adam genelge göndermiş her tarafa. restoranlarda, masaların üzerinde artık tuzluk bulundurmayın diye. tavsiye niteliğinde güya; ama kusura bakmasın böyle tavsiye olmaz. restoranlarda bazı yemekler neredeyse tamamen tuzsuz gelir. nasıl lezzet alacak vatandaş.
düşünsenize giresun' a gittiniz ve restoranda yemek yediğiniz esnada tuz ararken, garson size şunu diyecek:
efendim tuzlukları masadan kaldırma kararı alındı.
vali bey gitsin okulları denetlesin, kamu kurum ve kuruluşlarını denetlesin, eksiklerini gidersin, sonra sosyal konulara girişsin.
bdp toprağını savunduğunu iddia ediyor, o bakımdan ölürsek şehit oluruz diyorlar. doğuda iş makinesi yakmak, yol yapımına türlü zorluklar çıkarmak da neyin nesi? halkın refahına engel neyin nesi? bazı ilçelerde nehir akıyor ama musluktan su akıtamıyor belediye. bu mudur çalışmak, vazife başında olmak? yazıktır, günahtır. ha buna da kılıfları var, memleketimiz işgal altında elimiz hizmet yapmaya gitmiyor diyorlar. tıpkı dağdakilerin ''neden namaz kılmıyorsunuz'' sorusuna: topraklarımız işgal altında namazımız kabul olmaz demeleri gibi bir şey bu. böyle başlıklara denecek tek söz var: geçiniz..
şehitliği iyice bir dilenci felsefesine çevirdiler. kolay mı şehit olmak. o zaman avrupalılar da osmanlı seferlerine engel olurken şehit oldular. maksat toprağını korumaksa al sana şehadet örneği.
ak partili, dindoş dedikleriniz saat 21 de yatağa mı girerlermiş? ben 01 den evvel uyumam mesela. düz mantık bakmayı bırakın artık. ayrıca kadın da olsa istediği saatte çıkıp gezebilir. karşılaştığımız zaman dik dik gözlerinin içine bakmak yerine güven telkin etmeliyiz ki hanımlar evde sıkıldıkça gece yarısı da olsa çıkıp hava alabilsinler. ama biz dindoşuz ya güya, tahammülümüz yoktur kadının gündüz vakti bile dışarda dolaşmasına.
veyl olsun böyle düşünenlere...
bizim bir binbaşı vardı 50 kişilik birlikte her gün gelir, otoket bilen var mı otoket der giderdi.
inşaat mühendisi arkadaşa harç yaptırır badana yaptırırlardı. hala gülerim aklıma geldikçe.
geçen işteyim biri geldi:
-hemşehrim buyur.
-biri beni aradı ve savcı olduğunu söyleyip 50 bin tl istedi.
-arar mısın o kişiyi, numara duruyor mu?
-arayayım abi konuş.
-alo kiminle görüşüyorum?
-ben savcı hakan, hemen bu adam vereceğim hesaba 50 bin tl yatırsın.
-ulan şerefsiz, şerefsizler ne zaman savcı oldu? gel sen buraya gel.
-bekle ulan geliyorum, savcıyla bu şekilde konuşmayı göstereceğim sana.
geliş o geliş arkadaşlar. adam hala geliyor.
vatandaş oh deyip, rahatladı ve usulca gitti.
bu durumlarda dava falan açmayın, kullandıkları numaralar açık hattır. devletin kağıt israfına neden olmayın. sadece telefonu yüzlerine kapatın. kapatmadan ne diyeceğinizi zaten biliyorsunuz..
-sal, -sel eklerini inatla ve marifetmiş gibi kullananların dikkatinedir. Yavuz Bülent Bakiler -sal, -sel eklerinin türkçe olmadığını ispat ediyor. merak eden bakar.
çok mantıklıdır, zira hafızlık için 3 yaşından kuran a başlatılanlar var. hiç öyle gelişmemiş ülke uygulaması olarak bakmayın. osmanlı devleti nin 600 yıl nasıl ayakta kaldığını araştırınız. din demek gericilik demek olmuş. yanlışsınız. dinini hakkıyla, layıkıyla yaşayan hiçbir toplum ezilen toplum olmayacaktır, daima çığır açan toplum olacaktır. fatih çağ kapatıp, çağ açmamış mıdır?
uygar insanların ırk kelimesini hafızasından silmesi gerektiğini, ırkçılık yapmayacağını, aslında ırkçılığın fransa nın uydurması olduğunu, ari bir ırkın olmadığını bilemeyen kişilerin açtığı başlıklardır.
çok sevdiğim biri abd ırak ı işgal ettiği zaman aynen şunu demişti bana: kürtler ve yahudiler tarih boyunca ezildiler; ancak artık elele verip dünyaya kafa tutacağız. ama bu başlık şöyle olabilirdi: ırkçı kürtlerin yahudi sevgisi.
kemal bey tutarlı olursa ve bu milletin şurası burasıyla, şusuyla, busuyla uğraşmayacak bir aday gösterirse neden olmasın ki? ama van' da başka, istanbul' da, izmir' de ve tunceli' de bambaşka beyanlar verirse işi zor.
aç tavuk kendini nerede sanır bilen biliyor. sözün sahibi kılıçdaroğludur. bizim adayımız 2014 te köşke çıkacak diyor. bana göre mümkün değildir.
kemal bey in sözü üzerine gazeteci atılır, efendim adayınız belli mi?
hayır belli değil. ama cevap verirken bıyık altından gülmüyor da değil.
evet bir türlü alışmadığım bir durumdur. koyduğum her yerde işe yarayan bir mause lazım bana. bu durum daha çok bilgisayarı masada kullanma alışkanlığı olmayanların şikayet ettiği bir durumdur.
oğlum aklıma geldi. bazen başlıkta yazılanı yapardı. ama şu an yanımda değil, yaza kadar da olmayacak. özledim..
biz babamızın sırtına biner miydik bilmiyorum, hatta babam beni, ben beni bildikten sonra öptü mü onu da bilmiyorum. değil ki namazda babamızın sırtına çıkmak, saccadesini çekmek. necip anadolu insanı işte. babalar sert. babasından öyle görmüştür yapacak bir şey yok.