Unutmanın acısı ayrılığın acısından farklı. Ayrılık hüzne yakın,unutmak kasvete. Yani birini er geç unutmaya mahkum olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. Birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. O kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. Belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum,sadece üzülüyorum,vasıfsız keder.
Uykum gelsin diye saçma salak ne bulduysam izliyorken saatin 5 olduğunu fark etmem üzere dışarı baktım. Alacakaranlıkti. Onda kaldığım her gün tam bu saatlerde uyumuş olurdu ve o uyurken onu izlemesi çok huzur vericiydi. O huzuru bir daha asla bulamayacagimin farkına varmak gelen uykumu da kaçırdı haliyle. Eskişehirde tutunabilecegim tek şeydi, o da gitti. Sonuç olarak hala sürünüyorum. ister istemez düşünüyorsun tabii, acaba hiç aklına falan geliyor muyum diye. Beni düşünüyor mu ya da özlüyor mu değil. Hic aklına geliyor muyum acaba. Sadece bunu merak ediyorum. Konumuz bu değildi ama, yok aslında konumuz buydu. Bu ve bunun gibi zilyarlarca düşünce yüzünden uyuyamiyorum. Eski uykularim bile kalmadi yani. Yazık...
diş cektirmek gibidir. artik o diş orada yoktur ve diliniz surekli o boşlugu kontrol eder. ilk gunler kan ve et tadi vardir. sonra sadece boşluk hissi. uzun bir sure gectikten sonra orada diş olup olmadigini hatirlamazsiniz bile..
bıktım. her gece ayni saatte uyanip, ayni sokaklarda ayni yollari yürümekten, titreyerek eve gelip aslında hayatımda bir yeri olmayan insanları stalklamaktan, kafamda kurduğum senaryoları oynatıp her seferinde işlerin sadece nasıl boka sarabileceğini düşünmekten, neye ihtiyacım olduğunu bilmeden tanımadığım insanlara sarılarak çözüm aramaktan, her şeyden bıktım. bu saate kadar beni uyutmayan ve bunları bana yazdıran saçma ve asalak duygu hezeyanlarımdan, bir türlü vazgeçemediğim aptal "doğrularımdan", asla dışına çıkamadığım o aptal sınırlarımdan, etkisinden gün boyu kurtulamadığım, 15 dakikalık anlamsız daydream uyuklamalarından bıktım. canımın yanmasından bıktım. deliler gibi gitmek istememe rağmen kıpırdayacak bile gücüm olmadığının farkında olmaktan bıktım. sadece bıktım.
takildim cok fazla. çok güzel kubari vardi arkadasin. istanbul'da fatih'te darbukatör faruk diye bi adam veriyomuş. cidden çok güzel ama. geldiler işte takildik falan. gidiyordu bugün arkadaşlardan biri, servise bindiricem espark'ın önündeyiz. hava nasıl soğuk. en sevdiğimden. kafam da bi güzel. senin evin ordan çıkıp yürümüştük ya tramwaya. sonra sen bindin gittin izmir'e ben kalmıştım orda. telefonunda gördüklerimden sonraki gün işte. o yoldan geldik. elemanla geyik yapıyoduk. eskişehiri seviyo musun diye. ordan koptu bi muabbet. neyse, dedim ki yok haci nefret ediyorum. niye lan falan dedi. her bi kaldırımda farklı bi anı var çok fazla acı var burda dedim. aklıma geldin işte. eskileri antebi falan hatırladim bi anda. kafam da güzel işte direk melankoliye bağladim. neyse bi şey fark ettim ama. yeni insanlarla tanıştım şu sıralar, çok şeker insanlar. onlar beni değiştirmeye çalıştı, bana yardım ettiler. bayağı da işe yaradı bu arada. bi şeyler engel oldu anladın mı, düşemedim dibe kadar. ama düşmüş kadar hissettirdi. intihar etmek istiyorum mesela ama bi taraftan da biliyorum toparlayabileceğimi. çok değiştim yani cidden. ama gitmiştin sen zaten. keşke kalsaydin burda, görseydin beni böyle. ordan aklima geldin işte. bu kadar aptal bir yazı daha yazılmamıştır sanırım. ama en kısa yoldan anlatmam gerekiyordu. o da böyle oldu üzgünüm.
neredeyse 6 yıl oldu. hala aklımda o şarkıyla birlikte. aramızda kalacaktı biliyorum ama sanki bir kere daha dinlersek birlikte, her şey düzelecek gibi geliyor.
I'd sell my soul for you babe,
for money to burn with you.
babam öldüğünden beri, hayatım cidden yoluna girmeye başlamıştı. ama o kadar şanssızım ki yine boka sardı. ne zaman adam olcam lan ben? hani baban bahaneydi yarram? artık senden nefret eden ve kendi hayatına yaptığı gibi, senin hayatını da siken o herif, öldü gitti. e hadi? iş yok tabii.
neyse yaa, bunu da hallederim. bunun da altından kalkabilirim. az sabır.
dota 2'ye gireyim dedim, ilk önce steam update varmış onu indirdim, daha sonra update ile gelen bir ayardan ötürü tekrar şifre girmemi istedi. onu da girdim, sonra bir de dota 2'nin update'i varmış. yani diyeceğim şudur ki, facebook'ta aptal bir reklamın yaptığı çağrışımla gelen dota 2 oynama isteğim, bir anda yok oldu. zaten çok oynayasım yoktu. bunu da neden buraya yazıyorum bilemedim.
yıllar sonra bir gaziantep sabahında, isyanlarımı sözlüğe dökmek üzereyken tanrı tarafından sözlüğü boş ve aptalca yazılarla doldurmamam için gönderilmiş yazar.
çok garip rüyalar görüyorum şu sıralar. ama cidden garip.
bilgisayarımda 3 tane kullanıcı hesabı var. biri programlama için kullandığım, biri oyun için kullandığım ve biri de şu an geyik yapmak için kullandığım. rüyamda bu hesap yoktu mesela. "noldu acaba ya sildim falan mı abi yaa?" diye tribe giriyordum.
bir diğeri, memleketimdeyim. istanbul'da yaşayan abim ve ablam da ordalar. eve gidiyoruz ama annem orda değil. ilkokul yıllarımda yaptığım gibi balkonun altından "ennneeaa" diye bağırıyorum annem çıksın balkona diye. ama binaya girip zile basmak falan gelmiyor aklımıza. telefonla falan arıyoruz yine ulaşamıyoruz. garip yani.