manisa organize sanayi bölgesi'nin içinde, sadece 4 doktorla hizmet veren, kurumun sahibinin kim olduğu bile yazmayan web sitesinin ana sayfasına vip yazarak, "sen beni güldürdün, allah'ta seni güldürsün" dedirten komik sağlık şeysi. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1574195/+
Bayisi oldukları bellona ürünlerini stoklarında olmadığı halde akşama göndereceklerini söyleyip parasını peşin tahsil ederek satan ve sonrasında müşteriyi peşinden dolaştıran, yüzde yüz uzak durulması gerekli firma.
Ürün sattığı müşterilerini en küçük bir ödeme aksaklığında anında icraya veren, avukatlarına pazar günü bile aratan, başınıza gelen ne olursa olsun asla dinlemeyip ilave faiz almak için resmen savaşan, iş yapmadan önce bin defa düşünülmesi gerekli olan kuruluş.
2013 yerel seçimlerinde izmir, Çeşme'den belediye başkanı aday adayı olan enteresan şahsiyet..
Beyefendi matbaacı, Çeşme'yi yönetmeye kalkıyor.
Diyor ki, herşeyi bilmeyebilirim, danışarak yapabilirim..
Laf mı bu şimdi ?
Duyan da zanneder ki, okulda sınıf başkanı olmak istiyor.
O zaman; okuyan boşa okuyor, uzmanlık, bilgi, deneyim de hikaye yani..
Bu beyefendinin bir de Çeşme Güneşi adlı yerel gazetesi var.
Gazete, Çeşme'de dağıtılan yerel bir gazete.
Gazetenin normal ilan bedeli, sayfası 700 TL civarında..
2013 Belediye seçimlerinde Çeşme'den aday olan biri ilan vermek isterse, sayfa bedeli aniden 4500 TL oluyor !!!
Neden, kendisi de aday ondan..
Daha belediye başkanı aday adayı iken kendi çıkarları uğruna bu ilginç hesapları yapan, belediye başkanı olduğunda neler yapar düşünemiyorum bile.
Allah Çeşme'yi korusun, Amin.
Samsun'da yayın yapan Denge adlı gazete ve internet haber sitesinde çalışan, reklam alamadıkları her firmaya yalan haberleriyle bulaşan, böyle bir haber yapabilecek kadar http://www.dengegazetesi..../news_detail.php?id=78463 gözü dönebilen sözde gazeteci..
En kaliteli malzemelerle ve bilgiyle yaratılan sıra dışı lezzet farklarını anlatmak yerine, en boktan malzemeyi kullananlarla fiyat rekabetine girmeyi tercih eden ödül meraklısı reklamcılarının sayesinde, rekabette kaybetmenin acısını köküne kadar içinde hissetmiş olan talihsiz pizzacı.
Fikir hırsızlığının en yeni örneği olan sözde reklam şirketi..
Sene 2007.. izmir'de Reklamla adlı bir reklam tasarımı şirketi kuruluyor.. Geride bıraktığı 4. yılında (2010) izmir'de reklam sektöründe vergi rekortmeni oluyor ve bu şirketin markası, kurucusunun adının ve soyadının baş harflerinin reklam kelimesinin sonuna eklenmesi fikriyle oluşuyor..
Sene 2012.. Bu şirketin arka sokağındaki bir binada yer alan ildaş adlı bir ilan şirketinde çalışan Arda Küçükerciyes adlı bir vatandaş, çalıştığı bu şirketten ayrılıyor ve 5 yıldır her çalışmasını gazetelerden hayranlıkla izlediği reklamla adlı şirketin markasının yaratım fikrini birebir çalıyor (reklam kelimesinin sonuna sahibinin adının ve soyadının baş harflerinin eklenmesi) ve Reklam kelimesinin sonuna Arda'nın a harfini, Küçükerciyas'ın da k harfini ekleyerek "reklamak" adlı şirketi kuruyor..
Ve böylece, izmir'in çakma reklam şirketlerine bir yenisi daha ekleniyor..
Şeyla Ovadiya adlı sosyetik kaşarın bu ülkedeki sosyetik motorları ve bu motorlara binme meraklılarını bir araya topladığı, 26 askerimizin öldüğü şu gün eğlence partisi çağrısı yapabilecek kadar densizleşip her türlü küfürü hak eden Facebook sayfası..
26 askerimizin şehit olduğu bu gün, Facebook'taki A La Şeyla adlı sayfasında eğlence partisi düzenleme çağrısı yapabilen; bunu yapma, bu kadar asker öldü, tüm ülke ağlıyor, bu partiyi iptal et diyen üyelerini de sayfasından silebilecek kadar densizleşebilen, utanma duygusunu kaybetmiş sosyetik kaşar..
Rolex gibi dünyaca ünlü bir saati, izmir Konak Pier AVM'deki mağazasında işportacılardan daha kötü bir servis ve mantıkla satmaya çalışan, her ne hikmetse sahibi müşterileriyle yüz yüze konuşmayan, gizemli mi gizemli, esrarengiz mi esrarengiz, amele mi amele Rolex bayisi.
ruhsal, bedensel, cinsel sorunları tavan yapmış; zeki, akıllı, başarılı, yaratıcı insanlara doğuştan kıl kapmış insan türü..
allah için çok zor günler geçirdiler.. iki laf etseler dinleyenleri yoktu, yaşadıkları yerlerde sikleyenleri yoktu.
derken bir gün biri çıktı..
güneş gibi doğdu eziklerin üstüne.. eziklerin güneşi olacağını bilmeden..
bir tür devrim yaptı, ekşi sözlük adını verdiği özgür düşünce ortamını yarattı.
artık bir konuda fikir beyan edip bu fikri milyonlarca insana ulaştırmak için basın kuruluşlarında yazar olmak gerekmiyordu..
herkes yazabilecek, milyonlarca insan da bu yazılanları okuyabilecekti..
aynen böyle de oldu ve ortalık ekşisinden incisine birçok sözlükle doldu..
bu durum eziklerin de dikkatini çekti..
artık bir şey yazsalar okunacaktı.. üstelik başkalarının yazdıklarına artı veya eksi oy verme imkanları da olacaktı..
ay inanmıyorum lan diyerek önce birer birer, sonra biner biner girdiler sözlüklere yazar olarak.
şöyle bir baktılar etrafa.. fikirler, düşünceler havada uçuşuyor..
önce yazmayı denediler..
olmadı..
sonra da kazmayı..
daldılar ölseler yazamayacakları entrylere..
bir kazma gibi kullanarak eksi oy verme haklarını..
vurdular renkli fikirlerin üzerine..
her vurduklarında mutluluktan orgazm olarak..
önceleri bireysel olarak davranıyorlardı..
sonra organize oldular..
bir telefon trafiğiyle yüzlerce eksi üretebilmeye başladılar..
muhtemelen eksi verdikleri başlık altında ne yazdığını bile okumadan..
sözlükler, onlar için bir liman olmuştu..
bağladılar kendilerini büyük bir mutlulukla..
hayatları boyunca hayal ettikleri bu limanlara..
tek bir eksiği vardı bu limanların..
adı..
onu da ben koydum.
ezikler limanı.
eksileri de onlar koysun..
ezikliklerine iyi gelsin, olmayan ruhları doysun.
Edit :
24 Temmuz 2011 tarihinde, saat 08.46'da açtığım bu başlığı Google indekslemiş mi diye kontrol etmek için arama yaptığımda karşıma açtığım başlık çıktı ama dicle sözlük adlı başka bir sözlükte..
istanbul'dan şehir dışına taşıtacağım eşyalarım için http://demirciogluevdeneve.com adresinden irtibata geçtiğim, firma adına benimle görüşen Mehmet Demircioğlu kişiye taşınacak eşyaları tek tek bildirdiğim, bu bildirim sonucunda 1500 TL fiyat alıp peki dediğim, anlaştığım taşıma şirketidir.
Şimdi iyi de e ne olmuş diyenler, devamını okusun..
Vatandaş, verdiğim adrese eşyaları almaya üzere gitti, aldı ve sonra beni telefonla arayıp aynen şöyle dedi..
Beyefendi bu eşyalar bizim arabaya sığmadı, başka arabaya koyacağız fiyat 2500 TL oluyor.
Adama dedim ki kardeşim sen hasta mısın ? Sen gidene kadar eşyaların boyu mu attı ? Eni mi büyüdü ? Cevap, e vallahi bilmiyorum bizim arabaya sığmıyor..
Zor bela 1750 TL'ye anlaştık..
Ben yola çıkma haberini beklerken bir telefon daha..
Bu defa başka bir şahıs.. O da diyor ki, az önce sizin eşyaları teslim aldık, biz getireceğiz..
Dedim ki, siz kimsiniz ? Biz başka bir firmayız, eşyalarını bize verdiler.
Gel de kafayı yeme..
Neyse ki, eşyaları aldım diyen, baştan beri muhatap olduğum şark cambazıyla mukayese edilemeyecek kadar düzgün biriydi.
Uzun lafın kısası, istanbul'dan herhangi bir yere eşya taşıtacaksanız, bu firmayı unutun..
Aklınızı başınızdan alır, geriye çıldıracak kadar sinirlenmiş bir adam kalır.
amerika'da çocuk doğurtma organizasyonundan , her türlü kongre organizasyonuna, grafik tasarımcılıktan, reklamcılığa, reklamcılıktan düğün, davet, sünnet, açılış organizasyonlarına kadar akla gelen gelmeyen her işin uzmanı olduğunu söyleyen, hatır gönül haberleriyle basında yer eden, bunlar da yetmiyormuş gibi kendisini marka doktoru olarak ilan eden, her fırsatta bok attığı reklamla adlı reklam şirketinin ve sahibinin kırçiçeği restoran zinciri için hazırladığı reklam ve menü tasarımlarını neredeyse bire bir çalarak işlerini yaptığı sevgi yolu adlı kebapçının menülerinde ve reklamlarında kullanan, izmir reklam sektörü'nün banu alkan'ı olarak tanımlanabilecek kişi.
- telefon çalar..
- evet..
- sizinle bir bey görüşmek istiyor..
- konu neymiş..
- iş ilanımız içinmiş..
- o zaman, ilanda belirttiğimiz gibi güncel fotoğrafını içeren bir tanıtım mektubu göndermesi gerektiğini hatırlat.
- söyledim ama, ısrarla görüşmek istiyorum diyor..
- hay allahım ya.. bağla, peki.
- alo..
- evet, buyrun, dinliyorum..
- beyefendi, bu sizin reklam.la şirketi hangi semtte ?
- kardeşim önce bir merhaba de, adını söyle.. ayrıca sen bizim ilanımızı okumadın mı ? orada her şey yazıyor. nasıl müracaat edileceği de.
- beyefendi, siz neden böyle uzun cümleler kuruyorsunuz ? ben sadece şirketiniz hangi semtte dedim. böyle konuşmaktan zevk mi alıyorsunuz ?
- offf.. anlaşıldı, seninle görüşmeye gerek yok. (diyerek, telefonu kapattım.)
bu diyalog sonrasında adam gidiyor, ekşi sözlüğe şöyle yazıyor..
Samsun'da inşa edilmekte olan Lovelet adlı alışveriş merkezinin sahiplerinden para sızdırabilmek için loveletavm.com ve .net uzantılı alan adlarını oluşturup 100 bin TL talep eden, kapıyı suratına yedikten sonra bu defa Google'da Lovelet yazıldığında çıkacak şekilde "internetin en büyük outlet merkezi Samsun Bafra'da açılıyor" başlığı ile ilan veren, Türk Patent Enstitüsü tarafından koruma altına alınmış bir markanın adıyla haksız gelir elde etmeye çalışacak kadar gözü dönmüş bir diğer klinik vaka. Bu vakanın bir de Dolunay Sefa Koç adlı modeli vardı. Şimdi o kayboldu, bu çıktı piyasaya.
izmir'in ünlü restoran zinciri Kırçiçeği'nin kötü kopyalarının bir yenisi. Masa menülerinden paket servis menülerine, kurumsal renginden tanıtım metnine kadar lezzet hariç herşeyi Kırçiçeği'nin bire bir takliti. Keşke lezzetini de taklit edebilselermiş iyi olurmuş yani. Bunların bir de Karçiçeği diye eski bir taklit girişimi vardı ki, akıllara ziyandı. O gitti, bu geldi.
Samsun'da inşa edilmekte olan bir outlet merkezinin markasının sonuna ilave ettiği avm harfleriyle oluşturduğu .com ve .net uzantılı alan adlarını önce bu şirkete yüz bin dolara satmaya kalkan, kapıyı suratına yiyince bu defa da google'da "Karadeniz Bölgesinin en büyük alışveriş merkezinin alan adı satılıktır" diye reklam vererek satmaya çalışan Samsun'lu kişi.
Herkes gider tersine, biz hiç gitmeyiz..
Sağlıklı yemek yeriz, masal yemeyiz..
Oduna, kömüre hiç oy vermeyiz..
Oyumuz satılık değil, biz izmirliyiz..
Atatürk bizim tek önderimiz,
onun doğrularıyla hareket ederiz..
Böyleyiz diye gavur derler bize..
Evet gavuruz biz, oy vermeyiz size !
Boş verin siz izmiri bakın işinize..
izmirliyiz biz karanlıklar gelmez işimize..
Biz de en az sizin kadar düşkünüz dinimize,
Ama dini alet etmeyiz menfaat işlerimize..
Bilmem anlatabildik mi, kısaca durumu..
Artık siz karar verin yaş mı kuru mu ?
Metromuz yok diye de ağlamayız biz..
Alın metronuzu irana hediye edin siz..
löp löp kokoreç'in internet fenomeni olan ağzıma almam diyorlar, tadınca löp löp yiyorlar şeklindeki meşhur sloganını bakıp bakıp yemem diyorlar, tadınca dombili diyorlar şeklinde taklit ederek tüm izmir'in kendisine götüyle gülmesini sağlayan teyyareden kokoreççi..
izmir hilton oteli'nin arkasında yer alan, yemeklerinin içinden taş, saç vs.. gibi her türlü tuhaf şey çıkan, sahibine şikayet edildiğinde ise "ne yapayım, mutfağa geçip ben mi pişireyim" cevabı alınan akıllara ziyan mekan.