noluyor lan dedim önce, sonra önce videoyu ardından bir başka videoyu izledim ki tipimi sikeyim sırf bu yüzden.
bir kız var, kapak olsun diyor.
bir erkek var, akıllı ol diyor sigara yakıyor.
lan madem bu kadar denyosunuz, ne diye insanların vermesi gereken tepkileri taklit ediyorsunuz. üstünüze yakışan şeyler giyip devam etsenize sömürmeye. bir de tartışma başlamış haklı/haksız diye, biri gençliğe hitabe den alıntı yapmış falan noluyor amına koyim ya?
edit: bu arada çok pis arakmış video. sanırım o kadar denyo değillermiş bu arkadaşlar. olsun ben yine de tipimi sikeyim.
HERE WE GO TO ANOTHER CANDLE I KNOW
ALL THE GIRLS THERE PLAYIN' ON A JELLY ROLL
TIME TO TAKE A RIDE
TIME TO TAKE IT IN A MIDNIGHT EYE
AND IF YOU WANNA GO
GET ON BELOW
PINKIN' OUT THE DAY
DREAMIN' OUT THE CRAZY WAY
FINGER ON THE LOVE
IT'S ALL ABOVE
EVERYWHERE IT'S SIX-SEX-SIX BY LUCK
A SATELLITE WISH WILL MAKE IT JUST ENOUGH
YOU BE MAKIN' OUT WITH A WITCH IN A COFFEE TRUCK
TIME TO ROCK THE ROAD
AND TELL THE STORY OF THE JELLY ROLLIN'
DIRTY BOOTS ARE ON
HI-DE-HO
PINKIN' OUT THE BLACK
DREAMIN' IN A CRACK
SATAN GOT HER TONGUE
NOW IT'S UNDONE
I GOT SOME DIRTY BOOTS
YEH DIRTY BOOTS
I GOT SOME DIRTY BOOTS, BABY
DIRTY BOOTS
sözleri aynen şu şekilde olan, goo albümünden sonic youth şarkısı.
DREAMING, DREAMING OF A GIRL LIKE ME
HEY WHAT ARE YOU WAITING FOR?
FEEDING, FEEDING ME
I FEEL LIKE I'M DISAPPEARING
GETTING SMALLER EVERY DAY
BUT I LOOK IN THE MIRROR
AND I'M BIGGER IN EVERY WAY
SHE SAID:
YOU AREN'T NEVER GOING ANYWHERE
YOU AREN'T NEVER GOING ANYWHERE
I AIN'T NEVER GOING ANYWHERE
I AIN'T NEVER GOING ANYWHERE
I'M IN HEAVEN NOW, I CAN SEE YOU RICHARD
GOODBYE HOLLYWOOD, GOODBYE DOWNEY
HELLO JANIS, HELLO DENNIS, ELVIS
AND ALL MY BRAND NEW FRIENDS
I'M SO GLAD YOU'RE ALL HERE WITH ME
UNTIL THE VERY END
DREAMING, DREAMING OF HOW IT'S SUPPOSED TO BE
BUT NOW THIS TUNIC'S SPINNING
AROUND MY ARMS AND KNEES
I FEEL LIKE I'M DISAPPEARING
GETTING SMALLER EVERY DAY
BUT WHEN I OPEN MY MOUTH TO SING
I'M BIGGER IN EVERY WAY
SHE SAID:
YOU AREN'T NEVER GOING ANYWHERE
YOU AREN'T NEVER GOING ANYWHERE
I AIN'T NEVER GOING ANYWHERE
artık bir mekana gidilecekse, bunun nedeni eğlenmek vs değil, gidildiğini, diğerlerine duyurmak malesef.
hal böyle olunca, günlük yaşamda şimdiye kadar yapılan pek çok 'doğal' aktivite ( bu da facebook un getirisi normalde bir kere kullanmamışımdır bu kelimeyi ) anormal bir havaya sokulup paylaşılma gereği duyuluyor.
mesela sahile gitmek, kız arkadaşla buluşmak, arkadaşlarla içilen bir iki kadeh, halı saha maçları vs. aklınıza gelebilecek her şey gerektiği ya da istenildiği için değil 'gösterilmek için' yapılıyor. bu da sohbet aralarında hadi bir fotoğraf çektirelim, dur dur bunu mutlaka iletime yazmalıyım gibi durumlar yaratıyor.
hoşlanılan kızın; boyna sarılmasından, adult sitesinde admin olmasına kadar* geniş bir yelpazede incelendiğinin? farkındayım. bunlara bir yenisini eklemekten ziyade, amacım daha dramatik bir konuyu ele almak. ( yazar burada olası ayar hamlelerine karşı göğsünü ger(e)meyip ayak yapmıştır. )
...anlamsız gelmeye başlar herşey hani, ne öpmek öpmek gibidir, ne de sevmek. tek celsede bitirir ilişkiyi ve söz verirsiniz kendinize; böyle olacaksa hiç olmasın diye. bakarsınız ki olmuyordur gerçekten başka türlü, yalnızlık yavaş yavaş ele geçirir sizi. gururlu bir adam gibi davranıp yalamazsınız tükürdüğünüzü, ben bekleyeceğim dersiniz. 'o'nu bekleyeceğim. beklemek uzun sürer belki ama gelir sonunda bir yerlerden, gelir ve kendi kaşığıyla sıcak çikolatasının kremasını yedirir size. o anda öyle garip şeyler hissedersiniz ki, ulan acaba dersiniz. ama bir yandan da tedirginsinizdir, o güne kadar yaşadığınız herşey sahte olduğu gerekçesiyle geri dönüşüm kutusuna yollanmıştır çünkü, tüm tecrübe yok olmuştur.
birkaç gün sonra gülümsemesi de, sinirlenmesi de farklı bir havaya sokar sizi. her tavrı, inanmamanıza ramak kalan o resmi güçlendirmek için vurduğu bir fırça gibidir. gerçekliği aklınızı başınızdan alır, bu sefer dersiniz, bu sefer 'o'.
artık daha fazla dayanamazsınız, kaybettiğiniz her saniye yıllardır aradığınız o 'gerçekliğe' ihanet ediyormuşsunuz hissi verir. o artık iki adım ötenize gelmiştir ve bekliyordur ancak siz daha başlayamadan...
- önümüzdeki ay yurt dışına çıkıyorum, der.
eve döndüğünüzde bir şarkı gönderir size, la vie en rose.
sanılanın aksine çok büyük bir katkısı olmayacaktır bu transferin. bunun nedeni ise ibrahimovic'in kötü bir futbolcu olması değil, barcelona'nın aşmış bir futbol kültürüne sahip oluşudur.
bu transferin yapılmasındaki en büyük etkenin real'in yaptığı transferler olduğunu düşünüyorum. çünkü eto ve ibrahimovic, barca gibi bir takıma neredeyse aynı katkıyı sağlayabilecek adamlar. biri daha yetenekli ve marjinal sadece.
futbolu götünden anlayan rakip takım taraftarları tarafından saçma sapan sebeplerle eleştirilen adam.
bir fenerbahçeli olarak, rijkaard gibi birinin bu ülke topraklarına adım atmasına öyle seviniyorum ki, fenerbahçe zidane'ı getirse daha çok sevinirdim ancak. ulan adam rijkaard, bu adamın çalıştığı futbolcuların adını halı sahada maç yaparken söylemeye utanır insan.
böyle bir kariyer - futbolcu ve antrenör olarak - kaç adamda var?
aldığı paraya laf edenler varsa eğer, sabri'nin, selçuk'un, ibrahim üzülmez'in aldığı ücretlere bi baksınlar, o zaman hakedip etmediğini anlarlar. ama öküz olmamanız gerekiyor yoksa anlamanız imkansız.
hazırlık maçlarındaki skorlara göre yorum yapan futbol alimlerine ise siktirin gidin diyorum coşkuyla.
ilk maçın deplasmanda olması büyük avantaj. sivasspor'un oynadığı futbola bakarsak eğer, gol yememe üzerine olduğunu görüyoruz. (hazırlık maçlarında bu durumun tersi olsa da gerçek bu) bugüne kadar üzerine gelen rakiplere karşı çok başarılı oldular.
deplasmanda 1-0 , 2-1 gibi skorlar belçika'dan sivas'a gelecek anderlecht futbolcularının işini çok zorlaştırır.
ne olursa olsun kahvehanelerde uygulanamayacak yasaktır. gel bizim yeşil simav da uygula bakalım uygulayabiliyorsan.
ayrıca taksim ve benzeri yerlerde, mekan önlerinde içeri alıp almama kararını uygulayan adamlar kadar kimse etkilenmez abicim bu yasaktan. diyelim adam mekana girdikten sonra beş kez sigara içmeye dışarı çıktı, onunla mı uğraşıcak lan adam? ben demin içerdeydim yea sızlanmaları çok duyulur demedi demeyin.
ayrıca yazın hadi neyse de, kışın benim gibi götü donacak zilyon insana şu şekilde sesleniyorum, askere gidin!
nirvana'nın in utero albümünün bonus tracki. albüm bittikten bir 12-13 dakika sonra başlıyor olması sebebiyle ilk dinleyiş genelde noluyoruz amına koyim diyerek gerçekleşiyor. (üşenip müzik setini kapatmayanlardansanız eğer)
sözlerini de seri bir şekilde copy/paste edeyim ve köşeme çekileyim.
It hurts when you have to press that dull little thing
That you're only supposed to use once and then discard
Where do you put it? In the garbage can, my honest friend
My shyness, pet her flow
She's only been five months late, even though we haven't had sex for a week
A meal a day, a meal, I say
And my heart's made my ...
Somebody else already used the word 'aurora-borealis'
She was tied up in chains, and Sam had helped her in the freezer
She's only five weeks late, but I haven't had a date forever ...
Ever ... ever ... forever!
Wish I had more ... more opportunity,
More chances to remember some things
So I couldn't have so much pressure on my ...
On my ... on my, um ... ah, on my ... um ... um ... head
We'd have so much more diversity,
And so much more input, so much more creative flow,
If we had someone in school, a 'GIT' ...
GIT ... geeks ... in ... town.
Ha! ... Come on, Dave, think of one ... !
- Girls with trouble
It should be GIC, geeks with charvels
No, GWC, fuck man this is a waste of time ...
{laughs}
One more solo? Yeahhhhhhhhh! Yeaaaahhhhh!
You're ... personally responsible for, uhh ...
The entire strip ... to be washed away ...
Cleansed ... as if gallons of, um, rubbing alcohol
Flowed through the strip and were set on fire.
It didn't just singe the hair, it made it straight.
And then Perry Ellis came along with his broom,
And his ... silk ...
And he ... he erected a beautiful city ...
A city of stars.
eğer ufaktan da olsa joy division'a bir ilgi duyuyorsanız, ian curtis'in şarkıları nasıl çıkarttığını anlamak adına çok yeterli bir film. iki kadın arasında bir türlü seçim yapamayış olması, epilepsi ve yükselişe geçen bir grubun curtis'in üzerinde oluşturduğu baskı çok iyi aktarılmış.
yangın çıktığı sırada; 'cumhuriyet sivas'ta kuruldu sivas'ta yıkılacak' sloganlarının atılması çok enteresan öyleyse. ateş gören yobazların doğal bir tepkisi olabilir belki de araştırmak gerek.
aslında değinmek istediğim konu, henüz 17-18 yaşındaki gençlerin kendilerini 'alkolik' olarak tanımlamaları ama bu durumun başında alkole duyulan sempati geldiğinden böyle bakmak daha faydalı sanırım.
öncelikle kesinlikle tutucu veya yaş saplantısı olan biri değilim, birinin içip sıçması tabi ki onun bileceği bir iş ama 'abi ben alkoliğim, içmeden duramıyorum' gibi bir söylemle karşılaşınca rahatsız oluyorum ister istemez. bu bir kendini ifade biçimiyse eğer çok yazık ve komik oluyor.
bunun tetikleyenler arasında, facebook ve benzeri sitelerdeki fotoğraf/yorum saçmalığı var. yani artık fotoğraf çektirmenin amacı fotoğraf değil onu yayınlamak. böyle olunca da malesef daha sosyal, daha dolu görünebilmek adına ellerden bira eksik olmuyor. ve 'geçen yine arkadaşlarla içiyoruz' konu başlıkları...
ha diyorsanız ki ben 6 yaşımdan beri baudelaire okuyorum lan, onu da götünüzden anlamışsınız ne yazık ki.
bir kanalın yaptığı her program rezil olur mu? oluyor işte. duyduğum ana lanet ettiğim bir ses ve bu sesin aman biz ne müthiş insanlarız tonlamasıyla sunduğu haberler? ( rose sen bunlara haber dedin ya senden bir sik olmaz )
evvel zaman içinde bir kez daha bünyesine katılmışlığım var. çok uzun süredir olmasa da 5-6 aydır takip ediyorum ve birkaç şey söyleyecek durumdayım sanırım.
öncelikle yazar alımı çok kolay, bunu bin kişi söylemiştir belki şimdiye kadar ama malesef tüm sorunlar buna paralel oluşuyor.
yazarların çoğu başlık açarken aramıyor-araştırmıyor ve bir benzeri daha önceden açılmış başlığı açmakta problem görmüyorlar. daha garibi ise, benzer başlığın daha önceden açıldığını belirten bir entry girseniz bile umursanmıyor.
(bkz: rocknrolla) (bkz: rock n rolla) hatalı başlıktaki ikinci entry aslında daha evvel yazmış olduğum aramaya inanmak ve rocknrolla entrylerinden sonra girilmiştir. daha sonra hesabımı sildirdiğimden şu an belli olmuyor. neyseki posee belirtmiş tekrar ve nasıl olduysa entry girilmemiş.
yazarların tahammül sınırları nerdeyse hiç yok ve karşı görüşü bir saniye anlamaya çalışmıyorlar. inanmayan bir yazar malesef çok kötü durumlarda bırakılabiliyor.
ayrıca inanmadıklarını belirten kişilerin, dine hiç saygıları yok ve eleştiri ile hakaret arasındaki farkı bilmiyorlar.
ha bir de bu sözlükte bir yıl kalınırsa inat uğruna ibne olunabilir. milyon tane x şeklindeki y kadın, x için y veren kız başlığı var ve bu dışardan bakıldığında hiç hoş görünmüyor.
bunların dışında iyi yazarlar var, tamamen farklı görüşlere sahip olsanızda adam gibi tartışabileceğiniz ama malesef sayıları çok az.
hakkında sürekli anlamsız eleştirilerin yapıldığı kulüp. kayıtsız şartsız savunmayıp, birçok konuda ben de eleştirsem de medya ve rakip takım taraftarları malesef çok komik duruma düşüyor bazen.
ilk eleştiri aziz yıldırım'ın yaptığı transfer teklifleri;
eleştiri: paralarıyla herkesi alacaklarını sanıyorlar lan bunlar.
yanıt: bir kulübün transfer yapabilmesi için; almak istediği oyuncunun bonservis ücretini ödemesi gerekir ki bu da günümüz futbolunda para ile yapılıyor. yani bir oyuncuyu almak için paranız olması gerek!( bu yanıt ne kadar embesil olsa da insanların anlaması için bu kadar basit ve embesil olunması gerektiğini düşünüyorum )
bir diğer eleştiri: hedeflerin küçültülmesi ve avrupada başarının hedeflenmemesi.
yanıt: hedefin lig şampiyonluğu olduğu son dönem mustafa denizli hocayla çalışıldığı dönemdir. o sene satılması neredeyse imkansız, futbollarına son noktayı koymaya hazırlanan futbolcular transfer edilmiş ve başarı yalnızca türkiye ligiyle sınırlı kalmıştır. ikinci daum döneminin ise bu sebeple eleştirilmesi anlamsız ve saçmadır çünkü yapılan transferler bunun aksini rahatlıkla göstermektedir. şimdi bakalım;
mehmet topuz: yaş 26
özer hurmacı: 23
bilica:30
ve tabi aykut kocaman
yukarıdaki futbolcuların, denizli döneminde alınan futbolculardan farkı, yaşları ve karlı bir şekilde satılabilecek olmaları. aykut kocaman tercihi ise büyük ihtimalle ilerki yıllarda takımın başına geçecek bir hocayla şimdiden çalışmak istemelerinden kaynaklanıyor. yoksa beş yıl sonra bizi türkiye liginde şampiyon yapar bu hoca dediklerinden değil. yani hedef bu sene olmasa da avrupada başarı ancak burda kulubün en büyük hatası, geçmişte hedef bu değilken bile bunu söylemiş olmaları, inandırıcılığını yitirmeye başlıyor bu durum.
ve değinmeden olmaz mehmet topuz transferindeki eleştiriler.
eleştiri: beşiktaş forması giymiş bir oyuncuyu zorla ve yalnızca paraya güvenerek transfer etme, satın alma?
şimdi öncelikle mehmet topuz beşiktaşlı değildir. fenerbahçe yada galatasaraylı da değildir. mehmet topuz, yıllık kazandığı ücrete önem veren, türkiye ligindeki milyon oyuncudan farksızdır. bu nedenle kulubüyle anlaşan fenerbahçe, mehmet topuz'a forma giydiren seyyar satıcı mantığındaki yöneticilerin davranışlarını ufak bir güşümsemeyle izlemiş ve yapması gerekeni yaparak transferi sonlandırmıştır.
daha birçok konu olmasına karşın burada keseceğim, biraz daha düşünerek ha?
film çatır çatır amerika'yı eleştirdiğinden, amerikan filmlerindeki abartıyı da kullanması gayet normal.
şöyle ki; forrest'ın başarılı olduğu her alan, aslında, amerika'nın başarısız olduğu alanlara bir göndermedir, film de başlı başına bir eleştiridir zaten.
alakalı olaraktan...
--spoiler--
forrest'ın orduya katıldığındaki sözleri şunlardır ( tam olarak olmayabilir baya oldu filmi izleyeli ); sonunda bana en uygun yeri bulmuştum.
--spoiler--
dindar kişilerin, dine değil de dini istismar eden kişilere yapılan eleştiriyi kabullenememesini sorgulamamıza neden olmuştur. lan yoksa?
müzikal bir eleştriye gerek yok sanırım, nasılsa göreceli. ha bir de her boka reklam demek hiç hoş değil, koskoca sektörü piç etmeyin böyle basit söylemlerle.
* eğer bu başlığa, özellikle arayarak geldiysen senden bir sik olmaz, tüm ümidini kes yaşamdan.
* eğer rastladıysan ve okumak gibi bir yanlışa düştüysen monitöre kafa at, uzaklaş.