izmir'de çok laik bir arkadaşım var, canberkcan. "izmir teslim olamayacak!" dedi. "izmir bizim, buradan hacca gidilmez. buradan konya'ya gitsinler sonra mekke'ye gitsinler, bu ülke laik." dedi. Bende şöyle bir düşündüm, "adam haklı" dedim içimden. neden izmir'den hacca gidilsin ki? izmir halkı istemiyor, zaten yüce ve bir o kadar da ulu önderimiz atatürk laikliği getirmiş. uğraşmayalım laiklikle.
ülkesinin ne durumda olduğunu, nereye gittiğini bilen çağdaş insandır. iran olmayacak bu ülke. bizler ulu ve bir o kadar da yüce önderimiz atatürk'ün gençliğiyiz, gerekirse canımızı verip koruyacağız cumhuriyeti, laikliği. irticai şeriat artık dursun!
canberkcan çok zengin bir insan, bir arkadaş, bir beyefendi, bir çağdaş, bir laik. son model porsche'siyle geziyorduk, 1000 lira maaşla geçinen fakir fukaradan bahsediyorduk. "Nasıl geçiniyorlar anlamıyorum" diyordu. 1000 lira benim haftalık benzin param, onlar geçiniyorlar diyordu. akp'nin bu ülke insanını 1000 lirayla geçinmek zorunda bıraktığını konuşuyorduk.
tam bu sırada kırmızı ışıkta durduk. sohbetimizin şiddetini yitirdiği bir anda kafamızı sola çevirince cemaat dershanelerinden birini gördük. tıklım tıklımdı. canberkcan "şuraya bak yahu, irticai şeriata bak, akp geldiğinden beri bu adamlar zengin oldular, hacılar hocalar başımıza lider kesildi." dedi, hak vermemek elde değildi.
yeşil ışık yanmıştı ki canberkcan son model porsche'sini kenara çekti. "şu dershaneye bir gidelim, bakalım neler oluyor." dedi. çünkü çok kalabalıktı dershanenin içi.
girerken kapıdaki görevli "öğrenci misiniz?" diye sordu, bizde evet dedik, bunu söylerken dahi utandım, hemen "biri duydumu acaba?" diye sağıma soluma baktım.
dershanenin içinden darbuka sesi geliyordu, sese doğru yürüdük. bir odadan geliyordu, odanın içi koltuklarla doluydu ve yerler halıydı. odaya girdik ve ne görelim? rakı sofrası kurulmuş ve ortada dansöz oynuyor.
Biz hemen odadan çıktık, güzide ordumuza gidip şikayet edecektik bu durumu. polise şikayet edemezdik çünkü poliste yobaz zihniyetin elinde. tam dershaneden çıkarken kalabalığın farklı bir yerde yoğunlaştığını gördük. oraya da bakmaya karar verdik. orda ise bir adam para dağıtıyordu. parayı bir kutudan çıkarıyordu ve kutunun üstünde somali'ye yardım gibisinden cümleler yazıyordu.
hemen askeri birliğe gittik, komutana durumu anlattık. ancak ellerinden bir şey gelmeyeceğini, zira bu insanların çok güçlü olduğunu söyledi komutan. ancak yine de dershaneye birkaç el bombası atabileceklerini söyledi.
teşekkür ettik ve çıktık. ne denir ki bu duruma laik kardeşlerim? yobazların elinin uzanmadığı yer kalmamış.
laik dostum altuğcan'a saldıran, zeynel abidin hoca'nın imamlığını yaptığı caminin sabah namazı cemaatidir.
ailesi türkiye'nin en laik ailelerinden olan, kendisi de aynı şekilde çok laik olan, laik dostum altuğcan ile starbucks'ta oturmuş vakit öldürüyorduk. ne içtiğimizi söylemiyorum ayıp olmasın diye, giden var gidemeyen var.
altuğcan bana yaşadığı bir hatırasını anlatıyordu. yaşadığı bu hatıra onu derinden etkilemişti. üst seviyeli, yani herkesin anlayamayacağı, en azından dağdaki çobanın anlayamayacağı seviyede konuştuğumuz politikaya ara vermiştik. Mekan sakindi, zira ramazan ayındayız ve her taraf yobaz kaynıyor.
Neyse efendim, ülkemin durumuna üzülmeme sebep olan bu hikayeyi anlatayım, anlatayım duyun irticai şeriatın ayak seslerini.
altuğcan bir defasında bizim rahman resul'ün evinde kalacakmış. rahman resul(biz bu ismi sevmediği için ona res diyoruz)'ün ailesi yobaz diye tabir ettiğimiz bir aile ve evleri varoşlarda. hatta salonlarında duvarda kuran-ı kerim asılıymış, düşünün artık o evde yaşanan irticai şeriatın boyutlarını.
Aslında ailesi yobaz olan res, ailesine rağmen çok laik bir insan. ancak babasının bu durumdan haberi yok. babasının kıldığı namaz kadar içmişliğimiz vardır res'le, severim keratayı.
Neyse efendim, akşam patlıcanlı bir yemek yenmiş, çaylar içilmiş, tek türkiye'nin yeni bölümü soluk soluğa izlenmiş ve saat 21:30'da uyku vakti gelmiş. altuğcan bu saate alışkın olmadığı için uyuyamamış, yatağın içinde dönmüş durmuş. odadan çıkmamış zira yan odadan garip sesler geldiğini duymuş, çağdaş ve modern bir insan olduğu için odadan çıkmamış.
Gecenin bir yarısı tam yeni içi geçmişken, bir el tarafından dürtülmüş. "kalkın abiler, haydi altuğcan, rahman resul haydi, sabah namazına gidiyoruz haydi" gibisinden sesler işitmiş. misafir olduğu için kalkmış abdestini almış ve camiye doğru yola koyulmuşlar.
Neyse camiye varmışlar, imam zeynel abidin hoca ezanı okumuş ve namaza başlamışlar. ancak bizim altuğcan gece boyu uyumadığı için namaz esnasında uyumuş, hatta horlamış. namaz bitince cami cemaati, imam zeynel abidin hoca liderliğinde altuğcan'a girişmiş. hatta res'in babası reşit amca bile vuruyormuş.
altuğcan son anda kaçabilmiş ve kendini minareye kilitlemiş. minareden anons ederek hemen yan tarafta bulunan askeri birlikten yardım istemiş. askerler koşarak gelip yobazları bir güzel dövmüşler, hoşaf etmişler ağızlarını yüzlerini. sonra camiye el bombası atarak havaya uçurmuşlar.
Yaşadığı bu hatırasını anlatırken bile elleri titriyordu. cahil yobazlar sizi, bu ülkede işiniz yok, iran'a gidin!
geçen gün laik dostum altuğcan ile gezerken gördüğüm kadındır kendisi.
ailesi türkiye'nin en laik ailelerinden olan, kendisi de aynı şekilde çok laik olan, laik dostum altuğcan ile cemaatin siyasete etkisini gayet üst düzeyde yani herkesin anlayamayacağı seviyede konuşarak geziyorduk. en azından dağdaki çobanın anlayamayacağı seviyede konuşuyorduk.
Bu sırada bağrışmalar işittik ama üst seviyeli konuşmamıza ara vermedik zira tam fethullah gülen ve recep tayyip erdoğan'ın, abd ile ilişkisine gelmişti konu. aslında laik dostum ve ben aynı şeyleri düşünüyorduk ama yine de "belki zayıf düşeriz, belki yolda karşılaşabileceğimiz bir abi bizim beynimizi yıkar, supernatural deyimiyle ele geçirirler bizi" diye korktuğumuz için birbirimize hatırlatıyorduk bildiklerimizi.
artık bağrışmalar ve kalabalık iyice merakımızı cezbetmiş olacak ki gittik baktık. baktık ki ne görelim, kalabalığın ortasında çarşaflı bir kadın insanlara sütyenini, külotunu gösteriyor, birkaç amca ise kadına dokunmaya çalışıyor. gençler telefonlarına bu anı kaydediyorlar, bayanlar terbiyesiz diyerek oradan uzaklaşıyorlardı.
altuğcan ve ben ise bu yaşananlara bir anlam veremedik. burası laik ve özgür bir ülke, tabi normal bir durum bu yaşanan olay, isteyen istediği yerini gösterir ama bir çarşaflı yobazdan bunu görmek bizi şaşırtmıştı.
Bu sırada çevredeki esnaf, imam zeynel abidin hoca önderliğinde toplandı ve kadına saldırdı. ancak kadının arkadaşları hemen oradalarmış zira kadın bir eylem yapıyormuş. aslında kadın değil genç bir kızmış çarşaflı bayan. bir üniversite öğrencisiymiş, kapalı bayanların açık giyinmesini protesto ediyormuş. yani hem türban takıp hem de mini etek giyenleri veya benzer örneklerini.
bu sırada biz durumu anlayınca olaya müdahale etmeye karar verdik, eylemci gençlerin tarafına geçip esnafa saldırdık. ancak esnaf bıçaklarla sopalarla gelmişti. bir de tekbir getiriyorlardı, her tekbirde %50 power, %50 damage kazanıyorlardı sanki.
Biz oradan kaçıp polise haber verdik durumu. tabi polis eylemci gençleri tutuklamış ama yobaz güruhu serbest bırakmış. şaşırmadık tabi, çünkü bu zihniyet egemen bu ülkede. yobazlar egemen.
yüce ve bir o kadar da ulu önder atatürk örnek bir insandır, hatta insan değil daha yüce bir varlıktır. ancak günümüzde hacıları hocaları örnek yaptılar başımıza. bu yüzden yobaz kesim için örnek çoktur yani onlar için yanlış bir tespit ama biz laik, ilerici, çağdaş ve havas insanlar için çok doğrudur.
olmaması gerekendir. bizler bilinç olmalı, okumalıyız. yüce ve bir o kadar da ulu önderimiz atatürk'ün istediği gibi okumalıyız, bilinçlenmeliyiz, cehaletten kurtulmalıyız. eksileyin ama okuyup eksileyin canım, tabi yobazları okumayın, onlar beyninizi yıkarlar.
bir defasında; çok laik bir soyu olan, yüce ve bir o kadar da ulu önderimiz atatürk bu ülkeyi kurmadan önce dahi yani osmanlı döneminde dahi laik olan bir aileden gelen laik dostum canberkcan'ın beynini yıkamışlardı, zor düzelttik. anlatacağım.
haber yollamaya gerek yoktur. muhabirler sokağa çıksalar her tarafta bu tür haberler bulabilirler. benim başıma da geldi. türkiye'nin en laik ailelerinden birine mensup olan aşırı laik dostum altuğcan ve ben bira içerken başımıza neler geldi neler, sonra anlatacağım.
gündüzleri de sevişsin efendim, neden oruç tutuyormuş? tabi kendi bilir ama çok laik bir doktor dostum bana orucun insan sağlığına çok zararlı olduğunu söylemişti. aynı laik ve doktor dostum seksin insan sağlığına çok büyük yararları olduğunu söylemişti. Laiklik elden gitsin istemiyorsak böyle kızları çok laik ve doktor dostumla görüştürüp gerçekleri öğrenmelerini sağlamalıyız. Türbanlı olması muhtemel kızdır.
yanlıştır efendim, ne işin var konyalı ile? Eğlen izmirli ile sonra başka bir izmirli kız ile eğlen ve sonra yine. laik bir ülkedeyiz, özgür bir ülkedeyiz, isteyen eğlenir isteyen evlenir. bu felsefeyi laik bir dostumdan edinmiştim.
ne işimiz var canım afrika'yla? yüce ve ulu önderimiz atatürk'ün kurduğu güzide ülkemizdeki açları, fakirleri doyurmalıyız. Bu yüzden katılmadığım kampanyadır. Zaten paraları yiyorlar, boşuna yollamayın. Ailesi bu ülkenin en büyük ve en eski laiklerinden olan laik dostum altuğcan'da benim gibi düşünüyor. "Bu yobazlar paraları yiyorlar." diyor.
sağlıklı kararlar alamayan tff'dir. play-off ve play-out sistemi basit ligler için. Bizim ligimiz arjantin veya katar ligi değil, avrupanın sayılı ligleri arasında. para için bu kadarını yapmayın.
birçoğunda amaç harf tasarrufu veya kısaltma değildir. yüce önder atatürk'ün yaptığı harf devrimini protesto etmektir. laik bir insan olarak kınıyorum.