neden anlaşmıyorsunuz? kavga etmek zorunda değilsiniz ama toplumun sürekli gözünün önünd eolan savaş, kavga şiddet olunca, beyne sürekli bu olumsuzlukların attığı zarflar, insanları bozdukça o zarflarda yazılanları yaşatıyor başkalarına. bu çirkin döngüden insanlık kendini kurtarmalı...
flört etmek her yeni başlangıcın en önemli adamıdır. bir aşamadır. o olmadan hiç bir şey ayağını yere sağlam basamaz. hem, hayatın kendisi de bir flört değil midir. bakınız etrafınıza, flört edemeyen insanlar hep mutsuzdur.
aşk bir erozyondur. aşkın yoğurduğu bir erozyon. erozyona uğrattığı ise dimağıdır, düşünceleridir, hatta değerleridir. bu büyük sarsıntının ardından, tutulmanın gidişatına göre ilişki şekillense de her şey bittiğinde, yeniden eski duruma dönme halleri baş gösterir ve aşk genelde yerine nefrete bırakır.
laraaa, bir roman karakterine benziyor.sanki uçurumdan atlamak üzereyken, arkasından onu vazgeçirmeye çalışanın nidası gibi takılıyor kulağa, başarılar.
türkiye de tanınmayan ve fakat dünyaca ünlü gitar vitiözü ahmet kanneci'nin öğrencisi ve yanından ayırmadığı sahne arkadaşı. özcan dal, geleceği parlak bir sanatçı. ahmet kanneci öğrencisini iyi keşfetmiş ve onun yolunu açmak için her türlü imkanlarını değerlendiriyor. bu yüzden de ahmet kanneci bir sanatçı olarak ayakta alkışlanmayı daha çok hak ediyor. özcan dal'ı bir konserde izleme fırsatı bulmuştum. parmakları harika ve yorumunu çok beğendim. herkesin dinlemesini tavsiye ederim.
deniz, kum, güneş ve tarih başlıkları altında en çok boy gösterdiğimiz, eğlence ağırlıklı bu sektörde çalışan personelin bilgi, görgü ve işine olan sahipliği oldukça gerilerde. ayrıca kazanılan paraların otel sahiplerini patron yaparken, çalıştırdıkları elemanlara çok az para vermesi ve bu dengesizliğin getirdiği sosyal çöküntünün altından kalkılamamaktadır. hal böyle olunca çalışan personel bu işi biraz da gelen turistle evlenip hayatını kurtarma pahasına yapınca ortaya her türlü sınırsız eğlencenin ve aşırılıkların çıktığı bir manzara çıkmaktadır. çünkü personel, turiste kendini ne kadar çok sevdirir, onu ne kadar eğlendirir ve kendi memleketinde dahi yapmadığı her türlü aşırılığı ne kadar yaptırırsa, onun nezdinde varlığını kabul ettirip kendini garanti altına alırken, ona bu kadar değer verdiğini gördüğü bu tatil aşkı ise tatile çıkan için bambaşka bir anlam taşımaktadır. memleketinde yüzüne bakılmamış, kimse ona bu kadar çok değer vermemiştir. fakat tatilde tanıştığı ve aklını başından alan bu personel onun karşısına çıkan bir don joan almuştur. o da bu duygularla don juan'ını kaybetmemelidir. kaldı ki esmer erke delisi bu beyaz ırk için, esmer olsundur da taştan topraktan olsundur. kim bilir memleketine onu götürdüğünde tüm arkadaşları ona nasıl bşr gıptayla bakacaktır. bu nedenledir ki, her iki kesimin de kendine gerekçelerine göre birini bulmuştur!...
"atatürk'e tapmak" diye bir şey yoktur. bu tür saçmalıkları üretmek ise atatürk'e ve onun akılcı ilkelerine zarar vermek demektir. malesef bu tür konu başlıklarını bilinçli olarak üretip insanların kafasına zarf atıyorlar ve bu en çok da atatürk düşmanlarının işine yarıyor. aklı başında olan herkes atatürk'ün çizdiği yolda ve onun kurduğu şu güzelim cumhuriyetin nimetleriyle hem kendini, hem sevdiklerini, hem memleketini geliştirmek gayreti içinde çalışır ve alın teriyle, dürüstçe, ahlaklıca, edebiyle, insan gibi yaşar. atatürk'e tapmak bir kelime ise iki anlamsız kelimenin yanyana gelmesidir ki atatürk dahi bunu kabul etmezdi. çünkü zaten o padişaha kul olmuş, işi gücü tapmak tapınmak, el pençe durmakta olan bir halka insan olduğunu öğretip ona hayatını bahşetmişti. allah bu milletin karşısına, ne kendisine tapacak kitlelerle iktidar olup egosunu tatmin edecek bir lideri ne de ona inanıp ruhunu teslim eder gibi kendinden geçen ahmak insanları nasip etsin...
ne kadar çok baş örtülere çalışma imkanı hazırlarlarsa o kadar çok toplumda baş örtülüleri kabul ettirme stratejisinin adımlarından biridir. migros vb firmalar da artık tıpkı kurumlardaki özürlü kontenjan gibi başörtülü kontenjanlar açmaya mecbur bırakıldılar. bu sistemin bir dayatmasıdır. yalnız şunu söyleyeyim. çoğu aile baskısıyla kapanmış kızların en azından kendilerine iş bulmak için giriştikleri bu iş hayatı serüveninde, başlarını yeniden açarak saçlarını özgür bırakma ve bunu da ailelerine "bak iş buldum ve oraya başı kapalı almıyorlar" gibi bir gerekçeleri vardı. zavallıların elinden bu da alındı. erkekler, uğraşmayın artık lütfen, kızınızın, kardeşinizin, başınızın başındaki kılıyla...
istanbul'u istanbulda yaşayanlar ve o şehre gidenler bilir. onun dışında bilenlerin anlatıldığı kadardır semtler de. yalnız istanbul'da yaşayıp da kaç semt bildiği meşhul oldukça büyük bir nüfusun olduğu kanısındayım. insanoğlu ağzı tadıyla bir işine tatile gezmeye gidemediği yerde istanbul'un en güzel semti üzerinde hem fikir bir kamuoyu yaratmak da oldukça zordur. ancak herkesin kendi yaşadığı semti övmesi muhtemel -çoğunluk olarak".
insanoğluna verdiği ders, "bu hayatta en büyük korkun büyüklerde değil küçük şeylerde olsun" dur. belli ki bazı vur kaççılar bu sineği iyi izlemiş olacaklar ki memlekete bu yöntemle terör estiriyorlar. küçüktürler ve boylarının kaç katı acı verirler insana. o yüzden yakalanmaları da biraz zordur. ve fakat bir geçerse insanoğlunun eline hiç kurtuluşu yoktur. senden çaldıklarıyla patlayıp göçer bu hayattan...
ahmet kanneci, dünyaca ünlü gitar virtiözü. türkiye'de reklamı çok iyi yapılamadığı için yeterince tanınamasa da yurtdışında memleketinden daha meşhur. bunda payı olan ve ülke genelinde yapılan festivalleri düzenleyenlerin suçu affedilemez elbette. buna rağmen bilinçli bir kitle kendisini çok güzel takip ediyor. ahmet kanneciyi dinleyenler çok iyi bilirler, parmakları gitara dokundukça tıpkı yağmurun çiselemesi gibi bir etki bırakıyor üzerinizde ve sanki adeta ruhunuza masaj yapar müziği... çise çise dokunur notalar duygularınıza. kupkuru kalmış topraklarınız bundan nasibini aldıkça fark edersiniz, yetim kalmış yerlerinizi... ve dinlendikçe sizi besleyen müziğine değişik hislerle bir anne şefkati arar gibi sarılırsınız. dinledikçe melodinin bir parçası olur, başka bir gönle akacak hale gelirsiniz... sizi sizden alır özetle...
üstat #ahmetkanneci'nin bilmediğiniz bir eseri çaldığında, o eserle çok kolay bir bağ kurarasınız, kulağınız hemen kabul eder, bildiğiniz bir türküye gitarıyla ses verdiğinde ise onu bambaşka bir ruha sokar. müziği yorumlayışındaki farkındalığını bir anda ortaya koyar. kendisini dinlemeye gelenlere oturduğu koltukta inanılmaz duygular yaşatır. bu her sanatçının başaramayacağı az rastlanır bir özelliktir. özellikle repertuarında yer alan "adio q"uerida adlı yabancı bir halk müziği eseri kendisiyle adeta bütünleşmiştir ve bu eseri dinlerken sizi nerelere götüreceğini tahmin dahi edemezsiniz. farklı enstrümanlarla çalınmış değişik yorumlamaları da var bu eserin. ahmet kanneci'nin her eserini keyifle dinleyeceğinizi ve kulaklarınızı kanneci'ye bir kere kaptırdı mı bir daha bırakamayacağınıza adım gibi eminim. özellikle uzun yol sürücülerine tavsiye ederim. yolu keyifli hale getirmek ve trafikte karşılaştığınız olumsuz hallerin yarattığı sinirden kurtulmak için büyük bir ödül olur size ahmet kanneci eserleri... çünkü her türlü gerginliğe haptır kanneci...