pek muhteşem değil ama restorantta düşen çatal bıçağı almak için uğraşmamak.
usule göre yere ne düşerse düşsün garson ya da servis yapan zatlar gelip alırlar, müşteri yada davetli eğilip yerde çatal, bıçak vs. aramaz
aşık olsak artık fena olmazdı. hayatımda ne zaman sağlık para eğrileri yükselişe geçee o zaman aşkı kaybetmek zorunda kalıyorum. heyecan duyup salak salak sırıtmayalı uzun zaman olmuş,yetkililer bu konuya el atarlarsa sevinirim.
yaklaşık 8 aydır semalarında helikopter sürdüğüm eyalettir. sunshine state denir ama yaz da dahil olmak üzere her an kasırga çıkabilitesi olan garip bir iklimi vardır.
öğretmenlerin iyi veya kötülüğü tartışma konusu değildir. sadece yaptıklarının üzerine "biz 3 ay tatil yapmıyoruz aslında 2 aycık yapıyoruz" minvalinde kaypakça bir açıklama insanları gerer. başka bir kurumda çalışan devlet memuru senedeki 20 günlük iznini güç bela kullanırken, 2 ayın üzerinde tatil izni olan bir meslek grubunun biz tatil yapmıyoruz valla bak demesi bu grubun güvenilirliğini ve samimiyetini tartışmaya açık hale getirir. daha da ötesi sadece diğer grupları irrite eder.
eğer sen kendi mesleğinin maden işçiliğiyle kıyaslanmasını cahillik görüyorsan sana o tatili hak etmek için ne yaptığını, ülkeye ne kattığını da sorarlar kardeşim kusura bakma.
gören de 1 milyon süper zeka arasından 3-5 bin kişi atanıyor sanacak. lan elini sallayan öğretmenlik okuyabildiğinden dolayı 1 milyon kişi var.bu vasıfsız güruhun içinden es kaza 3-5 binin içerisinde yer almanın neresi başarı?
ayrıca şu ülkede atanamayan öğretmenler kadar zırlak ve ağlak bir grup daha yok. sanki ülkede okuduğu halde meslek sahibi olamayan bir bunlar varmış ve de okurken sanki devletle garanti meslek sözleşmesi yapmış gibi atanamayınca ağlıyorlar. atanamayan öğretmen beyanının en açık meali "ben atanabilecek kapasitede biri değilim ama devlet bana bakmak zorunda."
yok arkadaşım öyle bir dünya. devlet sen o bölümü okurken mezun olduğun zaman sana meslek garantisi vermedi. sen de bunu bilerek okudun, bıktırdınız insanları.
tanım; öğretmenlerin 3 ay tatil yaptığını sanan değil bilen kişidir.
3-4 gün süren seminer süresini 1 haftaya yuvarlayan, ortalama- not yükseltme sınavlarında yaptıkları mesai için para aldıklarından bahsetmeyen ve her şeye rağmen bir memur için senede 20 gün izin almak bile zorken senelik iznini kullanmaksızın 2 aylık tatili sanki azmış gibi gösteren götelek oğlu götelek beyanlarıdır.
yapıyosınuz lan işte. şu ülkede onca meslek grubu canını dişine takıp çalışırken, insanlar madenlerde karın tokluğuna çalışıp haftada çocuklarının yüzünü görmek için bikaç saat bile izin alamazken ve de niteliksiz kimliklerinizle ülkenin eğitim sisteminin içine sıçtığınız halde hayvan gibi tatil yapıyorsunuz. bir de hala "ömö böz çök çölöşöyöröz" diye rererörö çekiyosunuz. oturun sıfır.
ankara'da olursam böbrek takasında devlet güvencesini sağlayacağım zirvedir. faiz yok, iskonto yok, beklemek yok. "böbreklerim olmadan asla" demeyenlerdenseniz bu zirve tam size göre dostlar.
şaka bi yana ankara zirveleri güzeldir, gri şehrin adamı organize ediyorsa daha da güzeldir. müdürüme selamar.
elbette babanız fabrikatör değilse yurtdışı seyahatinizdeki para-haz eğrisini mümkün olduğunca parayı aşağı çekerek sağlamaya çalışırsınız. yani amacınız minimum parayla elde edilebilecek maksimum konforu sağlayıp maksimum yeri gezerek haz elde etmek olacaktır.
fakat yurtdışı seyahatleriyle ilgili bilinen yanlışlardan biri de interrailin en ucuz gezme şekli olmasıdır. halbuki avrupa içerisinde hava ulaşımı da gayet makul fiyatlardadır. geçen sene avrupa üzerinde 9 uçuş yaptım ve en pahalı biletim 45 euroydu. basit bir hesapla 270 euroyla ispanya hariç avrupanın çoğu yerine gidebilmiş oldum. kazandığım vakit ve konfor interraildeki arttıracağım 30-40 euro'ya da değerdi ayrıca.
demek istediğim avrupanın bir ucundan bir ucuna en fazla 3 saatte uçakla seyahat etmek varken interraille saatlerce seyahat edip, uykusuz bir şekilde belki de hayatınızda bir kere görme imkanı yakalayacağınız yerleri gezmek pek de istenilen sonucu vermeyecektir. öte yandan barınma, giyinme, duş gibi imkanlardan da yararlanamayacak ve gezinin sonunda survivor gönüllüler tarzı yeni bir stil sahibi olmanız kuvvetle muhtemel olacaktır.
hülasa interrail fakir işi değildir belki ama sefilliktir. bu yüzden uçak kullanın.
kanaatimce yıldız tilbe asansörde mahsur kalınabilecek en ideal kişi. müzikten sanata, siyasetten kültüre, arf teoriminden küba krizine, niçe'den iskipli atıfa kadar her konuda konuşur sen de dinlersin. çok sıkılırsan bi karpuz getir yiyeyim söyletir neşelenir, delikanlım söyletir duygusallığın dibine vurursun.
ama dikkat edin dans etmesin. aksi takdirde sonuçları ölümcül olabilir.
doğruluğu hakkında kesin bilgi bulunmayan 'iddia'dır.
benim anlamadığın nokta yalan bir bildiri yayınlaması halinde en rütbesizinden en rütbelisine kadar hapis cezasına dek varan yaptırımlara uğramakla yüzyüze kalacak disiplinli bir teşkilatın yaptığı resmi açıklamaya inanmadığını söyleyenler, hiçbir sosyal, ahlaki değer ve norma bağlı kalma zorunluluğu olmadan, gizli bir kimlikle sıradan bir sosyal payşlaşım sitesindeki ifadeleri ve iddialarından ötürü nasıl kendilerine inanmamızı bekliyorlar?
ulan madem hiçbir kurumun resmi yazısına inanmayacağız, onlar yalancı da sen peygamber misin de her dediğine inanalım pezevenk?
başıma bir şey gelmeyecekse bana pek inandırıcı gelmeyen iddiadır. çünkü olay örgüsü ciddi manada boşluklar ve gerçek dışı imalar bulundurmakta. keza iddiaları ortaya atıp, twitterı da karıştıran kişinin kamu görevlisine iftira atma suçundan hakkında soruşturma açılan ve çeşitli suçlardan hapis cezası bulunan bir şizofren olduğu söyleniyor. öyle ki bahsi geçen polislerin emniyette kayıtlarının bulunmadığı hatta böyle birilerinin bile olmadığı diyarbakır emniyeti tarafından resmi yazıyla bildirildi.
öncelikli olarak onca meclis tutanağı ve sourşturma evrakı olduğu söylenen belgelere ulaşılırken iddia edildiği üzere verilen basit bir takipsizlik kararının ortada olmaması şüphe uyandırıcı. eğer ki böyle bir olay gerçekten olsaydı o takipsizlik kararı diğer evraklar gibi twitter'a yüklenir ve yüzlerce kez retweet edilirdi.
keza meclise yollandığı söylenen tutanaklarda mağdurlarının babasının olayla ilgili ifadesinin gasp büro amirliğince alındığı söyleniyor. atılı bulunan suç nitelikli cinsel istismar gibi önemli bir konu ise emniyetin bu biriminin somut olay hakkında ifade alma yetkisi yoktur. çocuk şube veya ilgili polis merkez amirliği dururken ifadenin gasp büro amirliğince alınması ve buradaki memurların babayı tehdit ettiğinin iddia edilmesi bu nedenle gerçeklerden uzak geldi.
ayrıca olayın twitter'da yayılmasına sebebiyet veren @isyankizi adlı kullanıcının yazdıkları tatmin edici olmaktan çok uzak. hatta yalan ve yanlış bilgilerle dolu. bu kişinin mağdurların amcası olarak tanıttığı bir milletvekili olayla hiçbir ilgisinin olmadığını ve mağdurlarla hiçbir akrabalığının olmadığını söyleyince kullanıcı geri adım atarak özür diledi. belki de milletvekilinin duymayacagını düşünüyordu fakat vekilin twitter'ı aktif kullanması bu olaya sebebiyet verdi.
kullanıcının anlattıklarıyla ilgili bir diğer ilginç nokta ise olayı birinci kaynakmış gibi aktarması. nerden bu kadar bilgiye sahip oldugunu bilmiyorum ama attığı twitler pek inandırıcı değil. örneğin;
@isyankızı "Baba tabi direk nezarete. Sonrasında kar maskeli 5 polis odaya giriyor ve ağzına silah sokup bu olayı unut diyorlar." bana 3.sınıf aksiyon filmi kurgusu gibi geldi. kullanıcının profili bu bunun gibi twitlerle dolu şuan, isteyen bakabilir.
diyarbakır emniyeti yaptığı açıklamda hakkında kamu görevlisine iftiradan hüküm bulunan bir bireyin bu olayı mütemadiyen gündeme getirdiği ve kişinin akli dengesinin yerinde olmadığını öne sürdü. açıklamaya da isteyen şurdan ulaşabilir; http://www.radikal.com.tr...diasina_yalanlama-1200973
eğer ki bu haber doğrulanırsa saatlerdir isim ve rütbe vererek tecavüzcü ilan edilen kişilerin-eğer ki varlarsa- hakları nasıl ödenir bilemem. işin bence acı tarafı ise kendini duyarlı gören sosyal medya ahalisinin bu tarz olaylarda masumiyet karinesine aldırmadan sorgusuz linç girişiminde bulunması. umarım adalet yerini herkes için bulur; olay doğruysa failler cezalandırılır, iftira ise de buna sebebiyet verenler.