lady luck
200 (mavi jojoba tanesi)
dokuzuncu nesil yazar 0 takipçi 4.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    birinin senin için var olduğunu düşünmek

    1.
  1. bazen yaptığım eylem. her zaman değil buna inanın. yani evet bencilce gelebilir ama düşünün; biri sizin için açıyor hayata gözlerini... bir aşk kitabı yazmam istenseydi, ilk parafa, birinin benim için doğma zorunluluğunu getiridim.

    şöyleki; bazen çok beğendiğim veya sevdiğim şeylerin benim için yaratıldığını düşünüyorum.

    mesela, altın sülün kuşu hele bazıları var ki, galatasaray takımının renklerinde ne kadar güzel yahu.

    veya mantolu güvercin. tanrım o nasıl bir asalet? gerdanın dik duruşu falan nasıl bir hayranlık uyandırıyor bende, sanki ben ona hayranlıkla bakayım diye yaratılmış.

    mesela o; onun o sakince meydan okuyan tavırları, ne istediğini bilen tereddütsüz halleri, beyaz dişleri, kavruk teni, siyah saçları, ela gözleri ve tabi olmazsa olmaz gamzeleri...

    hepimizin varmak istediği bir amacı yok mu? onun için doğmuş gibi o amaca hizmet etmiyor muyuz? ben, bu dünyaya, adalet, hak, hukuk, insanlık diye bik bik bağırırken, sanki o, evet o, beni sevmek için doğmuş.

    iyi ki de doğmuş.
    0 ...
  2. aldatan sevgiliyi nefessiz bırakmak

    1.
  3. Dilinden dişine, etinden tırnağına kadar sevda giymiş bir kadının yapmak istediği zulüm.
    Nefes kesmek, heyecanlandırmak anlamında kullanılmadı, soluksuz bırakmak, sonsuza değin soluksuz kalmaktan bahsediyorum.

    Zehra ile üniversitede tanıştık, tipik bir Anadolu kızıydı, hani şu yöresel programlarda izlediğimiz, tandır başında elleri unlu , güler yüzlü tandırına sevgisin, katarak lezzet veren kadınlar vardır ya, hah işte tam da gibiydi, elini değdirdiği her şeyden, sevgi, hürmet ve ikram akıyordu.

    Levent ile tanıştılar okulun ilk yıllarında, levent istanbul'da yetişmiş, dokunduğu her şeyi parçalayan, eriten, yok eden bir tipti. Zehra'nın özverisi, 4 yıl omuzlarına çıkardı aşklarını, nihayetinde evlendiler.

    Neredeyse 1 yıldır görüşmemiştik onunla, istanbul ziyaretimde uğradım. Göz bebekleri beni öperek karşıladı, oturduk. Her şeyden ve herkesten bahsediyordu ama kendinden vazgeçmiş gibi hiç 'ben-li' cümleler kurmamıştı.

    'nasıl gidiyor ?2 dedim.
    Çenesi titremeye başladı.
    'levent'le bir sorununuz mu var?'

    'artık ne yastığı kadar yakınım ne de tavandaki ampul kadar uzak, beni aldattı lady' diyerek ağlamaya başladı.
    Emin olup olmadığımı sorduğumda, emin olduğunu ve levent'in itiraf ettiğini söyledi.

    Elinin değdiği her şeyi mucizevileştiren ve güzelleştiren bu kadının ne hissettiğini o kadar çok merak ediyordum ki, sonuçta bizim Zehra her olaya optimist bakan, sevgiyle her şeyin hallolacağını düşünen, aşkını sırtlanan bir kadındı, nasıl bir taktik belirlemişti, oluruna mı bırak mıştı? bu sorularla kafamda bekleşirken.

    'ona bir ceza veriyorum lady, kirli bir sokakta parmaklarımın ucuna basarak yürüyorum sanki, o pisliğe bulaşmamak için'
    'neden bu çöplüğü terk etmiyorsun?' dediğimde.
    'Ben, gitmesini bilmiyorum, git demesini hiç bilmiyorum. Öğretilmiş bir şey sanırım bu, evimize gelen misafirlere varımızı sunarız biz, hayatımıza girenlere de, canımızı. Beceremedim.' Dedi.

    'Cezadan bahsettin, nedir bu ceza?' dedim.
    'sana güveniyorum ve seninle paylaşacağım bunu, levent'le artık birlikte yatmıyoruz. Ayrı odalardayız ve aldığım 50 adet termometreyi kırarak içindeki civayı onun odasına, yatağın baş kısmına koydum' dedi.

    Zehra kimyagerdi.

    'dilinde aft çıkmaya başlamış bile, sürekli halsiz hissediyor ayrıca, çok fazla zamanı yok, bedelini ödemeli, lütfen beni yadırgama' dedi.

    Yadırgamadım onu, belli ki çok canı yanıyordu ve kendisinin acısı ona, siyanür üstü fare zehri gibi geliyordu.

    'sonra? Sonra ne olacak Zehra? Zehra bu vicdanla yaşayamaz, bu kahrı hiçbir istasyona da bırakamaz. Evet, düştün, tekme yedin ve dalağın patladı. bırak işin ehilleri alsın o patlağı, kalbin, beynin, kolların, bacakların sapa sağlam, tökezlemeden devam edebilecek kadar sağlam. Lütfen ama lütfen bunu artık devam ettirme, gözündeki perdeyi aralamama izin ver' dedim.

    O kadar yüksek bir sesle ağlıyordu ki, şiddetli bir yağmur gibi taşıyordu gözlerinden yaşlar.

    Levent'in odasına girip, civa dolu kabı buldum ve küçük bir saksının içindeki toprağa döktüm, poşetleyip yanıma aldım.

    Onu yalnız bırakmam gerekiyordu, zira kırık kalbinin tüm iletkenliği vicdanımı törpüleyecek 'ama' lı cümleler kuracaktım, belki de yaptığına destek verecektim.

    Çünkü, bence de aldatan her erkek hak eder nefesinin kesilmesini.
    4 ...
  4. zuğaşi bozo

    1.
  5. denizin kızı anlamındadır.

    arhavi (arkabi), hopa (buçe), fındıklı(viçe), ardeşen(ardaşeni), pazar(atina) gibi kıyı şeritlerde konuşlanmışlardır.

    çoğunun göz rengi, denizin rengini almıştır,
    tenleri beyaz, saç renkleri sarı, açık kumrala yakın veya kızıldır.

    bol oksijen ve doğal tereyağından, sıkça pembeleşen, allığa ihtiyaç duymayan yanakları vardır,
    karakteristik burun yapıları dikkat çeker,
    genelinin boyu, 170cm üzerinde ve ince bir yapıya sahiptir.

    tekne kullanıp, denize açılıp, ağ atabilirler.
    kendi denizinden çıkan balığı severler, diğerlerinde tat bulamazlar.
    kapçoni cari ve şuka kombinasyonuna ölürler.

    aslında bu kızlar sadece denize ait değildir.
    'germabozo'da denilebilir onlara, yani 'dağ kızı'.
    tıpkı, amazon kadınları gibi çevik ve güçlü yapıları vardır.

    en dar 3km'lik bir patika yolu, 20 dakikada yürüyebilirler ve aynı yoldan sırtlarında 50 kg'lik ağırlıkla 30 dakikada çıkabilirler,

    kiraz ağacına dahi tırmanıp, budayabilirler,
    her ağacı bilirler,
    onların kaydırakları, salıncakları, parkları, çocukken tanıştıkları bu ağaçlardır.

    cevizin gerinden kendilerine kına yaparlar, lahananın yaprağından gelinlik. *

    silah sesinin doğadaki yankısı, kulağının en sevdiği tınısıdır, çoğu tabanca ve tüfek kullanmayı bilir.

    duygularını gizlemeye çalışırlar, cephane gibi saklarlar ve püskürtme anında kullanırlar,
    eğer bir erkeği gerçekten sevdiyse, sevgisini göstermenin aksine, zıt davranışlar gösterirler,
    bir erkeğe, duygusal anlamda yenilmenin ezikliğini, bu davranışlarla bastırmaya çalışırlar.

    her işlerini kendileri yaparlar, tabiri caiz ise enseleri kalındır.

    erkeklerle yarışırlar, öyledir doğaları, sidik yarışında en uzağa işeyebilecek kapasiteleri vardır,
    bırakın ayakları üstünde durmayı, tek eliyle amuda bile kalkabilirler.

    kıvraktır zekaları, hem hin, hem cin, hem dahi, hem deli olabilirler.
    bazıları, 'çaçara' tabiri ile patavatsız ve içindeki sulu-zırtlak eğlence canavarını hortlatabilenlerden olabilir.

    tulumun sesinde coşabilir,
    horonun ritminde, kendilerinden geçebilirler.

    bazılarının, gereksiz, yersiz ve absürt inatları vardır,
    inadından ve sinirinden karşısındakinin ağzının ortasına bir anda çakabilirler.

    'zorum ben ay çok zorum, zorum' diyen kızlardan çok daha zordur, iflahınızı söktürebilirler.

    ruhu, zihni, bedeni, yaşadığı bölgenin coğrafyasının siluetidir,

    zuğaşi bozo'dur, ne yapsa yeridir
    0 ...
  6. kadın dilini çözemeyen zihniyetlerin ahkam kesmesi

    1.
  7. şimdiye kadar, bu dili bulup da, bir yazının içine nüfuz edebilenini de okumadım ki, ben iyi bir okuyucuyum. hepsi ana okulu çocuğu, ay birde yazdıkları ile eğlenmiyorlar mı? zeka seviyeleri kabak gibi çıkıyor yazının ilk paragrafında.

    adam oturmuş, enine boyuna düşünmüş, dehşet verici bir şekilde, nasıl karalarım, kötülerim, objelendiririm, eşeğe bindirip, dere tepe düz gönderirim, kategorize ederim diye zorlamış aklının sınırlarını.

    küf kokulu egosunu kapan, havalandırmak için gelmiş buraya, tümünün, porno senaryosu gibi hayatları var yahu, ağaçkakan gibi herifler. odun bulsalar gagalayacaklar.

    sıpsığğğ ilişkiler peşinde, 4s kuralına biat ediyor, karanlık düşlüyor falan.

    tiksindirici işte, mide bulandırıcı, hayalini eşek tepsin senin, diyeceğim ama eşeğe de meyillisin. ya hakikaten, bu eşeklere sulanan adamlar var ya hani, türk kızı yerine eşek alırım, eşekle yatarım diyen mahlukatlar, karantinalıklar, işte bunlar yüzünden, ben bir eşeğe hiç bu kadar üzülebileceğimi düşünemezdim ömrü hayatımda.

    bir ilişki yaşamış, belki de yaşayamamış ha, platonik falan takılmış muhtemelen, bu şabalağa kim baksın zira. hadi diyelim ilişki yaşamış, ağlak, muğlak ifadeler.

    sanki sadakati de, ihaneti de sadece onlar görüyor. nedir bu yahu? yapılması gereken belli, ihaneti görenler terk edecek, sadakati görenler ibadet işte herkes için çözüm bu. sözler, sahiplerine teslim edilmeli, buna cesaret edebilen var mı? değil mi ama? git kiminle ne yaşadıysan ona söyle.

    yok. söyleyemez.

    olmadığı için zaten bütün bu kargaşa. kılavuzu karga olanlar meydanlarda.

    görüyoruz işte ne olduğunuzu, boşuna tepinip durmayın. sorunlusunuz, bencilsiniz, mızmızsınız, hem pastam dursun, hem karnım doysun tiynetindesiniz. yüksek doz depresanları tıkmak lazım ağzınıza, diğerlerini zehirlemeyin diye.

    birileri de parmaklarını mürekkep niyetine daldırsın şu klavyenin tuşlarına, niyet edin, deneyin, o derinliği bulmaya çalışın, korkmayın, kadınlar yolunuzu bulmanızı sağlayacak pirinç tanelerini hem ardınıza hem önünüze atarlar.

    hahaha bakın burada salladım, belki de atmazlar, bilmiyorum.
    2 ...
  8. tek entry ile yazarı genelleştirebilen yazarcık

    1.
  9. Nörodejeneratif hastalığa maruz kalmıştır. Başka söze ne hacet?
    1 ...
  10. bir erkeğin gamzesine gömülmek isteyen kadın

    1.
  11. Yahu nasıl kızıyorum ben bu kadına!

    sevdiği adamın, 1 öpücük gramajında dahi ölebilecek bir kadının, son isteği bu.

    hala zihninde, bugün yaşanmış kadar net, flu hatırlanması gerekecek kadar önce bir zaman diliminin yüreği kopuk gazisi olan bu kadın;

    hem ağır abi, hem centilmen, bu iki olguyu dengeli taşıyan, risotto yiyen bir maçoyu sevdi.
    'sevdi' derken dili geçmiş bir zaman değil aslında, zaten ondan sonra bir başkasını sevmenin geçmişine suikast olduğunu düşünüyor hala.

    aslında; ağlak aşık edebiyatı yapmaktan nefret eder, ağlayan uykularıyla acısını gizler, içine atar çığlıklarını, bilirim, öyle de haymana ovası gibidir yüreği.

    ne salakça değil mi?
    evet, bende öyle düşünüyorum.

    bir gün, birlikte otururken; bir gazoz kapağı hatırlattı onu ona, hatırlaması için bu kadar sıradan nedenleri vardı,

    ne diyordum?

    evet, o gazoz kapağı kesti yüreğini, kan damladı cümlelerine,
    dilini kan dolu hokkaya batırıp aşkyuvarlarıyla konuşuyordu,

    birlikte, yağmurda yürümek istediği hayallerinin hatırına , uzun yürüyüşler yapıyormuş yağmur altında.

    'yağmur suyu yaraya iyi gelir' derler. her damlası yarasını oyuyor oysa, gözyaşları zaten kayboluyor damlalar arasında.
    mezarlıkları ziyaret ediyor, bedeni sığsa bile kalbi sığmayacak sanki o kabristana.
    'ne olur, kalbim oraya sığsın diye dua et bana' diye yalvarıyor o adama!

    rabbim; sen yol göster böylesi aşık kadınlara, bilmiyorlar ki bu aşka değecek 1 tek adam yok bu dünyada!
    4 ...
  12. eline muhtaç erkeklerin türk kızını yaftalaması

    1.
  13. bir yandan ofiste işlerimi tamamlamaya çalışırken, diğer yandan ara ara baktığım sözlükte, sol frame'in, mutlaka her sayfasında, 1 adet var olan başlıklarla ilgili durumun tespiti.

    hani, ne zaman down sendromlu bir çocuk görseniz, içinizdeki hüzün ve şefkatle, başını okşamak istersiniz ya, ne yapsın işte zekaları böyledir, elinde değildir, yapılabilecek hiçbir şey yoktur fakat siz, mucizevi bir şekilde iyileşebileceği hayali ile dokunuşlar yaparsınız ya onlara,

    işte tam bu hissiyatla yaklaşası geliyor insanın bu yaftacılara.

    arada, denk geldiğimde, azimle, başlık altlarında eğitmeye çalışma çabam, tamamen dürtüsel sanırım.

    yavrum benim, kıyamam sana; e tabi, hepi topu gördüğün, tüm gün, monitöründe, morarmış gözaltlarınla, rakuna benzeyen suratınla, çevirip çevirip baktığın, fotoshoplu, makyajlı, rötuşlu, yabancı hatun resimleri, hayatındaki en büyük heyecan, resimlerle kurduğun hayaller ve tabi eline düşen görev.

    şimdi muhtemelen bir çoğu sığ zekaları ile savunmaya çalışacak kendilerini ama
    e benim bebişlerim, sevgilisi olan adam, hiç bu tarz yorum yapar mı?

    kıllı da olsa, şişko da olsa, kısa da olsa, çirkin de olsa, sevdiceğini başka gözle sever o, ondan güzeli yoktur bu dünyada.

    ama sen öyle mi?

    senin neyin var?

    ha evet, sağ elin.

    kolay gelsin...
    3 ...
  14. ayarı yiyince nick altına koşan yazarcık

    1.
  15. hoşt gelmiş, bilmem kaçıncı nesil yazardır.
    3 ...
  16. kezban fobisinin bilinçaltı gerçekliği

    1.
  17. o küçücük, bahtsız sabinin zihnine kazınmış, michelin figürü kadınlarla yaşanmış, ibretlik gerçeklik.

    şu virtual ortamda, darp almış egolarıyla, kızlara ''kezban'' yaftasını yapıştırıp, kız, kadın, bayan hangi sıfat olursa olsun, aşağılama, kötüleme gibi eylemlerle kusan ne çok xy kromozomu var görüyorsunuz değil mi?

    böyle davranmalarının sebebi nedir biliyor musunuz?

    bu yavrucukların, ilk kadın keşfini, anneleri ile birlikte gitmiş olduklar hamamda yapmış olmaları en büyük sebep.

    aralarında ''yok yeaa, ben hiç hamama gitmedim ki'' diyenler çıkacak biliyorum.
    sizlerin de, annelerinizin, altın günü toplantılarında, selülit muhabbetlerine, ağda tariflerine ve kocalarının yapmış olduğu öküzlüklerle ilgili anlatımlara, kulak kesildiğinize eminim. hamamcıların durumu biraz daha ciddi tabi, onlarınki kronik bir vakaya dönüşmüş durumda.

    ne kötü bir deneyim?

    düşünün, totoşları airbag gibi, göğüsleri boyunlarına dolanacak büyüklükte ve sarkıklıkta, yağları katman katman, tek muhabbetleri, kıl, ağda, göbek taşı sırası kavgası olan, 50 yaşın üstündeki kadınlar.

    yani bu çocukların bilinçaltlarına öyle kazınmış ki bu michelin figürü kezban teyzeler,
    20 yıl sonrasında dahi, hem kel, hem fodulluğuna bakmadan, özeleştiri yapamadan, o flu mercekli bakış açıklarıyla, hepsi aynı şeyi gördüğünü iddia ediyor ve söylüyor. kıllı, yağlı, bodur ve çirkin kızlar...

    oysa ben ve kusursuz ve muhteşem olarak yaratılmış diğer kadınlar, kızlar, etrafta bir dolu taşşşş gibi hatunlar görüyoruz, keza aynaya baktığımızda da.
    bu kadar güzel xx kromozomlu yaratıklar varken, bu erklikleri darp yemişlerin gözlerine inen perdeden bihaber, şaşkınlıkla davranışlarını seyrediyoruz.

    velhasıl bu çocuklar, ergenlik döneminde dahi ihtimam olurken gördükleri, yağlı ve kıllı, siluetler.
    offff, ne acı...

    e tabi yıllarca kadınlardan, sıtkı sıyrılan xy kromozomları, hayata bir isyan, bir başkaldırı ile xx kromozomlarından ilgileri kaymaya başlıyor xy'ye doğru ve bunu kimseye itiraf edemiyorlar.

    hep bir düzeliriz umudu taşıyorlar ama biliyorsunuz ki; eşcinselliğin terapi ile tedavi edilebileceği gibi bir konu 2001'de yıllarda amerikalı çılgın bir profesörden geldi, 2010'da parkinson hastalığına yakalanıp kuyruğu titretince, bunun bir hata olduğunu dile getirip, özür diledi.

    son kertede; bunun tedavisi ne yazık ki yok, erkliği sekmiş, şirin topikler. artık bunu, orda burada, kadınlara, kezban sıfatını yapıştırarak, eşcinselliğinizi gizlemenin bir manası da yok.

    bize, yine birbirimizden fayda var diyerek, dost elimi uzatıyor, kezban fobisi olan tüm eşcinsel şirin topiklere, estee lauder signiture lipstick ve l'oreal paris true match gibi kaliteli makyaj ürünlerinden hediye etmek istiyorum.

    ama aralarından seçeceğim, en şirin topike; advanced night repair hediye edeceğim.

    hadi, hemen, şimdi, belli edin kendinizi,
    şifremiz kezban, ben anlarım sizin ne demek istediğinizi.
    5 ...
  18. beğenmiyorsan siktir git salvosu

    1.
  19. ciddiyetin fazlası da, eksikliği de hastalıklıdır. Şu sözlükte ortasını bulan yok.

    bencilce dönen bir savunma mekanizması var ortalarda.

    'Beğenmiyorsan, şşşiiktiiirrr giiyytt!' Niye gideyim lan? Ali kıran baş kesen misin? olsan ne olur ya?
    Ben onca saatimi harcayım, yüzlerce entry okuyayım, buraya, greenwich gözlem evi kurayım, sen dedin diye gideyim?!

    Belki bir Sartre, belki bir balzac, belki bir Einstein, belki bir asalak, belki bir yoksul, belki bir şizoid, belki bir Siyonist, belki bir andaval, belki bir ruh öküzü arıyorum veya arıyoruz, ya da arıyorlar. Belki sen onların umutlarını kırıyorsundur ha?

    nasıl bencilce, nasıl hoyratça, içine girip çatır çatır kırmaya çalışıyor bak. durmak yok! o da yetmiyor, bedene toplu tecavüz eder gibi zihne duhul ediyorlar. o da yetmiyor, düşünceleri kurşuna diziyorlar.

    neden? bunu hiç sormuyor bile, soranı var mı, gerçekten merak ediyor musunuz karşınızdakinin nedenlerini?

    etmiyorsunuz.

    çünkü böyle olması gerekiyor, çünkü sen öyle düşünüyorsun, çünkü sen ve senin gibiler var, çünkü sen ve senin gibileri, ben veya diğerleri ilgilendirmiyor. sen gibiler, diğerlerine hakaretin iktidarı ile içini kanırta kanırta, patlata patlata, kendi düşüncelerin için, 'yarak gibi ağzına alacak ve tadını seveceksin,'suuusssssss ve yala' diyorsun satır aralarında.

    birileri bu kalabalığın ortasında yere düşüp çakılsa, beyni karpuz gibi ortadan ikiye ayrılsa, yüzünüze sıçrayan et parçalarına dilinizi değdirdiğinizde, endorfin hormonu salgılanacak vücudunuza.

    neden? çünkü o senden farklı, çünkü başka düşünceleri var, çünkü başka söyledikleri var. en basiti, bu sitenin dahi sadece senin gibiler için var olduğunu düşünüyorsun. onlar olmasa kimi kemireceksin sen, şişmiş olan egonla?

    kadın-erkeğe & erkek-kadına, atesit-inançlıya & inançlı-ateiste, stanilst-troçkiste & troçkist-stanilste birbirini istemeyen uzunca bir liste işte.

    karşı olunan düşünceler değil artık, karşı olunan insanlar, onların yok olmasını istemek, puştça, alçakça, eğlenerek istemek.
    4 ...
  20. yaşayan son amazon torunu benim

    1.
  21. Evet. iskitler, yani sakaların soyundan gelen son amazon torunu benim. Sandığınız gibi amazonlar yunan soyundan gelmezler, bu koca bir yalan. amazonlar türk soyudur, hatta oğuz-kıpçak mücadelelerinde alp kızları adı verilmiştir.

    Tomris, namı diğer turunç hatun, süyün bike atalarımdır.

    Asimile olduğumu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, babam amazon kültürüne yakınlığı ile bilinen seçilmiş Laz halkından biri, babam annemi kendine aşık edene kadar uzun mücadeleler vermiş, keza annem aşık olmuş ama geleneklerini ve ritüellerini bırakmamış, erkek çocuğunu yani abimi, babama bırakarak beni alıp yurt dışına çıkarmış, modern çağın en donanımlı savaşçısını yetiştirebilmek konusunda yılmadan üzerimde çalışmalarına devam etmiş, keza tüm amazon kültürünü mizacıma zerk ederek, alaimi sema altında adeta bir penthesilea klonlamış.

    Hala ritüel olarak Pazar geceleri, kızarmış kertenkele, buğulanmış yılan yiyoruz, profesyonel iş yaşamım haricinde, herhangi bir erkekle, hiçbir şekilde optimist bir iletişim kurmuyorum.

    Hatta müdahili olduğum şirkette çalışan, tüm erkeklerin başarısızlıklarını yüzüne vurarak mobbing mağduru olmalarını sağlayıp, şirketten def olmaları için her türlü olanağı yaratıyorum. hepi topu 2 erkek çalışan kaldı, onları da postalayıp, biz kadınlar olarak güçlü bir şirket olacağız, şu halimizle dahi ihracatta dereceye girmiş bir kurumuz.

    Dış görünüş olarak, küllü yeşile çalan, sarı renkte uzun saçlara, çelik mavisi renkte gözlere, ay ışığı renginde tene sahibim. Boy olarak standartların üstünde, narin görünüşlü ama bir erkeği duvara yapıştırıp, fotokopisini çıkaracak erkliğe sahip müjdelenmiş soyum.
    bunu, Birçok kez denedim.

    Mind control, silva metodu ve bunun gibi tüm metodik zihinsel kontrolleri uygulayacak donanıma sahibim ve Her erkeğin zihnini manipüle edebilir, ruhunu esir alabilirim.

    Neyse, kısa kesiyorum.

    Son kertede;

    Varlığım, kendini kadınlardan üstün gören erkeklere zulmetmeye, armağan olsun.
    3 ...
  22. şiddet aşığı erkeğin testislerini sıkarak öldürmek

    1.
  23. erkliğin yok edilmesini imgeleyen ve güçler savaşını içinde bulunduran bünyenin, fantastik düşünce.

    size de oluyor mu bilemiyorum ama kendini güçlü göstermeye çalışan, her konuya penisinin iktidarı ile müdahil olan ve kesinlikle değiştirilemeyecek, ikna edilemeyecek fikir sahibi ve tabi benim yüce tanrımın kusursuz güzellikte ve zariflikte yaratmış olduğu hemcinsime, yaradanından korkmadan şiddet uygulayan, hor gören, aşağılayan erkeklere, uygulamayı istemekten kendimi alıkoyamayacağım bir yöntem.

    ahhhhh benim yüce rabbim, kusursuz düzenin yaratıcısı tanrım; düzeninde, hayatın herhangi bir yerinde, iyileri ve kötüleri, güzelleri ve çirkinleri bir araya getiren merhametlim.

    Bazı asalak, pis, şiddet aşığı, şirret ruhlu erkeklere, karıncayı dahi incitmeyecek naiflikte kadınları nasip edip, bu zalimlere ceza olarak; patellasını çıkarıp, ilahiler eşliğinde topaç gibi çevirecek, erklikte ve kudrette, mutedil olan beni yaratmışsın. Sonsuz şükürler olsun sana.

    hele o an, o kaz kafasının algılayamayacağı son noktayı gördüğüm işte o an, kadınına şiddet uygulayıp onu mutsuz ettiğini gördüğüm o müessif anda gözlerim kontrolsüz bir şekilde testislerine kayıyor.

    ahhh işte o an, üretim tesislerini, 1000 milyar kalorilik bir enerji açığı ile patlatsam
    veya avuçladığım gibi, tüm enerjimi yavaş yavaş testislerine zerk ederek, acısını körüklesem,

    o buruşan suratı, kızaran kan kırmızı gözleri, nefessiz kalışları, yalvaran bakışları, benim gücümü, iktidarımı, ufacık bir hareketimle dahi kabul etmek zorunda oluşu, yakarışları,

    benim, onun acısını seyre dalışımdaki umursamaz tavırlarım, aldığım haz, son nefesini burnumda hissedene kadar, ellerimi mengene gibi kullanışım,

    saniyede dökülmüş 30-40 mg oranındaki ter, o leş kokusu, tiksinerek bakışlarım,

    yere yığılışı, ufacık iki lobdan başlayan hayatın, yine o loblarla son buluşu.

    tanrımmmmm... bu ne muhteşem bir duygu, bu ne şahane bir haz.

    sana sığınıyorum rabbim...

    lütfen karşıma, bunları yapmak isteyebileceğim insanları çıkarma,
    beni, bu muhteşem duygu ile sınama.

    şüphesiz ki; her şeyin en doğrusunu ve layığını sen bilirsin.

    sen, en yücesin.
    2 ...
  24. güneri tecer

    1.
  25. bünyeye melankoli zerk eden eşssiz sesin sahibi.
    pembe panteri hatırlayanlar bilir, hulki saner'in pembe panter'inde oynamis, genç yaşta hayatını kaybeden değerli sanatçı.

    link atınız. zat-ı şahanem henüz bunu becerememekte.
    (bkz: ilk bahar yaz mevsim mevsim)
    (bkz: boşvermişim dünyaya)
    0 ...
  26. kötülük üflüyorlar ruhumuza

    ?.
  27. kötülük saçılan şu zamanda, dünya dönüyorsa hala, elindekini, kazandıklarını, sevgisini ve umutlarını paylaşanların hatırına dönüyor ya da ne bileyim belki onların saçtığı ışık ve enerjiyle kalıyoruz ayakta.

    bakın bir etrafınıza, herkes birbirini becermek niyetinde, elimizdeki umutları almakla tehdit etmekte, aşağılamak, skor yapmanın yegane konusu. ha bunların hayatlarında görüp görecekleri en bedbaht olay gelin görün ki, biri tarafından sevilmemektir, zaten başka ota boka kafayı takacak durumu yoktur, her şeyi tastamam tamtıkır yerindedir.

    sevilmediklerinde, tükürüyorlar insanların yüzlerine, biri sevmedi diye düşman ediyorlar herkesi kendilerine. kötülük için el veriyor herkes birbirine.

    aşk? diyorum bu insana,
    ''hahahha aşk mı? aşk bir aptallıktır, aşk bir bedenin içine dühul etmektir'' diyor.

    sevgi, birinin yıllar önce çıkardığı terliği bile sevmektir diyorum,
    ''bırakıp gitmiş, sikip atmıştır seni, güvenme'' diyor kimselere. ''nefret, sevişmekle diner, sevişerek nefretini dindirenler var bu dünyada.''

    umut, benim umudum var hala diyorum,
    ''acıyla ağırlayandır diyor uyandığında''

    ya uyuduğun anda duyduğun mutluluk? diyorum,
    ''katmıyor kimse onu hesap kitap defterinin demirbaş kısmına.''
    düş? diyorum pembe ışıltılı fırçalarla,
    ''düş hayal kırıklığı toplarsın anca. karanlıktır diyor benim gördüğüm dünyada.''

    masumiyet diyorum,
    ''ödenendir diyor bir başkasının günahıyla.''

    vermek? diyorum karşılıksız, beklentisiz,
    ''kullanılmaktır diyor arsızca''

    kadın? diyorum,
    ''et parçası diyor sıyrılmış bir gecelik altında.''

    erkek? diyorum,
    ''güvenilmezdir diyor bu zamanda, kadınlar yürekzede onun altında.''

    inanç? diyorum, o benim nehir yatağım, yolumu bulacağım onunla,
    ''olmayandır, bunu anlatma diyor bana.''

    ben? diyorum,
    ''hayır ben'' diyor

    ben neyim senin için? diyorum,
    ''bir ben varım, benim bildiklerim, benim yaşamım var diyor bu alanda.''

    hakikaten, kimsenin kimseden umudu yok mu hala?

    kolektif düşünceler, imeceler, paylaşmalar, dinlemeler, saygı duymalar unutuldu, çürüyor kökümüz. hatta ve hatta, hoş geldinizler, hayırlı olsunlar kalmış gibi arafta.
    umudu olanlar, suskunluktan iç kanaması geçiriyorlar.

    bu ceset dolu ormanda, ağaçların üstüne birileri şunları yazsın arada,
    'insanlar kıymetli'
    'bir adım sonra dost çıkabilir'
    'dünyaya iyi ses ver, yankısı öyle dönsün'

    hadi, hemen, şimdi, güzel sesler verin uludağ'a...
    1 ...
  28. nesilcilik yapan yeteneksiz yazarlar

    ?.
  29. yaratıcılığının yetersizliği nedeni ile oluşan korkularla, çöplüğün horozculuğunu oynayanlardır onlar.

    üye olduğum ilk hafta sadece5-6 entry girdim ve 1-2 ay kadar sürekli gözlem yaptım.

    zaten çok sıkıcıydı o hafta, bütün üretkenliğimi ve yazma isteğimi yok edecek kadar sıkıcı.
    9. nesillerin gelişi ile nesilcilikle kendini güdümlemiş ve bununla beslenmeye çalışan yazarları takip ettim.

    bunu yapanların ortak birkaç özelliğine şahit oldum.

    kafa sikici organizmacılığı, boş , yavan, renksiz kişiliği, yaratıcılıktan uzak, histerik yazılarını da sözlük analizini ve kritiğini yapabilmek için okumak zorunda kaldım. berbatsınız.

    kimsin arkadaşım sen?
    o küçücük sümüklü böceğinin, bir ağaç dalında tırmanırken çıkardığı ses ayarındaki karizmanla, sürü zekanla, kime ne verebilirsin?

    çocukluğundan beri bastırılmış, herkesin konuştuğu, tanınan, aranan adam olma gayretindesin, anlıyorum ama ne yapalım, kıçınıza mızrak takıp, flama gibi asalım mı? 'bakın bunlar eski nesil' diye.

    haddinizi aşmayın, ne yaptığınız, neye karşılık gelebileceğiniz çok ortada çünkü.

    nasıl utanmıyorsunuz, bu kadar saçma sapan bir konu ile cirit atmaya? tek yapabildiğin bu mu, buraya, benden önce kayıt olmuş olman mı?

    zavallısınız.

    nesil kavgası yapan yazarlar fişlensin, ruhlarına işlemiş yeteneksizliği, cenabetliği, başarısızlığı, uğursuzluğu, kanser gibi daha fazla sözlüğe yaymasın.
    yahut da kemoterapi yemiş hastalık gibi burada, sessiz sessiz takılsınlar.

    laftan anlayın, adam gibi oturup yeni neslin, taze kanın sözlüğe kattığı değeri, heyecanı ve coşkuyu seyredin, arada tırnaklarınızı da yiyip, sinirden oraya buraya tükürün, rahatlarsınız belki.
    5 ...
  30. sevgilisini düzme planı yapan soysuz

    1.
  31. sinsi, pislik, sansar ruhlu, yavşak.

    her gün aynı muhabbetleri döndürüyor bu ibneler, 'sevgilim eve gelecek, nasıl becerebilirim',
    'sevgilim gelecek, birkaç pozisyon anlatın' gibi.

    gerçi, senin gibi sütü bozuğun analizini yapamayan kıza müstahak diyeceğim
    ama yazık, yinede acıyorum hemcinsime, bazıları iyice aptal aşık olup, gözünü karartıyor, sevdiğinin istediğini yaptığında, onu mutlu edeceğini ve erkeğinin bu dünyadaki diğer yarısı olacağına inanarak kendini teslim ediyor. onlara temiz bir dayak şart.

    peki bu folloş ruhlu ne yapıyor?
    tüm planları yapıp, ortamı hazırlayıp olabilecek engelleri ortadan kaldırıp, o güne kadar hiç olmadığı kadar iyi ve ilgili davranışıyla, bizim aptal kızın ırzına geçiyor. sonra da bin bir bahane ile kızı bırakma planları yapıyor.

    aaa birde bunlar, evlenecekleri kızın geçmişine takılacak olan orospu ruhlar haa.
    yalnız karma yasasına inanması gerekenlerdir onlar.

    ahahahahah

    geberin, o şüphe içinde kahrolun çük budalaları.
    3 ...
  32. elim bir hastalığa sahip olmak

    1.
  33. ilimin, bilimin, alternatif tıbbın, parapsikolojinin, hipnozun, telkinin ve dahi diğer tüm analitik olguların çözümlenmesini sağlayan, hayat koşullarını iyileştiren çalışmaların hiçbirinin cevap bulamadığı ve kuşaktan kuşağa, gen aktarımı ile ruhumu ele geçiren melun bir hastalık.

    ilk olarak, büyük büyük büyük büyük büyük dedem girayhan'da zuhur etmiş ve bugüne kadar 5 kuşağa aktarılmış bu ruh çalkalanışı, zırh giymiş bir kalple yaşamanın buhranıyla, yapışıp kaldı yazgıma. ''kendi öttüğü için güneşin doğduğunu sanan horoz müzminliği' adı verildi buna.

    bu benlik putu, içimde çoğu zaman taşlaşıp, tüm algılarımı, duyularımı ele geçiriyor o içimde kaskatı kesildiğinde, gök kubbenin benim varlığıma alkış tuttuğunu duyuyorum, toprağa bassam, toprak gebe kalır güller doğurur, birinin hayatındaki varlığım, şükür dualarına vesile olur.

    perdeli gözlerim, bunları seyrederken, 1.derece akrabalarım hariç, yaşam haritamda var olan ve var olacak diğer insanların; kötü, zalim, zavallı, bedbaht, rüsva benlikleri ile etrafımda dolandığını ve dolacağını düşünürüm. bu duygu; sürekli savaşmaya, savunmaya ve kontrol etmeye yöneltiyor beni. normal bir insanda var olması gereken, duygusal alışverişi kopyalayan tüm ayna nöronlarım, aynasız, kaçak yani.

    bu büyüklük budalası ruhun pik yaptığı dönemde, bir az olsun susturup, kendimi dinleyebilmek için, ölülerimizi taklit eder, onlardan kalma bir rituel ile ruhumu tokatlarım.

    bu arınma hali şöyledir; karanlık bir odada, sönmüş kireci, kalbimin (kalp bu rituelde iyiliği ve kötülüğü saklayan kutu olarak betimlenebilir) etrafına sürer, yanma etkisi ile oluşan acının döktürdüğü gözyaşımla kireci kalbimin üzerinde harmanlarım,(kurtlanmış böceklenmiş, hasta bir ağacın iyileştirilmeye çalışılması gibi bir şey.)

    tan ağarana kadar geçen sürede şunları tekrarlarım; 'sen sende oldukça ve sen kendine taptıkça, senden sana yol vermezler. senin varlığın ve kendini bir şey sanman sende bulundukça, huzuru bulurum zannetme. çünkü sen hala benlik putuna tapmaktasın'

    bu ritueli yaptığım gecenin sabahında, içimdeki benlik putunu çatlatır, o çatlaklardan dışarı büyüklük duygusunu sızdırırım. o gecenin sabahı daha pozitif ve insancıl olurum.

    şimdi nöronlarınızı meşgul eden bir soru var zihninizde muhtemelen.

    diğer 5 kuşak ömürlerinin sonuna kadar bu hastalıkla mı yaşadı?

    -hayır.

    bu putu kıracak tek bir şey var;

    tarihime şahitlik edenlerden birinin, can incisinin(ruhunun), arınmışlığına inanmam gerekiyor, bu ruhun sahibi, hayatın dibini görmüş, insanlara sert kabuğunu göstererek hayatını idame ettirmiş, batak, leş, pis bir insan olarak bilinse de, onun sahip olduğu ruh incisinin kıymetliliğine beni inandırması gerekiyor
    1 ...
  34. nur içinde yat kalbim ben katilini çok sevdim

    1.
  35. ilaç dolabına boyu yetişemeyen hemcinsime ait söz.

    Öl sen zaten, geber ya! Senin ucuz hayat yorgunluğun beni deli ediyor!

    Sanki şapşal suratlı gila canavarı tarafından ısırıldın da nalları diktin! yazıklar olsun sana!

    Senin o narin minnak kalbin, günde 9000 litre kan pompalıyor be ddookuuuzzbiiinn liittreee!
    Bak çok sinirlendim! Valla gelip, Atrioventriküler demet'ini (his demeti) şırıngayla koparır, yediririm!

    Dur ara vericem sakinleşmek için, 1-2 kez bizim muhasebeciyi tokatlayıp geleyim.
    Akıl vermem lazım. Bekle.

    ..........

    Ohh nasıl iyi geldi!

    Bak canım; otonomin gelişmemiş olabilir, sorun değil, bunu aşmanda sana yardımcı olabilirim.
    ruhunu piç bir erkeğe kaptırmış, morg soğuklarında titremiş çıplak ayaklarınla donmuş, göğsünü parçalayıp bedeninden fırlamak istemiş, tüm duygularını kaybetmiş, bitkisel hayata direnmiş, bedeninin üstüne gazete kağıdı serdirip bir kenarda naaşının kalkmasını beklemiş, o temiz ellerle ilk dokunuşların çamura bulanmış, Günün adamlarıyla birliktelik yaşamış, ahmakça terk edilmiş olabilirsin.
    bu it oğlu it seni, cassowary kuşuna benzer uzvuyla gagalayarak öldürmeye çalışmış da olabilir. Hatta maddi anlamda da kullanılmış olabilirsin, var böyle soysuzlar duyuyorum yani.

    biliyorum çok kırgınsın, canın yanıyor ama unutma ikinci hatayı yapmak için çok da zayıf, güçsüz ve enerji kaybı içerisindesin ve etrafında, kalan son damla kanı emmek için dişlerinde dillerini gezdiren drakulalar dolaşıyor. yooo kaç ünite kan verdin, kalan son üniteyi de onlara kaptıracak değilsin değil mi?

    hadi sızlanma ayaklan, çaresizliğini mandalina kokan düşlerinle bypass et, alaycı ve mağrur gülüşünü yüzüne yapıştır, sahte değil ama sende var olan bu, hadi yaa bak vücudunda ne var biliyor musun? dopamin, ihtiyacından daha fazlası hem de.

    senin sevdiğin tek şey sensin, diğer genel geçer sevgiler ki, özellikle karşı cinsle olanlar onlar sadece şartlanma, bu şartlanmayı kontrol altında tutabilirsen, seni artık kimse üzemez.

    duyuyor musun?

    okuma! duy ve beyninde kodla, kaydet.

    aşk diye bir şey yok, çektiğin acıyı sen yaratıyorsun. eğer istersen, harita üzerinde parmağını basacağın noktaya, 'burası benim' diyebilecek kadar narsist ve kudretlisin. sen kadınsın.
    5 ...
  36. erkekleri ağlatmak isteyen kadın

    1.
  37. guam adasındaki, 11000 metrelik mariana çukurundan küçük bir taş alıp, yüzeye çıkana kadar akciğerlerinden boşalan nefesin, yüzeye çıkıldığında alınan ilk soluğun, ruhuna, can üflenmesi kadar derin haz duyan kadındır.

    bir erkeğin, o naif yüzden süzülen, öpülesi damla, penis iktidarlığına konulan son noktadır.

    sırf ağlatabilmek için en derin ayrılık çukurlarına itilesi, hayalleri üzerine yıkılası, tüketilesi, yalvartılası, 250 gramlık kalbi yakılası, hayatına çelme takılasıdır.

    o gözlerde, yorgun hayat hikayesi seyredilesidir.

    fersah fersah yüzülesi, aşrı aşrı gidilesidir.
    şiirler yazılır o adama, methiyeler düzülür.

    gusüller alınır o gözyaşı damlalarında, susuzluklar giderilir.
    kuru çatlak bir toprağa hayat verir.

    dokunmadan sevmek gibidir, en uzaklara olana hayranlıkla,

    en duygulu şarkıları getirir kadının aklına,

    ah ettirilesi, 'zalim allah görür' şarkısını söylettirilesidir.

    ağlamasına neden olan hariç, her şeyi hak edendir o.

    ağlatın bir erkeği, bu dünyanın en güzel şeyi.
    0 ...
  38. içimde tam 11 karakter var ve çok korkuyorum

    ?.
  39. içinde var olan 11 karakterin, hayatımı günden güne zorlaştırması nedeni ile yaşadığım anksiyete.

    bunu size nasıl anlatacağımı bilemiyorum, kendime itirafım bile 4,5 yıl öncesine dayanıyor,
    durumu kabul edememe süresi, kişisel bozukluklar, tepkisel davranışlar ve ardından terapi derken kronik bir vakaya dönüşüyorum.

    terapi tam 2 yıl sürdü, terapi grubumdakileri, bu 2 yıl süre zarfında mind control ile etkim altına alıp, hepsine çizdiğim karakterleri oynatıyordum.

    size bu durumumu birkaç örnekle anlatmaya çalışayım;

    kimi sabah, uyandığımda banyoya koşuyor, bir erkek gibi ayakta işiyor, o gün, pantolon gömlek ve yelek giyip, uzun saçlarımı jöleyle iyice sıkıştırarak toplayıp maskülen görünmeye çalışıyorum ve kendimi o kadar çok kaptırıyorum ki, iş yerindeki kız arkadaşlarıma 'günaydın bebeğim, bugün ne tatlısın, seninle sevişelim mi?' diyorum. o gün maskülen giyindiğim için taşak geçtiğimi sanıyorlar, verseler hoplatırım farkına varamıyorlar.

    bazı sabahlar; uyandığımda regl olmasam dahi, 'offf yine mi yaaa, yine mi regl oldum yaaaa, ama neyse , en azından 18 gün önce seviştiğim erkekten hamile kalmadım uff pufff'deyip , pedimi takıp, kendimi teselli ediyorum.

    bazen, saçlarımı iki kulak yapıp, kurdalelerle bağlayıp, küçük bir kız çocuğu gibi renki benekli mus çoraplar ve kırmızı rugan ayakkabılar giyerek, terasımızdaki granitlere, tebeşirle çizgi çizip, sek sek oynuyorum.

    bazen de , kısa şortumu ve dexter ayakkabılarımı giyerek misketlerimi alıp üçgen veya çukur oynuyorum

    ha birde ben intörnken kadavra içi falan boşaltıyorduk, bir kadavranın yarılmadan önceki haline uzun uzun bakar, parmaklarındaki eklemleri seyreder, kirpiklerine su damlaları dökerek, benim için ağladığını hayal edip ona aşık olurdum. bunu artık yapamıyorum.

    bazı geceler sabaha karşı, bağırarak uyanıp, 'ahhh benim küçük bebeğim ağlama, geliyor annen'deyip, oyuncak bebeğimi emziriyor, altını bezliyorum.

    bazı günler eşarbı üçgen yapıp uçlarını çene altımdan bağlayıp, bastonumu alarak, 'ben bankaya gidiyorum 3 aylığımı almaya' deyip. saatlerce kuyrukta bekliyor, 'sizin öyle bir kaydınız yok' sesiyle irkilerek, 'allah belanı versin rıza, bana bir emekli aylığı bile bırakmadan geberip gittin' diyerek hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.

    bazı sabahlar uyandığımda 'esteeeerrrr nerede benim sütüm, tanrıımmmm bu gün albert ile buluşacaktım nasıl yetişeceğim' diyerek histerik çığlıklar atıyor, aceleyle, 3 kat tel çemberli jüpon giyip , belimi korse ile sıktırıp, kabarık elbisemle evin içinde dolanıyorum.

    bazen, kleptomaniler gibi gittiğim alışveriş merkezlerinde işime yaramayan ne varsa aşırıyorum.

    bazen, quebec bölgesinde yaşayan kichesipirini kabilesinin üyesi gibi bungee diliyle konuşuyorum.

    bazen de ben olup, insanları çoğu zaman aşağılıyor, olmadık zamanlarda övüyorum.

    bunları size korkunç bir rüyadan bağırarak uyanıyor gibi anlatıyorum. içimde bir sis bulutu dolaşıyor, karnımdaki civa lıkır lıkır ediyor, ruhum dünyadaki bütün paranoyaların tek adresi sanki.

    kendin kaybetmiş mutsuz biriyim, inanın, intihar edebilirim.
    6 ...
  40. aşk acısı çeken kıza yavşayan it

    1.
  41. kan kokusunu seven avcı ruhlu erkek.

    aşk acısı çeken kızların yüzleri, bir başka çekici gelir erkeklere, o masumiyetin, her konuşmada buğulanan gözlerin, ağlarken ısırdığı kırmızı dudakların, o acının sahibi ben olmalıyım diye geçirir içinden birçoğu ve sadece bu hazzı yaşayabilmek için, girmek isterler bu kızın karanlık koridorlarına.

    kız zaten kayıptır, zaman kavramı kalmamıştır, saat kadranına becertir acısını ve yalnızlığını, çevresinden ve kendinden bir haber uyur, gerçeğe uyanmaktan korkar, acır, kanar erir.

    uyanırsa karın ağrıları ile uyanır, zihninde sadece sevdiğinin silueti ve onun bedeninin bir başkasının yanında oluşunu hayal eder, ağrıyan ruhunu çıkarmak ister bedeninden, kendi mezarını kazar kirpikleriyle, gözyaşıyla sular kabrini, ölmek ister.

    nasıl güzeldir böyle bir kızın ruhu, kendini teslim edişi, cezp eder her erkeği.

    masumdur ama bu konuda, o zaten kendi acısıyla kavrulur, ilgi çekme derdine giremez, aklına dahi getirmez.

    ama zayıftır, yaralıdır işte, şefkate muhtaçtır ve ihtiyaçlıdır, onu anlayabilecek birine derdini anlatmaya.

    işte tam bu noktada, olaya müdahil olur avcı erkek, kaplan gibi yalar kızın yaralarını, dili şefkat kuyusu gibidir, gözleri merhametli bakar, elleri dost gibi sımsıkı tutar, yıkılmak üzere olan bedeni yaslayacak bir duvar gibi olur avcı.

    kız çok sever onu, vefalıdır, candır, dosttur o.
    tam iyileşiyorum derken, avcı erkek, etine geçirir dişlerini, yine kan sızar kızın boynundan, nekahet dönemi bitmeden yeniden düşer karanlığa,

    devam eder acılar onu ağırlamaya.
    8 ...
  42. sevgilisinin ağzını burnunu kanatmamış kadın

    1.
  43. gerçekten sevmemiş kadındır.

    kadın ruhu karmaşıktır, gulf stream akıntısından tutun da, gelgitlere kadar her türlü hezeyanlar barındırır minyatür yüreklerinde. yaptığı şeyler, kaypaklık, döneklik barındırmaz, nettir, sebebi tektir.

    bir erkek nasıl anlar kadınının onu gerçekten sevdiğini?

    anlatıyorum;

    sevdiceğiniz; sizinle kedi yavruları gibi mırnaşırken ve her şey yatağa doğru yol alacakken, boynunuza dirsek atıp, çok sağlam geçirmediyse,

    neye uğradığınızı şaşırıp irkilirken siz, sevdiğinizin manyaklaştığını düşündüğünüzde,
    kadınınız, ikinci darbeyi bel altından bir bölgeye getirmediyse,
    (bu şok sizin algılarınızı kapatıp, bunu neden yaptığını, kadınınızın işi bittiğinde anlamanız için çok önemli.)

    algılarınız kapandığında, siz sadece; bu yaşananların küçük bir şaka olup, kadınınızın, az önce sizinle mırnaşan, boynunu yalayan ruh haline dönmesini beklemediyseniz,

    sevdiceğiniz sizi, ters çevirip, bu küçük sürpriz için koltuğun altında sakladığı malayı çıkarıp, dizlerinizin arkasına, hızlı sekansta vurmadıysa,

    (şimdi sıra, sizin, az önce öpüp koklanan yüzünüzde)

    kadınınız, saçlarınızdan tutup, malayı, ağız ve burun hizasına gelecek şekilde 3 darbe indirip, vurulan darbeyi kanatıcı ve yere savrulacak kadar sert yapamadıysa,

    ve hemen sizi yerden toparlayıp 'seni seviyorum, seni sevmeyi, senden daha çok seviyorum' deyip, sımsıkı sarılarak, hüngür hüngür ağlamadıysa eğer.

    siz hiç sevilmemişsiniz demektir.
    0 ...
  44. © 2025 uludağ sözlük