayınlanan " kelime oyunu" adlı programda ironinin tavan yapmasına yol açan cümle!yarışmacı kızcağızımız durumu "anlayamadığını" başka nasıl ifade edebilirdi ki? (bkz: öğren de gel)
bütün bir yılın yükünü şöyle uygun bir yere park eden insanlar için yılın başı tarihin tekerrür ettiği bir döngüden ibaret.umut ettikleri bile aslında hep ezbere...yılın en güzel günlerini yanlış yerde arıyor olabilir miyiz diye şöyle bir içinden geçirmeden edemiyor insan...yılın en güzel günleri umutla yeni yılın hayallerini kurduğumuz,yeni planlar yaptığımız,çıkmayacağını bile bile piyango bileti aldığımız,son gecesinde bile sabahlara kadar eğlendiğimiz geçmiş yılın son günüdür belki...zira her yılbaşını uyuyarak geçiren insan belki biraz bunun farkındadır.hiç farkında değilse bilinçsiz bir bilinçlilik durumundadır ki sessiz olmak da fayda var,şiiişt! yavaş bas klavyeye,uyanırsa o da bizim gibi, bir yalana kanabilir.
ağızdan çıktığında gidişatı değiştirmeyen dolayısıyla bir anlam ifade etmeyen söz çöplüğüdür.
(bkz: sana daha önce söylemiştim.)cümlesi bu durumun en vahim halini özetler ki ne bu şimdi diye sordurur adama,söyledin de ne oldu,yaşamam gerekirdi,görmem gerekirdi,bütün doğruları benim duymam gerekirdi,dedirtir adama...
george orwell'ın zamanı ve zamanın ötesini eleştirdiği şimdinin sonraya bakan umutsuz gözlerine ayna tutan romanı.çelişkilerle dolu resmi ideoloji semboller yoluyla eleştirilirken romana konu olan her olgunun yapaylığı dikkat çeker.ülke yönetimini elinde bulunduran güç olan romanda adı geçen "parti",sosyalizmin tüm ilkelerini görmezden gelirken bunu sosyalizm adına yaptığı mazaretini sunmaktan çekinmez.işçi sınıfının yüzyıllardır hor görüldüğünü söylerken, kendi parti üyelerine, işçilere giydirilen ve bu nedenle kabul edilmiş uniformaları giydirir. aile bağlarını düzenli bir biçimde çürütürken, önderini doğrudan aile duygularına seslenen bir adla-büyük birader-diye çağırır. gerçekte iktidar, ancak karşıtların uzlaştırılması yoluyla sonsuza dek elde tutulabilir. eğer eşitsizlik sürdürülecekse -yani yüksek grup yerini koruyacaksa- zihinsel koşullar, denetlenmiş olmalıdır mesajı verilir.
uyuyan,uyutulan her bireye armağanıdır...
kaderi ilahiyatın "duraklarında" yazılmış insandır.şu hayatta en iyi yapabildiği aktivite "geriye doğru saymak" olan bu bahtsız kul,kendisine hangi sayıdan itibaren geriye doğru sayılacağı bile bildirilmediği için sezgisel kuvvetini en dibine kadar hoyratça kullanma taraftarıdır.isyanı,şikayeti,bir söyleyeceği var zannedersiniz,yoktur.öyle sesssiz isyan eder ki yanınızdan geçip giderken ,aslında sövüp gider,duymazsınız.korkar...bağırınca saydığı günleri karıştırmaktan,her şeye yeni baştan başlamaktan korkar...kaçtan geriye saymalı şimdi? kaçta kaldım ki ben? bu bitince de sayacak mıyım tekrar?...der,kimse duymaz.kimse duysun da istemez zaten...nitekim bekleyen insan düşünmeye bolca vakti olan insandır...nitekim bekleyen insan beklediğine değdiğini bilen insandır...
artık ne yapsak da bu kokuşmuş düzeni bir hale yordama soksak demek yük geldiğinden beri bu yöntemleri uyguluyoruz biz.
31 ekim e ertelenen kpss eğitim bilimleri sınavındaki yasaklar şöyle:
"alınan yeni tedbirlere göre, sınavların yapıldığı binalara girişte adayların ve sınav görevlilerinin üstleri emniyet güçleri tarafından elle ve detektörle aranacak; cep telefonu, saat, kablosuz iletişim sağlayan bluetooth ve benzeri cihazlar ile küpe, broş, metal para gibi metal içerikli eşyalar ve her türlü elektronik/mekanik cihaz bina içine alınmayacak.
adaylar sınavın yapılacağı binaya, sadece sınava giriş ve kimlik belgesi, özel kimlik belgesi ve son altı ay içinde çekilmiş bir adet fotoğraf ile alınacak.
sınav için gerekli olan iki adet kurşun kalem, silgi, kalemtıraş, peçete, su ve şekerleme ösym tarafından her bir aday için soru kitapçığı ile birlikte temin edilecek.
sınavın yapıldığı her bir salona 20 cm çapında bir adet duvar saati ösym tarafından temin edilecek."
sözlüğü bir çeşit ekosu yüksek banyo zannedip kalemi yettiğince küfür edenlerin hiç yüz vermediği durum.düşünceleri ifade ederken yüksek bir ton verdiği derdi anlatmakta kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerde imdada yetiştiği tahmin edilebilir yalnız her şeyin bir hududu var.
20.yüzyılın en ünlü fizikçisi albert einstein ın "görecelik kuramı"nda yer çekiminin olmadığı bir yerde zamanın daha yavaş aktığı iddiası mevcut.bu varsayımdan yola çıkarak amerikalı bilim insanları, atomun titreşimlerini ölçebilen yüz defa daha hassas iki süper atomik saatle yaptıkları bir deneyle, yerçekiminden uzaklaştıkça zamanın daha çabuk geçtiğini kanıtladı.
yurdum iş bilenlerinin kaptıkları köşelerden yürüttükleri faaliyetlerden son şahit olunanıdır.madem adını bilmiyorsun bir bilene sor,yok adını biliyorsun nasıl yazıldığını bilmiyorsun aç birine sor,sormadın yazdın,bir fani de çıkıp "aga burda ne yazıyor" demedi mi? para verdik ziyan olmasın asın gitsin tavrı sezilmiştir. http://www.milliyet.com.tr/bayburt-un-adi-baybrut-oldu-/turkiye/sondakika/24.09.2010/1293040/default.htm
efendim bu tipler kahvesini mekanında içemez olur da öyle mekanlarda takıldığını görmeyen bir ademoğlu yaşamaya devam eder korkusuyla o mağaza benim bu mağaza da benim der dolanırlar.görgü başka bir olgudur,markası olmaz.
başka bir versiyonu için:
mevzubahis olan konu,otobüste yer vermenin kişide yarattığı ikilemden ziyade konuya dahil olan üçüncü şahısların henüz sizinle ayakta oturan yolcu arasındaki problem daha çözümlenmemişken olaya dahil olmasıdır.muhtemel diyalog şmyle gelişir:
a-evladım kalk yer versene hanıma,baksana ayakta zor duruyor!
b-!!!
a-bak duyuyor mu?!
b-ayakta zor duruyorsan niye dışarı çıktın teyze,dışarı çıkınca yürüyeceğini bilmiyor muydun?!
c-???yooo,şey...
b-hazır konuya dahil olmuşken,malum ramazan ayındayız,sevap fırsatı ayağına kadar gelmiş,kalk sen ver yerini!ya havle!
b_ cıx cıx!!
durakta otobüs bekleyen yurdum halkının benzersiz triplerinden yalnızca biridir.otobüsü oturarak beklemez,senin omzunun üstünden ötekinin kafasının yanından bir diğerinin bacak arasından arzuladığı otobüs numarasının arz-ı endam etmesini bekler ki,"acaba o yöne bakınca otobüs daha mı çabuk geliyor" sorusunu akla getirir.
1920 yılından günümüze kadar 15'i kadın 712 kişi sivil ve askeri mahkeme kararlarıyla idam edilmiştir.
1920-1961 arasında idam edilen milletvekillerinin sayısı ise 16 iken, bunların 11'i istiklal mahkemeleri tarafından ölüm cezasına çarptırıldı.
ne ile uğraştığının önemi yoktur aslında,insanların seni ne olarak görmek istediğinin de...yapımında ve yayınında emeği geçen anne -baban bile empoze edemez görmek istediklerini senin ekranında...
anaokulu piyesinde mantar olmak istemek çok mu saçma? renkleri güzel kardeşim,repliği yok,ezberi yok! hem daha gerçekçi değil mi...kimi kandırıyorsun arkadaşım,eline asanı alınca beni neye dönüştüreceğini sanıyorsun,bir salla bakalım onu,hangimizin kolu daha işe yarıyor,sen yerde debelenirken test edelim,hadi!daha asansöre tek başına binemiyor,yalnızken işeyemiyor;neymiş kralmış'kralsın baba,sen de kralsın!
mantar olmak istedik şu başımıza gelene bak,daltonların da çizgileri vardı evet ama hayata karşı bir duruşları,yaşamış olma ihtimalleri vardı.arı maya kimdir,bir kere kız mıdır erkek midir,hayır sonra bir yanlış olmasın!
bu travma atlatılmış değil onu anladım ben tüm bu yazdıklarımdan...iyi ki de tehdit etmişim arı maya iken beni clark kent yapmaya çalışan o aşifte periyi'
-çek o uğursuz asanı gözümden,şimdi seni bir sokarsam görürsün!
-??!!
bilindiği üzere yalnız bu Asyalı ademoğullarının değil orta ve güneydoğu asyada yasayan cümle insanlar ile eskimoların da gözleri çekiktir.araştırmalara göre bütün insanların göz yapısı teoride aynıdır,fark yalnız gözkapakları arasındaki ayrımdan gelir."çekik gözlü" ırklarda gözkapağının ikinci kıvrımı gözün üstüne normalden biraz daha fazla inmiştir.bazı teorilere göre bu kıvrım bir nevi kar gözlüğü vazifesi görür ki insancıkları yoğun kar tabakasının göz kamaştıran ışığından korur.elbette çin ve diğer bölgelerde böyle yoğun bir kar yağışı yok,ancak ataları kimbilir hangi buzulun altından çıkmıştır? nitekim cetlerinin buzulçağında kuzeyde yaşadıkları daha sonra güneye indikleri bilinmektedir.
nitekim yalnız gözleri değil burunları da rüzgâra karsı korunmak için küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır. ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır.
bu yaratılmışların gözleri çekik değilmiş efendim,gözkapakları düşmüş;konunun özeti budur.şaşırdım!
