meşru müdafaanın tanımını bilmediğini gördüğümüz hakimlerin, bu hakimlere güvenerek adaleti aradığımız sistemin serbest bıraktığı, hadi şimdi git geri kalanları da vur dediği isimdir Ahmet Şahbaz. açık açık yazıyoruz ki adını Ethem'i vuran, vurduktan sonra da arkasına dahi bakmadan göt korkusuyla kaçan o polis kim asla unutmayın. elinde onlarca alternatif müdahale aracı varken, belindeki silahı çekip doğrudan kalabalığı hedef alarak ateş eden bu polisi, "benim polisim" diye koruyan sistemin bir parçası olmaktan utanmaktan zaten bıkmış durumdayım.
iki gün sonra elini kolunu sallayarak tekrar işbaşı yapsın da, biz bu meydanlarda özgürlüklerimiz için, geleceğimiz için, kısacık hayatlarımızı dolu dolu yaşayabilmek adına direnişimizi sürdürürken, içimizden birini daha vursun diye serbest bıraktılar belki de kimbilir. ya da nasıl olsa serbest bırakıyorlar çekip biz de vuralım cesaretini aşılamak için diğer polislere. vurmuyor, öldürene kadar dövüyorlardı. şimdi en azından dövmekle uğraşmazlar.
geriye kalanlar dedim, onlar kim derseniz gözü yaşlı bir anne ve arkasında bekleyen on binlerce kardeşidir ethemin. halkı kendi adaletini sağlama arayışına itmeye başladığınız anda, işte asıl o zaman tehlike çanları çalmaya başlar.
aman konuşursam benim de başıma birşeyler gelirse diye malum organının korkusu nedeniyle ülkemizi terk etmiş kendini gazeteci zanneden bir şahsa verdiği tarihi ayarın asla küçümsenmemesi gereken site.
adam nasıl çileden çıktıysa doğrudan mazlum edebiyatına yardırmış bulunmakta. sağdan solda destekçi arıyor kendine.
bir kişinin yaptığı eylemi genele vuran beyin yoksunlarının yapmış oldukları terbiyesizliğe eşdeğer terbiyesizliktir. hayır adamın önceki entrylerine bakıyorum yardırmış da yardırmış şimdi kalkmış burada ahkam kesiyor, göt kadar aklıyla genelleme yapıyor. kimse çıkıp demiyor ki bu adamın yaptığı doğrudur diye. babanın oğlu olsa savunulacak bir yanı yok bu hareketin. geçtim fatih terim'i, sen toplum önünde kimseye bu şekilde saygısızca davranamazsın. ama bu başlık altında tüm fenerlilere sövenlerin de çük kadar akla sahip olmayan holiganlığın dibine vurmuş veletler oldukları şüphesiz.
medyaya mecliste kamer genç kavgası başlığı altında servis edilen tutanaklardır. milletin vekillerinin ne denli şirin, ne denli kibar, ne denli birbirlerine saygılı olduklarını bir kez daha görmüş olduk.
--spoiler--
BAŞKAN - Evet, teşekkür ederim Sayın Genç.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Otur yerine!
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Ayıp ya, ayıp, ayıp, ayıp!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ne bağırıyorsunuz? Ne bağırıyorsunuz? O zaman
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Sen mi oturtacaksın adamı, sen mi oturtacaksın Ramazan?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın Genç, lütfen
(AK Parti Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın kürsüye doğru yürümesi)
ZEYiD ASLAN (Tokat) - Sen konuşma!
KAMER GENÇ (Devamla) - Sen hiç buraya gelme! (AK PARTi ve CHP sıralarından gürültüler)
roxanne'de yapılması halinde zaten hınca hınç olan mekanın dağlara taşlara taşmasına sebebiyet verecek olan zirvedir. yine de güzel tercihtir. katılmak için süre talebinde bulunuyorum.
beyin bedava bonusundan faydalanıp dünyaya gelmiş emekli amcamızın yaptığı lüzumsuz eylemdir.
özellikle son cümlesi yarmıştır.
--spoiler--
Yüzde 98'i Müslüman olan Türkiye'de bana destek verecek avukatlar olduğunu biliyorum. Bu sadece benim değil, bütün Türkiye'nin mücadelesi olmalı. inek Şaban filmini tarihe gömmeliyiz.
--spoiler--
bu ne lan?! neyin mücadelesi? tarihe gömmek? kim gaza getirdi bu amcayı bu denli acaba.
neresinden tutarsanız tutun çirkin olan survivor gönüllüler yarışmacısı. ulan televizyona sağdan baktım olmadı, soldan baktım olmadı, gittim formatını değiştirdim olmadı, hd izledim yine olmadı. naparsanız yapın çirkin, naparsanız yapın bir o kadar kezban. herşeyden öte 16:9 formatında bir vücuda sahip olan hatunun adriana lima ile kıyaslanmasını anlamak mümkün olmadığı gibi, üstüne üstlük o 64 dişiyle konuştuğu anda zaten dişiliği ile ilgili kalan kısımlarını da yitirmekte.
3-0'ı net bir şekilde kaçırdığımız maç olmuştur. benfica'nın koskoca 90 dakika boyunca tek bir pozisyonu dahi yok. direkten dönen şutu pozisyon olarak sayan adamın kıçına mantar kaçsın. eze eze yendiğimiz maçta skorun 1-0 olması içimize kurt düşürüyor olsa dahi bu oyunu aynen deplasmanda da oynadığımız takdirde amsterdam yolunun dibine kadar açık olacağını söyleyebiliriz. chelsea ile muhteşem bir intikam maçı olacak.
sadakanın tutarını arttırınca toplum gözünde kıymete bineceğini sanan başka bir hüseyin çelik saçmalaması. bu "benim sayemdeci" zihniyetten duyduğumuz nefretin haddi hesabı yok ama adamların bunu anlayabilecek ne kapasitesi ne de duruşu yok. arkadaş bizim eleştirimiz geçtim kanser hastası bir kız olmasını, herhangi bir vatandaşın eline "al şu parayı sok cebine hadi bakalım" tarzındaki yaklaşımdır. müslümanım diye geçin sizin gibi tipler, müslümanlık ile showgirl olmayı birbirine karıştırıyor sanırım. birine iyilik yapıyorsan bunun içinde gövde gösterisi olmaz, şov yaparak bir iyilik süslenmez. yanındaki onlarca yalakadan birine "alın şu kızımızın bilgilerini, tüm masraflarını üstlenin" dersin, olay biter. biz de helal olsun bakana deriz. ama adam çıkıp cebinden çıkardığı bir tomar parayı kızın eline sokuştursun sonra yok efendim büyük iyilikmiş de yok efendim tamamen iyiniyetmiş de. bir süredir hüseyin çelik saçmalamaları dinlememekteydik. özlemişiz.
hukuk sisteminin değil, bu sistemi yönetenlerin vermiş olduğu kişisel cezadır. (#19354885) numaralı entry'de yer verilen öngörüye katılmamak elde değil. bu karar, sistemi yönetenlerin önünü açmıştır artık. madem öyle işte böyle mantığıyla bu ve benzeri davaları daha çok ama çok göreceğiz.
kürt sorununun gerçekten çözülmeye başladığını düşünenlerce eleştirilen yazar. adam gözünüzün içine içine sokuyor tüm gerçekleri de beyin bedava olunca algı seçemiyor tabi gerçekleri.
formasını giyip atkısını kuşanmak suretiyle arkadaşına maç izlemeye giden ancak gece maçtan sonra evine dönemeyen taraftarın ertesi gün tıpış tıpış yapmak zorunda kaldığı eylemdir.
--spoiler--
Hamit Altıntop, ispanyol spor gazetesi Marca'ya yaptığı açıklamada, 'Galatasaray Türkiye'nin Barçası' derken, Real Madridli Sergio Ramos, Galatasaray'la eşleştikleri için şanslı olmadıklarını vurguladı.
--spoiler--
tahminime göre "galatasaray türkiye'nin bir parçası" demek istemiş ancak almancı olmasından kaynaklı aksan bozukluğu nedeniyle ortaya böyle bir cümle çıkmış. başka mantıklı bir açıklama bulabilmiş değilim.
türkiye cumhuriyetinin adalet bakanıdır. "adalet" kelimesini altını çize çize okuduktan sonra işbu entry'nin devamını okuyabilirsiniz.
--spoiler--
Bir savcı çıkıp, 'Siz niye Türkiye'ye barışı getirmeye çalışıyorsunuz?' diye hesap mı soracaktır? Ya da akan kanın, akan gözyaşının dindirilmesi için 'Niçin gayret ediyorsunuz?' diye mi soracaktır? Bu suçsa, ben bu suçu işliyorum burada
--spoiler--
haberin alt metni kanımca çok daha önemli.. bir ülkenin adalet bakanını düşünün alenen ülkenin, cumhuriyetin savcılarını "biz bir yola girdik, boka da sarsa, kanun manun tanımasak da bu yol bizim yolumuz, yolumuza çıkanı yakarız" vurgusuyla tehdit etmektedir. bugün biri çıkıp türklüğü aşağılasa hakkında açılacak davanın haddi hesabı olmayacakken, şu son 10 gündür ortalıkta şakıyan sözde barış güvercinlerinin yaptıkları eylemler bırakın birilerini aşağılamayı vatana ihanetin daniskasıyken, bu sevgi pıtırcıklarına aman savcılar dokunmasının tehdididir bu ki bundan yaklaşık 3-4 ay önce pkklıları kucaklayan millet vekillerinin idamının dahi hükümet tarafından tartışıldığı bir eylemden bahsediyoruz. yazık, adalet bakanı hukuku tanımadıktan sonra kim takar yalova kaymakamını hikayesidir geriye kalan...
yaşamdan alınan keyif. bir noktadan sonra elindekiyle yetinmeyi öğrenememekten kaynaklı hep bir adım ötesini istemenin mutsuzluğu içinde olmak ve bu mutsuzluktan asla kurtulamamak. halbuki çocukken eline tutuşturulan bir sürpriz yumurtanın içinden çıkacak oyuncağın ne olduğunu hayal etmek bile inanılmaz keyif verirdi.
canım ülkemde şiddet ve toplum baskısı altında yaşamaya çalışanlar başta olmak üzere tüm kadınların daha güzel yaşayabilmesi adına her yıl daha büyük bir arzuyla kutlanması gereken gündür.
aykut kocamanın yatıp kalkıp seyircisiz oynandığı için dua etmesi gereken maç. çünkü seyirici olsaydı bu maçta çoktan oynattığu bu iğrenç futbol nedeniyle istifasını istemekteydi aykut denen derece vizyonu düşük, oyunu okumaktan aciz, taktik ve oyuncu değişikliklerinden bihaber adamın. hoca demeye dilim varmıyor kimse kusura bakmasın.
Adam bizi söylese; Ergenekona giriyoruz, taş.klar kurtuluyor...
Söylemezse; taş.klar gidiyor, biz kurtuluyoruz...
Bizim durum taş.klara bağlı diyelim...
Fifti fifti...
*
5 nolu CDyi dinledim; dayak sesleri, hırlamalar, kusmalar, düşmeler, kalkmalar... Belli ki birilerine işkence yapılıyor...
Sorgulanan Kanadadaki haham kardeşimiz Tuncay Güney... Ergenekonun şemasını verdi, gitti Kanadada haham oldu, bilirsiniz...
Bunca yıldan sonra mesleği, yaşamı, geleceği hahamın taş.klarına endeksli yazarın bunlardan haberi tabii ki yok...
Memleket iyi olsun deyip duruyoruz o sırada...
O kadar...
*
Haham Tuncay Güneyin bu ifadesi üzerine bildiğiniz Ergenekon başladı...
Yüzlerce insan tutuklandı...
Telefonlar dinlendi, yatak odalarına girildi...
Evler basıldı...
Çok insanın canı yandı, hâlâ da yanıyor...
*
Ve önceki gün:
SKYTürkteki 360 Derece programına katılan haham Tuncay Güney canlı yayında dedi ki:
Ergenekon bir projeydi... Proje tamamlandı... işkence görmeseydim onları söylemeyecektim... Devlet beni kullandı...
*
Evet...
Proje tamamlanmıştı...
Yargı, ordu, medya gibi etkili, güçlü kurumlar sindirildi... Anayasa, yasalar, kurallar imama göre yeniden dizayn edildi...
istila başarıldı...
Proje tamamdı...
*
Arkasından...
Bugünlerde izlediğiniz enkaz kaldırma çalışmalarına geçildi...
Başbakan bunları yapanlara(!) kızdı...
Tarih affetmez sonra dedi...
Paşaya geçmiş olsuna gitti...
*
Kimin parmağının, kimin iki dudağının, kimin dilinin ucunun kaderimizi çizdiğini bilmediğimiz memlekette...
Ben ise yazgımdaki taş.kları düşünüp dururum...