adam oyununa top kontrolu ve dagitmayi da katiyor bu yasinda. tamam balkes zayif rakip fakat her hafta, her ay, her sezon bi eksigini gideriyor. ve evet en iyi yerli forvet, adam oyle boyle pozisyona giriyor. burak'in fizik yapisini almanar isleseydi keske, gercekten anormal potansiyeli olan bir futbolcu. bizim altyapilarin getirebildigi maksimum nokta bu, adam ogrendiklerini 25'inden sonra ogrendi. saka gibi.
hakemler hatalı veya yanlı kararlar verebilir, bunlar konuşulur tartışılır ve zamanla unutulur. burak'ın kendini bırakmaları da 10 sene sonra unutulur. ama siz muhtemelen o zaman da duruştan, adamlıktan, şereften falan bahseder ve yine son dakika penaltısıyla ya da kırmızı kartıyla puan alırsınız.
hatasını kollayan tinercilere yine salmış küsküyü. dün kerim'e laf edenleri görelim diyor bir de.
anlamadığınız bir şey var: burak yılmaz'a bir kısım galatasaray taraftarı kızıyor. bazıları adamdan nefret ediyor, bazıları kendini yere atmasına kızıyor vesaire. hepimiz "ooo penaltı alsın yaaa, faul alsın yaa" demiyoruz. bununla birlikte, burak ne yapıyor olursa olsun her maçta hakem diye zırlamıyor veya kendimizi yüceltmeye çalışmıyoruz.
sevindirici olmuş birilerine. ülkenin cumhurbaşkanının kanserine sevineceksin, üzerine ekşide prim yapan afili bir espri yapıp bu ülkede özgürlük yok diyeceksin. devlet adamına tek laf edemiyoruz diyeceksin. üstelik şakşakçıların sayesinde debe olup o kirli ağızınla özgecan'ı anacaksın. rabbim akıl, fikir, merhamet nasip etsin.
sabahın köründe sevgilim arıyordu. heyecanla açtım. ağlayarak konuşuyordu. intikamını aldığını, benim yüzümden kendini pislik gibi hissettiğini, arkadaşımın karısı ile aldattığım için geceyi arkadaşımın yatağında geçirdiğini ve onunla yattığını söylüyordu. ne kendini ne de beni affedemeyeceğini söyleyerek ağlıyordu ve bana bağırıyordu. içimden parça kopmuştu. hayatım allak bullaktı. suratıma kapattı. aradım ama kapalıydı.