Lalelide bir yer
513 (sözlük idol)
sekizinci nesil yazar 4 takipçi 46.02 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    akdeniz üniversitesin de mescit eylemi

    1.
  1. "akdeniz üniversitesi (AÜ) tıp fakültesi temel tıp bölümlerinin yer aldığı morfoloji binası'na mescit açılma tartışmalarına, akdeniz üniversitesi Öğretim elemanları derneği'nden protesto geldi. AÜ sağlık bilimleri enstitü binası önünde toplanan öğretim görevlileri ve öğrencilerden oluşan grup, ak parti iktidarının türkiye'yi bütün kurumlarıyla yeniden yapılandırdığını iddia etti."

    http://www.sondakika.com/...e-derslik-eylemi-4204289/

    her gün bilime, öğrenime daha çok yaptırımlar, olanaklar sağlamamız gerekirken üniversitelerimizde de artık bu ve bunun gibi şeyler yerine kişisel inançlara ve tamamen hiçbir öğrenim yerinde bulunmaması gereken mescit vb şeklindeki dini öğelere olan yapılanma "daha çok nasıl bilim öğretebiliriz" şeklindeki düşüncelere zıt kaçmakla birlikte üniversitelerimizi de bilimden uzaklaştırma planlarına dahil ediyor.
    öğrenim yerinde "din" kavramının işi nedir? üniversiteler bilim vermelidir, bilim adına eğitim vermelidir. üniversiteler inançların somut şekillerde yaşanacağı yerler değildir, hiçbir öğrenim yeri olmamalıdır. daha çok derslik açmak, daha çok bilim ışığına yürütmek yerine mescit nedir? üstelik devletin daha fazla laboratuvar, daha fazla derslik imkanı vermesi gerekirken. bunların yerine o neden gelmelidir? din, içte yaşanan ve içte yaşanması gereken bir şeydir. hele ki okullarda bu içte yaşanması gereken inanç kesinlikle yer almamalıdır.

    okullar öğrenim yerleridir, dinin yaşanacağı yerler değildir...
    2 ...
  2. madamnobody

    1.
  3. hoşgelmiş 9.nesil yazar.

    (#17567829)
    ingilizce de maşallah, tütütütütütütü, nazar değmesin. * *
    1 ...
  4. kızlarını zengin adamla evlendirmek isteyen aile

    1.
  5. kızlarının geleceğini düşündüklerini söyleyip her açıdan yanlış yapan ailedir. gerek sosyal, gerek ekonomik açıdan kızlarının ve kendilerinin ezileceğini hesaba katmadan, gelecek planlarına dahil ettikleri kızlarının, karşı tarafın zenginliğinin yanında otoriter bir aile olmasıyla birlikte küçük düşeceğini, o aile içinde günden güne silik hale geleceğini akıllarına getirmezler. zengin bir yaşam süren aileler,
    kızlarını zengin erkeğe yamamaya kalkmazlar. genelde alt ve orta sınıfa mensup ailelerin mantık çerçevesinde yürüttüğü bu fikir, kendilerine her ne kadar olumlu gelse de ileride çok büyük sorunlara yol açacaktır. kızlarının eğitim almasını engelleyip, "okumasın, evlensin" şeklinde sitemlerde bulunup,
    yarattıkları kalıplaşmış düzen içinde kızlarının özgürlüğünü elinden alarak genç yaşta hayatını karartırlar. kimi zaman da kızımız kendi ister evlenmeyi, ama kendi ayakları üzerinde durmadan evlenmenin bir hata olduğunu öncelerde anlayamaz. her iki durumun sonuçları aynı, nedenleri farklıdır. tek farkı biri zorladır, biri isteyerek.

    diğer açıdan bakacak olursak, düğün masrafları, ev eşyaları gibi şeylere alt sınıf ailemiz 50 lira harcasa,
    üst sınıf ailemiz 500 lira harcayacaktır. ellerinden geldiği kadarıyla yaptıklarını ileride üst sınıf ailemiz başlarına kakacak ve iş, "ben bu kadar aldım" meselesine dönecektir. üstünlük taslanacak ve bu üstünlük dile getirilmese bile hal ve hareketlerde elbet ortaya çıkacaktır. bu, statü farkı meselesi değildir, üstünlük mücadelesi meselesidir. ileride sorunlar, sorunları doğuracak, içinden çıkılamayan bir hal alacaktır...

    görücü usulü diye tabir edilen bu evlendirmeler kapsamında kızımız, mutsuzluğa mahkum olacaktır. genellikle kafa yapısında oluşan, "benim param, ben kazanıyorum, söz benimdir" düşüncesine hakim erkek, ailesinin de aynı düşünceyle hareket ettiğini bilerek, karşı tarafın söz hakkına saygı duymaz. kısıtlamalar, söz geçirmeye çalışmalar gittikçe artar. böylece kızımız, baş kaldırmayıp erkeğin kölesi haline gelmeye başlayarak kendine olan önemini yitirir. para isteyeceği zaman utanır, sıkılır. bilir çünkü onun karşı tarafın parası olduğunu. erkeğin ailesi, kıza sahipli gibi davranmak isteyecek, her istediklerini yaptıracak. bu, hem kız için, hem ailesi için son derece yıpratıcı ve ezici bir şey. oysa ailemiz kızlarını okutsa, kızımız kendi ayakları üzerinde dursa, ya da kızımız erken yaşta evlenmeyi düşünmek yerine okusa, kendi parasını kendi kazansa, kimseye hesap vermek zorunda kalmasa tüm bunlar yaşanmayacak.
    okumak, her alanda önemlidir. kişi, kendi özgürlüğünü yaşayacakken, neden başkasının özgürlüğünde sürünsün?
    4 ...
  6. günümüzde saygı ve sevginin yok olması

    1.
  7. insanların, kin, nefret, hor görme gibi şeyleri bir yaşam standardı haline getirmesi ve kendinden başkasını düşünmeme, kendi gibi düşünmeyenden başkasını dışlama gibi özellikleri yüzünden saygının yok olması, yanında sevginin de nasibini alması durumudur.

    herkes, "saygı duy, saygı göster." sözünü kullanır fakat çoğu insan kendi ağzından çıkan, kendi savunduğu, "saygı duy." görüşünü uygulamaz. insanlar, düşündüğü şeyin tam aksini yapar. bu da ortaya atılan birçok lafın, bir takım kişiler tarafından doldurulamaması sebebi ile her gün çığ gibi büyüyerek dünyayı kirletir.
    saygının olmadığı toplumlarda ilericilik olmaz. "ben" yerine "bir başkası" diyemedikten sonra, "benim fikrim" yerine "bir başkasının fikrini" hoş göremedikten sonra o toplum kaldığı yerde debelenir durur. yaşadığımız dünyayı bencilliğimizle kirletiyoruz, mahvediyoruz. "ben" saplantısından çıkamıyoruz. herkes bizim gibi düşünsün, bizim gibi yapsın, bizim gibi yaşasın istiyoruz. fikir ayrılıklarına tahammül yok, illa "benim doğrum olacak" şeklinde bakıyoruz. insanları kısıtlıyoruz, baskı yapıyoruz. "ben" saplantısı yüzünden sevgiyi de karalıyoruz. her daim kendimizi düşünüyoruz, kendimizi, karşımızdakinin yerine koyamıyoruz. bunu denemiyoruz bile...

    sevgi güzeldir, masumluk kalmasa bile sevgi her daim güzeldir. insan sevgisi, hayvan sevgisi, bitki sevgisi, bir eşyaya duyulan sevgi, bu ne olursa olsun. çiçek sulayıp gülümsemek, sokakta bir kedi görüp sevmek, insanlara şefkat göstermek, bunlar yavaş yavaş tarih oluyor... en yakınlarımıza katlanamıyoruz, yüzlerine bakmıyoruz, sürekli şikayet ediyoruz, tek derdimiz, "o ne yapmış, bu ne söylemiş, şu ne giymiş." başkalarının fikirlerini saplantı haline getiriyoruz, ama kendi fikirlerimizi es geçiyoruz. "yeter ki arkamdan konuşmasınlar, onlara göre davranayım" durumundayız. hoş görmek insanların yüreğinden siliniyor. ortaya çıkan tek şey ise, "para."
    "ben kazanayım da doğa mı katlediliyor, hayvanlar mı ölüyor, insanlar mı kayıplara karışıyor, umurumda olmaz!" canlılara değer vereceğimize, koruyup, kollayacağımıza, paraya değer veriyoruz. para, sevgiyi çalıyor.

    dünya değişir, düzen değişir, insanlar değişir, ama değişmeyen, yok olmayan tek şey saygı ve sevgi olmalıdır. saygı ve sevgi olmazsa insanlık göründüğünden daha iğrenç bir hal alır.
    saygımızı koruyalım, saygı bekleyeceksek önce saygı duyalım...
    0 ...
  8. eski telefonu özlemek

    1.
  9. yeni alınan telefonla birlikte bir köşeye atılan, ya da satılan telefonu, onunla geçirilen acı, tatlı günleri özlemektir.

    alt tarafı telefondur, biri gider, biri gelir, sim'i al, yeniye tak, olsun bitsinle geçiştirilemeyecek bir özlemdir. evet, altı üstü sadece bir alet olabilir, böyle düşünülebilir, ama bugüne kadar edindiğiniz telefonlar içinde en büyük kavgalarınızı, kırgınlıklarınızı çeken, bir sinir anında yere veya duvara fırlatıp, "bir şey olmaz, bozulmaz" dediğiniz ve her seferinde de sizi yüzüstü bırakmayan, aslanlar gibi çalışmaya devam eden telefonunuza sadece bir alet olarak bakamazsınız.

    ilk aldığınız an garip gelen, "bu ne ya, nasıl yazacağım ben bununla!" diye düşüncelere daldığınız, başlarda gerçekten kullanması zor gelen, fakat sonralarda alıştığınız, elinizden düşürmediğiniz bir yoldaş olmuştur. gün olmuş, sayesinde aranmayı umutla beklemiş, gün olmuş, attığınız mesaja cevap gelmesini onu elinizde sıkı sıkı tutarak beklemiş, edilen kavgalara, bağırış çağırışlara aldırış etmemiş, ufak tefek şeyleri dışında bunca seneye rağmen sapasağlam kalabilmiştir. sonra bir gün yenisini almaya karar verirsiniz, alırsınız. o ise eskide kalınmışlığın ezikliğiyle masanın üzerinden size bakar durur. "ben çektim lan bunca acını, bunca küfürü ben yedim, bunca mesajı sayemde aldın, seninle bekledim aşık olduğun adamın aramasını, eski bir arkadaşının mesaj atmasını, en özlediğin anlarda annenin sesini sayemde duydun, fırlattın, attın, koltuğun dibinde kaldım, yatağın altına soktun, günlerce yüzüme bakmadın, sesimi çıkardım mı? yenisini alınca masaya koydun, arada eline alsaydın bari nankör!" der gibi bakar. daha fazla dayanamaz, çekmeceye koyarsınız.

    bir gün para lazım olduğu için satmak zorunda kalırsınız. arkadaşınızla gider, sizin için yeterli, uygun bir fiyata satarsınız. şimdi de aklınıza düşmüştür, düşünürsünüz, acaba kimin elinde, kimin kahrını çekiyor diye...
    eski telefonu özlemek, eski arabanızı özlemek gibidir. o arabayla nerelere gitmiş, neler paylaşmışsanız, eski telefonunuzla da bir şeyler paylaşmışsınızdır. eskiler unutulmazdır, yeni şeyler alsak bile aklımızda eskiler vardır...
    1 ...
  10. yılbaşı ertesi izlenecek filmler

    1.
  11. © 2025 uludağ sözlük