Yakın bir gelecekte, japonyada geçmesi muhtemel hikaye. Robotların evimizde bize yardımcı olması miti kendimizi bildik bileli ortada dolanır, bu yönde çokça film, çizgi film vs yapıldı, kaldı ki japon arkadaşlar bu robot işini iyice ilerlettiler, yani insan hareketlerine en yakın olanını yapmak için sarf ettikleri çabalar da yadsınamaz. Hikayemizdeki androidler ise aynı bizim gibiler, onları bizden ayıran en belirgin şey ise kafalarının üzerlerindeki halklar, ama tek bir yer hariç! Orası da time of eve adlı cafe. bu cafenin garip bir giriş kapısı ve tek bir kuralı var, bu cafede insan ve android ayrımı yok! yani cafedeki hiçbir androidin kafasında halkalar yok ve aynı insanlar gibiler. bir android olan sammy de bu cafenin müdavimi olmaya başlayınca hareketleri farklılaşır, yani artık insanlar gibi hisleri oluşmaya başlar. sammy nin sahibi bunu keşfedince okul arkadaşı ile time of eve i sık sık ziyaret etmeye, buradaki garip dünyayı ve ilişkileri keşfetmeye başlarlar. sadece 6 bölümden oluşuyor ve aynı zamanda bir filmi de mevcut(muş).
Not: son bölümünde insanı duygulandırabiliyor, en azından ben duygulandım. Ayrıca o robotlar neden bazı insanlardan daha fazla insan ki?!
japon yazar osamu dazai tarafından yazılan ve 1948 yılında basılan eserdir. eserde hayatını içki ve kadınlar ekseninde sürdüren bitik ve diğer insanların maskarası olmaktan hoşlanan bir karakter anlatılmaktadır. bu karakter aslında kendisinin bir hayalet olduğundan bahseder ve çocukluğunda bu hayaletin tablosunu yaptığından beri hayalet onunla birlikte gezmektedir. babası "çalışmayan birisi gerçek bir insan değildir." dediği için manga çizerek para kazanmaya başlar, artık kendisini gerçek bir insan gibi hissetmektedir ancak bu mutluluk yine de uzun sürmez. ölüme ittiği bir kadın yüzünden hayatı ona zindan olur ve bunun etkisinden hiç kurtulamaz. bu eser aynı zamanda aoi bungaku adlı anime serisi sayesinde çizime dökülmüştür. japon edebiyatının şaheserlerinin anlatıldığı anime serisinde 4 bölüm bu kitap için ayrılmıştır. dazai eseri yazdıktan sonra intihar ettiği için eserde kendi hayatını anlattığından da bahsedilmektedir.
nam-ı diğer trendeki adam.... romanı eşliğinde çıkan filmi ve tv dizisi bize aslında internetteki güzel insanların varlığını anlatmak için ortaya çıkmış... sizin sadece ufacık bir ekrandan iletişim kurduğunuz ama bazen yüz yüze görüştüğünüz birçok kişiden daha yakın olduğunuz insanlar... hikayemiz bazılarımızın alışık olduğu akihabara da vakit geçiren, izlediği/okuduğu anime/manga ların figürlerini toplayan bir otaku muzun hayatının güzeller güzeli biriyle keşismesi ve ilişki tecrübesizliği üzerine inernetteki güzel insanlardan yardım istemesi ve akabinde geçen olaylar anlatılıyor ama olay keşke bu kadarla bitse...
belki başkaları için bitmiştir ama benim için asla bitmedi. tv dizisinin son dört bölümünü buğulu gözlerle tek bir çırpıda izledim ve internetteki insanlarla uzun vakitler geçirmiş biri olarak hayatımdan parçalar buldum. ayrıca bugün internet aleminin küçücük ekranlarında tanıştığım ve hayatımın ayrılmaz bir parçası olan "dostum"la da konuşunca hatırlayıp buraya yazmak istedim. işin özü sevin, sevilin, hayat bunlarla var oluyor!