hep dini konular üzerinden dikkat çekmeye çalışan ateistlerin içinde bulundukları durumdur. öyle yazarlar tanıyorum ki sadece açtığı dini konularla sol framede görünürler. hasılatı toplayıp bir süre uzaklaşırlar ve sonra yine yeni yeniden farklı bir dini konuyla dönerler.
ula olm bu kadar kasmayın. hayatın tadını çıkarın. gidin derelerde kurbağa avlayın, galapagosa gidip evrim geçirin, ne bileyim açıp sikinizi daşşağınızı sallayın. biraz farklı takılın yau.
milliyetçiliğin aşırılığı kötü bir şey değildir, bilakis iyidir. önce bunu bilmek gerekir. söz konusu parti milliyetçi değil duygu sömürüsü yapan bir partidir. kavramları karıştırmamak gerekir.
ben mhp'nin milliyetçilik adına ne yaptığını çok merak ediyorum. bilen arkadaşlar varsa dinlemeye hazırım. iş felsefeyle değil icraatlarla olur. hadi bakalım bekliyorum.
Bir zamanların "yerde alıp gökte yiyen" genelkurmay başkanlarından Orgeneral Kıvrıkoğlu, tehditkâr bir böbürlenmeyle "28 Şubat bin yıl sürecek" demişti.
Ordumuzu teslim ettiğimiz generallerimizin "öngörülü kurmaylar" olduğunu kanıtlayabilecek bir örnek değil bu.
Çünkü 13 yıllık bir işkenceden sonra 28 Şubat dün sona erdi.
EMASYA'nın kaldırılması, 28 Şubat'ın toplumun belkemiğine soktuğu bir hançer olan bu tuhaf "protokolü" belkemiğimizden çekip çıkarttı, 28 Şubat anlayışını da sona erdirdi.
Ali Bayramoğlu'nun Yeni Şafak gazetesinde çok uzun yıllardır yazıp durduğu, Necdet Açan'ın da Hürriyet gazetesinde "sosyetik fişleme" haberiyle ilk somut örneğini halka gösterdiği gibi EMASYA Protokolü, ordunun sürekli olarak kendi halkını izleyip fişlemesine "yasal bir mazeret" oluşturuyordu.
Ordu, elindeki istihbarat elemanlarıyla toplumu "anaokullarına" kadar fişliyordu.
Yıllardır sürdürdükleri bu "izleme ve fişleme" işine kaç adam ayırdıklarını, kaç para harcadıklarını hiç birimiz bilmiyoruz.
EMASYA Protokolü'nün kaldırılmasının yolunu açan Balyoz Planı'nın, görmek isteyen herkese gösterdiği gibi; "dış tehdidi" konuşacağız diye toplanıp "darbe" hazırlıklarına, yargı da dahil bütün devlet kuruluşlarını fişlemeye, "okul müdürlerine" kadar "tutuklanacak" adam listeleri yapmaya, cami bombalamak için harekât emirleri düzenlemeye ordunun ayırabildiği "bol" vakti vardı.
Dış tehdidi falan bir kenara bırakmış, bütün dikkatlerini "içeriye" yoğunlaştırmışlardı.
Mahallelere kadar sızıp her yanda herkesin neler yaptığını, neler konuştuğunu soruşturuyorlardı.
Bütün bu saçmalıkları da 28 Şubat rezilliğinin eseri olan "EMASYA Protokolü"nün arkasına saklıyorlardı.
Bizim yayımladığımız bütün o Lahikalarda, irticayla Mücadele Planlarında, Kafes'te, Balyoz'da 28 Şubat'ın ve EMASYA Protokolü'nün parmak izleri vardı.
Dün sabah Neşe Düzel'in bana telefonda heyecanla söylediği gibi, "28 Şubat bitti" şimdi.
Toplumu dehşete düşüren bir hortlak kayboldu.
Ordu, sivil hayattan bir adım daha çekilecek.
Böyle adım adım gerçek işlerine, askerliğe dönecekler.
Başbakan'ın eşini "türbanlı" diye GATA'ya almamak türünden densizliklerin ve o densizliğe utanmazca destek olan MHP'nin karşılaştığı tepkiler, böyle anlamsızlıkların da artık toplumda ciddi bir uğultuya yol açtığını gösteriyor.
insanlar bu aşağılamalara karşı sessiz kalmıyorlar.
MHP, Başbakan'ın eşine yapılan hoyratlığı hafifsemenin ve türbanlı bir kadının haklarını değil de askerlerin saygısızlığını savunmanın bedelini sanırım önümüzdeki seçimlerde ödeyecek.
Anadolu bunu kolay kolay affetmez.
Bizim halkımızın çabuk unuttuğu söylenir ama bazı şeyleri unutmaz.
Kadınların başörtüsüne el uzatmak hoş görülmez.
Gazetelere baktığınızda da, GATA'daki saygısızlığı destekleyen hiçbir yazı yoktu.
En "laikçiler" bile hoyratlığın ve saygısızlığın bu boyuta ulaşanına sahip çıkmamıştı.
Türkiye normalleşme yolunda yürüyor.
Bağıra çağıra, kıra döke, kavga ede ede normal bir ülke olmak yolunda ilerliyoruz.
GATA rezaletine gösterilen ortak tepkiden sonra ordu da yargı da "başörtüsü" konusundaki tavrını bir daha gözden geçirecektir; ne kadar lojmanlarına kapanırlarsa kapansınlar neticede onlar da bu toplumda yaşıyorlar ve kendi halklarıyla bir noktadan sonra zıtlaşmayı göze alamazlar.
Türkiye'de kendi halkını ezen ve bunu kendine hak gören Kemalist rejim sonuna yaklaşıyor; yıllarca biriken tepkiler, bazen tek bir "Dersim" lafıyla, bazen GATA'daki tek bir densizlikle büyük patlamalara dönüşüyor.
Ben ordu sorununun "çözülme" aşamasına geldiğine, daha sonra inanç özgürlüğünün, Kürt meselesinin, Alevi haklarının da birer birer çözüleceğine inanıyorum.
Dindarlar kendi çektikleri acılardan pay biçerek "başkalarının" acılarını da anlayacaklardır; Kürt meselesinde, Alevi sorununda, fikir özgürlüğünde, bir "asker" gibi değil bir "mümin" gibi davranmaları gerektiğini kavrayacaklardır.
28 Şubat'ın hayaleti kayboldu aramızdan.
Daha adil, daha özgür, daha hakkaniyetli bir toplum olma yolunda büyük bir adım daha attık.
Darbeseverlerin üzüleceği ama adalet ve özgürlük isteyen herkesin sevineceği bir gün bugün.
istediğinde en büyük baskıları bile geriletebileceğin! görmek bu topluma büyük bir güç ve güven verecektir, o güvenle diğer sorunları da çözeriz.
En azından bu umudu besleme hakkımız var bugün.
zordur ancak tamamen psikojik bir durumdur. beynimiz bırakma sürecinde bize türlü oyunlar oynar. bunun en bariz örneği yoksunluk duygusudur. kendimizi yalnız ve elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi hissederiz. hatta çevremiz tarafından dışlanmış, önem verilmez biriymiş gibi hissederiz. dediğim gibi tamamen beynimizin bize oynadığı küçük oyunlardır.
önce şunu bilmek gerekir. gerçekten de bırakmak istiyor muyuz? sağlık ve maddi yönden sıkıntılarımızdan dolayı bırakmak istiyorsak bu bizim başarısız olacağımızı gösterir. çünkü beyin bu nedenlerin ortadan kalkması durumuna göre kendini ayarlamaktadır. bu olumsuzluklar kalkınca beyin yine hucuma geçecek ve sigara içmeye devam edeceğiz.
ancak biz gerçekten de sigara içmenin hayat standardımızı düşürdüğünü anlayıp bu işe kalkışırsak başarılı olma ihtimalizmiz çok yüksek olur. öncelikle bilmemiz gereken ve kafamıza sokmamız gereken şey sigara içmeye mecbur olmadığımız. bu bir ihtiyaç değil bilakis insanın kendine rahatlamış hissi kazandırması.
şunları bilmekte fayda var;
sigara içerken,
- zamanımızı sigara içme üzerine programlıyoruz bunu hissetmesek de.
- günde içilen 20 sigaranın tamamından zevk aldığını iddia edenler yalan söylüyor.
- sigara bizi olduğumuzdan daha önemli yapmıyor.
- hayattan aldığımız zevk azalıyor.
- sabahları ağızda kalan o acılık hissi 10 sigaradan alınan zevki bastıracak kuvvette.
- 24 saat sigara içiyoruz çünkü çoğu insan yattığı ortamda da sigara içiyor.
bu gibi hayat standardımızı düşüren etkenleri sadece sigaradan 3-5 dakikalık aldığımız zevk karşılığında satın alıyoruz.
bıraktıktan sonra,
- eğer gerçekten psikolojik olarak kendinizi sigara bırakmaya ikna ettiyseniz sadece 3-5 gün sıkıntılı bir dönem geçiriyorsunuz.
- özellikle yemeklerden sonra insanı kandırmaya çalışan beyne bu safhada ciddi bir direnç gösterilmezse sizi alt edebilir.
- bir tane içeyim sonra tekrar bırakırım oyununa kanmayın.
- azaltarak bırakma anlayışı başka bir zihinsel oyun.
- ve sonra hayata kaldığınız yerden devam edersiniz.
- zamanınızın arttığını anlarsınız. yakanızdan sarılıp sizi sürükleyen o alışkanlık artık yoktur.
- aldığınız nefesi yediğiniz yemeğin lezzetini almaya başlarsınız.
- vucuttan gelen hırıltılar kesilir, ağız kokunuz normale dönmeye başlar.
- sabah kaltığınızda ağzınızdaki o acı tat kaybolur.
gibi şeyler işte.
son olarak bunu bir savaş gibi algılamayın. buna savaş anlamı yüklerseniz durumu kritikleştirirsiniz. dün içiyordum bugün bırakıyorum rahatlığıyla davranın ve dediğim gibi sigara içmeye mecbur olmadığınızı düşünün.
arkadaşlarınızdan uzaklaşmayın bilakis içlerine girip olayın ne kadar basit olduğunu gösterin. ortada kaçacak veya saklanacak bir durum yok.
- ilim ve dinin birbirinin alternatifi olmadığını göstermesi.
- şiddetle değil ilim ve irfanla adam olunacağını göstermesi.
- reklama ve laubaliliğe asla prim vermemiş olması.
- boş tenekeler gibi konuşarak değil, çalışarak ve üreterek bir yerlere gelmiş olması.
- almadan vermeyi öğretmesi, öyle ki bu uğurda bir faninin belki de en büyük hayali olan evlenmeyi istememiştir.
- hakkında yürütülen karalama kampanyalarına rağmen büyümüştür ve büyüyecektir.
- türkiye cumhuriyeti bayrağını onlarca ülkede dalgalandırmaktadır ve türkçe'nin yaygınlaşması için uğraşlar verilmektedir.
- dünyaya hoşgörü ve diyaloğun savaşarak değil konuşarak yayılacağını göstermiştir.
- arkada bırakacağı 100 binlerce manevi evladı türkiye'nin makus kaderini değiştirecektir.
- abd'de yaşamaktadır ve bunun da bir nedeni vardır. zamanı gelince herkes öğrenecektir. yapılan bu kadar iyi şeyin bu gibi saçma bir konuya takılıp karalanması ancak akıl tutulmasıyla açıklanabilir. hoca bu saatten sonra çıkıp ben amerika ajanıyım dese yapılan iyilikler kötülüğe inkilab etmeyecektir.
- üç defa hacca gitmesine ve defalarca görüntülerin yayınlanmasına rağmen bazı kesimlerin bilerek hocaya hristiyan muamelesi yapması.
...görevini eda etme rahatlığı içinde rabbisine kavuşur. gözleri arkada kalmaz. çünkü dünya namına çekmediği cefa görmediği eza kalmamıştır. ömrü gurbet ellerde memleket hasreti ile geçmiştir. bunca hastalığa rağmen hala ülkesi için gözyaşı döken ve davasına halel gelmesin diye gurbetlik yaşayan birisi elbetteki müttakidir ve kurtuluşa erenlerdendir.
şu unutulmamalıdır ki görevini yapan birisi için ölüm ceza değil bilakis ödüldür. geride bıraktığı mirası elbetteki allah koruyacaktır. çünkü niyet halistir.